28 Aralık 2014 Pazar

2014 biterken son bir yazı..


Şu oldu, bu oldu ama 2014 yılı gitti işte..

Her seferinde yeni bir yıl başlıyor ama her seferinde de bitiyor..

Her bir yeni yıl elbette yeni umutlara gebe kalıyor ancak çoğu kez bu umutlar düşük yapıyor, boşa çıkıyor..

Olsun yine de yaşam devam ediyor ve umutlar bir başka yeni yıla havale yapılıyor..

Çünkü umut bitmiyor..

Ne zamana kadar?

Son ana kadar, zaman mefhumu kesilinceye kadar..

İnsanoğlunun yarına dair umudu kalmadıysa; soluk alıp veriyordur belki ama aslında yaşayan ölü taklidi yapıyordur..

Umut, her zaman umutsuzluğa caka satar, her daim efelenir, çoğu kez de galip gelir..

Umutsuzluk varılabilecek son evredir, ötesi başka bir sonsuzluktur..

Bu kadar felsefeden sonra dileklerini söylemeyen yazarı bir köşeye atarlar valla:J)

O halde ben de 2015 yılı için herkesin bir umudu olsun dileğinde bulunuyorum, buna karşın hiç kimse umutsuzluğa asla müsaade etmesin diyorum, elbette mutlu ve huzurlu bir yıl geçirsin istiyorum..

Saygı ve sevgilerimle..


Ömer ÖZDAMAR

20 Aralık 2014 Cumartesi

AK Parti nasıl gider?


Tek çare var, ittifak..

07 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nde AK Parti karşıtı tüm cephe, tek çatı hadi çatıyı geçtim, tek şemsiye altında toplanmak zorundadır..

Başka da çare yoktur..

Valla bunun örnekleri, hem içeride hem de dışarıda çok vardır..

İşte RP-BBP ittifakı, işte İtalya’da zeytin ağacı modeli..

Türkiye’de AK Parti’ye ‘dur’ demenin tek yolu bu formülden geçmektedir..

Sağından solundan, ucundan kıyısından, ortasından marjinaldin, kime sorarsan sorun; AK Parti ‘İKTİDAR’ kalacaktır..

Ne zaman?
7 Haziran 2015 seçimlerinde..

Önerim şudur:

MHP, BBP, SP 3’lü ittifak yapmalıdır..

Seçim sonrası alınan milletvekilleriyle, herkes kendi partisine dönebilmelidir.

Eğer MHP bu ittifaka yanaşmazsa; AK Parti’yle ilgili vatandaşa sunduğu karşı söylemi tamamen inandırıcılığını yitirir..

Zaten bu gidişle 2 partili başkanlık sistemine gidileceği için MHP siyasi hayattan köklü devre dışı kalabilir..

Ayağına gelmiş son fırsat 7 Haziran 2015 tarihidir. Yaptın-yaptın, yapmazsan eninde sonunda yok olursun..

Gelelim CHP’ye..  Merkez soldan, aşırı soldan her kim varsa kanatları altına alıp seçime girmelidir. Mümkünse ittifak için HDP ikna edilmelidir..

Varsayalım bu ittifaklar gerçekleşti, ne olur?

AK Parti yüzde 40,
MHP-BBP-SP yüzde 20,
CHP-DSP-SP-TKP-HDP yüzde 35 alırsa; AK Parti 220 milletvekili bile zor çıkartır..

Bu durumda Erdoğan’ın hayal ettiği başkanlık sistemi yatar ve yeni durumlara göre herkes siyasi pozisyonunu alır.. Belki AK Parti ile koalisyon yapılır ama tek başına anayasayı asla değiştiremez..

Arkadaş mütevazi siyasi tecrübemle bulduğum formül böyledir. Uyar uymaz, orasını bilemem.. Ama benden ‘’AK Parti’yi seçimle ya da çok daha makbul olan sandıkla indirme reçetesi istenirse; yazımın kopyasını veriveririm..




18 Aralık 2014 Perşembe

Yuvadaki yavruyu boğma..


Televizyon belgesel kanallarında ‘hayvanlar alemini’ eskiden çok izlerdim.

Hep şaşırmışımdır..

Neye?

Hayvanların bazı davranışlarına..

Örneğin kartal 3 yumurtasının üstüne gurk basar, derken yavrular sırayla yumurtayı kırar ve çıkarlar.. Hepsi dünyaya ‘merhaba’ derler..

Anne kartal sabah gider, akşama ağzında ya da kursağında yiyecekle döner, hepsini besler..

Gün gelir ki av yetersizdir artık.. 3 yavruya yetecek yiyecek yoktur.. Anne kartal bir karar aşamasına gelir ve son doğan yavruyu ölüme terk eder..

Anne 3.sırada doğan yavruya yiyecek vermez, bağıra-bağıra yavru ölür ve yuvadan dışarı atılır..

Bilim adamları bu davranışı; ‘neslin devam etmesi için verilmiş içgüdüsel ve rasyonel karar’ diye yorumlamaktadırlar..

Niye verdim bu örneği?

AKP siyasette var olabilmek için kendi bünyesinde 12 yıldır beslenen yavrularını teker teker boğmaktadır..

Birilerinin harcanması gerekiyordu ve o birileri ‘hizmet hareketi’ olarak da bilinen ‘Gülen Cemaati’ mensuplarıdır..

2002 yılında AKP bürokratik kadroları hem acemi hem de yetersizdi..

12 yıllık iktidarı boyunca cemaat mensuplarıyla bürokratik kadroları doldurdu ve tüm operasyonları müşterek götürdü.

2014 yılında artık mücadele edeceği ne askeri ne de bürokratik vesayet kalmıştı..

O halde bünyesine kattığı ve 12 yıl yararlandığı cemaat mensuplarını amma bağırarak, amma çağırarak, tüm iktidar alanlarından söküp atacaktır ki atmaya başladı bile..

Valla, ben şahsen, hem AKP’ye hem de cemaate karşı olduğum için olup-bitenlere doğrusu; ne tepki vereceğimi de bilemiyorum..

Ama tarif et derseniz; iktidar yuvasından cemaat mensuplarının dışarı atılmasından başka bir şey değildir..

Hatta 2014-Temmuz ayında basılan ‘’DÜŞ’e Yazdım’’ kitabımda da bahsetmişim ve aynen şunları söylemişim:

Cemaat-AK Parti kavgası ve yaşanan ayrılığı nasıl buluyorsun?
Ehee iktidar kimseyle paylaşılmaz. Argo tabirle zamanı gelince basarlar tekmeyi.. Bu kadar basittir.
Laf şimdi oraya geldi ve sormak elzem oldu.. CHP-Cemaat ilişkisi var mıdır?
Ne var, ne yok diyemiyorum..
Türkiye’de cemaat, tarikat yapılanmasını nasıl değerlendiriyorsun?
Bu soruya da değinmiştim.
Ama yeri geldi için sormak zorundayım.
Valla inanış/inançlar doğrultusunda bu tür yapılanmalar normaldir ve olağandır.. Yok, edemiyorsan kabulleneceksin ve sisteme uydurmaya çalışacaksın.. 2014 itibarıyla tüm tarikatlar, cemaatler artık bir STK (Sivil Toplum Kuruluşu) haline bürünmüştür.
Gerisi kitabımdadır..



17 Aralık 2014 Çarşamba

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın fiyaskosu..


‘’Neden böyle bir başlık attım’’ sorusunu herkes merak eder, biliyorum..

İsterseniz, önce mevzuyu anlatayım..

Malumunuz ‘’DÜŞ’e Yazdım’’ isimli DENEME kitabım Temmuz-2014 ayında basıldı ve okuyucuya ulaştırıldı.

Yayınevi vasıtasıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı/ Halk Kütüphaneleri Dairesi’ne istek ve talepte bulunuluyor.

Ne diyor bu talepte?

Şu kadar sayıda, şu konuda, şu kadar sayfa kitap basılmıştır. Halk Kütüphaneleri için alım yapabilir misiniz?

Neyse gel zaman, git zaman haber yok.. Yahu ‘’Sen kendin vatandaş olarak, bilgi alma hakkını kullanarak sor bakalım, ne diyecekler?’’ dedim içimden..

Ve harekete geçtim, 12 Aralık 2014 günü, bakanlığın ilgili mail adresi olan kygm@kultur.gov.tr ye aşağıdaki metni gönderdim:

Sayın Yetkili..
Sahilkitap Yayınevin’den Temmuz-2014 ayından çıkan ‘’DÜŞ’e Yazdım’’ isimli DENEME kitabımı, bakanlığınıza bağlı kütüphanelere alım için yayınevinin 23 Temmuz 2014 tarihli yazısına binaen, 15 Aralık 2014 tarihi itibarıyla henüz bir yanıt verilmediğini öğrenmiş bulunmaktayım.
Kitabın sahibi ve yazarı olarak sizden ‘’Neden, talebimizin kabul edilmediğine dair gerekçeyi bir vatandaş olarak öğrenmek istiyorum.’’
Eğer adıma ne olduğuna dair bir gerekçe gönderirseniz, çok memnun olurum.
Saygılarımla..
Ömer Özdamar (‘DÜŞ’e Yazdım’ kitabının yazarı ve sahibi)
Adres ve telefon:

Sahilkitap Yayınevi adres ve telefonu:

Derken bugün (17 Aralık 2014) yanıt geldi. Bakın ne diyor?

Ktp. Materyal Sağlama (kygmmasde@kulturturizm.gov.tr) 2:39 PM
To: homeros80@hotmail.com
Sayın Ömer ÖZDAMAR
(homeros80@hotmail.com)

Sahil Yayınevi tarafından başvurusu yapılan ‘’DÜŞ’e Yazdım’’ adlı kitabınızın satın alınması ile ilgili bilgi talebinizi içeren 15.12.2014 tarihli e-postanız incelenmiştir.
Bakanlığımıza bağlı Halk, Çocuk ve Edebiyat Müze Kütüphanelerinde kullanıcı yararına sunulmak üzere satın alınan kitap, kitap dışı materyal seçimi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayın Seçme Yönetmeliği’nde belirtilen yayın sağlama ilkeleri ve öncelikleri doğrultusunda Yayın Seçme Kurulu tarafından yapılmaktadır.
İlgili Yönetmelikte; “Satın almalarda; kullanıcı isteklerine cevap veren, kütüphane koleksiyonlarının çeşitli konularda gereksinimlerini karşılayacak şekilde ve konular arasında dengeyi de gözeterek, güncel ve gündemdeki yayınlar ile edebiyat, kültür, sanat eserleri ve çocuk kitaplarının klasikleri ve yeni örnekleri ile tarih ve yakın tarihle ilgili, anı ve belgesel kitaplarla, Cumhuriyet dönemi yazarlarının eserleri, ülkemizi tanıtıcı kültür ve sanat ağırlıklı yayınlara öncelik verilir.” denilmektedir.
Ayrıca, Yayınevleri ve şahıslar tarafından yapılan bütün başvurular, hiçbir ön koşul öne sürülmeksizin büyük bir titizlikle incelenmektedir. Bu bağlamda söz konusu kitabınız da, Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği, Yayıncılar Meslek Birliği ile Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliğinden birer üyenin de yer aldığı Yayın Seçme Kurulunda görüşülmüş ve satın alınması yönünde bir karar çıkmamıştır.
Bilgilerinizi rica eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Fikret KOMSER
Bakan a.
Genel Müdür Yardımcısı

Şimdi kriterler bakarsak:
Yeni örnekleriyle yakın tarih var mı var,
Güncel mi güncel,
Gündeme dair mi evet, hem de tam gündemin göbeğinde..
Objektif olarak kurulda değerlendirildiğine bir kere asla inanmıyorum bu bir..
Temmuz-2014 ayında yapılan müracaata tam 5 aydır niye cevap verilmez bu da iki..
Peki, bu kurul ne zaman toplanmış, kitabımı incelemiş ve ‘’satın alınması yönünde bir karar çıkmamış’’..?
Hiç detaya girilmemiş, sanki bana laf olsun diye cevap yazılmış,..
Kısaca tatmin edici bir yanıt yoktur. Çünkü somut kriterlere dayanan bir kurul incelemesi ve elemesi maalesef ben bu anlatılanlarda göremedim..
Neyse sağlık olsun diyelim, işimize devam edelim..
Burası Türkiye!



11 Aralık 2014 Perşembe

Bucak’ta başlamayan ve bitmeyen işler..


‘’Madem ki muhalif yazarsın, o zaman sorunları da sen yazarsın’’ dedim içimden ve işte yazdım..

Valla kahveler mevkiinde çirkin görüntü kalktı, bu sevindirici bir gelişmedir. 30 Mart seçimleri öncesi söz verilen ve kitapçıkta yer alan,  altgeçit-üstgeçit gibi yolları olan kahveler projesi ne oldu? Neredeyse 8 ay geçti, hala bir çalışma yoktur. Kulağıma gelenler doğruysa durdurulmuş ya da birisi tarafından engellenmiş.. Uzun lafın kısası kahveler projesi hangi aşamada ya da olacak mı, olmayacak mı?

Gelelim, doğal gaz meselesine.. Ya arkadaş Bucak’ta 20 küsur mahalle vardır.. 4-5 mahalleye doğal gaz bağlandı, gerisi beklemeye alındı..
Belediye ve AK Parti yöneticileri TOROS Gaz’la müzakere yaparak; şunu bari açıklasınlar.. İşte şu mahalleye 2015, şu mahalleye 2016, atıyorum Mimar Sinan mahallesine 2020 desin.. Desin ki biz de bilelim ama..

Geçen hafta sonu Antalya’dan gelirken yol üstünde olan Uğurlu Köy kahvesine uğradım.. Çay falan içtim. Sohbet esnasında ‘’işte köşe yazarıyım, muhalifim’’ deyince aman ‘abi bizim sorunumuz var, bir zahmet yazıver’ dediler..

Neymiş diye sordum ve diyalog başladı:

-Abi bizim köyün imamı tayin oldu, yaklaşık 3-4 aydır yeni imam atanmadı..

-Ehee peki, Bucak Müftülüğü ne diyor?

-Valla bulsak atayacağız ama imam yok..

-Haydaaa..

-Diyanetin imam kadrosu neredeyse TSK’yı geçti ama..

-Abi, doğru ama imam ataması oluyormuş ama transit başka kuruma gidiyormuş..

-Haydaaaa..

-Neyse fazla deşelemeyelim, olacağı varsa bile olmaz bak ha.. Artık bu yazımı okuyan yetkililer Uğurlu Köyüne amma geçici, ama temelli mutlaka bir imam bulurlar..

Geçelim bitmeyen başka bir işe..

Arkadaş hizmet ve diğer ihtiyaçlar için BUCAK TSO (Bucak Ticaret ve Sanayi Odası) binasının kabası bir hızla başlayış başladı, ha bitti, ha bitecek derken neredeyse binanın kaba inşaatı bozulacak ama her şey durmuş durumda.. 2013 yılında başlandı inşaata, 2014 yılı geçti, tık yok.. Bakalım 2015 yılında ne olacak?
Acaba para mı yok, yoksa başka neden mi var?

Üçgen kavşaktan, Şirlek yoluna yeni asfalt döküldü. Her şey güzel ama sorun vardır.
Yaya kaldırımı bazı bina önlerinde ya yarım metre ya da yok gibi.. Valla yayalar asfalt üzerinden gitmek zorunda kalıyor çoğu kez..
Gerçi geçmişten gelen hatalar zinciri vardır ya, olsun vatandaş mevcut yönetimi bilir ve ona sorar.. Yaya kaldırımı düzensizdir, mutlaka el atılması gerekiyor..

Şimdilik bu kadarı yeterlidir.. Bunların sonucunu bir görelim, arkası gelir..



4 Aralık 2014 Perşembe

2015-Haziran seçimi ve AK Parti, CHP, MHP, HDP, Diğerleri..


Son yayınlanan 3 ayrı anketleri dikkatlice inceledim..

Sizlerde göreceksiniz ki AK Parti, yüzde 40-50 bandına neredeyse demir atmış gibi duruyor.. Sadece bir anket şirketinde AK Parti, yüzde 38 civarı çıkıyor..

Ana Muhalefet olan CHP ise yüzde 25 civarını bir türlü kıramıyor..

MHP, artık kemikleşmiş yüzde 13 civarıdır..

HDP hala yüzde 7 etrafında tur atmaktadır..

BBP ve SP bir türlü istedikleri patlamayı yapamadılar..

Bu seçimde atanmıştan seçilmişe terfi edecek ya da rüştünü ispat edecek olan Başbakan Davutoğlu, çok koşacak çok..

Baraj kalkarsa ne olur, kalkmazsa ne olur?

Valla barajın düşmesi durumunda AK Parti için değişen denklem yoktur.

Ha anayasal çoğunluğu elde edebilir mi?

Kesinlikle hayır..

Hoş, baraj kalkmasa da anayasal çoğunluğu sağlaması çok düşük olasılıktır ya..

Tek istisnası ise baraj düşmezse, HDP adıyla yani partiyle seçime girerse ve barajı geçemezse; AK Parti, anayasal çoğunluğu kazanır.

O zamanda başka bir handikap ortaya çıkar. Çözüm süreci buzlu cam gibi patlar, binlerce parçaya ayrılır, bir daha toplamak olanaksız durumu sürüklenir..

Bence AK Parti’nin yapacağı hamle şudur: Barajı yüzde 7’ye çeker, böylece içerisi ve dışarısı kısaca herkesi susturur, seçim sonrası anayasa değişikliğini de HDP ile yapar..

Olur mu bu formül?

Bana göre akla çok yatkındır ve mantıklıdır..

Barajı yüzde 5’e çekerse ne olur?

Ha işte o zaman başka komplikasyon ortaya çıkar ve AK Parti’ye zarar verir..

Nasıl?

BBP ve SP işbirliği yaparlar ve yüzde 5 barajı rahat geçerler.. AK Parti’ye oy veren SP ve BBP seçmenler saf değiştirebilir.. AK Parti’yi yüzde 40 altına itebilirler..

Bu 2-3 aylık dönemde her şey olabilir..

Neler mi?

Oy getirecek en zengin alan din ve manevi değerler olup özellikle eğitim üzerinden çok fazla atak yapılacaktır. İşte ana okulu öğrencilerine dini eğitim, işte zorunlu din dersinin ilkokul 1-2 ve 3.sınıfları da kapsaması, işte Osmanlıca’nın seçmeli ders olması gibi..

Çünkü bu tür ataklar mütedeyyin ve dindar kesimin duygularını okşar. Bazı konularda kızsa bile oyunu yine de verir..

Ha keza öğretmen atama sayısını 50 bine hatta 100 bine bile çıkarabilir..

Bedelli çıktı, bakalım daha neler çıkacak?

Tahminim odur ki meclis araştırmasında olan 4 bakanı da yüce divana gönderiverirler, Böylece Başbakan Davutoğlu, AK Parti’de yeni dönemin işaretini herkese duyurur..

Bu iş böyle, elindeki iktidarın kayıp gitmesine, geçmişte başkalarının yaptığı gibi AK Parti kolayca asla razı olmaz abi..

İyi de arkadaş, ‘CHP için hiç iktidar umudu yok mu?’ sorusunu duyar gibi oluyorum..

Valla umut olması için çok uğraşılması, çok şey yapılması gerekir. ‘Zamanı var mı?’ derseniz maalesef ya yok ya da kısıtlıdır..

Zayıf da olsa tek olasılık CHP-MHP koalisyonudur.. Gerçi AK Parti tek başına 276’yı bulamazsa MHP, neden CHP ile koalisyona girsin ki? Uzun lafın kısası CHP’ye 2015 sonrası da ana muhalefet görevi düşüyor..

CHP, ne yapması lazım?

Valla ‘CHP, ne yapması lazım?’ konusunu burada uzun uzadıya anlatmam zordur. Bu yüzden oturdum, kitap yazdım. Kitabı da CHP Genel Başkanı ile Genel Başkan Yardımcısına gönderdim. Merak edenler aşağıdaki internet adreslerinden kitabımı temin edebilirler..

‘’DÜŞ’e Yazdım’’ kitabının internet adresleri:













3 Aralık 2014 Çarşamba

Ilımlı İslam Devleti Cumhuriyetine koşuyoruz..


Şaka gibi başlık ama maalesef durum vahimdir..

Geçmişte şu oldu, bu oldu, hiç girmeyeceğim. Ama daha yeni duyduğum, okuduğum, izlediğim bu haber zihnimin dibine ateş gibi düştü..

Eyvah dedim içimden.. Gerçekten kafayı takmışlar ve bu yola baş koymuşlar..

Neyse ben size haberi hiç oynamadan aynısını aktarayım, sonra ana düşüncemi paylaşayım..

19.su düzenlenen ‘Eğitim Şurası’nda, MEB Nabi Avcı’nın gündemde olmadığını söylemesine rağmen “Okul öncesi eğitimde, kızlar ve erkekler ayrılsın” önerisi komisyondan geçti. Kabul edilen önergeye göre:

-Kız ve erkek okullarının ayrılması

-Yemek duasının zorunlu tutulması

-Peygamber hayatı, Kur’an-ı Kerim derslerinin verilmesi

-Allah sevgisi, Peygamber sevgisi, cennet ve cehennem konularının işleneceği Değerler Eğitimi dersinin verilmesi.

Komisyonda ayrıca özel imam hatip liselerinin açılması da konuşuldu. Bu önergenin de Genel Kurul’da görüşülmesi kabul edildi.

Gelelim fasulyenin faydalarına.. Her ne kadar MEB Avcı, bunun tavsiye kararı olacağını söylese de, 4+4+4 eğitime geçilmesi aynı şekilde tavsiye kararıydı ama bir anda meclis kararı oluverdi.. Yani bu ifade gaz alma ve zaman kazanma taktiğidir..

Ya arkadaş, 4-5 yaşındaki çocukları ne yapacaksınız?
Daha onların bilinci gelişmedi, oyunla ve somut göstergelerle (boyama, resim gibi) hayat öğretilmeye çalışılıyor.. Soyut ifadelerle neyi öğrenecekler ve bilinçlenme evresine hazırlanacaklar..

Şeytan, melek, cin deyince 4-5 yaşındaki çocuğa neyi ve nasıl göstereceksin?

Hem ne demek erkek ayrı, kız çocuğu ayrı..

O dini eğitim modeliyle yetişen kız çocuğu ileride erkekle müşterek hangi işi yapar.. Örneğin kadın doktorsa erkek  hastasına bakmaz, çünkü namahremdir, günahtır, verilen eğitime göre haklıdır da.. Halen bir çok okulda erkek öğretmen odasıyla, kadın öğretmen odasının ayrı olduğunu biliyorum, çünkü gördüm..

Ehee tüm sosyal hayatımız dini kurallara göre yeni baştan dizayn edilecek ha..

Yahu çocuk 11-12 yaşına gelsin, bilinçlenme dönemi başlasın; hangi dini dersi vereceksiniz  o zaman verin.. Kaldı ki bu ‘zorunlu din dersi’ kararı bile AİHM’den kaç defa döndü ya, tabii uyan kim..

Neyse uzun lafın kısası ben artık iyicene ikna oldum.. 2023 yılında yepyeni bir Türkiye olacak..

Ne olacak?

Nur topu gibi ‘’Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti’’, yaşam dünyamızda yerini alacak..


2 Aralık 2014 Salı

Yüzde 10 seçim baraj kalkar mı?


12 Eylül’den kalma yüzde 10 seçim barajı tam tamına 31 yıldır uygulanıyor..

İktidara gelmeden önce siyasi partilerin ortak sloganı hep şu oluyor:

‘Yüzde 10 barajı temsilde adaletsizliktir, mutlaka ya indireceğiz ya da kaldıracağız..’

İşte ANAP geldi, DYP-SHP koalisyonu geldi, AKP geldi ama hepsi aynı şeyi söyledi:

‘Biz koymadık’

Ya anladık, siz koymadınız da, siz niye kaldırmıyorsunuz?

Yok, yanıt aynı: ‘Bizden önce vardı..’

Ulan varsa vardır, sanki ilahi bir hüküm mü bu?

Yok, olmaz abi, külli değiştiremeyiz..

Niye?

Bizden öncekiler değiştirseydi..

Haydaaaa.. İyi de onlar değiştirmediyse sen niye değiştirmiyorsun?

Olmaz.. Yönetimde istikrar adına mümkün değil, asla olmaz..

Bak sen, bir de sükseli cümlecik buldun ha ‘Yönetimde istikrar’?
İyi de yüzde 9.99 oyun temsili ne olacak?

Olsun abi, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama çoğunluğundur. Yüzde 9.99 da, ya oy vermek için sandığa gitmesin ya da mecburi bize versin..

Sen çok zekisin koçum, ama her şeyi kendine yontarsan, bir gün seni de yontarlar, haberin ola..

Anayasa Mahkemesi de ‘durdu, durdu, pat diye turnayı gözünden vurdu’ ve mealen ne dedi?

‘’Seçim barajında haksızlık vardır, 3 hafta içinde esastan görüşeceğim, sonuçlandıracağım, ilk seçimde uygulansın diyeceğim..’’

