24 Mayıs 2013 Cuma

Borçlu olmak köle olmaktır..



A’dan Z’ye hepimiz borç yapıyoruz.

İşte eşya alıyoruz, borçlanıyoruz…

İşte nakit darlığında tüketici kredisiyle borç altına giriyoruz…

İşte AVM mi? her ne haltsa büyük ve komple alış-veriş merkezlerinde
kredi kartıyla deli gibi borç yükümlülüğünün altına, pin kodumuzla giriyoruz…

40 milyon aile bireyi varsa en az 150 milyon kredi kartı insanların elinde dolaşıyor. Demek oluyor ki 1 kart kesmiyor, 2 hatta 3 kartı olan bile vardır…

Aylık atıyorum 1.000 (bin) TL geliri olan birey, ortalama en az 700 TL borç ödüyor.

Kısaca, hali hazır manzara-i umumiye, Türk Halkının borçlu olduğunu net olarak gösteriyor.

Borçlu insan aslında köle insandır.

Nasıl mı?

İşte açıklıyorum:

Borçlu insan asla akıl ve mantık doğrultusunda hareket edemez. Argo tabirle trene ya da minibüse çabuk biner ve dolduruşa gelir… Telkinlere kolayca kanar…

Yaşama dair tüm tercih haklarını kullanırken baskı altındadır.

Borçlu insanların temel ve vazgeçilmez psikolojisi, daima mevcut düzenin devam etmesi yönündedir. Değişim, başkalaşım gibi terimler onlar için ürkütücüdür.

Daha somut örnekleme yapacak olursak; genel seçimlerde oy kullanma eyleminde ve siyasi parti tercihlerinde egemen olan kanı iktidarın devam etmesi yönündedir. Bu bağlamda 500 Milyar Dolar borcu olan Türkiye’de iktidarın el değiştirmesini kimse istemez.

Neyse biz yine birey tabanında konumuzu irdelemeye devam edelim.

Borçlu insan hakikaten köledir.

Kararları sağlıklı olmaz. En kötüsü özgür iradesinden yoksundur.

Verdiği doğru kararı bilinçaltına iter, buna karşın yanlış kararı bilinçüstüne çıkarır ve uygular.

Rahat ve özgün olamaz.

Borçlu bir birey uğradığı haksızlıklara boyun eğer ve sesini çıkartamaz. Çünkü tepesinde Demeklesin kılıcı gibi borçları beklemektedir.

Borçlu insanların tipik yansımaları sürü psikolojisine kolayca kapılmalarıdır.

Çalıştığı iş yerinde uğrayacağı her türlü haksız eyleme karşı göz yumma, sağıra yatma, aptal rolünü oynama mecburiyeti vardır.

1980 yılı öncesi Türk Halkı borçlu değildi. 1980 sonrası özellikle Özal dönemimden itibaren hızla borç sarmalına girdi.

Türk halkının hassasiyetleri, tepkileri her 2 dönemde ne kadar değişime uğradığı apaçık ortadadır.

Örneğin 1980 öncesi bağımsızlık, özgürlük, örgütlenme ön planda ve çok etkin iken 1980 sonrası bağımsızlığın yerini işbirliği, özgürlüğün yerini AB’ne, ABD’ye, NATO’ya, Arap Birliğine yamanma, örgütlenme yerine hiçbir etkinliği olmayan uyduruk ve kumandalı STÖ (Svil Toplum Örgütü) dönüşümü yaşanmıştır.

Daha da vahim olan ise borçlu toplumlar hızla birbirini boğazlamaya koşarlar… Umarım meramımı anlatabilmişimdir..

Not: Bu yazım 4 yıl önce kaleme alınmıştı ancak hala taze kalmaya devam ediyor maalesef..
Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: