24 Ağustos 2011 Çarşamba

Issız Adam Filmi…



Yahu ben biraz demode insanım galiba… Bir sürü reklamını duydum ve seyrettim, bir sürü de blog yazıldı, bir sürü sohbet konusu oldu ama nedense ‘’Issız Adam’’ filmini merak edip izlemedim. Nihayet bu gece izledim.

Beni sürekli okuyanlar bilir ki hep kısa cümleler kurarak meramımı anlatırım ancak bu filmin bendeki yansımalarını çok ama çok uzun cümleler kurarak hatta devrik ya da bozuk sayılabilecek cümleler kurarak anlatmaya çalışacağım.

Çocukluk yıllarımda aşırı film hastası olmam münasebetiyle genel olarak izlediğim Türk filmlerinin hele aşk ve romantizm konulu filmlerin nasıl bir sonla noktalanacağını sanki senaryosunu kaleme almış gibi öngörü ya da tahminde bulunabilirim. Daha filmin başlama müziği ile hemencecik anladım ki bu film normal ya da beklenen bir sonla bitmeyecek ki öyle de oldu…

Alper ya da namı diğer Issız Adam; yalnızlığın acılarına, sahiplenmenin red edişi arasına sıkışmış, çok kalabalık gibi görünen dünyasında aslında hiç kimsenin bulunmadığı bir insan portesi çizmektedir.
Issız adam tipi insanların en belirgin özellikleri ise etrafındakilere karşı son derece merhametli, cömert olmasına karşın kendisine karşı da bir o kadar merhametsiz ve acımasız olmalarıdır.

Filmde belki az vurgulandı ama Issız adam karakteri taşıyanların filimama (Aşırı anne-sever/bu tabir bana aittir.) olduğu bir gerçektir. Bu tür insanlar annelerini hiç kimseyle paylaşmaz. Aslında talihsiz Ada’nın en büyük hatası ıssız adamın annesiyle çok yakın ve samimi duygusal bağ kurmasıdır. Bence ölümcül hata budur.

Issız adamlar hep hayalleriyle yaşarlar, bazen bu hayallerini başkaları üzerinde de yaşarlar…Sanki kendi hayalleri gibi kabul ederler ya da varsayalar… Mutlu bir çiftin varlığı kendi mutluluğu gibi yine hayali sevinir…

Issız adamlar, cinselliği hoyratça, çeşitlendirerek, en önemlisi satın alarak yaşamayı tercih ederler...
Neden mi?

Para kazanmayı yalnız başına becermiştir. Para kazanmanın hatta bol para kazanmanın verdiği özgüvenle cinselliği de satın alabileceğini düşünür ya da varsayar…

Haliyle ıssız adamın aşkı da işte böyle beklenmedik bir sonla biter. Elbette çokları için normal ötesi hatta olağanüstü duygu karmaşası yaşamasına neden olabilir ama bana göre bu durum sürpriz değildir.

Issız adamların hayalleri, duyguları, davranışları en önemlisi yaşam akışları farklı ve öngörülemez olmaları bir yerde onları gizemli ve ulaşılmaz yapar.

Issız adamlar, normal halleriyle (şarhoş hali hariç) söylemek istediklerini asla dışa vuramazlar, içe dönük olurlar ve hep kendisiyle hesaplaşırlar…
Hakikaten ‘’Issız Adam’’ filmi çok hoşuma gitti. Çünkü sıradışılığı ve ayrımsamazlığı beğenmem için en temel noktaları oluşturmaktadır.

Artık ıssız adam filminin yazısını da film içinde yer alan bir şarkının sözleriyle son vermek elzem oldu…

Sevilirken bilmedin mi?
Ben söylerken gülmedin mi?
Falımızda hasret var, ayrılık var demedim mi?

Anlamazdın anlamazdın,
Kadere de inanmazdın.
Hani sen acı veren kalpsizlerden olamazdın?
Dilerim ki mutlu ol sevgilim,
Ben olmasam bile hayat gülsün sana.
Günahım boynunda, ağlayan bir çift göz bıraktın arkanda.

Kalbim bomboş kaldı sanma,
Acılar geçer zamanla.
Aşka tövbe demem ben,
Görürsün sevince yeniden.

Anlamazdın anlamazdın,
Kadere de inanmazdın.
Hani sen acı veren kalpsizlerden olamazdın?
Dilerim ki mutlu ol sevgilim,
Ben olmasam bile hayat gülsün sana.
Günahım boynunda, ağlayan bir çift göz bıraktın arkanda.

Ömer Özdamar
Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: