Geçen Cuma akşamı saat 01.05’de HABER-TÜRK TV Kanalında Teke tek özel programının tekrarı vardı. Tesadüfen denk geldi ve saat 04.00’a kadar ekrana takılı kaldım. Konu ise dinler tarihi…
Konuk Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Yardımcı Doçent Doktor Kürşat Demirci idi. Sunanlar Fatih Altaylı ve Tarihçi ve Yazar Murat Bardakçı…
Murat Bardakçı Bey, pek konuya müdahil olmadı da, işte zaman zaman soruları destekleyen ifadeler kullandı. Tüm soruları Fatih Altaylı sordu ve Kürşat Demirci yanıtladı.
Kürşat Demirci belli ki konusuna çok hakim, entelektüel yanı çok kuvvetli, antropolojiye ve teolojiye çok meraklı, çok gezmiş, yerinde görmüş, çok okumuş, çok araştırmış hatta tüm birikimlerini kitap haline de getirmiş bir aydınımızdır…
İşte akla gelebilecek, her çeşit absürt sayılabilecek sorular program boyunca soruldu. Aklımda kalanlardan bazılarını paylaşmak isterim.
Mesela Hazreti Adem dünyaya geldiği zaman başka canlılar var mıydı? Buna kesin bir yanıt verilemedi.
Mesela şeytan olmasaydı biz insanların yeryüzüne gelmemiz söz konusu olabilir miydi?
Olamazdı.
Aslında şeytana kızılıyor ama sevilmesi gerekir dendi…
Hazreti Adem yeryüzüne geldiği zaman Allah’ın emirlerini taşıdı mı?
Olabilir dendi… Gerçi henüz daha yontma taş devrini yaşayan insanoğlunun gelişim formunu tamamlamadığı düşünülürse… Dine dair ritüeller, seremoniler neolitik çağda başlıyor… Sümerler zamanından kalma birçok tabletler bunlara kanıt oluyor…
Nuh’un gemisiyle ilgili en önemli mitin aslında Allah’a yalvaran şeytanın gözyaşlarıyla alemin sular altında kalmasıyla oluştuğu da vurgulandı.
3 semavi dininin kutsal kitapları dikkate alındığı zaman Tevrat’ın kuralları çok sert olduğu bu yüzden İncil’in geldiği, zamanla İncil’in de kuralları çok yumuşak kaldığı, bunu üzerine Kuran’ı Kerim’in indiği söylendi.
Bu programda dikkatimi çeken en önemli hususun Uzakdoğu inanç sistemleri ya da doktrinleri oldu…
Yeryüzü insanlarının inançlarının Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlıktan ibaret olmadığı ve nerdeyse 2 milyara insana hitap eden Budizm ele alındı… Çinlilerin Taoizm, Konfüçyüsizm doktrinlerine günümüze kadar muhafaza ettikleri ve inandıkları anlatıldı…
İnsanların varoluşundan beri gök ve yere inanç sistemlerinde hep önem atfettikleri tabletlerden, yazılardan, resimlerden anlaşılmaktadır dendi...
Bir diğer dikkatimi çeken konu ise deccallardı. Allah’a inanan ama dinlere inanmayan insanlar grubu için söyleniyor ya... Allah’ın varlığını ve birliğine inanıyor ancak kendilerince kalp ve zihin güzelliği oluşturup; yarattıkları ahlak normlarıyla yaşamını götüren insanlara deccal deniyor ya... Bu noktada Murat Bardakçı devreye girdi ve dinsiz böyle bir şeyin mümkün olamayacağını, çünkü ibadet gibi ritüellerden yoksun olması, Allah nazarında kabul görmesi söz konusu olamaz tezini savundu.
Daha başka bir sürü konu başlığı vardı ama aklımda bunlar kalmış…
İyi de dinler tarihi üzerine bu kadar değerli bilgi paylaşımından ben ne gibi sonuçlar çıkardım:
Bence 5 milyon yıl öncede, 10 bin yıl öncede, 5 bin yıl öncede ve 2010 yılında da dünyaya gelen insanoğlu ve hep şu soruların yanıtını aramış: ‘’Ben nerden geldim? Ben nereye gideceğim? Uzakdoğu, Ortadoğu ve Avrupa hala soruyor…
Sorgulamayan ya da sorma cesaretini yitiren insanoğlu ya 3 semavi dininin öğretilerine ya da Uzakdoğu inanç doktrinlerine sarılıyor…
Ama yine bence 2100 yılına da gelsek bazen gizli, bazen açıktan bu sorular hep sorulacaktır. Niye dünyaya geldik, niye bu dünyadan göçüyoruz?
Daha güneş sistemini tam keşfedememiş insanoğlu evrenin sonsuzluğunu nasıl açıklasın?
Ha burada sonsuz kelimesi görecelidir. Çünkü bilinmediği için sonsuz denmiş ve kabul görmüştür.
Ne bileyim belki sonsuz değildir ve bir bütünün parçasıdır… Ya da bütün diye bir kavram yoktur… Çünkü yaratılan tüm kavramlar olmuş ve görülmüş üzerine tanzim edilmiştir. Olmamışlar ve görülmemişler üzerine kimse kavram icat edemiyor… İnsanoğlunun aklı ve mukayesesi bu noktada donuklaşıyor…
Neyse daha fazla uzatmaya ve kafaları karıştırmaya gerek yoktur. Ben bir programda zengin bilgilerle donatılmış dinler tarihini izledim ve kendimce böyle absürt, sapkın, sakat düşünceleri paylaştım. Siz yine de bildiğiniz yoldan ayrılmayın derim…
Saygı ve sevgilerimle…
Ömer Özdamar/Burdur-Bucak/19 Temmuz 2010
Bu yazı daha önce kisi tarafından okundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder