2-3 gündür gümbürtü kopartan, PKK-Türkiye arasında yürütülen gizli müzakerelerin ses kaydı bomba gibi siyasi arenaya düştü.
Yukarıdaki kaynak internet sitesinde iddia edilen gizli müzakere ses kaydının tam metni verilmiş. Yaklaşık 10 sayfayı bulan yazıyı dikkatlice okudum.
Öncelikle metnin içine geçmeden ilk izlenimlerimi paylaşmak isterim. Bir kere gizli müzakerenin ses kaydı nasıl sızdırıldı, kim sızdırdı, kim kayıt etti, yürütülen müzakereler kayıt altına alındı mı, alındıysa kim aldı, Dicle Haber Ajansı’nı önce hackleyip sonra bu ses kaydı kaydını kim verdi? Bu sorular yanıtlanmaya muhtaç durumdadır bu bir…
Peki, işin özü nedir?
Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı (Bugünün MİT Müsteşarı), MİT Müsteşar Yardımcısı, Yabancı Ara Bulucu, PKK Avrupa Sorumlusu, PKK koordinatörü Norveç’in başkenti Oslo’da 5 kez toplanmışlar ve müzakere yürütmüşler. 6.toplantı ise Kandil’de olması planlanmıştır.
Buraya kadar iddia edilen ses kaydından anlaşılan budur.
Sonra başka ne gibi bilgiler var?
Bu müzakereler Sayın Başbakan’ın bilgisi dahilinde yapılmıştır ve PKK tarafının talepleri bizzat Sayın Başbakan’a iletilmiştir.
İmralı-Avrupa-Kandil-BDP arasında mesaj trafiği sağlanmıştır. Eğer Habur girişimi başarılı olsaymış ardından çok daha başka gelişmeler yaşanacakmış. Mesela Öcalan’ın ev hapsi gibi… Ancak Habur görüntülerine halkın tepkisi ve oy kaybı karşısında AK Parti siyasetinin, Kürt açılımı konusunda hemen frene basması meğer bundanmış.
Gelelim metnin içinde ilginç bulduğum diyaloglara…
- Sabri Ok:
Bizim güçler her tarafta var onu söyleyelim. Türkiye’nin her tarafında var, Karadeniz’de de var, Toroslar’da da var.
- Hakan Fidan:
Bu hafta İçişleri Bakanı da parti yetkilileri ile görüşecek bütün bunların hepsi kamuoyunda bizleri zor duruma düşürmeyecek bir modelite icat edip problemi karşılıklı çözme yönünde atılan adımlardır.
- Afet Güneş:
Ama o işte silahla çözülmeyecek. Silahın evet kabul ediyorum belli bir işlevi vardı ve bugüne kadar bir şey getirmiştir.
Afet Güneş:
Habur bizim iki buçuk senedir neredeyse yürüyen tüm ilişkilerimizin Ankara’dan başlayarak söylüyorum özelde kırılma noktasını oluşturdu. Gelenler yeteri kadar eğitim almamışlardı ve ne amaçla geldiklerinin bile farkında değillerdi. Adeta bir siyasi gösteriye dönüştürüldü. Burada sizin de çok iyi bildiğiniz gibi hukuk ihlal edildi. Her şey yok edildi. Amaç size verilen bir takım sözlerin tutulmasıydı. Tabi burada belki başta konuştuğumuzdan farklı olan gelişme şuydu. Şimdi gruplar geldiğinde kıyafet filanda birşey katmak istemiyorum yalnız kitlenin içerisinde çok provokasyona açık kişiler vardı. Yani şu beklenti vardı bunlar gelecekler tutuklanacaklar kapıdan tutuklandıktan sonrada bir takım hareketler geliştirilecek. Bunun alt yapısı hazırlandı orada. Biz bunları gözlemledik şimdi üç kişi tutuklanacak ve sürekli bu şayiha yayılıyordu aralarında. İşte içlerinden galiba üçü tutuklanıyormuş şimdi dördü. Ondan sonra böyle bir kitleselleşme bir tepki geliştirmek için tepki koymak için öylesine bir organizasyon vardı ki.
Afet Güneş:
Devlet size çok büyük bir fırsat yaratmış durumda. Sizin karşılıklı olarak birbirinizle iletişim sağlamanızı dolaylı dahi olsa fikirlerinizi birbirinize yansıtmanızı yazışmanızı çizişmenizi onlar üzerinden karşılıklı görüş teatilerinde bulunmanızı sağlıyor.
Afet Güneş:
Yani bu neresinden bakarsak bakalım çünkü çözümün parametreleri içinde işte basit bir takım taleplerden anayasa değişikliğinden öcalanın serbest bırakılmasına kadar çok geniiş bir skala var. Talepleri şöyle bir göz önüne getirdiğimiz zaman çok geniş bir skala var. Bunların üç ayda beş ayda sekiz ayda bir senede tamamlanabilmesi söz konusu değil.
Mustafa Karasu:
Sabri arkadaş izah etti bende o çerçevede bazı şeyler söylemek istiyorum. Biz belki birinci oslo görüşmesinde olmadı ama ikinci oslo görüşmesinden sonra hep şunu söyledik. Artık esas konulara girmemiz gerekiyor. Güven artırıcı önlemler yapılıyor işte biz ateşkes ve tek taraflı eylemsizlik kararı alıyoruz. Türkiyede bazı şeyler yapılacak kürt sorununda adım atılacak deniyor bunlar hep söyleniyor. Sonunda dördüncü osloda daha somut bir karara gidilerek önderlik yol haritası verecekti ve bunun üzerinde neler yapılacagı konusunda müzakere edilecekti. Bu konu dördüncü osloda var. Şimdi biz buraya gerçekten beşinci osloya müzakere için geldik.
Hakan Fidan:
Türkiye’deki siyasi rejimi ve şartları dikkate aldığımız zaman şu an hiç kimsenin özellikle sayın başbakanın çıkıp böyle bir şeyi ifade etme şansı yok. Ama şunu herkes bilir burada olumlu bir şey varsa sizin katkınız olmadan olumlu hale gelmeyeceğini biz hepimiz biliyoruz.
Şimdi işin en zor yanına geldi. Nedir o? Yorum ve düşünceme…
Valla bağırsakta, çağırsakta bu iş böyledir. 30 yıldır halka tarif edilen ve algılatılan PKK ile barış için masaya oturmak artık kaçınılmaz olmuştur. Ben olsaydım bu süreci işletirken daha açık, daha şeffaf davranırdım. Hatta ‘PKK ile barış yapmak üzere müzakere yapılsın mı, yapılmasın mı’ diye tek soruluk halk oylaması bile yaptırırdım bu iki...
Ne oldu şimdi?
Risk alamayan daha doğrusu iktidarı bırakmak istemeyen AK Parti hükümeti, filmi başa sardı. Sayın Başbakan, ‘görüşme yoktur, bunu ispatlamayan şerefsizdir’ sözlerinin altından nasıl kalkacak; tam bir muammadır. Bu da üç…
Hangi siyasi parti olursa olsun; PKK ile barış müzakeresi yaparsa ve bunu kamuoyuna deklare ederse sonuç bellidir. İktidar gider! Bu da dört…
AK Parti, kim ne derse desin bu konuda büyük kumar oynamıştır ancak tüm birikimlerini masaya yatırıp rest çekememiştir. İktidarın cazibesi yüzünden kaybettiklerine razı olup masadan kalkmıştır. Bu da beş…
İşin kötü yanı ise artık AK Parti bu barış misyonunu tamamlamıştır. PKK ile barış ancak başka bir iktidarla mümkün olacaktır. Bu da altı…
Başka da söylenecek, yorumlanacak bir husus benim nazarımda kalmamıştır.
Bizi ufukta çok daha sıcak günler, çok daha çatışmalı saatler beklemektedir…