18 Eylül 2011 Pazar

İstanbul Ah İstanbul! Taksim-Mecidiyeköy-Cevahir Alış-veriş Merkezi (Macera-3)

Taksim meydanından şöyle bir turladık, AKM’yi ve The Marmara Oteli’ni fotoğrafladık ve Taksim parkında bir banka oturduk. Ben tabi otomatik olarak hemen bir sigara yaktım, ayak ayaküstüne attım ve keyfime baktım…

Bir müddet sonra kalktık. Park girişinde güvenlik maksadıyla duran polis beyden kısaca Taksim’e giren 4 yol hakkında bilgi aldık. Ver elini İstiklal Caddesine… Tabi önce Taksim heykelinin önünden geçiyorsunuz. Caddede 1 km kadar yürüdük ve geri döndük. Ne gördüm derseniz; valla Fransız Konsolosluğu’ndan başka ilginç ne yer ne de insan gördüm. Kafamda hayal ettiğim ya da ekranlara yansıtılan İstiklal Caddesi imajı yerle bir oldu:) Kim bilir ki, belki benim beklentim yüksekti ve farklıydı… Neyse biz tekrar metroya geldik, uzun uzadıya yürüdük, merdivenler indik ve Mecidiyeköy istikametine gitmek üzere metroya bindik. Bu arada ilgimi çeken metro istasyonu içinde yürüyen merdivenlerle giderken yürüyen insanlar görmek bana acayip geldi. Zaten merdiven yürüyor, bir de arkadaş merdivende yürüyor… Hızını herhalde 2 katına çıkarıyor:) Hayır, yürüyen merdivende düşmemek üzere zaten zor duruyoruz, adam bir de jet gibi çarpıp gidiyor… Arkasında tabakhaneye b.k mu yetiştireceksin diyeceğim ama yabancıyım arkadaş:)

Sağ salim kendimizi Mecidiyeköy’e attık. Saat 09.30 civarıdır. Daha doktor randevusuna 1 saat falan vardır. Ulan bir de tuvaletim gelmez mi? Nereye gideceğiz? Sağa bak olmaz, sola bak olmaz:) Aklıma Cevahir İş Merkezi geldi. Oraya vardık ki açılış 10’dadır. Neyse dışarıda yaktım bir sigara başladım beklemeye… AVM çalışanları önce giriyorlar ya… Onların da neredeyse tamamı son bir sigara içmek üzere benim civarımda duruyorlar… Dövmeli, künyeli kızlarımızın hepsi de maşallahı var, sigara içiyor:)

Bu arada Yunanca konuşan 2 yaşlı hanım vardı. Biraz kulak kesildim. Bir şey diyecektim ki, anladılar mı nedir, pat diye Almanca konuşmaya başladılar. Tam da bu sırada kapılar ziyaretçilere açıldı. Girdim, WC’ye gittim ve çıktım… Çünkü nasıl olsa, doktordan sonra öğle yemeği için tekrar buraya geleceğiz…

Kayınbiraderimin doktor işi bitti. Yaklaşık 1,5 saat sonra hem gezmek hem de karnımızı doyurmak üzere Cevahir AVM’sine geri geldik. 6.kata yani en üst kata çıktık. Fast-food cinsi sipariş verdim ve bekliyorum. Ulan yanımda yüksek topuklu, çekik gözlü ama sarışın bir bayan da duruyor. İçimden ‘kesin melez bu hanım, çünkü hem çekik gözlü hem de sarışın başka türlü olamaz’ dedim. Neyse bir tepsi geldi. Aynı anda birbirimize baktık. Sipariş aynı ama kimin? O şaşırdı ve gülümsedi, haliyle ben de aynı duyguda refleks gösterdim. Kasiyer arkadaş sonunda durumu açıklığa kavuşturdu. Meğer onunmuş, benim biraz daha beklemem gerekiyormuş. Çekik gözlü sarışın hanımın meğer hemcins arkadaşı varmış ve masada siparişi bekliyormuş. 2-3 masa beriye biz de oturduk ve yemeye başladık. Güneş gözlüğümün altında ara sıra çekik gözlü sarışına bakıyorum. O sırada arkadaşına altı kırmızı boyalı ve yüksek topuklu yeni ayakkabısını gösteriyor. Sonra ‘amannnn’ dedim ve yemeğime koyuldum. Yemek sonrası biraz mağazaları gezdik ve dışarı çıktık. Ne yapalım, ne yapalım derken otobüse binip Eminönü’ne gitmeye karar verdik. Büfeden 12 TL karşılığında 5x5 değerinde kart aldım. 10 dakika sonra Eminönü otobüsü geldi. Saat 1.30 civarıdır ve dışarısı sıcak mı sıcak, otobüs içi hamam mı hamam ve kalabalık mı kalabalık, artık itiş-kalkış bindik. Kartı okuttuk ve arkalara doğru sıkıştık.

Gerisi mi? Gerisi sonra… Neler mi var? Ohooo neler yok ki… Yazılarımı takip edin derim:)
Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: