14 Haziran 2013 Cuma

‘Gezi Parkı’ Eyleminin Tortuları..



‘Gezi Parkı’ direnişi daha uzun yıllar konuşulacaktır ve üzerinde günlerce tartışma yürütülecektir. 


Sandık ya da bir başka deyişle çoğulcu demokrasi anlayışı ağır bir darbe almıştır. İşte şu kadar oy aldım, işte ne dersem o olur, çok canın sıkılıyorsa 4 yıl sonra sandıkta hesaplaşırız, argümanı çöpe gitmiştir ve iflas etmiştir.

Katılımcı demokrasi kültürünün ilk basamağa başarıyla çıkılmıştır. ‘Gezi Parkı’ eylemi sayesinde elbette..

Nasıl?

Vatandaş sadece 4 yılda bir kere sandığa gitmekle demokrasiyi yaşama tezine katılmadığı; tam aksine her gün, her ay, her yıl bizatihi demokrasi içinde yer almak istediği ortaya çıkmıştır.

Ta Ankara’dan alınan idari bir kararla; ta İstanbul/Taksim alanında düzenleme yapmanın yanlış olduğunu cümle aleme anlatmıştır.

Peki, kim karar verecek?

İstanbul Belediye Başkanı, Beyoğlu Belediye Başkanı, Taksim çevre esnafı ve yaşayanları karar verecektir. Hele İstanbul hatta Türkiye için tarihi anlamı ve sembolü olan Taksim alanı düzenlemesi öyle oldu-bittiye getirilip; ‘ben yaparım, ben bilirim’ ifadeleriyle asla yürütülemeyeceği Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan Yardımcı ve en son Sayın Başbakan tarafından ‘Mesaj alınmıştır’ cümleciğiyle çok net öğretilmiştir.

Bundan sonra siyasi partilerin seçim, aday belirleme yöntemlerinden tutun da, yerel yönetimlerin büyük ölçekli yatırım kararlarına kadar, kısaca yaşamını ilgilendiren her konuda vatandaşın söz sahibi olacağı ya da talep edeceği aşikardır. Böylece katılımcı demokrasi daha da gelişecektir ve basamak atlanacaktır.. Tabi ki, ‘Gezi Parkı’ eylemi sayesinde olacaktır.

İşin özü ‘Gezi Parkı’ eylemi Türkiye siyasi yaşamında mihenk taşı olmuştur. Kim ne derse desin ‘Gezi Parkı’ eylemcileri; bana, sana, ona kısaca 76 milyona, pratiğiyle, teorisiyle demokrasi hakkını kullanma dersi vermiştir. En önemlisi ise korkaklara, umutsuzlara yepyeni bir kapı açmıştır.

‘Gezi Parkı’ eylemcilerinden büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyor, kaybettiğimiz canlar için Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.. Tarih o isimleri unutmayacaktır..

13 Haziran 2013 Perşembe

Türkiye’nin demokratikleşmesi BDP’den geçer..




Hemen zıplamayın yahu, bir durun, daha ne diyeceğimi görmeden kızmayın..

Açılım sürecinin ilk aşaması malumunuz sessiz sedasız devam ediyor.

Neydi ilk aşama?

Muhtemelen Haziran sonu, bilemedin Temmuz başı çekilme bitecek.. Türkiye topraklarında artık silahlı PKK’li kalmayacaktır, hepsi Kuzey Irak topraklarını geçiş yapacaklar..

Güzel! Buraya kadar sorun yoktur. Esas cafcaflı aşama şimdi başlıyor. İlk duyduğum ifadeler gayet hoş ve gelecek adına ümit vericidir..

Daha dün (11 Haziran 2013) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş başkanlığındaki bir heyet Adalet Bakanı Sadullah Ergin'i ziyaret etti. Geçtiğimiz günlerde telefonla görüştüğü Ergin'le yüz yüze görüşen Demirtaş, reform paketine yönelik beklentilerini anlattı. Demirtaş, paketteki önceliklerini ifade özgürlüğü, gösteri hakkı, seçim barajı, tutuklu ziyaretçilerin durumu olarak sıraladı.

Diğer konuşmalarını dikkatle takip eden birisi olarak BDP Genel Başkanı Demirtaş sonuç olarak ne istiyor?

-Seçim barajı kalksın ama illa da olacaksa yüzde 3, hadi bilemedin yüzde 5 olmalı ve olacaktır..

-Partilere hazine yardımı barajı geçemeyen partileri de kapsamalıdır. Seçime katılan tüm partiler hazine yardımından faydalanmalıdır. En azından en son yapılan 2011 genel seçimlerine katılan tüm partilere aldıkları oy oranında hazine yardımı yapılmalıdır.

-‘Gösteri hakkı’ anayasal bir hak olmasına rağmen TBMM’den çıkacak ayrıntılı tarifle güvence altına alınmalıdır. Eğer bu hak yasal zemine bağlanmış olsaydı ‘Gezi Parkı’ gösterisine kimse müdahale edemezdi.

-İfade özgürlüğü hep konuşulur ama bir şekilde cezalandırılır. Bunun da açık seçik olarak yasal zemine oturtulması gerekir.
Türkiye’nin daha çok demokrasi istediği herkesin ortak dileğidir. Ancak 11 yıldır iktidarda olan AKP, ya gıdım gıdım sağlamakta ya da sadece kendi düşünce çeperini kapsamaktadır.

AKP’nin artık terör bahanesi yoktur ve mutlaka BDP’nin dayattığı demokratik talepleri karşılamak zorundadır.

Kısaca BDP sayesinde Türkiye, biraz daha demokrasi nimetlerine ulaşabilecektir. Trajik-komik ama benim gördüğüm gerçek budur..

7 Haziran 2013 Cuma

Başbakan Erdoğan yorgun ve bitkin!


Gece 03.15 civarında yattım. Başbakan Erdoğan’ın Atatürk Havalimanı’nda toplanan AK Partili topluluğa, otobüsten hitabını dikkatlice izledim. İşte izlenimlerim..

-Sayın Başbakan, uçak indikten sonra en az yarım saat danışmanlarla okuyacağı yazılı metin hazırlamış ve konuşmasında metnin dışına asla çıkmadı ..

-Gezi Parkı eylemcileri tarafından naklen yayın aracı yakılan NTV Haber Kanalı sahibi Ferit Şahenk, Garanti Bankası Genel Müdürü’nün ‘çapulcu’ sözü yüznden bu kez Başbakan’ın hedefine oturdu. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık örneği şıp diye oturuyor..

-Okuyacağı metni görebilmek için Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın lamba tutması ilginç enstantenidir.

-Topluluğun attığı sloganların bazıları: ‘Yol ver gidelim, Taksim’i ezelim’ ,
‘Dik dur eğilme, bu millet seninle’, ‘Seni yedirmeyiz’

-Tüm olayların baş müsepbibi olarak Borsa üzerinden faiz lobisini gösterdi.


Haber yorum: Bence Başbakan Erdoğan, artık yorgun ve bitkin düşmüştür. Daha fazla zorlamadan köşesine çekilmelidir. Hani hep derler ya ‘metal yorgunluğu’; aynısı Başbakan Erdoğan’dın üzerinde gözükmektedir. Zaten AK Parti tüzüğü gereği bir daha milletvekili adayı da olamayacak. O halde 2014, 2015 seçimlerine amma AK Parti içinden amma dışından birini hemen genel başkan olarak hazırlamalıdır. 

4 Haziran 2013 Salı

AK Parti nereye koşuyor?


Tabii ki, yaşanan ‘Gezi Parkı’ olaylar silsilesini anlatacak değilim.. Herkes gibi başta Halk TV olmak üzere bazı TV kanallarından canlı izledim, Twitter ve Facebook üzerinden yorumladım. Şimdi ise zor olan aşamadır.

Neden?

Çünkü sorular arka arkaya sıralanıyor..

Bundan sonrası ne olacak?

Gelecek olan günler, haftalar, aylar ve yıllar ne getirecek, ne götürecek?

Kısaca yarınlara dair öngörüde bulunmak; en zor olan, en karmaşık olan, en meşakkatli olan hususdur.. Siyasetçisinden sıradan yurttaşa, yaşlısından beşikteki çocuğa kadar oksijen alıp veren herkesi ilgilendiren hem büyük hem de önemli bir sorudur:

Bundan sonra ne olacak?

İlk başta söyleyebileceğim kanaat şudur: Tüm hesaplamalar yeni baştan yapılacaktır.

AK Parti’ye yönelik 1 hafta süren halk protestosu; yerel seçimleri, Cumhurbaşkanlığı seçimini, Anayasa değişikliğini, Kürt barış sürecini temelden etkileyecektir ve planlamalar mutlaka gözden geçirilecektir.

Muhtemelen 1990-1995 doğumlu (18-23 yaş arası) vatandaşları, ana hedef kitlesi olarak gören yeni bir siyasi oluşum hazırlığı yaşanabilecektir. Bu hedef kitlenin beklentilerini mevcut siyasi partiler (AK Parti, CHP, MHP, BDP) tam olarak karşılamamaktadır. Çünkü çevreye duyarlı, daha özgür, daha çok demokrasi isteyen, dillendiren hatta bunu eyleme döken canlı bir kitle hareketi vardır. Ha partileşmesi halinde iktidar olur mu? Olamaz ama yüzde 10-15 aralığında oy alabilir..

Bir diğer olgu ise artık Tayyip Erdoğan’ın 2014 yılında Cumhurbaşkanı olması büyük riske girmiştir. Yaşanan, ancak derinlere kazınan bu travmadan sonra halkın yüzde 51’i asla oy vermez ve Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapmaz..

Muhtemelen Abdullah Gül, tekrar aday olur ve Cumhurbaşkanı seçilir..

Böylesi bir gelişmede Tayyip Erdoğan, kendisini bir anda siyasi denklemin dışında bulabilir..

AK Parti’nin elinde tuttuğu İstanbul Belediye Başkanlığı 2014-Mart ayında kaybedilebilir, çünkü Kadir Topbaş ismi çok ama çok yıprandı..

Baraj yüzde 5 ya da yüzde 7 olursa; 2015 yılı seçimlerinde 4 hatta 5 siyasi partinin TBMM’ne girdiğini görebiliriz..

Velhasıl Türkiye hızla daha çok partili siyasi denkleme koşuyor, AK Parti’de hızlı adımlarla küçülmeye gidiyor..

Benden bu kadardır..

Birçok siyasetçinin uykularını kaçıracak bu kadar kehanet yetmez mi?