Sosyal medya üzerinden arkadaşlarımla geyik yaparken
aklıma geldi.
Ne mi?
‘’MISIR’ı haşlama mı yoksa KÖZDE mi severseniz?’’ diye sordum..
‘Kimisi haşlama’ dedi, ‘kimisi közde olsun’ dedi, ‘kimisi
haşlama ama tuzlu olsun’ dedi, velhasıl çok farklı yanıtlar aldım..
İşin özü KÖZDE mısır çok daha lezzetlidir ama bir o
kadar meşakkatlidir.
Neden?
Çünkü KÖZDE mısır pişirirken gözün devamlı ateşte
olacak, tam pişmesi sağlanacak, geç kalırsan yanık olur, erken alırsan gök ya
da diri olur, yani her şeyi hesaplaman, kılı kırk yarman gerekir..
Haşlama MISIR ise toptancıdır. Bütün MISIR’ları bir
kazana atarsın, üstünü suyu katarsın, 100 derece sıcaklığa ulaşınca kaynamaya
başlar, işte 1-2 saat sonra alırsın ve hemen yemeye başlarsın..
Haşlama MISIR işi DARBEYE benzer, KÖZDE MISIR ise demokrasiye
benzer..
25 Ocak’ta halk devrimiyle iktidara gelen MURSİ,
demokrasinin gerektirdiği özeni ve hassasiyeti gösteremedi, haşlama MISIR’a
döndü, yani darbeye maruz kaldı..
Sonra ne olduysa oldu, bizim MISIR tartışması tam
anlamıyla KISIR oldu.. Yok sen darbecisin, yok sen demokratsın diyerek KISIR
bir döngü içine girildi. Buradan hiçbir şey çıkmaz.
Peki, ne olmuştur MISIR’da?
Ne olacak ki, devlet başkanı seçilen MURSİ közde mısırı
pişiremedi, kimisini yaktı, kimisini diri bıraktı, kimisini küle buladı,
velhasıl ağzına yüzüne bulaştırdı.. Hususi ABD’den gönderildi ama beceremedi
işte..
Ha haşlama MISIR yani DARBE iyi mi oldu? Asla kabul
edilemez bir durumdur, hele 2013 yılında..
ABD’den gönderilen MURSİ, talihe bakın ki yine ABD
Başkanı BARAK OBAMA’nın onayı ile görevden uzaklaştırıldı. 2013 yılında ABD’nin
ve AB’nin zımni onayı olmadan yeryüzünde hiçbir ülkede askeri darbe olamaz,
olmaz da..
12 Eylül 1980 darbesinden tutunda en son 28 Şubat Post
modern darbeye kadar ABD’nin yüzde 99 değil 100 parmağı vardır. Meşhur BALYOZ,
Eldiven gibi adlandırılan darbe girişimlerinin başarısız olmasının tek nedeni
ne AKP’dir, ne toplumdur, ne de diğer dinamiklerdir.. ABD ve AB izin vermedi o
kadar.. Anımsayın o dönemi Başbakan Erdoğan AB çapasına yapışmak için Almanya
ve İtalya Başbakanlarıyla neredeyse hafta bir görüşüyordu, o kadar samimi
oldular ki Başbakan Erdoğan’ın oğlunun düğününde hem Berlusconi hem de Schröder
takı taktılar..
2013 yılında maalesef ülkemiz Türkiye için demokrasi
kurumsallaşmıştır diyemiyorum. Yani bu tür demokrasi dışı hareketlere maruz
kalmaz asla diyemiyorum.. Sakın yanlış anlamayın, arzuladığım falan yok ha,
sadece durum tespiti yapıyorum.
Neden?
Hala yüzde 10 seçim barajını savunan bir başbakan var,
hala katılımcı demokrasiye anlayamayan başbakan var, MSB’ye bağlı olması
gerekirken hala başbakana direk bağlı Genelkurmay Başkanı var, 2 yıl beraber
görev yaptığı aynı Genelkurmay Başkanı terör örgütü liderliği suçlamasıyla SİLİVRİ’de
hapishanededir, 10 yıl tutukluluk süresi adaletimizin tecellisinde bir yara
olarak durmaktadır, mülki amirden izin almadan kimse gösteri ve toplantı
yapamaz, yani gösteri ve toplantı özgürlüğü kısıtlıdır..
Demokrasimizin neden kurumsallaşmadığını birkaç
örneklemeyle umarım anlatabildim..
Son söz: MISIR, bize KISIR gelir abi:J)
Bu yazı daha önce kisi tarafından okundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder