28 Eylül 2012 Cuma

Galatasaray hisseleri, bedelli sermaye artırımı ve dökülenler..


Yaşanan tartışmalarda yaklaşık 3 yıl önce bıraktığım borsa maceramı yeniden anımsadım..

 

Nedir işin aslı?

 

Para kazanmak için diyelim ki 217 TL verip 1 LOT Galatasaray hissesi alan yatırımcı hiç hoşuna gitmeyen bir Galatasaray SPORTİF Anonim Şirket’i kararı gelir.

 

Ne diyor o kararda?

 

Önce yüzde 300, sonra yüzde 400 bedelli sermaye artırımı.. Alınan şirket kararı SPK’nın onayından sonra uygulamaya geçer..

 

Burada yatan püf nokta güçlü yatırımcıdır. Bedelli sermaye artırımı bireysel-küçük yatırımcıdan daha ziyade fonlara hitap eder.  

 

Mağdurum diyen küçük yatırımcının feryatları haklı gibi gözükse de borsa mantığına uygun değildir. Çünkü küçük yatırımcı bedelli artırım kararından önce ne fiyat olursa olsun satması gerekirdi. Satmadıysa bedelli için yeterli parası vardır anlamına gelir.

 

Dün gece BEYAZ TV’de Rasim Ozan Kütahyalı’nın gündeme getirdiği programı saat 02.30’a kadar izledim. Galatasaray hissesinden sözde mağdurlar özetle şunu talep ediyorlar: ‘Yüzde 400 bedelli sermaye artırımı gerçekleşti, heme akabinde yüzde 300 bedelli sermaye artırımı yapılmasın, ileri tarihe ötelensin, gelecek yıllarda yapılsın, bizim bedelliye katılacak maddi gücümüz kalmadı’

 

Borsanın tam da istediği budur işte.. Küçükler kaybolsun, hisseler büyüklere kalsın..Bir yerde sandalye kapma yarışını andırır bu borsa oyunu.. Hani ortada 5 sandalye vardır, oynayan 10 kişidir, oturun denince 5 kişi mecburen dışarıda kalır ya, mağdurum diyen arkadaşların durumu da aynen böyledir..

 

Liberalizm’in ruhunda spekülasyon, keriz silkeleme, küçükleri yutma gibi tabirler mevcuttur. Yatırımcı olan küçükler ise tüm bu olup-bitenleri bilerek oyuna dahil olurlar..

 

Bakın, size net bir şey söyleyeyim: Bedelli sermaye artırımı tamamlansın, yaklaşık 1-2 ay sonra nereden bakarsanız bakın; hisseler yüzde 50 primli olurlar..

 

Bedelli öncesi satma hamlesini yapamazsan kaybetmeye mahkumsun.. Eski bir kaybeden tecrübesiyle bu kadar net konuşuyorum..

 

O mağdur arkadaşlara son bir önerim vardır: Hisselerinizi hemen bugün satın, yüzde 300 bedelliye katılmayın, her şey tamamlandıktan sonra yeniden alın ve 3-5 yıl kadar beklerseniz; zararınızı tazmin ederseniz..

 

Öbür türlü yok SPK’ya şikayet, yok savcılığa suç duyurusu falan nafile çabalardır, sizler de biliyorsunuz ki yapılanların hepsi legal ve prosedüre uygundur.. Şunu da unutmayın zararın neresinden dönerseniz karlısınız..

 

Sanki burada finansal olarak güçlenen Galatasaray’a bazı çevrelerin az bilinen bir alandan saldırı başlattılar.. Çok beğendiğim realist ve profesyonel düşünen, öyle de davranan Galatasaray Başkanı Sayın Ünal Aysan hedef tahtasına konulmaya çalışılıyor.. Bunlar gelişen, büyüyen Galatasaray önüne takoz koymaktan ibarettir. Bir halt çıkmaz, işte sadece kafa bulandırır..

 

25 Eylül 2012 Salı

Genel Sağlık Sigortası gençleri çarpmış..


1 yıl önce ikazımı yapmıştım ve bu yasadan çok kişinin başı ağrıyacak tahmininde bulunmuştum, maalesef 10 ay sonra öyle de oldu..

 

Nasıl?

 

İşte çarpıcı rakamlar şöyledir:

 

Genel Sağlık Sigortası kapsamında 1 Ocak 1988 ve sonrası doğumlu liseyi bitirip üniversiteye hazırlanan 1 milyon 154 bin 595 gence genel sağlık sigorta prim borcu çıkarıldı. 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren yasanın uygulamasına göre okumayanlar 18 yaş, orta öğrenimdekiler 20, üniversitedekiler de 25 yaşından sonra ailelerin sigorta kapsamından çıkıyor.

 

Ne kadar bu aylık borç?

 

En düşüğü 35 olmak üzere 102 ve 212 lira arasında değişiyor. Bu rakamları bir de 10 ay ile çarp bakalım, 350 ile 2120 TL borç gençler için dolaylı olarak aileler için yıkım olmaz mı?

 

Olur dedim, oldu bile.. Bu çıkan borca daha gecikme zammı, beyan vermeme cezası dahil değildir..

 

Ayrıca evli olup da bağ-kur ve sigortalı olmayan 2 milyon vatandaşımıza gelir testi müracaatı için yılsonuna kadar süre verildi. Asgari ücretin altında geliri olanların sağlık primini devlet ödüyor ya, 2012 ylı sonuna kadar gelirini beyan etmeyenler; 2013-Ocak ayından itibaren her ay için 212 TL Zorunlu Sağlık Sigortası Primi yatıracaklar..

 

Sonuç: 2013 yılında SGK’dan gelen borç kağıtlarıyla çok insan yandım anam diyecek ama geçmiş olsun artık..

 

17 Eylül 2012 Pazartesi

CHP Parti Okulu ve Parti Eğitmenleri Eğitimi


14-15-16 Eylül 2012 günleri Antalya’da düzenlenen eğitime, diğer partidaşlarım gibi ben de katıldım. Kişisel izlenimlerimi anlatacağım ama önce eğitim hakkında özet bilgiyi paylaşayım..



 

Malumunuzdur ki pedagoji çocuk eğitim metodu oluyor, androgoji yetişkin eğitim usulü olarak adlandırılıyor..





 

Eğtime katılanların ezici çoğunluğu 40 yaş ve üzeri olması otomatik olarak yetişkin eğitim metotunun uygulanmasını gerektiriyor, öyle de oluyor..

 

Eğitimci eğitimi önce teorik bilgilerle başlıyor sonra siyasi konularda grup projesi hazırlanıyor, sunuluyor, kısaca pratik yapılıyor..

 

Ne kazanılıyor?

 

Herhangi bir konuda topluluğa hitap etme zorluğu aşılmaya çalışılıyor. Bu çerçevede işte etkili giriş yapma,

Amacı ve hedefleri belirtme,

Topluluğa sorular yöneltme,

Topluluktan gelen soruları yanıtlama,

Toplulukta şahıslara isimleriyle hitap etme,

Göz teması kurma,

Ses tonu ayarlama,

Hitap ettiğin alanı etkili kullanma,

Araya espiri sokma,

Etkili özet yapma gibi hususlar öğreniliyor ve pekiştiriliyor..

 

Kişişel izlenimlerim ise çok olumludur, ‘’iyi ki bu etkinliğe/eğitime katılmışım’’ diyorum..

 

Çünkü gündelik yaşamımda gereksinim duyduğum ve çok farkında olmadığım önemli ince noktaları öğrendim. En önemlisi yaşamın diğer alanlarına da uygulayabileceğim proje yapma metodunu kavradım..

 

Örneğin bir iş yeri açma girişimi yapılacağı zaman böyle bir projeye çok ihtiyaç vardır. Çünkü neden, nasıl, nerede, niçin, ne zaman gibi sorulara planlı bir şekilde yanıt veriliyor. Kısaca karşılaşılabilecek risk en aza indirgeniyor..

 

Son söz: Antalya, Burdur ve Isparta illerinden CHP’lilerin katılımıyla gerçekleşen parti okulu eğitimi tüm Türkiye’de yaygınlaşıyor ve kadrolar bilgiyle donatılıyor.. Bu da CHP’nin iktidara hazırlandığını gösteriyor..

11 Eylül 2012 Salı

Bucak'ta Sela Okunması Meselesi..



Sayın Ali Has (AK Parti Gençlik Kolları Başkanı) gündeme getirdiği konu hepimizi çok ilgilendiriyor ve ortada bir sorun bulunuyor..

 

Öncelik Ali Has Kardeşimize baş sağlığı diliyorum ve Bucaklı hemşerilerimizi yakından alakadar eden bir hususu gündeme taşıdığı için teşekkür ediyorum..

 

Allah kimseye göstermesin ama başımıza gelince anlıyoruz ki bir yakınımızın vefatı halinde ‘SELA’ verdirmek tabiri caizse devlet meselesi haline gelmiştir (Ali Bey’in ifadelerinden anlıyoruz)...

 

Elbette çare üretmek, yol göstermek zorundayız..

 

Ben şu çözüm önerisini sunuyorum:

 

Bucak İlçe Müftülüğü ‘sela’ verecek imamların aylık nöbet listesi hazırlar ve müftülük binasının dışına ilan panosuna asar.. Cenazesi olan kişi müftülüğe gider, listeye bakar ve cep telefonundan ulaştığı imama ‘sela’ metnini iletir ve  işlem biter.. Gerekirse ‘sela’ için merkezi ses sistemi devreye sokulabilir ama bence gerek yoktur çünkü belediye hopörlerinden ilan ediliyor zaten..

 

Vatandaşımızın acısı vardır, bir de böyle basit bir sorunla boğuşmasın lütfen!

 

Bucaklı vatandaşlarımız adına konuyu ben de gündeme getiriyorum ve Sayın İlçe Müftümüz’ün konuya duyarlılık göstereceğine, mutlaka makul bir çözüm bulacağına, yürekten inanıyorum..

 

7 Eylül 2012 Cuma

Düşünceye davet..


Ya anlayışımız problemli ya da anlamak istemiyoruz..

 

Neden?

 

Çok kez izah etmeye çalıştım ama nafile oldu.. Bir daha çabalayacağım..

 

Bakınız, şu oldu, bu oldu ama 30 yıl geçti.. Ne kadar canımızı, içimizi açıtsa da orta yerde duran gerçeğe kimse gözünü kırpamaz..

 

Nedir o realite?

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin karşısında Marksist Leninist ideolojiye sahip silahlı bir örgüt var, uzantısı siyasi parti var, oy veren 3 buçuk milyona yakın seçmen var.. ABD dahil tüm Avrupa ülkelerinde PKK bürolarını ve diplomatik varlıklarını saymıyorum bile..

 

Sayın Bakanımız Beşir Atalay son PKK saldırıları sonrası ne diyor?

Kürt Halkı’ndan bir tepki, bir kınama bekliyorum, kısaca bir ses vermesini bekliyorum..

 

Ben de diyorum ki, ‘’Sayın Bakanım, çok beklerseniz, geçmiş olsun artık, o safha ya da o eşik çokta aşıldı’’

 

Özellikle son 10 yılda birey olarak hepimiz biraz suçluyuz.. Çünkü bu konuya hiç kafa yormadık, hep yukarıya Ankara’ya havale ettik.. Sorumluluk almaktan vatandaş olarak hep kaçındık ya da imtina ettik.. Liderlerin ağzına bakar olduk.. Birey olarak onlara yardımcı olacak fikir, düşünce üretmedik.. Kısaca düşünce tembeli ya da düşünce istirahatine çekildik..

 

Herkes bu acıklı, kan-reva kokan, ateş gibi yakan konuya mutlaka eğilmeli, araştırmalı, sorgulamalı ve fikir ortaya koymalı.. Yoksa rotasını şaşırmış kuş gibi oradan oraya uçar dururuz..

 

Hadi size bir kolaylık yapayım, bu yazının altını yorumlarınızla ‘ben de böyle düşünüyorum’ deme şansını sağlayayım..

 

Soru 1:  PKK meselesi nedir?

 

Soru-2: Sizce hemen ne yapılmalıdır?

 

Soru-3: Türkiye’nin 1923 kuruluş yapısı değişmeli mi?

 

Soru-4: Sizce 30 yıldır siyaset neden çözüm üretmekte kısır kaldı?

 

Sizler, bu sorulara ya da başka sorulara özgürce yanıt vererek ‘ben de böyle düşünüyorum’ diyebilirsiniz..

 

3 Eylül 2012 Pazartesi

ABD, İRAN'ın vurulması içinTürkiye desteğini aldı bile..


 
03 Eylül 2012 günü sessiz sedasız Türkiye/İstanbul’a gelen CIA Başkanı David Petraeus (Eski Genelkurmay Başkanı olup hem Irak’ta hem de Afganistan’da görev yapmıştır.) MİT Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakanla görüştü..

 

Bence CIA Başkanı tahminlerin aksine İRAN için geldi.. Böylece sağ gösterip sol vurma diplomasisi yapıldı.. Hele bugün İRAN ajanlarının televizyon görüntüsü çıktı ya, kafamdaki teori hemen oluştu..

 

Hem Suriye meselesiyle, hem de PKK meselesiyle sıkışmış pozisyonunu fırsata çeviren ABD, İRAN müdahalesine karşı sürekli direnen ve karşı çıkan kesimi pes ettirdi.. CIA Başkanı Petreaus, Suriye ve PKK kartlarını önümüze koydu ve İRAN desteğini aldı, gitti...

 

Şubat veya Mart-2013 ayında İran vurulursa; zaten Suriye müdahaleye gerek kalmaksızın otomatik olarak düşer... ABD ustaca manevrayla Rusya ve Çin diplomasi kilidini kıracaktır.. Türkiye bence bu planla ikna edildi..

 

Kasım-2012 ABD seçimlerinde ister OBAMA, ister ROMNEY gelsin, fark etmez artık, İRAN kesinlikle vurulacaktır..

 

Özel Not: 4. ÖLÜDENİZ EDEBİYAT GÜNLERİ 11-14 Ekim 2012 günleri yapılacaktır. Ben de Yazar Ömer ÖZDAMAR olarak davetliyim..