7 Haziran 2010 Pazartesi

Türkiye’nin rakamlarla mukayesesi ve gerçek resmi…


Elime bir mail geçti. Muhtemelen son yıllara dayanan bazı rakamlar verilmiştir. Eksik ya da fazlalık opsiyonunu saklı tutmak kaydıyla önce rakamları paylaşmak, sonra diğer ülkelerle mukayese yapmak ve bir sentez çıkarmak amacındayım…

İşte verilen ilginç rakamlar:

Türkiye'de kaç okul var? Yanıt takriben 67. 000 (67 bin)

Kaç hastane var? 1. 220 (bin 220)

Kaç sağlık ocağı var? 6.300 (6 bin 300)

Peki kaç cami var? 85.000 (85 bin)

Her 60 bin kişiye 1 hastane düşerken, 350 kişiye 1 cami düşüyor.

Peki, kaç kilise var? 270

Kaç cemevi var? 100

Türkiye'de kaç doktor var? 77.000

Peki, kaç din görevlisi var? 90.000

Türkiye'de her 900 kişiye bir doktor düşerken, her 780 kişiye bir din görevlisi düşüyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi ne kadar? 1.3 katrilyon olup 8 bakanlığın bütçesine eşittir. 22 üniversitenin toplam bütçesine denktir.

Neyse şimdi de bu rakamları başka ülkelerle mukayese etmek istiyorum.

Acaba başka ülkelerde doktor sayısı kaçtır?

58 milyon nüfusa sahip İtalya’da 241.000,
60 milyon nüfusa sahip Fransa’da 203.000,
83 milyon nüfusa sahip Almanya’da 278.000,
39 milyon nüfusa sahip Arjantin’de 109.000,
75 milyon nüfusa sahip ülkemizde bu rakam sadece 103.000’dir. (Yukarıda 77 bin geçti. Demek ki artmıştır.)

İstanbul ile aynı nüfusa sahip
Belçika’da 46.000 hekim,
Yunanistan’da 48.000 hekim,
Küba’da 67.000 hekim mevcutken
İstanbul’da bu rakam sadece 21.000’dir.
Hekim başına düşen nüfus açısından Türkiye, Avrupa Bölgesinde yer alan 53 ülke içerisinde 52. sıradadır.

Ülkemizde 1000 kişiye 1,4 hekim düşmektedir. Bu rakam İsviçre’nin 1960 yılı rakamıdır.

OECD verilerine göre üye 30 ülke arasında, yine bin kişi başına düşen en az (hastane) yatak sayısı da 2.7 ile Türkiye’dir.

Akut tedavi hastane yatağı sayısı en çok Japonya’da, sonra Kore, Almanya ve Avusturya’da bulunuyor. Bu ülkelerde 1000 kişiye 6 akut tedavi yatağı düşüyor. En az yatak sayısı ise 1000 kişiye 2.5 yatak ile Meksika ve Türkiye’dir.

“Tıp Teknolojileri” bölümünde yetersiz olanağa sahip ülkelerde fiyatları dolayısıyla MR ve CT (bilgisayarlı tomografi) tarayıcılarının kişi başına en az sayıda Meksika, Macaristan ve Türkiye’de bulunduğu da kaydedildi.

Bir ülkenin gelişmişliğinin en önemli göstergesi çocuk ölüm oranlarıdır.

Her ne kadar dünyanın 18'inci büyük ekonomisi ve G20 üyesi olduğumuzla övünüyorsak da Türkiye'de 5 yaş altındaki çocuk ölüm oranları binde 61'dir.

Bu oran komşumuz Yunanistan'da binde 6'dır.

Suriye'de binde 48'dir.

Eğitime ayrılan kaynak Türkiye'de kişi başı 57 dolardır.

İleri ülkelerde bu rakam, kişi başına bin ile 5 bin dolar arasındadır.

Dünya ortalaması olan kişi başına 200 doların bile altında bulunmaktayız.

Sağlık konusunda yeterince mukayese aldık. Kafamızda artık bir fikir oluşturabiliriz…

Şimdi de dini yerler ve din görevlileri konusunda ilginç bilgileri paylaşalım… Bakalım nasıl bir sonuca ulaşırız?

Din ve devlet işlerini birbirinden ayıramayan Avrupa Birliği ülkesi Yunanistan'da, anayasa, devletin Ortodoks karakterine açık bir vurgu yapıyor. Devlet ve kilise ilişkilerinin bir bütün olarak ele alınmasını öngören anayasa, kiliseye geniş bir özerklik alanı sağlıyor. Kilisenin ekonomik gücü ise şaşırtıcı. Örneğin Hüsnü Özyeğin'in sahibi olduğu Finansbank'ın yüzde 46 hissesini 2,7 milyar dolara alarak yeni ortağı olan National Bank of Greece'in (NBG) hissedarları arasında Yunan Ortodoks Kilisesi de var. 2004 yılı sonu itibariyle NBG'de 265 bin 729 hisseye sahip Yunan Ortodoks Kilisesi'nin bankadaki yatırımlarının 10 milyar Euro'ya ulaştığı öğrenildi.

Yunanistan'da her yeni hükümet Başpiskopos'un öncülüğünde yapılan bir yemin törenine katılıyor ve parlamentoda 'takdis' ediliyor. Bu uygulamaya Komünist Partisi (KKE) yıllardır karşı çıkıyor ve milletvekillerine bu merasim sırasında yerlerinden kalkmamaları talimatını veriyor.

Avrupa'da dikkat çeken diğer bir husus da, Katolikler başta olmak üzere dini cemaatler tarafından işletilen okulların sayısının giderek artması. Bu okullarda, devlet okullarının müfredatından bağımsız olarak din eğitimi verilebiliyor. Kiliselere ya da cemaatlere bağlı okulların oranı İrlanda'da yüzde 98, Hollanda'da yüzde 65, Belçika'da yüzde 50 ve İspanya'da yüzde 40'ı buluyor.

Yunanistan’da kilise sayısı 500 civarındadır…

Gelelim tüm bu rakamların ışığında Türkiye sentezimize…

Türkiye'de kişi başına gelir 8500 dolar dense de, bir kere bu oran AB ortalamasının çok altındadır.

Ülkemizde yaşayan 72 milyon nüfusun yaklaşık yüzde 40'ı yoksulluk sınırında olması zaten bu düşüklüğü doğruluyor.

Özerk olan Avrupa Kiliseleri, aynı devlet kontrolünde olan Diyanet İşleri gibi çok yüksek parasal mevcudiyetle topluma yön veriyorlar.

Avrupa’da kiliseler okullaşmada ne kadar yüksekse; Türkiye’de de cemaat ve tarikat okulları da o kadar artmaktadır.

Komik olan ise dini simgelerle devlet okuluna girilmez kararı alınıyor ama ortada neredeyse devlet okulu yoktur…

Sağlık meselesinde iddia ediyorum; asla Avrupa seviyesine ulaşamayız. Sakın paradan, eğitimden kaynaklı olduğunu düşünmeyin.
Neden mi?
Nüfus artışı…
Hani çok çarpıcı bir bilgi vardır.
Ülkemizde 1000 kişiye 1,4 hekim düşmektedir. Bu rakam İsviçre’nin 1960 yılı rakamıdır deniyor ya… Size tekrar iddia ediyorum 1960 yılından itibaren nüfus artış oranımız İsviçre gibi olsaydı 2010 yılında Avrupa’da en iyilerin zirvesindeydik… Onun için ne sağlık ne de eğitim sorunu Türkiye’de önümüzdeki 50 yılda çözülemez. Hele böyle en az 3 çocuk diyen iktidarların olduğu müddetçe…

Benden bu kadar sonuç yeter artık. Rakamlara bakarak herkes istediği gibi başka sonuçlar da çıkarabilir… Amacım tek verilerle değil, mukayeseli verilerle sonuçlara ulaşmaktır.

Saygı ve sevgilerimle…

Ömer Özdamar/06 Haziran 2010/Bucak-Burdur
Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: