Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları istifa ediyor, Hakkari’de, Maraş’ta, Silvan’da Türk askeri lapır lapır avlanıyor, Güneydoğu kırsalında ve metropolünde güvenli-emniyetli yaşam kalmıyor, kısaca bu iş buraya kadar oluyor…
En son BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının emekliliklerini istemeleriyle ilgili olarak bakın ne diyor?
"Eğer Ordu PKK’ya karşı başarılı olmuş olsaydı, bunlar yaşanmayacaktı.’’
Bunun Türkçesi PKK, TSK’yı yenmiştir, hesabınızı kitabınızı buna göre yapın oluyor…
PKK adıyla bilinen silahlı Kürt gerilla örgütü, uzun yıllara dayanan savaş ve mücadele azmi Türk ordusunu sahada, Türk Halkını da kafada (psikolojik) yenmiştir.
Şunu kabul edelim ya da itiraf edelim artık! Güneydoğu’da PKK silahlı Kürt gerilla örgütüne karşı kimse savaşmak istemiyor.
Çünkü milli geliri kişi başına 10-15 bin dolar olduğu iddia edilen bir ülkede ‘yok üniter yapı, yok bir çakıl taşı, yok sınırların namusu’ edebiyatıyla dağlarda savaşacak adam bulamazsın bu bir…
Üstüne üstlük yandaş medyada sabahtan akşama kadar erkek konuşmacı (Rasim Ozan Kütahyalı) ‘askere gitmem’, kadın konuşmacı (Sevilay Yükselir) ‘erkek çocuğumu askere, dağlara göndermem’ diyor bu da iki…
Silvan olayları sonrası 13 şehidimiz için Bucak ilçesinde PKK’yı protesto gösterisi facebook üzerinden organize edildi ve sadece 2 kişi elin de Türk bayrağıyla geldi bu da üç…
Bu iş bitmiştir arkadaşlar! İç savaş falan çıkmasından kimse korkmasın!
Bu ülkede sınırdan geçiş yapan PKK’ları niye öldürdün diyen siyasi iktidarın uzantıları var ise artık yapılacak bir şey kalmamıştır. Anımsayın tarih 16 Mayıs 2011 olup; seçimlere 25 gün falan var… Sınırı geçmeye çalışan 12 PKK’lı öldürüldü, operasyon emrini veren Şırnak Tümen Komutanı neredeyse mahkemeye verilip tutuklanacaktı… O günlerde bizim yandaş medya aynen şunları ifade etti: Yahu kardeşim! Durup dururken niye bu operasyonu yaptın! İlla gerginlik çıkarmaya çalışıyorsun! PKK’lılar sana saldırmamış ama sen pusu atıyorsun, kesin provokasyon yapıyorsun…
Sonra BDP’liler, belediyeler ortalığı ayağa kaldırdı, 3 gün yas ilan edildi, taziyeler kabul edildi…
Olaya tersten bakalım: Diyelim o operasyon olmadı ama aynı PKK grubu Şırnak’ın bilmem ne karakolunu bastı… Bu sefer bizim yandaş medya çevir gazı yanmasın diyecek ve: ‘Arkadaş, sen niye tedbir almadın?, bi karakolu koruyamayan ordu olur mu hiç? Basiretsiz ve beceriksiz komutanlar yüzünden...’ diye yine eleştirecektir ki aynen öyle yaptılar…
Demek ki kafayı bozmuşlar… Ne edip, ne yapıp bu kurumu etkisiz, güçsüz hale getirmek için her şey mubah sayılan bir yolda ilerlenecektir.
Neyse artık gözünüz aydın olsun! Güçsüz, kararsız, plansız, ne yaptığını bilmeyen ‘sersem tavuğa dönmüş’ bir ordu oluşturuldu. Kimin ne hesabı varsa artık rahatlıkla gerçekleştirebilir.
Şimdi birazcık Balyoz davasına değineyim. Diyelim ki bu darbe planları iddiası doğrudur. Yine diyelim ki 2003 yılında yapılan seminerde bu hükümeti devirme senaryosu işlendi. İyi de arkadaş; senin önünde 28 Şubat post-modern darbesi var, 12 Eylül darbesi var, bunlara yönelik hiç işlem yok ya da kayda değer bir gelişme yok, ama planlanmış darbeye sonuna kadar hukuk var… Hani düşünce özgürlüğü… Tutukluluk halinin cezaya dönüştüğünü, 4-5 yıla çıktığını ve keyfiyet kazandırıldığı artık insanlar değil; uçan kuş bile söylüyor… Kanıtların toplanması için tutukluğunun devamı gerekçesine sadece gülüyorum. Çünkü kanıt toplanmamışsa bir insan niye tutuklanır, niye dava açılır o zaman?...
Dün (29 Temmuz 2011) Samanyolu Haber kanalında Taraf Yazarı Emre Uslu aynen şunları söyledi: Ey TSK, savaş uçaklarınızı çiftlikler üzerinde uçurup fotoğraf çekeceğinize, o uçakları Kandil’e gönderin, PKK yöneticilerini çeksin… Çiftlik konusu da hani ‘irtica ile mücadele eylem planı’ vardı ya… Eskişehir yakınlarında bir çiftlikte tarikat buluşması oluyormuş ya, işte oranının fotoğrafı çekilmiş ya…
Diyelim ki uçaklar Kuzey Irak semalarına kalksın ve bombalasın bakın aynı Emre Uslu, ne der? Kardeşim orası bağımsız bir ülkedir, ne işin var orada, sen ülke içindeki PKK’ları hallet…
Bizim yandaş medyanın televizyon konuşmacılarına bazen ya da çoğu kez gülüyorum. Niye mi? BDP’li birisi ile özerklik konusunu tartışılıyor. Yandaş diyor ki: ‘Ama sizde bunu dayatıyorsunuz, demokrasi içinde müzakereyle olacaktır, dayatmayla olmaz’
Oysa ki, gücü olan dayatır mantığına bile aklı ermiyor o arkadaşımızın…
Neyse uzatmaya gerek yoktur! Yenildik artık! Bu gerçeği kabul edelim! Müzakere mi isteniyor hemen yapalım, özerklik mi isteniyor hemen verelim… Zaten istesek de istemesek de saydıklarımın hepsi 5-10 yıl içinde gerçekleşecektir. Benim derdim daha fazla insanlar utanmasın, mahcup olmasın, yerin dibine batmasın…
Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR