17 Kasım 2013 Pazar

Türkiye, AK Parti, siyasi tarih, CHP, Mustafa Sarıgül




Kim ne derse desin AK Parti tarih yazıyor.. Öyle olunca bildikleriniz, öğrendikleriniz dumura uğruyor.. Türkiye tarihi, 2002 AK Parti iktidarıyla bambaşka evreye geçiyorken, yepyeni tarih yazılmaktadır, herkes gibi ben de buna tanıklık ediyorum..

Yaşananlara adapta olamayanları, kızanları, bağıranları anlayabiliyorum. ‘Türkiye’, ‘Türk Milleti’, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ tabirleri bildiğimiz değerlerini değiştirmiştir.

Hele son Diyarbakır buluşması tarihi dönüşümün doruk noktasıdır. Bence herkes şimdiye kadar bildiklerini unutsun, başka türlü yeni yazılan Türkiye tarihi sayfasını okuyamaz.. Tabii ki, önce şaşırır, sonra aptallaşır..

2002 yılından bugüne kadar neler oldu, neler bitti..

Sivil iktidar, Türkiye yönetiminde mutlak hakimiyet kurdu. İktidarı hiçbir güçle paylaşmadı. Çarpışa-çarpışa halkı yönetme yetkisini tek iradeye yani hükümete bağladı. Seçimle gelen iktidar mutlaktır, tartışılmazdır. Halkın ekseriye çoğunluğu ne diyorsa odur.. Demokrasilerde bunun aksi düşünülemez zaten..

2002 yılına kadar, önünden-arkasından, sağından-solundan iktidarın ipini tutanlar ve gücü ölçüsünde ipi çekenler dümdüz oldular, biçare iktidara dolayısıyla onu doğuran halka biat etmek zorunda kaldılar..

İktidarın zor günlerinde destek olan, bunun karşılığında iktidarın bir bölümünü paylaşan cemaatle, MİT Müsteşarıyla başlayan ayrışma süreci; artık dershanelerin kapatılmasıyla son mertebesine gelmiştir. Biraz sancılı olacaktır ama eninde sonunda olacaktır. Silahlı güçlere boyun eğmeyen iktidar, cemaate asla boyun eğmez..

Neden?

Erk paylaşılmaz, çünkü bir kısmını paylaştığın cemaat değil, halka hesabı erk sahibi vermektedir.

Ben kendimi hep solda hatta sosyalist çizgide tarif ederim. Öteden beri hem sağdan hem de soldan dershanelerin kapatılması için bangır bangır sloganlar atıldı. Bugün AK Parti kapatacağım diyorsa; ben buna niye karşı çıkayım? Dershane taksitini ödeyemeyen Fethiyeli annenin intihar girişimini unutmayın.. Kısaca dershaneler sömürü aracıdır..Kapatılsın ki okullarda ne verilecekse, verilsin.. Eksik gedik daha net görülsün.. Öğretmen yetersiz donanımdaysa öğretmen değişsin, okul fiziki şartları yeterli değilse yeterli hale gelsin, velhasıl her ne eksikse ortaya çıksın ve giderilsin.. Ama dershaneler açık kaldığı müddetçe bu durum asla değişmez, dönüşüm yaşanmaz.

Şaşkınlığım şudur ki, AK Parti’nin yeniden tarih yazdığını ve bunun karşısında cemaat bile olsa duramayacağını idrak edememesidir. Boşuna çırpınıp duruyor. Doğrudur, dershanelerin kapatılmasından en büyük zararı cemaat görecektir ama gidişatın değişmesi mümkün değildir.

Türkiye sınırları içinde, bazı coğrafi yerleşim yerleri artık değişen ismiyle, yaşayan insanıyla Kürt olarak adlandırılıyor, en önemlisi kimliklendiriliyor..

Nereden nereye geldik.. Belki 10 yıl sonra AK Parti iktidarı, yazdığın tarihin altın sayfalarına ulaşacaktır. 1924 yılında verilmesi gereken hakkın 2014 yılında Kürtlere teslim edilmesi ne acıdır, ne hüzündür.. Bunca yıl çekilen eziyetler, akıtılan kan ve gözyaşları, hangisine üzüleyim bilemiyorum..
Erzurum ve Sivas kongrelerinde Kürtlere verilen sözleri, ilk mecliste yer alan Kürt temsilcileri anımsatmak isterim.. Sonra ne olduysa oluyor, Kürtlerin otonom hakkı verilmiyor, hatta yok sayılıyor ve tek millete dönülüyor.. Sonrasında oradan oraya sürgünler, batıya toplu göçler politikası izleniyor, maalesef içinden çıkılmaz hale sokuluyor.. Ne edersen et, insan Kürt anneden doğduysa sen Türksün denir mi arkadaş? 90 yıl dendi de ne oldu? Daha karmaşık hale getirmekten başka hiçbir işe yaramadı..

Neyse uzun lafın kısası AK Parti, bana göre meşru ve halka dayanan devrim partisidir. Ha AK Parti’ye oy verir miyim? Yok, vermem.. Zaten benden de oy istemiyor.

Neden?

Çünkü muhafazakar, demokrat parti olarak tarif ediyor kendini AK Parti.. Benim kendimi tarifle uyuşmuyor zaten..

Ha halkın yüzde 50’sinin oyunu sandıkta alan partiye saygı duyarım o ayrı meseledir..

CHP’de değişim-dönüşüm öncüsü bir siyasi partidir ancak Türkiye’de değişim ve dönüşüm dindar mecradan uzaklaşarak gerçekleştirilemez..

Halkın ekseriye çoğunluğu Müslüman olan seçmenleri dinden uzak bir eksende siyasetle ikna edemezsin.. 90 yılda ikna edilen kitle yüzde 20-25 civarında kalmıştır. Aksine yüzde 75’lik halk kitlesi CHP’ye hep mesafeli durmuştur.

AK Parti ise yazdığı yeni tarihte manevi duyguları incitmeden en büyük siyasi, iktisadi, sosyolojik, değişimi-dönüşümü gerçekleştirmiştir.

Zenginliği İstanbul’la sınırlı tutmamış, tüm Anadolu sathına yaymıştır. Son 10 yılda Anadolu’nun bir çok il ve ilçesinde yepyeni girişimci doğmuş, yepyeni zengin dindar sınıflar oluşmuş ve İstanbul para babalarına kafa tutar hale gelmiş.. Daha ne olsun!

Başka bir zihniyet devrimi ise halka eziyet eden bürokrasde olmuştur. Filmlere bile replik olan ‘bugün git yarın gel’ diyen memur zihniyeti yıkılmış,  halkın hizmetinde olduğunu idrak eden memur takımı oluşmuştur..

Gelelim CHP cephesine..

Son 3 yıldır ‘Yeni CHP’ sloganıyla arayışlarını sürdürmüştür. Mustafa Sarıgül figürü yukarıda bahsettiğim siyasi parti analizime çok yakındır.

CHP iktidar hayali kurmak istiyorsa; Mustafa Sarıgül çizgisine öyle de böyle de gelecektir. Yok başka çaresi.. Ha bu arada CHP içinde gidişler-gelişler çok olacaktır..

Ancak İstanbul Belediye Başkanlığı için CHP’nin en güçlü adayı Mustafa Sarıgül’dür.

Bu tehlikeyi gören Beyaz TV, Cuma akşamı ‘Dinamit’ isimli programda Mustafa Sarıgül’ü yolsuzlukla hırpalamaya çalışmaktadır.

Peki, nereden çıkıyor bu iddialar?

2005 yılında, CHP Genel Başkanlık yarışına giren Mustafa Sargül’ü nokta dergisinde çıkan yolsuzluk yazısı üzerine kurgulayan, konuşan Deniz Baykal, kurultayda genel başkanlığı kazanır. Aradan 8 yıl geçer, Mustafa Sarıgül hakkında bırakın mahkumiyeti tek bir soruşturma bile açılmamıştır. Kaldı ki Mustafa Sarıgül, yüzde 70’le Şişli Belediye Başkanı seçilmiştir. Her belediyeye soruşturma açan AK Parti iktidarı, son 10 yılda Şişli Belediyesi hakkında tek soruşturması yoktur..

Nereye geliyorum?

Bu iddiaları yapan Deniz Baykal, halen CHP Antalya Milletvekilidir. İhraç ettiğin ve ağır ithamlarda bulunduğun Mustafa Sarıgül tekrar 2013 yılında CHP’ye katılmıştır, yüzde 99.9 ihtimalle İstanbul CHP Belediye Başkan adayı olacaktır. Aynı çatı altında Deniz Baykal nasıl duracaktır, çok merak ediyorum..

Diğer yandan 2011 Genel Seçimlerinde tekrar Antalya Milletvekilliği’ne aday göstermesi; CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nın en ölümcül hatalarından biridir.

Neden?

Çünkü o skandalda yer alan kadın ‘out’ oldu, erkek ‘in’ oldu.. Olmaz böyle adaletsizlik! Madem Deniz Beyi milletvekili adayı yaptıysa, milletvekili olan ve skandala karışan kadını da yapmak zorundasın..

Neyse çok uzun siyasi analiz yazısı oldu.. Uzun süredir yazmadığım için herhalde bu kadar uzun ve derin oldu.. Herkese iyi okumalar ve herkese iyi düşünmeler..




Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: