ABD gibi süper güçlü devletlerde, başkan
kim olursa olsun izlenen dış politika çizgisinden sapılmaz kuralı gereği ABD
Başkanı Trump, bu krizi kucağında buldu..
Ta Obama zamanında Türkiye-ABD ilişkileri
çatırdamaya başladı..
İlk güven kaybı Suriye savaşında yaşandı..
2011 yılında, o zamanın dışişleri bakanı Hillary
Clinton ile Davutoğlu anlaşma yaptılar ve ellerini şaklatarak poz verdiler..
Sonra ABD anlaşmayı bozdu ve Suriye
politikasında Türkiye’yi yapayalnız bıraktı..
2009 yılında İsrail ile yaşanan meşhur ‘’Van
minıt’’ krizi, ABD derin devletinin hafızasına kayıt oldu..
2013 yılında, ‘17-25 Aralık’ FETÖ
operasyonunun arkasında ABD olduğundan şüphelenildi ama inanılmadı..
İşte kopma noktası, 2016 yılı ‘15 Temmuz
darbe girişimi’..
‘15 Temmuz’ sonrası ABD ile Türkiye
ilişkilerinin dikiş tutmayacağı besbelliydi ama her 2 tarafta zamana oynadı..
ABD’yi ikna etmek için Türkiye, 1.5 yıl
uğraştı, özellikle Trump’ı..
Obama döneminden kalma ABD’nin Türkiye
politikasını değiştirmek için çok uğraşıldı..
Ama olmadı, olmadı..
Türkiye’nin ya da Erdoğan’ın talihsizliği; Trump’ın
da topal ördek misali başkan seçilmesidir..
ABD-FETÖ işbirliğiyle ‘’15 Temmuz darbe
girişiminin’’ yapıldığı artık savcılık iddianamelerine girmiştir..
New York’ta Rıza Zarrab’ın tutuklanması ve
mahkemeye çıkarılması, Cumhurbaşkanlığı korumalarına gözaltı kararı,
Eski bakanın davaya müdahil edilmesi ve ABD’ye
ayak basarsa tutuklanması kararı,
Putin yakınlaşması ve S-400 hava savunma
sistemi alımı kararı,
Suriye’nin Kuzeyinde YPG’ye silah desteği
sağlaması,
Barzani’nin bağımsızlık referandumu,
Hepsi işin garnitürüdür..
ABD’nin İstanbul Konsolosluğu’nda görevli
çifte vatandaş (hem ABD, hem Türk) bir memurun, FETÖ’den tutuklanmasıyla o ana
kadar yürütülen bilek güreşi neredeyse ölüm-kalım mücadelesine döndü..
Konsolosluk görevlisinin FETÖ’den
tutuklanmasının mesajı şudur:
‘’Ey ABD, bu işin arkasında sen varsın ve
bunu ben biliyorum, bildiğimi sana ve dünyaya ilan ediyorum.’’
Tabii kıyamet koptu..
‘’Libya, Suriye, Yemen vatandaşları gibi
Türkiye vatandaşlarına da vize için ABD’ye gelme’’ kararı verildi..
Anlamı ise ABD-Türkiye ilişkilerinde
köprüler atıldı..
Vize kriziyle artık zurnanın zırt dediği
yere geldik..
Ne olur?
İşte büyük soru budur!
ABD-Türkiye ilişkilerinin geçmiş tarihini
ve gelinen zamanı okursam çıkan düşüncem şöyledir:
‘’Ya
Trump ya Erdoğan PES diyecek..’’ Yani birisi
kaybedecek..
Erdoğan için kaybedecek bir şeyi kalamamış
pozisyonda diyebiliriz..
Çünkü 15 Temmuz’da kendisini hedef alan FETÖ
darbesi olmuş ve arkasında ABD durmuş..
Hala ABD, FETÖ liderini misafir ediyorsa;
Erdoğan için ‘ya hep ya hiç’ hamlesi dışında opsiyon kalmamıştır..
Bundan sonra ABD neler yapabilir, Türkiye
neler yapabilir?
Valla hayal bile edemiyorum..
Araştırmacı Yazar Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR
Facebook : https://www.facebook.com/omerozdamar62?ref=tn_tnmn
Twitter : https://twitter.com/omerozdamar
Twitter : https://twitter.com/omerozdamar
Bu yazı daha önce kisi tarafından okundu.
1 yorum:
Bu vatan savaşını biz kazanıyoruz, abd kaybetmeye mahkum... Gözünde bu saldırganı...
Yorum Gönder