AKP
Hükümeti, BDP, İmralı, Kandil ve Avrupa Kürt Dıasporası arasında yapılan
görüşmeler, mektuplar, teatiler derken 21 Mart 2013 günü Kürt Açılımı’nda yeni
bir sayfa açıldı..
Ana
Muhalefet CHP sessiz, muhalefet MHP külli karşı olduğu ortadadır.
AKP’nin
herkese tavsiyesi şudur: ‘’Susun, konuşmayın, yorumlamayın, tahmin yapmayın,
sadece süreci izleyin ve destek olun’’
Görsel
medya, yazılı basın, köşe yazarları, kanaat önderleri sürece karşı değilse
övgüleri bolca yapıyor, STK (Sivil Toplum Kuruluşları)’lardan ise dut yemiş
bülbül misali çıt çıkmıyor, kısaca toplumun kümeleri olarak gördüğüm dernekler,
vakıflar, tarikatlar, cemaatler, gruplar genelde fikir ve görüş beyan etmiyor..
Hıristiyan
dini nikahlarında yaşanan bir ritüel aklıma geldi, hani Papaz nikahı kıymadan
önce söylediği bir söz vardır: ‘’Bu evliliğe karşı çıkan varsa şimdi konuşsun,
yoksa sonsuza kadar sussuzsun’’ der ya…
Bunun
gibi ben de diyorum ki; ‘’Bu Kürt açılımında kaygıları olanlar, geleceğin nasıl
olacağını bilemeyenler, şüpheye düşenler, ya şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar
sussun!’’
Çünkü
bundan 6 ay sonra konuşsanda faydasız, manasız olur, her şey olup bittikten
sonra konuşmak beyhude çabadır ve ‘tuh, vah’ gibi sahte tatmin edaları olur..
İyi
de ‘sen niye söylemiyorsun? diyenleri duyar gibi oluyorum.. Tamam, o zaman
gelecek öngörümü yapıyorum..
Barışa
karşı çıkan yeryüzünde aklı selim insan bulmak mümkün değildir.
Barış
niye olur?
Ortada
kavga vardır, ortada taraflar vardır, ortada kan vardır, ortada paylaşım savaşı
vardır, takiben elçiler, aracılar vasıtasıyla barış masasına oturulur, müzakare
yürütülür, al-verler yazılı kayıt altına alınır ve muhataplara imzalatılır..
Bazı
çevreler tarafından hala Lozan Barış Antlaşması’nın şartları eleştirilir..
Nasıl
mı?
işte
12 Adalar Yunanistan’a niye verildi, işte Musul-Kerkük neden sınır dışına
itildi, işte Selanik neden müzakare edilmedi’’ gibi sorular birbirini takip eder..
Oysa
şimdi bu süreci herkes bilse; ‘’alınacak kararlarla ülkemizin başına her ne
gelecekse ben de buna ya katılırım ya da katılmam, ya ortak olurum ya da olmam’’
dese daha güzel olmaz mı?..
Her
neyse bu sürecin sonunda benim taşıdığım en büyük kaygı ise zorla alıştığımız
demokratik parlamenter sistem bırakılacak, daha otoriter, daha totaliter
başkanlık sistemine geçilecek olmasıdır..
Ha
keza yeni büyükşehir yasası da hangi amaca hizmet edeceğini bilemedim kısaca aklıma
yatmadı.. Örneğin Antalya Büyükşehir Başkanı için tüm ilçelerde neden oy
kullanılsın ki? Alanya’da oturan vatandaş Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı
seçiminde oy kullancak, Kemer İlçesinde yaşayanda, Elmalı İlçesinde yaşayanda..
İyi de ne alaka? Valla kel alaka ama çağrışım yapıyor..
Neye?
ABD
Eyaletlerindeki seçimlere…
Peki,
bu süreçle alakası var mı?
Bana
göre var gibi duruyor..
İşte
2 (iki) konuda kaygımı paylaştım, bakalım, sizler neyi paylaşacaksınız?
Bu yazı daha önce kisi tarafından okundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder