11 Ekim 2017 Çarşamba

ABD-Türkiye krizinin perde arkası..


ABD gibi süper güçlü devletlerde, başkan kim olursa olsun izlenen dış politika çizgisinden sapılmaz kuralı gereği ABD Başkanı Trump, bu krizi kucağında buldu..

Ta Obama zamanında Türkiye-ABD ilişkileri çatırdamaya başladı..

İlk güven kaybı Suriye savaşında yaşandı..

2011 yılında, o zamanın dışişleri bakanı Hillary Clinton ile Davutoğlu anlaşma yaptılar ve ellerini şaklatarak poz verdiler..
Sonra ABD anlaşmayı bozdu ve Suriye politikasında Türkiye’yi yapayalnız bıraktı..

2009 yılında İsrail ile yaşanan meşhur ‘’Van minıt’’ krizi, ABD derin devletinin hafızasına kayıt oldu..

2013 yılında, ‘17-25 Aralık’ FETÖ operasyonunun arkasında ABD olduğundan şüphelenildi ama inanılmadı..

İşte kopma noktası, 2016 yılı ‘15 Temmuz darbe girişimi’..

‘15 Temmuz’ sonrası ABD ile Türkiye ilişkilerinin dikiş tutmayacağı besbelliydi ama her 2 tarafta zamana oynadı..

ABD’yi ikna etmek için Türkiye, 1.5 yıl uğraştı, özellikle Trump’ı..

Obama döneminden kalma ABD’nin Türkiye politikasını değiştirmek için çok uğraşıldı..

Ama olmadı, olmadı..

Türkiye’nin ya da Erdoğan’ın talihsizliği; Trump’ın da topal ördek misali başkan seçilmesidir..

ABD-FETÖ işbirliğiyle ‘’15 Temmuz darbe girişiminin’’ yapıldığı artık savcılık iddianamelerine girmiştir..

New York’ta Rıza Zarrab’ın tutuklanması ve mahkemeye çıkarılması, Cumhurbaşkanlığı korumalarına gözaltı kararı,
Eski bakanın davaya müdahil edilmesi ve ABD’ye ayak basarsa tutuklanması kararı,
Putin yakınlaşması ve S-400 hava savunma sistemi alımı kararı,
Suriye’nin Kuzeyinde YPG’ye silah desteği sağlaması,
Barzani’nin bağımsızlık referandumu,
Hepsi işin garnitürüdür..

ABD’nin İstanbul Konsolosluğu’nda görevli çifte vatandaş (hem ABD, hem Türk) bir memurun, FETÖ’den tutuklanmasıyla o ana kadar yürütülen bilek güreşi neredeyse ölüm-kalım mücadelesine döndü..

Konsolosluk görevlisinin FETÖ’den tutuklanmasının mesajı şudur:

‘’Ey ABD, bu işin arkasında sen varsın ve bunu ben biliyorum, bildiğimi sana ve dünyaya ilan ediyorum.’’

Tabii kıyamet koptu..

‘’Libya, Suriye, Yemen vatandaşları gibi Türkiye vatandaşlarına da vize için ABD’ye gelme’’ kararı verildi..

Anlamı ise ABD-Türkiye ilişkilerinde köprüler atıldı..

Vize kriziyle artık zurnanın zırt dediği yere geldik..

Ne olur?

İşte büyük soru budur!

ABD-Türkiye ilişkilerinin geçmiş tarihini ve gelinen zamanı okursam çıkan düşüncem şöyledir:

 ‘’Ya Trump ya Erdoğan PES diyecek..’’  Yani birisi kaybedecek..

Erdoğan için kaybedecek bir şeyi kalamamış pozisyonda diyebiliriz..
Çünkü 15 Temmuz’da kendisini hedef alan FETÖ darbesi olmuş ve arkasında ABD durmuş..

Hala ABD, FETÖ liderini misafir ediyorsa; Erdoğan için ‘ya hep ya hiç’ hamlesi dışında opsiyon kalmamıştır..

Bundan sonra ABD neler yapabilir, Türkiye neler yapabilir?

Valla hayal bile edemiyorum..

Araştırmacı Yazar Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR




Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

1 yorum:

Vatan Partisi dedi ki...

Bu vatan savaşını biz kazanıyoruz, abd kaybetmeye mahkum... Gözünde bu saldırganı...