20 Kasım 2014 Perşembe

CHP 2015 seçim konsepti belli oldu..


Cumhurbaşkanı adayının Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yapılması..

Eski Saadet Partili, kapatılan HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı, Prof.Dr Mehmet Bekaroğlu’nun, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve MYK üyesi olarak alınması..

CHP Genel Merkezi’ne mescit açılması..

CHP İstanbul Milletvekili, Parti Meclisi Üyesi, Eski Müftü İhsan Özkes başkanlığında 8 CHP milletvekilinin toplu umreye gitmeye hazırlanıyor olması..

Sizce yeterli veri değil midir?

Neye?

CHP-Din ilişkisini olumsuz bölgeden alıp olumlu bölgeye aktarma amacını taşımıyor mu?

Bence taşıyor..

Peki, neredeyse bir asra dayanan bu algı öyle kolayca kırılabilir mi?

Daha bu algı değişiminin ayak sesleri duyulmadan, CHP Genel Başkanı bazı gazetecilere ne diyor?

"Derin AK Parti ve MİT harekete geçti. CHP, Kürtlerin ve Alevilerin partisi olarak gösterilmeye çalışılacak. Amaç bu algıyı yerleştirmektir ve CHP'liler bu tuzağa düşmemelidir’’ uyarısında bulundu.

Peki, bu algı operasyonu ‘Yeni CHP’ iktidar seçeneği olması için mi, yoksa CHP’nin yeniden dizaynı mı?

Valla her 2 şıkta uyuyor ama benim kişisel tahminim, öngörüm şudur ki, ‘’İktidar seçeneği haline gelmektir.’’

Kolay mı?

Çok zor, yıllara dayanan ve nesilden nesile geçen algıyı değiştirmek, öyle aylara sığmaz, ancak yıllar, yıllara sığar..

Hep bahsediyorum ama yazılı belge olduğu için inkar, yok sayma söz konusu olamaz.. Evet, ‘’DÜŞ’e Yazdım’’ isimli Deneme kitabında çok açık, seçik anlatılmıştır.

2014 yılı itibarıyla CHP ve Türkiye siyaseti üzerine ne diyor bu kitapta?

İşte alıntılar:

2014 yılında siyaset hangi eksen üzerinden yürütülmektedir?
Maalesef tüm İslam ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de siyasette dominant olan mezhepçiliktir. Kısaca Sünni mezhebi üzerinden siyaset yapılmaktadır.
CHP iktidara namzet olması için ilk olarak ne yapmalıdır?
İşte direk yanıt şudur: Genel Başkanı hem Türk hem de Sünni olmalıdır.
İslam ülkelerinde halkın oyuyla sol iktidar geldi mi hiç?
Benim bildiğim yoktur. Ancak silahlı güçleri arkasına alan sol akımlar iktidara gelebilmişlerdir. İşte Saddam, işte Kaddafi, işte Esad..
Ama hepsi devrildi. Çünkü halk yoktur..
Peki, bu batı ülkelerinde din ve siyaset ilişkisi nasıl çözülmüş?
Ohhh çok kan dökülmüştür. Yüzyıl süren mezhep savaşları yapılmıştır. Hıristiyanlıkta Protestan, Katolik ve Ortadoks olarak 3 ana mezhebe ayrılmıştır. 2014 itibarıyla kilise artık devlet işleyişinde, siyasette tamamen devre dışı kalmıştır. Eskiden iktidar kilise onayından geçerken artık bugün sadece sembolik tören yapılır. Sandığa giden halk, oyuyla bir siyasi partiyi iktidara taşır.
Türkiye’ye dönersek siyaset-din ilişkisi ne zaman biter?
Asla bitmez. İslam dininin yapısında devleti yönetme iddiası vardır. Kutsal kitabın birçok yerinde suç ve cezaları sıralanmıştır.
Ehee Mustafa Kemal’in ısrarla istediği ve cumhuriyetin temel taşı olarak gördüğü ‘Laiklik’ bu durumu önlemeye yetmiyor mu?
Yok.. Aksine 2014 itibarıyla ‘laiklik’ tamamen itibarsız ve etkisiz hale gelmiştir. İnancı gereği, inanç özgürlüğü bağlamında her türlü şov serbesttir..
Sence laiklik tam olarak nedir?
Siyasetin doğal işleyişinde dinin araç olmasını önlemektir.
Oldu mu?
Hiç tam olamadı ama olmaya çalıştı..
Çok partili hayata geçişten sonra laikliğe aykırı gösterilerde nasıl bir aşama izledi?
Valla Menderes dönemini görmedim. Ama Demirel döneminde elinde kutsal kitabımız Kur’an Kerim meydan, meydan dolaşıldığını biliyorum.. Sonra ibadet yerleri işte mescit, işte camiler siyasetin etkin kullanım alanı haline geldi.. En son aşamada ise Cami önünde yüzlerce kamera karşısında siyasi demeçler ve mitingler… Daha ne diyeyim..

Diğer ayrıntılar kitabın içinde ama bu konuda söylenecek ne kaldı?...



Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: