31 Ocak 2015 Cumartesi

Aksu Köfte Piyazı Bucak’ta artık..


Özel işim nedeniyle açılışına katılamadığım ‘’AKSU KÖFTE PİYAZ’’ restoranı bugün ziyaret ettim. Ortaklarından İşletmeci Sayın Emrullah Gültekin arkadaşım olup hem ‘hayırlı olsun’ dedim, hem de Aksu Köftenin tadına baktım..

Öncelikle arkadaşımı ve ortaklarını bu girişimci yanlarından ötürü tebrik ederim.

Gelelim işin damak yanına..

Önce lavaş geldi, acı meze ve yeşillik birlikte.. Sonra ayran, az piyaz ve bir porsiyon köfte servis edildi..


Valla köfte tam Aksu Köftesi olmuş, zaten aşçısı Aksu’dan getirilmiş..

Artık Antalya/Aksu’ya köfte yemeğe gidilmez, çünkü köftesi ve köftecisi Bucak’ta mevcutmuş..

Garsonlar güler yüzlü ve en iyi hizmeti verebilmek için çırpınıp duruyorlar..

Kalite ne kadar yüksekse, fiyat da o kadar yüksek olur değil mi?

Normalde öyledir ama bu girişimci arkadaşlar kalite ve hijyen yüksek ve bundan hiç ödün vermezken; fiyatta olabildiğince alçaktan gitmişler..

İşte bir porsiyon (6 köfte var) Aksu Köfte, az piyaz, ayran, bunun öncesi aparat olarak lavaş ve diğer tür mezeler veriliyor ve bir kişi 10 TL ödüyor..

Mekan ferah olup üst katta aile için yer vardır.

Bu güzel köfteyi sizlerinde tatmanızı salık veririm..

Artık hafta sonları, Bucak lezzet duraklarına gideceğim, biraz gurmelik yapacağım ve izlenimlerimi yazacağım..

Herkese şimdiden afiyet olsun efendim!


Başkan Obama ile Başkan Erdoğan görüşmesi..


Bu başlık yanlış gibi görünse de muhtemeldir ki, 2015-Sonbaharı’nda gerçeğe dönüşebilir..

Artık kim ne derse desin; Dört (4) nala başkanlığa koşuyoruz..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kırşehir mitingiyle bunun ilk startını resmen verdi.. Yanına Başbakan Davutoğlu’nu almadan tek başına siyasi meydan toplantısını yaptı, halka ana muhalefeti şikayet etti ve başkanlık için AK Parti’ye oy istedi..

TRT’ye çıktığı mülakatta ise ‘başkanlık sisteminde başbakan olmayacağını, sadece başkan yardımcısı ve bakanların bulunacağını’ söyledi.

Hadi bakalım, buyurun meydan burada.. Başkanlığa ‘evet’ diyenler, ‘hayır’ diyenler saflarını belirlesin..

AK Parti, 326 ve üstü milletvekili kazanırsa anayasa değişikliğini yapar, yeni sisteme ya da rejime ‘merhaba’ denir..

Valla halkın iradesine yapılacak hiçbir şey yoktur.

Eğer Türkiye Cumhuriyeti parlamenter sistemden, başkanlık sistemine geçsin deniyorsa; AK Parti’ye yüzde 50 civarında oyun verilmesi lazım..

Yok, 100 yıldır bu sisteme alıştık ve memnunuz deniyorsa; AK Parti, yüzde 40 ve aşağı oy toplaması lazım..

Bakalım, hangisi olacak..

Çok beklemeyeceğiz, 4 ay kaldı yahuJ

İşte 4 ay sonra Başkan Erdoğan, Başkan Obama buluşmasını izleyebiliriz..

Eğer tersi olursa, yani seçim sonuçları anayasa değişikliğine izin vermezse; Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok zor döneme girer..

Ya AK Parti’nin başına geri döner ya da büyük krizlere kapı aralanır..



28 Ocak 2015 Çarşamba

CHP milletvekili aday adayı olacak memurları ve diğerleri üzecek haber..


CHP Parti Meclisi normalde Ocak-ayı sonunda toplanıp; 81 il için milletvekili belirleme yöntemi ilan edecekti. Böylece 10 Şubat’a kadar istifa edip aday adayı olmayı düşünen memurlar ve diğerleri daha emin karar alabilecekti.

Ama olmadı..

Tüzük gereği en geç 2 ayda bir toplanan Parti Meclisi, Aralık’tan sonra Ocak ayı sonunda toplanıp üzerine düşen bu önemli siyasi misyonu maalesef yerine getiremedi.. Toplantı tarihi 15 Şubat 2015 olarak bildirilmiştir.

Neyse ben başka bir konuyu aday adaylarının gündemine sokmak isterim..

Aralık ayı CHP Parti Meclisi toplantısında alınan bir kararla meşhur ‘’FERMUAR’’ sistemi geldi. Eski bir PM Üyesi YSK’ya bu düzenlemeyi şikayet etti ama kabul görmedi..

Esas FERMUAR’a geçmeden CHP Genel Merkezi kontenjan kaç milletvekili
belirleyecek, ona bakalım..

Tüzük gereği yüzde 15, Genel Merkez kontenjanı vardır. Bu da 83 milletvekilini istediği yere yerleştirebileceği anlamına gelir.
Siyasi partiler yasasına göre yüzde 5, genel başkan kontenjanı vardır. Bu da 28 milletvekiline karşılık geliyor.

Ne yaptı toplam?

111 milletvekili genel merkez kontenjanından listelere yerleşecektir.

Ehhee mevcut CHP Milletvekili sayısı kaç?

135 olup geriye 24 milletvekili kalıyor, onlar da tıraşa giriyor..

Gelelim FERMUAR’a sistemine..

Diyelim ki Antalya milletvekili sayısı 13 olup; Genel merkez diyecek ki 1-3-5-7-9-11-13 sıra benim, 2-4-6-8-10-12 sıra önseçimle belirlensin..

Ya da 1-2-3-4-5 genel merkez, 6-7-8-9-10-11-12-13 önseçim diyebilir..

Ya da 1-2-5-6-7 genel merkez, 3-4-8-9-10-11-12-13 önseçim olabilir..

Burdur için sevindirici olan şudur: Milletvekili sayısının 1 olduğu illerde kontenjan ilk sıra için kullanılmayacak..

Seçimlere Şubat-Mart-Nisan-Mayıs dersek 4 ay kalmış şurada..

Merkez yoklaması mı?
Aidatını ödeyen üye bazında önseçim mi?
Tüm üyelerin katılımıyla önseçim mi?
Delege bazında teamül yoklaması mı?
Hakim kontrolünde önseçim mi?
Örgüt gözetiminde önseçim mi? 
Bir karar alınsa ne güzel olacaktı ama maalesef olmadı işte..

En kötü senaryo ise şudur: AKP işte şu veya bu mülahazalarla seçimleri 26 Nisan’a alırsa, bu öneriye de CHP onay verirse, işte o zaman yanda keten helva…

Ne önseçim olur, ne temayül, liste genel merkez tarafından belirlenir, olay da biter..

Çünkü mücbir sebep doğdu, zaman yoktur, seçime bakalım havasına girilir..

Bu senaryonun oluşmasında en önemli şüphem: YSK’nın memur adaylar için belirlediği istifa tarihidir…

2007 seçimlerinde yaklaşık 3 ay önce, 2011 seçimlerinde 2.5 ay önce, neden 2015 seçimlerinde 4 ay önce aday olacak memurların istifa ya da emekliliği isteniyor..

Çünkü seçimlerin 1 ay öne çekilmesinde mahsuru yoktur opsiyonu olarak kullanmaktır.. Tabii ki bana göre..

Ayrıca AK Parti Gaziantep Milletvekili ve Gazeteci Şamil Tayyar, 1 gün önce bunu açıkça telaffuz etti. ‘AK Parti, seçimleri 1 ay öne çekme yönünde kararı alması gerekir’ dedi.

Ayrıca diken üstünde giden çözüm süreci var, ilaveten Mayıs ayı sonunda yani 7 Haziran’da yapılacak normal seçimlere 10 gün kala ‘Gezi Eylemleri’nin’ yıldönümü var..

TBMM, bu kararını 13 Şubat 2015 tarihine kadar alabilir.. YSK’dan görüş alınır, seçimleri 1 ay öne çekmeye yasa yetmiyorsa; anayasa bile değişir..

Bu arada CHP MYK isimlerinin de değişeceği kulak kulağa yayılan haberlerdir.. İşte Şubat ayı içinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun daha sadık kurmay heyeti oluşturacağı söyleniyor..

Bakalım, ne olacak, ne bitecek, hep beraber izleyelim..




25 Ocak 2015 Pazar

ÇİPRAS (Tsipras) Yunanistan’ın Ecevit’i oldu..


Konuya girmeden açıklama yapayım ki neden ‘Çipras’ diye hitap ettiğim anlaşılsın..

Yunanca bitişik sessiz harfler, tek sessiz harfe dönüşüyor.
‘TZ’ ile başlıyorsa ‘C’ olarak okunur,
‘TS’ ile başlıyorsa ‘Ç’ olarak okunur..

Neyse biz Yunanistan seçimlerine dönelim..

25 Ocak 2015 günü yapılan Genel Seçim’de zaferini ilan eden SYRİZA Partisi ve 40 yaşındaki lideri ÇİPRAS oldu..

Aklıma 1977 seçimleri geldi..

1972 yılında ve 48 yaşında CHP Genel Başkanı olan Rahmetli Bülent Ecevit, aşırı sol söylemiyle 1973 ve 1977 seçimlerinde rakiplerini sildi, süpürdü..

Dilerim akıbeti Ecevit gibi olmaz.. Çünkü o yıllarda IMF, Dünya Bankası ve içeride TUSİAD gibi yapılar, Ecevit’in iktidarına şu veya bu şekilde izin vermedi..

2015 yılında yine hemen dibimizde Yunanistan’da aşırı sol söylemiyle SYRİZA 1.parti oldu.
Bakalım iktidar olabilecek mi?
Olsa bile AB, ABD, IMF ne kadar müsaade edecekler?..

Çipras kimdir?

Yunanistan Komünist Partisi (KKE)’nde ilk siyasi çalışmaya başladığı zaman henüz 14-15 yaşlarındaydı. Daha sonra üniversite yaşamı boyunca öğrenci hareketlerinde aktif rol aldı. SYNASPISMOS (SİNASPİSMOS) Sosyalist Parti içinden ayrılan grupla; bugünkü SYRİZA (SİRİZA okunur) Partisini kurdu ve 33 yaşında lideri oldu.

Peki, özetle ve bir çırpıda ne diyor ÇİPRAS?

Anti-IMF,
Anti-AB,
Anti-Globalizm..

Bunun Türkçesi şudur:

Kardeşim, mevcut ekonomik düzende Yunan Halkı sömürülüyor, ben ve siyasi hareketim bunu kabul etmiyor.

Yunanistan’a 300 milyar EURO borç çıkarmışsınız ya, vermiyorum.. Şimdiye kadar aldığınıza sayın ya da yetinin..

Artı, daha bize geçmişten kalan borcunuz vardır, onları Yunanistan’a ödeyin..

Zaten EURO’dan çıkıyorum, Yunanistan parası DRAHMİ’ye geçiyorum..

Kendi düzenimi kendim kuracağım..

Böylece yoksulluğu, işsizliği bitireceğim..

Valla bu sert söylemini estetik hale getirip AB ile uzlaşır mı?

Bilemiyorum..

Uzlaşmazsa ne olur?

Hele onu hiç bilemiyorum..

Ama kim ne derse desin; Yunan halkı, bu seçimle müthiş bir dik duruş gösterdi..

ÇİPRAS, Yunanistan’ın yeni kahramanı oldu, dilerim sonu ECEVİT gibi olmaz..



23 Ocak 2015 Cuma

Genel Seçim olmayabilir..


Düşünüyorum, taşınıyorum, hep aynı noktaya çıkıyorum..

Mayıs sonunda Gezi hareketi ortaya çıkacak..

Nisan ayı içinde PKK hareketi ortaya çıkacak..

İstanbul silah ve cephane deposu sürekli dolduruluyor.. BEYOĞLU Hasköy'deki bir gecekondunun kömürlüğünde ve çatı aralığında silahlar ve mühimmat bulundu ya, ‘Eyvah!’ sözcüğü çıktı ilk dimağımdan.. Çünkü bulunanlar sanki fazlalık gibi geliyor..

Paralel örgüt zaten ayaktalar..

IŞID’ın uyuyan hücrelerini artık beşikteki çocuk bile söylüyor..

İsrail, ABD, Almanya gibi dış istihbarat güçleri apartta bekliyor..

Kısaca herkes uygun pozisyon alıyor..

İlk mermide Güneydoğu, İstanbul yandı kül oldu demektir..

İktidar da oluşan bu kaotik krizi yönetemeyeceğini anlarsa; yüzde 99 olasılıkla genel seçimleri en az 6 ay, belki 1 yıl erteleyebilir..
                                             
İktidarın böyle bir riski gördüğünü ve bu yüzden ısrarla kamu güvenliği yasasını çıkartmaya uğraştığını düşünüyorum..

Ha benimkisi tamamen senaryodur.. Ancak böyle bir olasılığı şahsen çok ciddi olarak öngörüyorum..

Off bir de anketler AKP’nin hükümeti kuramayacağı yönde şekillenirse; bak sen o zaman filme..

Neyse seçimlere 5 ay kala benden söylemesi, herkes ona göre hazırlığını yapsın..




Sağlık Bakanlığı skandalı.. Bucak Devlet Hastanesi Başhekimi dakika 1, gol 1 yapmış bile..


Aradan geçmiş 4-5 ay,
Akıllarına gelmiş yeni,
Herkese tebligat gitmiş şimdi,
Bana da yazmak düşmüş kaderime..

Evet, böyle şairimsi giriş yaptık ama konu sakat ve hoş değildir..

Kısaca mevzuyu anlatayım.. Bucak Devlet Hastanesinden gönderilen bir evrak elime geçti. Ne diyor evrakta?

İşte siz üniversite sınavını girmişsiniz ve bir yüksek öğretim okulu kazanmışsınız, kayıt zamanı gelmiş ve evrakları hazırlamışsınız.. Derken bürokratik prosedür içinde rapor almak için hastanemize gelmişsiniz..

Ehee..

Rapor için ücret almamışız ya da unutmuşuz..

Eheee..

200 TL. ücreti bir zahmet hastane hesabına yatırıver..

Ehee..
Yoksa icra takibi yapılıverir..

Anlamadınız değil mi?

Valla ben de ilk başta anlamakta güçlük çektim..

Bir daha anlatayım..

Bir genç gidiyor Bucak Devlet Hastanesi’ne ve ‘okula kayıt yaptıracağım, rapor almam lazım’ diyor ve işlemi yapılıyor.. Rapor veriliyor. Tabii bu esnada rapor için ücret talep edilmiyor.

Neyse genç okula kaydını yaptırıyor, öğrenim başlıyor, neredeyse ilk dönem bitiyor, evine pat diye bir tebligat geliyor.

Ne diyor tebligatta?

Siz Ağustos ayında rapor almışsınız, o vakit ücretsiz dedik ama sonradan ücretli olduğunu öğrendik, siz hemen 200 TL ilgili hastane hesabına yatırın, yoksa icra takibi başlayacaktır.

Haydaaa…

Evet, aynen hayda.. Yüzme bilmiyorsun ne işin var çaydaaaa derler ya, bu işte tam ona benziyor.

Şimdi bu yanlışın neresini düzelteyim..


Araştırdım, Sağlık Bakanlığı’nın bu konuyla ilgili tebliğini buldum, bakın özetle ne diyor?

Bu açıklamalar kapsamında üniversite sınavını kazanmış kimselerden kayıt aşamasında ilgili eğitim kurumu tarafından istenilen sağlık raporlarından ücret alınıp alınmaması konusunda Kurumumuza çok sayıda soru iletilmiştir. Konu kapsamlı şekilde araştırılmış, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görüşü aşağıdaki şekilde alınmıştır.

Bir öğrenim kurumundan mezun ancak bir üst öğrenim kurumuna henüz kaydını yaptırmamış kişilerin öğrenci sayılıp sayılmayacağı hakkında Milli Eğitim Bakanlığıyla yapılan yazışma neticesinde alınan cevabi yazıda, Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 4 üncü maddesinde Öğrenci; “Ortaöğretim okul veya kurumlarında örgün eğitim görenleri ifade eder.” şeklinde tanımlandığı belirtilmiştir.

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı; “bir öğretim kurumundan mezun olmuş, yükseköğretim kurumuna kayıt yaptırmaya hak kazanmış ama henüz kaydını yaptırmamış kimselerin öğrenci sayılamayacağını” ifade etmiştir.

Açıklanan bu nedenlerle üniversiteye kayıt aşamasında kayıt için alınan sağlık raporlarında kişi henüz öğrenci statüsünde olmadığı için sağlık tesislerimizden alınan sağlık raporlarından Kamu Sağlık Hizmetleri Satış Tarifesi gereği ücret talep edilmesi gerekmektedir.

Yazıya açıklık getiren Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İrfan Şencan, bakın şunları ifade ediyor?

‘’Söz konusu yazının, üniversiteye girmeye hak kazanan ancak henüz öğrenci sayılmayan kişilerin hastanelerden alacakları rapor için ücret ödeyecekleri anlamına geldiğini. Bu kişilerin sağlık raporunu hastanelerden alması halinde 50 lira ücret ödemeleri gerektiğini’’..

Gelelim maydanozun faydalarını misali benim söyleyeceklerime..

-Öncelikle devlet tarafından zorunlu bırakılan bir işlem için üniversite öğrencisi birinden ücret alır mı?

Alınmaz..

-Hadi alacaksın diyelim, niye almadın o zaman? Geriye dönüp sağlık ücreti alınır mı hiç?

Alınmaz..

-Şuna benziyor bu komedi filmi: Adam hastaneye yatmış, tedavi olmuş, taburcu evrakları tamamlanmış ve çıkmış gitmiş.. Aradan 6 ay geçmiş adama yazı gitmiş, ‘’ehee biz unutmuşuz, senin daha şu kadar para vermen gerekirmiş, hemen öde yoksa icra takibi gelir’’
Böyle akıldışı bir olay olur mu?

Olmaz..

-Rapor 2014-Ağustos ayında alınmış, yıl kapanmış, yeni yılın hesabına geçilmiş, rapor ücreti alınmadıysa alınmamıştır. Ortada sarf edilen malzeme, ilaç yok ki, hani bir açık olsun.. A-4 kağıdına düzenlenen rapor var, bunun için bir süre posta masrafı yapıp; 200 TL rapor ücreti talep edilir mi hiç?
Edilmez..


-Bakanlık müsteşarı rapor ücreti 50 TL diyor, Bucak Devlet Hastanesi 200 TL istiyor, bu ne demektir? Ben çözemedim, anlayamadım..
Kimse anlayamadı zaten..

Artık sözün bittiği yere geldim.. Takdir okuyucularındır..


Evrakın fotokopisi ben de vardır, isteyene gösterebilirim..

22 Ocak 2015 Perşembe

Milletvekili Mehmet Metiner ve Milletvekili Şamil Tayyar, milletvekilliği adaylığınız garantilendi..


AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, 4 bakanın yüce divan oylaması sonrası Beyaz TV’ye çıktı ve aynen şunları söyledi:

"İçimizdeki ihanet şebekesi Erdoğan'a operasyon yapmıştır. Amaçlarına ulaşamadılar ama bir siyasi operasyona kalkıştılar"

AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner ise A Haber’e şu çarpıcı cümleleri sarf etti:

"İçimizdeki ihanetçilerin sayısı az değilmiş. Bunun adı tek kelimeyle ihanettir. İhaneti göremeyecek kadar akılsız olanların siyaset yapmaması gerekiyor. Ben partimizden daha önce istifa edenleri bu şekilde davrananlardan bin kat daha şerefli addediyorum. İstifa etmek daha erdemli bir davranıştır. Onların kim olduğunu 3 aşağı 5 yukarı biliyoruz. Ama daha erken. Davutoğlu'nun lider olmasını içine sindiremeyenlerdir. O arkadaşlar mert olsunlar, dürüst olsunlar. Ama açıklamazlarsa bunlar er geç çıkacak ve affedilmeyecekler. Bu şekilde namertçe, ihanet içinde olan fare siyaseti izleyen firecilerin bu tavrını kınıyorum. Yürekleri yetiyorsa, gerekçelerini açıklasınlar."

Ahaa da ben bu yazıyla açıktan iddia ediyorum ve her türlü bahse giriyorum ki, hem Metin Bey hem de Şamil Bey artık milletvekilliği adaylığı kesindir.

Siyasette risk alan ve ilk mermiyi sıkan kazanır..

Her 2 siyasetçinin kökeni nedir?

Gazeteci olması tesadüf müdür?

Bence değildir. Gazeteci öngörüsüyle ve zekici planlamayla adaylık operasyonu tamamlanmıştır.

Şamil Bey, Gaziantep’ten kesin olarak listeye adını yazdırmıştır. Ha keza Metin Bey, Adıyaman ilinde ilk sırada listeye girmiştir.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan, AK Parti Grup Başkan Vekilleri oylama sırasında verilen fireyi sükunetle karşılarken; her 2 milletvekili siyasi tetikçilik hamlesiyle bir adım öne geçmişlerdir.

Arkadaş boşuna dememişler: ‘’İş bilenin kılıç kuşananındır’’

Çünkü aday belirlemede AK Sarayın yüzde 100 etkin olacağını, kaldı ki AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şentop, bunu açıkça ifade etmiştir. Her 2 milletvekili işi biliyorlar ve gereğini yaptılar..

Hem Şamil Beyin, hem de Metin Beyin milletvekili adaylıklarını şimdiden tebrik ediyorum..



21 Ocak 2015 Çarşamba

İstanbul Feshane’de yapılacak olan Burdur tanıtımına Bucaklı olarak nasıl katkı yapabiliriz?


Burdur Valisi Hasan Kürklü bütün kaymakamların ve belediyelerin Burdur Tanıtım Günleri’ne muhakkak katılması gerektiğini ifade etti. Vali Kürklü; ”Oradaki stantlara ilçelerini, beldelerini birlikte veya ayrı ayrı katılsınlar. Birlikte katılsalar bence daha güzel olabilir. Kendileri bilirler. En güzel şekilde Burdur’umuzu, ilçelerimizi, tarihimizle, geleneklerimizle, göreneklerimizle inşallah tanıtacağımız ümidindeyim. Çalışmalar hakikaten güzel gidiyor. İnşallah biz de üzerimize düşeni fazlasıyla yapmaya gayret ediyoruz. Sayın vekilimizin az önce dediği gibi bundan sonrası biraz da ticaret odamızın, esnaf odamızın, sivil toplum kuruluşlarımızın bu işi sahiplenmesi, bu işe desteklemesiyle zannediyorum çok daha mükemmel bir şekilde olacaktır” dedi

Sayın valimizin bu sözleri üzerine ben de bir Bucaklı olarak düşündüm ve aşağıdaki öneriyi sunuyorum:

İlk sırada meşhur Salep reyonu kurarız, zaten meşhurdur, tavan yaparız..

Sonra Bucaklı olarak ürettiğimiz mermer sanatından örnekler sergileriz.. İşte ince mermer işlemeli tablolar, işte diğer estetik ürünler..

Bir başka reyonu da kültür-sanat alanına ayırmalıyız..

İşte burada günlük, haftalık yayınlanan yerel gazetelerimiz tanıtılır, işte edebiyat dünyasına kazandırılmış ve yayınlanmış Bucaklı yazarlarımızın kitapları sergilenir, imzalı ve ücretsiz dağıtılır..
Ayrıca İncirhanı, Susuz kervansaray gibi tarihi alanların büyük boy fotoğraflarını sergileyebiliriz..

Bence çok sükseli bir tanıtım olur.. Böylece gelenek, üretim ve kültür yan yana gittiği ve geliştiği güzel bir ilçe izlenimi sağlarız..

Varsa başka fikir ve düşünceler yorum kısmına yazabilirsiniz..





20 Ocak 2015 Salı

2015 yılında Dolar, kaç TL olur? Altın yükselir mi?


Valla bunu bilebilecek babayiğit daha çıkmadı.. Ancak sizlere kendi penceremden nedenleriyle birlikte öngörümü söyleyebilirim..

-Türkiye’de kalıcı az, geçici çok, sıcak para sirkülasyonu daima vardır..

-FED mutlaka faiz artıracak, amma Nisan ayında, amma Haziran ayı içinde muhtemelen 0.25 baz puan faizi yükseltecektir.

-Türkiye’de ‘Genel Seçimler’ Haziran ayı başında yapılacaktır.

-Çözüm süreci, en geç Nisan ayında nihai şeklini alacaktır.

-Petrol 50 dolar civarında dolaşacaktır.

Bu veriler ışığında TL-Dolar paritesi ne olur?

Tahminim odur ki Haziran ayına kadar dolar-TL piyasasında volatilite yüksek seyredecek, sanki 2.50 civarında seçim sonuçlarını bekleyecektir.

Bu tahminimin tek istisnası Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.

Neden?

Senin enflasyonun yüzde 10 civarında,
Her yıl sana 50-60 milyar dolar sıcak para lazım,  
Üstüne üstlük sıcak para için güvenli ve itibarlı ülke olmaktan çıkmışsın,
Sıcak para enflasyon altında bir faizi asla kabul etmez..

Ondan sonra ısrarla ve sürekli Merkez Bankası’na baskı yapıyorsun, hadi durma faiz indir, faiz indir..

Bu şekilde tutum hükümete sirayet ederse; yandı keten helva işte o vakit..

Dolar-TL’yi kimse tutamaz.. 3’de olur, 4’te olur, 5’te olur,

Ha buna razıysan; faizleri istersen sıfıra çekebilirsin..

Peki, altın yükselecek mi?

Valla altın işi hepsinden zordur..

Çünkü ABD borsası doygun, Alman borsası doygun, emtia fiyatları dibe yakın ve herkes kaçıyor, eheee geriye ne kalıyor?

Değerli kağıtlar ve altın..

Bu zamana kadar kağıt üzerine zaten bir kısım para yatırılmış..

Ne olacak o zaman?

Dünyada dolaşan yaklaşık 2 trilyon dolar para vardır. Bu paranın bir yerlere akması lazım..

Normalde değerli dolar karşısında, ons altının şimdiye kadar 1.000 doları çoktan görmesi gerekirdi. Ancak ABD-Rusya gerginliği, AB-Rusya restleşmesi, Ukrayna krizi, IŞID derken başıboş para mecburi istikamet altına gitti..

Peki, nereye kadar gider?

Valla sanki ons 1.350 doları görecek gibi duruyor.. FED faiz artırımı sonrası tekrar düşüş başlar ve 1.000 dolara iner diyorum..

Bence kısa vadeli hareketlerin kokusu vardır..

Kim yapıyor?

Hani başta bahsettim ya, dünya dolaşan 2 triyon dolar para var diye.. İşte ben buna çılgın para diyorum ve çılgın para sihirbazlarının ‘altın üzerine oyunu vardır’ tahmini yapıyorum..

Benden bu kadar, paranızın kıymetini bilin derim, başka da bir şey demem..




19 Ocak 2015 Pazartesi

Dur bakalım, ne olacak?..


Arkadaşlarla sohbet esnasında kulak misafiri oldum, aralarında geçen diyalog çok ilginçti:

‘’Ulan Cumhuriyet elden gidiyor galiba, 90 yıllık reklam arası bitmiş.. 2023’ü bile beklemeyecekler ‘’ diye lafa başlar..

Öbür arkadaş, ‘’dur bakalım, ne olacak, bir görelim, Cumhuriyet yerinde daha’’ demez mi?..

Diğeri ‘’yahu Cizre’de içsavaş vamış, mahallelerin kontrolü elden çıkmış’’ bindirmesini yapar..

Öbür arkadaş, ‘’dur bakalım, ne olacak, bir görelim, Cizre yerinde duruyor daha’’ diyerek lafı karşılıksız bırakmaz..

Diğeri ‘’arkadaş, hakara makara diyen bakanlık yapmış zata hiç bugünkü kadar tepki koyulmadı, dini hassasiyetler Paris olunca başka, Ankara olunca başka mı oluyor?’’ lafını araya sokuşturdu..

Öbürü ‘’adamı bakanlıktan aldılar, daha ne yapsın AK Parti.. dur bakalım, başka daha ne olacak, hele bir görelim’’ diyerek bu salvoyu da savuşturdu..

Diğeri ‘’HDP barajı geçemeyeceği halde, anlaşmalı olarak seçimlere parti adıyla katılıyor, TBMM dışında kalıp daha sonra Diyarbakır’da ‘Kürt Bölge Yerel Meclisi’ kuracakmış, bu arada KCK Temmuz-2015 ayında büyük isyan için tüm hazırlıklarını tamamlamış’’ der ve karşılığı bekler..

Öbürü ‘’süreç devam ediyor, anneler ağlamıyor, dur bakalım, başka daha ne olacak, hele APO ne diyecek bir bekleyelim’’ yanıtıyla gayet sakindir..

Diğeri ‘’ulan hani paralelciler komplo yaptı, evlere paraları, kasaları yerleştirdiydi ya, adamlar paraları faizini bile aldılar, gittiler’’ demez mi?

Öbürü ‘’tamam da adamın parasına niye el koyuyorsun arkadaş, sonra TBMM’de daha oylama yapılmadı, dur bakalım ne olacak?’’ yanıtını verince ben artık dayanamadım ve lafa girdim..

Arkadaşlar size bir hikaye anlatayım..

Çok zengin ve yaşlı Furkan Amcayla, mahallenin çok fakir ve saf kızı Filnur evlenmiş..

Filnur bir gün ‘’ben sinemaya gideceğim’’ demiş.

Furkan Amca da kıskanmaz pozlarında hemen filmleri araştırmış, en uygun dini içerikli sinemayı ayarlamış ve gündüz seansına göndermiş..

Furkan amca işine gitmiş, akşam gelince Filnur’a sormuş: Nasıldı film, eğlenebildin mi?

Filnur: ‘’Aman hiç sorma neler oldu neler’’ diyerek saf saf anlatmaya başlamış..

Furkan Amca, meraklanmaya başladı: ‘’Allah, Allah! Dur bakalım, ne olacak’’ der ve dinler..

Filnur: Tam evden çıktım, durağa gidiyorum, yanıma birisi yaklaştı.

Furkan Amca: ‘’Vay anasına, sana öyle gelmiştir, tesadüftür, neyse dur bakalım ne olacak?’’

Filnur: Ben giderim, o gider, derken otobüse bindim, o da bindi ve geldi yanıma oturdu..

Furkan amca: ‘’Canım yer yoktur ondandır, yoksa niye yanına otursun, dur bakalım ne olacak?

Filnur: 2 durak sonra indim ve sinemaya doğru yürüdüm..

Furkan amca: Adam da indi mi?

Filnur: Evet, hemen yanımda yürüyor..

Furkan Amca: Seni akrabası sanmıştır belki, dur bakalım ne olacak?

Filnur: Bilet aldım, yerime oturdum, bir baktım yanıma oturdu adam..

Furkan Amca: Olasılık işte, denk gelmiş, dur bakalım ne olacak..

Filnur: Işıklar söndü, adam önce ayaklarıyla sonra elleriyle bedenimin muhtelif kesimlerinde tur atıyor..

Furkan amca: Haydaaa, öfkeden ve kızgınlıktan çatlıyor ama belli de etmiyor, sürekli sonra sonra, dur bakalım ne olacak? diye soruyor..

Filnur: Ben de öyle düşündüm, dur bakalım ne olacak?

Neyse uzatmayalım, sinemadan sonra eve geliyorlar..

Filnur: Eve gelince yatak odasına girip elbette soyundum. O da soyunmaz mı?

Furkan Amca: Ne diyorsun Filnur... Dur bakalım ne olacak?

Filnur: Soyununca yatağa girdim. Olur şey değil, o da benimle yatağa girmez mi?

Furkan Amca kızgın demirle dağlanmış gibi haykırır:
 
‘’Eyvaaaaah! Dur bakalm ne olacak?’’

 Filnur: Ben de yatakta ne olacak diye merak ediyorum.

Furkan Amca: Aman Filnur, vallahi meraktan çatlayacağım.. Söyle çabuk, ne oldu Filnur?

 Filnur: Hiiç canım... Bir şey değilmiş, ben de boşu boşuna merak etmişim.

Boncuk boncuk ter döküyordu Furkan Amca.

-Yok yahu... Peki, ne oldu Filnur? Ne yaptı?

-Aynen senin bana yaptığını...

Beyninden vurulmuşa dönen Furkan Amca ne yapsın şimdi? Karısı o denli saf ki, başına kötü bir şeyin geldiğinden bile haberi yok ki... Dövse olmaz. Kovsa olmaz. Erkekliğe toz kondurmamak , yiğitliğe krem sürdürmemek için Furkan Amca şöyle der:

-Amaaaaan Filnur, ben de mühim birşey zannediyordum. Dur bakalım ne olacak diye boşuna merak etmişim. Velhasıl hiç mühim değil…

Aziz Nesin ustadan alıntı ve kıssadan hisse işte..

2015 yılı Ocak ayında Türkiye’de yaşayan bir kesim çok kaygılı, bir kesim çok rahat, bir kesim beklemede..


Yeşilova’nın makus talihi ne zaman kırılacaktır?

Burdur’un şirin ve yeşil-mavi örtülü ilçesi Yeşilova; bir türlü prangasını kıramıyor..


Masmavi Salda gölü aşağıda sessiz, sakin duruyorken, kafanı kaldırıp yukarıya bakıyorsun; bembeyaz karla kaplı heybetli dağı kayak için seni bekliyor..

Bu bakir ve nadide güzellik insanlığa hizmet için sırasının kendisine ne zaman geleceğini sorup duruyor..

Ne edip, ne yapıp, buraya özel ve devlet yatırım çekilmeli; bu yolda tüm engeller kaldırılmalıdır..

Burdur-Yeşilova yolunun Hacılar Köyü sapağı bir türlü geniş bir yola dönüştürülemiyor.. Bahsettiğim sapaktan 2 araç yanyana asla geçemiyor..
Kaldı ki o yol aynı zamanda Burdur-Denizli istikameti için de çalışıyor..
2 yıldır yol ha bitti, ha bitecek deniyor ama nedense bir türlü bitmiyor..


Birbir emekle yapılmış Yeşilova Meslek Yüksek Okulu, hizmet vermek için 4 yıldır sabırsızlıkla öğrencilerini bekliyor..
Bana kimse yok nüfusu şuymuş, yok purosedur uymuyormuş demesin, karşı örneklemesi o kadar çoktur ki saymakla bitmez.. Hemen fazla uzağa gitmeden işte Ağlasun İlçesi örneği ortadadır.. Nüfusu Yeşilova’dan düşük ama Ağlasun Meslek Yüksek Okulu yıllardır faaliyettedir…
Yeşilova nüfusu 2013 yılına göre 16.973
Ağlasun nüfusu 2013 yılına göre    8.889.


Ha CHP’li Belediye Başkanı var diye siyasi mülahaza güdülüyorsa; daha da vahimdir. Çünkü AK Parti’ye de oy veren yüzde 40’a yakın seçmen de cezalandırılmış olmuyor mu bu mantıkla? Ben şahsen bu iddiaya inanmak istemiyorum..
Bu okul, kullanılmazsa ve faaliyete geçmezse maalesef atıl durumda kalacaktır. Zaten bugünkü haliyle bile yavaş yavaş bozulma emareleri göstermektedir.. Artık okul tabelası bile silinmiştir..

Umarım ve dilerim bu yazıyı ilgililer okur ve gereğini yaparlar..


Ömer ÖZDAMAR

15 Ocak 2015 Perşembe

Soru çok, yanıt yok..



Paris saldırısı sonrası İsrail Başbakanı Netanyahu dahil dünya liderleri gövde gösterisi yaptı mı?
Yaptı..

Hep beraberiz ve IŞID’a karşıyız dedi mi?
Dedi..

Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, ‘’o yürüyüşte İsrail terör devletinin işi yoktur’’ mealinde laf etti mi?
Etti..

Türkiye Başbakanı, İsrail Başbakanıyla kol kola yürüdü mü?
Yürüdü..

Peki, cumhurbaşkanı neden böyle dedi?

Madem İsrail katılacaksa, Türkiye niye katıldı?

Acaba terör devleti damgası yemekten korkmuş olabilir mi?

Bir yerde zoraki katılış mı oldu?

Ya da Cumhurbaşkanı ile başbakan görüş ayrılığı mı yaşadı?

Soru çok, yanıt yok..

Gelelim, Paris’e destek vermek amacıyla Cumhuriyet Gazetesi’nin hamlesine..

20 dilde ve Yaklaşık 5 milyon adet basılan karikatür dergisinden ‘’alıntıyı’’ Cumhuriyet Gazetesi’ne taşımak; AK Parti cenahını ve Yeni Akit Gazetesini neden rahatsız etti?

Dini değerlere saygı hassasiyeti meşru ise; Paris saldırısı da meşru mu?

Paris saldırısını protesto eden batı değerleri, İslami değerleri neden dikkate almıyor?

Yeni Akit Gazetesi, neden Atatürk’ü çirkin gösteren ve hakaret eden resimleri basıyor?

Batı değerlerini savunduğu için mi Atatürk hedef tahtasına konuyor?

Yeni Akit Gazetesi’ni protesto için neden sadece MHP’liler gidiyor?

Atatürk’e sahiplenen artık başka siyasi kitle kalmadı mı?

Soru çok, yanıt yok..

ABD, suçluk psikolojisiyle mi, Paris yürüyüşüne sadece büyükelçi gönderdi?

Cezayir asıllı Fransız vatandaşı Kuaşi kardeşler, karikatür dergisini maskeli bastıktan sonra kimliklerini neden terk ettikleri araçta bıraktılar?

Baskın sırasında Fransız polisi neden müdahale etmedi ve tek kurşun bile sıkmadı?

Paris’in göbeğinde 15 dakika süren saldırıyı gerçekten Kuaşi kardeşler mi yaptı? Yoksa Fransız derin devleti cinayeti mi?

Neden hiç kimse baskını yapan maskeli 2 kişinin Kuaşi kardeşler olduğunu ispatlayamıyor?

Soru çok, yanıt yok..

IŞID ile Türkiye ilişkisini kim yürütüyor?

Musul Konsolosluk baskını planlımıydı?

Durup dururken Türkiye Dışişleri Bakanı, 700 civarında IŞID savaşçısı Türkiye vatandaşı vardır, bunlar döndüğü zaman ne yapacağız, bilemiyoruz mealinde laf etti?

IŞID-Türkiye ilişkisinde belirleyici rolü ABD mi oynadı?

IŞID’a silah yardımı gönderildi mi?

Gönderildiyse bu silahları ABD mi tedarik etti?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, takriben 100 gün önce KOBANİ; ha düştü ha düşecek diyerek IŞID’ın hamlesini mi biliyordu?

ABD, bölgede IŞID vasıtasıyla Sünni-Şii ve Kürt nüfus üzerinde hegemonya kurmaya mı çalışıyor?

Çalışıyorsa Türkiye nasıl bir rol alıyor?

Soru çok, yanıt yok..

Düşünce özgürlüğünün yazı ve çizide sınırlanması doğru mu?

Irkçılık yazı ve çizide yasak sınırına giriyorsa; dini değerler neden girmez?

‘’Ermeni soykırımı yok’’ demek düşünce suçu sayılıyorsa; Hazreti Muhammed’in karikatürünü çizme düşünce suçu kapsamına girer mi?

Anti-Semitizm yani Yahudi karşıtlığını ifade etmek evrensel değerlere göre düşünce özgürlüğü sınırlarında değilse; İslami değerlere küfür ve hakaret düşünce özgürlüğü sınırında olur mu?

Yazı ve çizi için düşünce özgürlüğüne kısıtlama getirmek aslında düşünce özgürlüğünü hadım etmek anlamına gelir mi?

Soru çok, yanıt yok..

Galiba insanlık bir asır daha birbirini boğazlamaya devam edecektir..