Vay anasına sayın seyirciler.. Hadi burdan yak bakalım.. Ne olacak şimdi?

‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyenler çok sıkıcı haberle sarsıldı..

1 numaralı mahkeme zaten millet adına karar veriyor..

Yoksaysan milleti yok sayarsın, varsaysan barajı indirmek zorundasın..

‘’40 katır mı 40 satır mı’’ misali bir denklemle baş başa kalıyor..

Kim?

Yıllardır, olmaz diyen, ayak direten siyaset kurumu..

Yandı keten helva..

Neden?

Çünkü ya mahkeme kararını beklemeden yeni düzenleme yapacaksın ya da çatışmayı göze alacaksın..

2015 çok şeye gebe duruyor, bakalım düşük mü yapacak, sağlıklı doğum mu?



28 Kasım 2014 Cuma

Davutoğlu-Bahçeli düellosu..



Çok tehlikeli gelişme yaşandı..

Valla kimsenin dikkatini çektiği kanısında değilim..

Herkes kendi ayağına kurşun sıkıyor..

Nasıl mı?

Yahu seçimlere 6 ay kalmış, siyasi ortam gerginleşmiş, kayıkçı kavgasının sırası mı şimdi?

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, Dersim konusunda hükümetin aksine fikir beyan ediyor..

Hükümetin Başkanı Sayın Davutoğlu, ‘’sıkıysa Tunceli’ye git, bu söylediklerini orada söyle’’ diyor..

Sayın Bahçeli de reste rest diyor ve Tunceli’ye gidiyor..

Esnaf kepenk kapatıyor, yollara barikat kuruluyor, Bahçeli’nin şehir içi gezisi iptal oluyor.. Valiliği ziyaret ve bir basın açıklamasıyla geri dönüyor..

Seversin sevmezsin, oy verirsin vermezsin ama Türkiye’nin her iline her siyasi parti lideri gidebilmelidir ve gitmesi asla engellenmemelidir..

Önümüzde seçim mitingleri var, hadi bakalım, BDP Lideri Sayın Demirtaş, bazı illere nasıl gidecek, gitse bile esnaf ziyareti nasıl yapacak?

Olmadı abi olmadı..

Bu işler, çok yanlış işler..

Ha gerginlikten siyasi nema sağlarım gibi sığ düşünceye sahip siyasiler için doğruymuş gibi gözükse de uzun vadede kimseye faydası yoktur.

Ülkemiz hakikaten o zaman bölünür işte..

Yaşanan son olayda ve gelinen bu noktada tek kusurlu AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu’nun geleceği öngöremeyen basit siyasi salvosudur..

Yahu bir siyasi lider, bir şehre gider ya da gitmez sana ne!

Oy oranına göre gitmeye gerek görür ya da görmez, bu da normaldir.

Zorla ve tahrik ederek Tunceli’ye gönderdin de ne oldu şimdi?

Hem tepki, hem de bölünme tablosu biraz daha netleşmedi mi?

Kim kazandı peki?

Hiç kimse..

Aynı siyasi taktiği 2011 seçimleri öncesi Eski Başbakan Erdoğan, CHP Lideri Kılıçdaroğlu için de yapmıştı.  

‘’Yok Hakkari’ye gidemezsin, yok Şırnak’a gidemezsin’’ dedi ve Kılıçdaroğlu da gitti amma BDP’li amma değil, 500 kişiye hitap etti..

Ne oldu sonra?

Hiç, CHP’ye yüzde 1-3 arasında oy çıktı.

Güneydoğu ve Tunceli gibi şehirlerde siyasetin dominant olduğu alanlar etnik ve mezhepseldir..

Etnik yönden BDP, mezhep yönünden AK Parti oy toplamıyor mu?

Yani bunu beşikteki çocuk bile bilir yahu..

Yapmayın ağalar, beyler, hepiniz Türkiye gemisi içindesiniz, batıracaksınız bak bu gidişle..


27 Kasım 2014 Perşembe

Yeni Türkiye’nin en büyük çıkmazı..


Tamam, her yere inşaat yaptık, dağlara taşlara binalar diktik, yeşil alanlar dahil her boşluğa AVM koyduk..

Sonrası ne olacak?

Yeni Türkiye, inşaat üreterek zenginlik ve refah sağlayacağını düşünüyorsa fena halde yanılır..

Teknoloji üretmeyen Yeni Türkiye ekonomisi, inşaatla gidebileceği mesafe kısalmıştır.

Üretilen inşaat arzının doyuma ulaşması amma 5 yıl, amma 10 yıl sonrasıdır..

O vakit ne olur?

Satılamayan ve ipotekli villalar, daireler elde kalır, içinde in-cin top oynar..

Örnek mi?

2008 ABD krizine bakın, 10 binlerce inşaat yarım kalmış, bitenler de ıssızlığa terk edilmiş haldedir..

Ne yapılması lazım?

Eğitim-öğretim, teknoloji üretecek sisteme hizmet etmelidir..

Yeni Türkiye paradigmasında mümkün mü?

Maalesef çıkmaz bu noktadadır..

Neden?

Özellikle son 5 yılda yönelim ahlaklı ve dindar eğitim-öğretim üzerinedir..

Felsefe yok ama ‘Peygamber Efendimizin Hayatı’ dersi var..

Biyoloji yok ama ‘Ahlaklı İnsan Hayatı’ dersi var..

Uzay ve dünyamız üzerine sorgulama dersi yok ama kutsal kitabımız Kuranı Kerim dersi var.. (Cübbeli Ahmet Hoca söylüyor işte, uzaya araştırma aracı göndereceğinize Kuranı Kerim’i açın, okuyun, öğrenin..)

Bu durumda Almanya’dan otomobil, Güney Kore’de televizyon, ABD’den cep telefonu alırız, kullanırız ve havamızı atarız..

Gelecekte var olabilmemiz için global dünyaya pazarlayacağımız mutlaka teknoloji olması gerekir.. Çünkü petrol, doğalgaz gibi kaynağımız ya yoktur ya da kısıtlıdır..

Türkiye patentli otomobil üretilmesi için 3-4 yıldır çene yoruluyor ama bir metre yol alınamıyor.. Çünkü teknoloji üretiminin altyapısı için beyin gücü şarttır. Öyle lafla ‘yap dedim yapıldı’ olmaz.. Beyin gücü de yıllara dayanan eğitim-öğretimle sağlanır..

Ancak neredeyse lise dengi okulların yarısını imam hatip lisesine çevirmekle ne kazanırsın?

Hem pozitif eğitim-öğretimden uzaklaşırsın; hem de yeterli ve kalifiye beyin gücünden yoksun kalırsın..

Bana göre ‘Yeni Türkiye’ vizyonunun çıkmaz yolu burasıdır..

200 milyon cep telefonu, 200 milyon kredi kartı, herkesin 2 ev sahip olması bizi global dünyada zirveye götürmez, çok fena kaosa sürükler..

2023 hülyası görenlere benden söylemesi..

26 Kasım 2014 Çarşamba

Yeni Türkiye yaşasın!


Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç’ın ağzından dökülen aşağıdaki cümleleri bir de siz okuyun..

“Onun taleplerinin dışında birtakım şeyler ileri sürmek suretiyle Öcalan’ı da zor durumda bıraktığınızı bilmiyor musunuz? Siz kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalan’ın itibarsız hale getirmek istiyorsunuz?’’

İlk önce inanamadım, ‘gök kubbe yere indi, kulaklarım yanlış duydu herhalde’ dedim içimden..

Ülkemizin ya da ‘Yeni Türkiye’mizin maşallahı varmış, çok hızlı mesafe kat etmiş ve nereden nereye gelmiş..

Derken bir bomba daha patlıyor. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç , 'Öcalan'a sekretarya' iddialarıyla ilgili bakın ne ediyor?

"Vereceği mesajlar önemli hale gelmiş bir insanın, ne söylediğini, ne zaman neyi söylediğini, teyit etmek için bir yazıya bir sekretaryaya ihtiyacı olabilir."

Vay be!

Neyse ben şaşkınlığı bir kenara atayım ve kendi düşüncemi paylaşayım..

‘Yeni Türkiye’ diyorsak ‘Eski Türkiye’ tarihe gitti diyeceğiz.. Çünkü bir şeyin yenisi varsa eskisi depoya kalkar, kullanılmaz, işlevsizdir..

‘Yeni Türkiye’ paradigmasına herkes çabuk alışsa iyi olur, yoksa arada telef hatta yok olunur.. Bu da benden nasihat..

Peki, kim inşa ediyor ‘Yeni Türkiye’yi?

Temeli 2002 yılında atıldı, katlar çıkıldı, şimdi camı penceresi, kapısı takılıyor.. İnşaat sahibi AK Parti ve Sayın Tayyip Erdoğan olup yüzde 50 oy veren Türkiye halkıdır.. İnşaat yapımında taşeron ise BDP-HDP’li yüzde 6-7 oy veren Kürtlerdir..

Şahsen benim ‘Yeni Türkiye’ için bir gram katkım yoktur. Çünkü ne AK Partili oldum, ne de oy verdim..

Tarih neyin doğru, neyin yanlış olduğunu er veya geç yazar.. ‘Yeni Türkiye’ vizyonu doğruysa; tarih kitaplarına kahraman olarak geçer, yanlışsa ne olarak geçer, sizler tahmin edin..

Son 12 yıldır Türkiye’nin büyüme lokomotifi inşaat sektörüdür. Bu paralelde ve aynı zamanda ‘Yeni Türkiye’ de tüm kurum ve kuruluşlar yeni baştan inşa edildi..

O halde şimdiye kadar bildiklerinizi unutun, hafızanızı sıfırlayın artık!

1923’de Mustafa Kemal’in kurduğu eski cumhuriyet, 2002’den itibaren kurulan yeni cumhuriyet..

İster kabul edin, ister kabul etmeyin ama çırılçıplak gerçek budur..

Yeni Türkiye’nin tescili ve ilanı 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nde yapılacaktır. Eğer yapılacak bu seçimlerde AK Parti, yüzde 50 ve civarı oy alırsa; tüm dünyaya şu slogan açıklanacaktır:

‘Yeni Türkiye’ yaşasın!


20 Kasım 2014 Perşembe

CHP 2015 seçim konsepti belli oldu..


Cumhurbaşkanı adayının Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yapılması..

Eski Saadet Partili, kapatılan HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı, Prof.Dr Mehmet Bekaroğlu’nun, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve MYK üyesi olarak alınması..

CHP Genel Merkezi’ne mescit açılması..

CHP İstanbul Milletvekili, Parti Meclisi Üyesi, Eski Müftü İhsan Özkes başkanlığında 8 CHP milletvekilinin toplu umreye gitmeye hazırlanıyor olması..

Sizce yeterli veri değil midir?

Neye?

CHP-Din ilişkisini olumsuz bölgeden alıp olumlu bölgeye aktarma amacını taşımıyor mu?

Bence taşıyor..

Peki, neredeyse bir asra dayanan bu algı öyle kolayca kırılabilir mi?

Daha bu algı değişiminin ayak sesleri duyulmadan, CHP Genel Başkanı bazı gazetecilere ne diyor?

"Derin AK Parti ve MİT harekete geçti. CHP, Kürtlerin ve Alevilerin partisi olarak gösterilmeye çalışılacak. Amaç bu algıyı yerleştirmektir ve CHP'liler bu tuzağa düşmemelidir’’ uyarısında bulundu.

Peki, bu algı operasyonu ‘Yeni CHP’ iktidar seçeneği olması için mi, yoksa CHP’nin yeniden dizaynı mı?

Valla her 2 şıkta uyuyor ama benim kişisel tahminim, öngörüm şudur ki, ‘’İktidar seçeneği haline gelmektir.’’

Kolay mı?

Çok zor, yıllara dayanan ve nesilden nesile geçen algıyı değiştirmek, öyle aylara sığmaz, ancak yıllar, yıllara sığar..

Hep bahsediyorum ama yazılı belge olduğu için inkar, yok sayma söz konusu olamaz.. Evet, ‘’DÜŞ’e Yazdım’’ isimli Deneme kitabında çok açık, seçik anlatılmıştır.

2014 yılı itibarıyla CHP ve Türkiye siyaseti üzerine ne diyor bu kitapta?

İşte alıntılar:

2014 yılında siyaset hangi eksen üzerinden yürütülmektedir?
Maalesef tüm İslam ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de siyasette dominant olan mezhepçiliktir. Kısaca Sünni mezhebi üzerinden siyaset yapılmaktadır.
CHP iktidara namzet olması için ilk olarak ne yapmalıdır?
İşte direk yanıt şudur: Genel Başkanı hem Türk hem de Sünni olmalıdır.
İslam ülkelerinde halkın oyuyla sol iktidar geldi mi hiç?
Benim bildiğim yoktur. Ancak silahlı güçleri arkasına alan sol akımlar iktidara gelebilmişlerdir. İşte Saddam, işte Kaddafi, işte Esad..
Ama hepsi devrildi. Çünkü halk yoktur..
Peki, bu batı ülkelerinde din ve siyaset ilişkisi nasıl çözülmüş?
Ohhh çok kan dökülmüştür. Yüzyıl süren mezhep savaşları yapılmıştır. Hıristiyanlıkta Protestan, Katolik ve Ortadoks olarak 3 ana mezhebe ayrılmıştır. 2014 itibarıyla kilise artık devlet işleyişinde, siyasette tamamen devre dışı kalmıştır. Eskiden iktidar kilise onayından geçerken artık bugün sadece sembolik tören yapılır. Sandığa giden halk, oyuyla bir siyasi partiyi iktidara taşır.
Türkiye’ye dönersek siyaset-din ilişkisi ne zaman biter?
Asla bitmez. İslam dininin yapısında devleti yönetme iddiası vardır. Kutsal kitabın birçok yerinde suç ve cezaları sıralanmıştır.
Ehee Mustafa Kemal’in ısrarla istediği ve cumhuriyetin temel taşı olarak gördüğü ‘Laiklik’ bu durumu önlemeye yetmiyor mu?
Yok.. Aksine 2014 itibarıyla ‘laiklik’ tamamen itibarsız ve etkisiz hale gelmiştir. İnancı gereği, inanç özgürlüğü bağlamında her türlü şov serbesttir..
Sence laiklik tam olarak nedir?
Siyasetin doğal işleyişinde dinin araç olmasını önlemektir.
Oldu mu?
Hiç tam olamadı ama olmaya çalıştı..
Çok partili hayata geçişten sonra laikliğe aykırı gösterilerde nasıl bir aşama izledi?
Valla Menderes dönemini görmedim. Ama Demirel döneminde elinde kutsal kitabımız Kur’an Kerim meydan, meydan dolaşıldığını biliyorum.. Sonra ibadet yerleri işte mescit, işte camiler siyasetin etkin kullanım alanı haline geldi.. En son aşamada ise Cami önünde yüzlerce kamera karşısında siyasi demeçler ve mitingler… Daha ne diyeyim..

Diğer ayrıntılar kitabın içinde ama bu konuda söylenecek ne kaldı?...