Hani Sivas Madımak otelinin yakılması sonucunda 37 yazar-şair
ve aydın insan katledildi ya.. Davası geçen gün zaman aşımından düştü ya.. Siyasetçisi,
sivil toplum kuruluşları kısaca herkes görüşünü açıkladı ya.. Kimisi zamanaşımı
olmasın, kimisi kaçan 5 kişi bulunsun, kimisi şöyle olsun, kimisi böyle olsun
gibi görüş söyledi ya..
Ben olayın olduğu Temmuz-1993 tarihinde de aynı şeyi düşünüyordum,
bugün de aynı kanaati taşıyorum. Trajedinin 2 ayrı sahada suçluları vardır. İlki
sürü psikolojisiyle hareket eden otelin perdelerini ateşe veren kişi ya da
kişilerdir.. Bunlardan bazıları yakalanmış, yargılanmış, mahkum olmuş, kimisi
de firari durumda yakalanamamış ve zamanaşımından davası düşmüş..
Esas yargılanması gereken bizzat devletin kendisidir. Çünkü
yurttaşlarını koruyamayan, facianın önlenmesi için hızlı karar ve gerekli
tedbirleri alamayan devletin o dönemki sorumlularıdır..
Kim Bunlar?
1. sırada Sivas Valisi, Sivas Emniyet Müdürü, Sivas
Garnizon Komutanı,
2. sırada İçişleri Bakanı,
3. sırada Başbakan,
4. sırada Cumhurbaşkanı..
Gerçi Cumhuriyet tarihimizde bu tarz hukuksal geleneğe
bir türlü sahip olamadık ama bir yerden başlamak gerekmez mi?
Bana göre sürü psikolojisiyle hareket eden, dolduruşa ya
da gaza gelen insanların yargılanmasından, ihmali olan devlet görevlilerinin soruşturulması
ve yargılanması gelecek adına çok daha değerlidir, çok daha anlamlıdır…
Gelin 2 Temmuz 1993 günü neler oldu, bir anımsayalım
mı?
Uzun ve sıcak bir Cuma günüdür.. Yerel basının
Çarşamba, Perşembe ve Cuma günü tahrik edici yayınları vardır. Cuma Namazı’na
müteakip ufak tefek toplanmalar, kovalamalar, bağrışlar, çağrışlar oluyor,
sürekli provoke edici fısıltılar yayılıyor, her geçen dakika, her geçen saat
sürü psikolojisiyle hareket eden yığınlar, kitleler kar topu misali büyüyor,
büyüyor, büyüyor..
Bu hareketlenmeler nerede oluyor? Bir vilayetimizin tam
göbeğinde yani Sivas merkezinde..
Vilayetin en büyük sorumlusu kimdir?
Vali.
Kime bağlıdır?
İçişleri Bakanına.
Neyse kalabalık kitle tam 7-8 saat şehir merkezinde oradan
oraya savruluyor ve Madımak otelinin önüne geliyor. Belki 1-2 saat otelin
önünden kalabalık ayrılmıyor. Ne polis ne de asker kalabalığı otelin önünden
dağıtamıyor ya da dağıtmıyor.. Derken molotof atılıyor, otelin perdeleri
tutuşuyor ve yangın çıkıyor. Sivas’ın misafiri ozan, şair, yazar otel içinde kimisi
dumandan boğularak, kimisi yanarak öldüler.. Yangını söndürmek isteyen itfaiye
sokulmuyor, yanaştırılmıyor, su hortumu kesiliyor, otelden bir şekilde çıkmayı
başaran Aziz Nesin, itfaiye eri tarafından tartaklanıyor ve yardım etmekten imtina
ediliyor.. Velhasıl insanlık, vicdan, merhamet o dakika, o saat artık devre dışı kalıyor..
Tüm bu olup bitenlerde asayiş ve güvenlikten sorumlu devlet görevlileri sadece izliyor..
En başta o dönemin Sivas Valisi, Emniyet Müdürü, Garnizon
Komutanı soruşturulmalı, yargılanmalı ve görev kusurları oranından
cezalandırılmalıydı.
Yapıldı mı?
Hayır..
O zaman gerisi laf-ı güzaftır..
Bu yazı daha önce kisi tarafından okundu.
1 yorum:
Size katılıyorum Ömer Bey çok güzelk yazmışsınız.Böyle bir topluluğun hararetini almak ve yatıştırmak, olabilecek şeyleri öngörüp tedbir almak devletin ordaki temsilcilerinin göreviydi.Bırakın tedbir almayı gözyumulmuş..Kaleminize sağlık.
Yorum Gönder