24 Mart 2013 Pazar

AKP, STK’lar ve Kürt açılımı..

 

AKP Hükümeti, BDP, İmralı, Kandil ve Avrupa Kürt Dıasporası arasında yapılan görüşmeler, mektuplar, teatiler derken 21 Mart 2013 günü Kürt Açılımı’nda yeni bir sayfa açıldı..

 

Ana Muhalefet CHP sessiz, muhalefet MHP külli karşı olduğu ortadadır.

 

AKP’nin herkese tavsiyesi şudur: ‘’Susun, konuşmayın, yorumlamayın, tahmin yapmayın, sadece süreci izleyin ve destek olun’’

 

Görsel medya, yazılı basın, köşe yazarları, kanaat önderleri sürece karşı değilse övgüleri bolca yapıyor, STK (Sivil Toplum Kuruluşları)’lardan ise dut yemiş bülbül misali çıt çıkmıyor, kısaca toplumun kümeleri olarak gördüğüm dernekler, vakıflar, tarikatlar, cemaatler, gruplar genelde fikir ve görüş beyan etmiyor..

 

Hıristiyan dini nikahlarında yaşanan bir ritüel aklıma geldi, hani Papaz nikahı kıymadan önce söylediği bir söz vardır: ‘’Bu evliliğe karşı çıkan varsa şimdi konuşsun, yoksa sonsuza kadar sussuzsun’’ der ya…

 

Bunun gibi ben de diyorum ki; ‘’Bu Kürt açılımında kaygıları olanlar, geleceğin nasıl olacağını bilemeyenler, şüpheye düşenler, ya şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar sussun!’’

 

Çünkü bundan 6 ay sonra konuşsanda faydasız, manasız olur, her şey olup bittikten sonra konuşmak beyhude çabadır ve ‘tuh, vah’ gibi sahte tatmin edaları olur..

 

İyi de ‘sen niye söylemiyorsun? diyenleri duyar gibi oluyorum.. Tamam, o zaman gelecek öngörümü yapıyorum..

 

Barışa karşı çıkan yeryüzünde aklı selim insan bulmak mümkün değildir.

 

Barış niye olur?

 

Ortada kavga vardır, ortada taraflar vardır, ortada kan vardır, ortada paylaşım savaşı vardır, takiben elçiler, aracılar vasıtasıyla barış masasına oturulur, müzakare yürütülür, al-verler yazılı kayıt altına alınır ve muhataplara imzalatılır..

 

Bazı çevreler tarafından hala Lozan Barış Antlaşması’nın şartları eleştirilir..

 

Nasıl mı?

 

işte 12 Adalar Yunanistan’a niye verildi, işte Musul-Kerkük neden sınır dışına itildi, işte Selanik neden müzakare edilmedi’’ gibi sorular birbirini takip eder..

 

Oysa şimdi bu süreci herkes bilse; ‘’alınacak kararlarla ülkemizin başına her ne gelecekse ben de buna ya katılırım ya da katılmam, ya ortak olurum ya da olmam’’ dese daha güzel olmaz mı?..

 

Her neyse bu sürecin sonunda benim taşıdığım en büyük kaygı ise zorla alıştığımız demokratik parlamenter sistem bırakılacak, daha otoriter, daha totaliter başkanlık sistemine geçilecek olmasıdır..

 

Ha keza yeni büyükşehir yasası da hangi amaca hizmet edeceğini bilemedim kısaca aklıma yatmadı.. Örneğin Antalya Büyükşehir Başkanı için tüm ilçelerde neden oy kullanılsın ki? Alanya’da oturan vatandaş Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı seçiminde oy kullancak, Kemer İlçesinde yaşayanda, Elmalı İlçesinde yaşayanda.. İyi de ne alaka? Valla kel alaka ama çağrışım yapıyor..

 

Neye?

 

ABD Eyaletlerindeki seçimlere…

 

Peki, bu süreçle alakası var mı?

 

Bana göre var gibi duruyor..

 

İşte 2 (iki) konuda kaygımı paylaştım, bakalım, sizler neyi paylaşacaksınız?
Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: