31 Aralık 2012 Pazartesi

Başbakan Erdoğan, siyaset ve böcek


Apartman yaşamını bilenler bilir.. Hani bir dairede böcek varsa; komple apartmanın dezenfeksiyon yapılması gerekir.. Yoksa bir dairede var, sadece orada yapalım, yeter denirse; sırasıyla tüm dairelere böcek gelir..

 

Bu örnekten sonra Sayın Başbakan Erdoğan’ın ne dediğini bir bakalım:

 

"Bizim mekanlarımız sürekli olarak belli bir aralıkla bu tür aramalar hep yapılır. Bu Başbakanlık ofisinde, resmi konutta, şu an oturduğum evimde de yapılır. Bugüne kadar bizim rastladığımız bir şey değildi. O zaman da yine bu tür bir arama sırasında bunlar bulunuyor. Tabi bulunduktan sonra biz bunun yaygarasını yapmadık. Dedik ki, ‘zaten burada savcılık burada yapılması gereken neyse, bunu yapar.’ Süreç o şekilde akıp gidiyordu. ‘Bunu bir şekilde gündeme taşımamızın bir anlamı yok’ dedik. Bu aslında yine medya grupları tarafından da biliniyordu. Son dönemde artık bu soru bize sorulunca, biz bunu bu şekilde cevaplamak durumunda kaldık. Bu arada da tabi ister istemez ben Başbakanlık Teftiş Kurulu olarak da bu konuyla ilgili bir incelemeyle ilgili istihbarat birimleriyle görüşmek suretiyle, başlatmak durumunda kaldık. Süreç şu anda bu şekilde akıp gidiyor"

 

İşin özü Başbakanlıkta ve çalışma ofisinde böcek bulunmuştur.. Böcek malumunuz gizli dinleme aygıtıdır.. Adı gecen dinleme ve görüntüleme cihazı çok küçük olduğu için istihbarat jargonunda böcek adıyla anılır..

 

Örneğimin başına dönersek ve apartmanı siyaset kurumu olarak varsayarsak; 2010 yılında CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal, gizli görüntüleri (böcekle) çekilmiş, internete servis edilmiş, sonra istifa gelmiş.. 2011 yılında Genel Seçimlere 1 ay kala böceklerin çektiği gizli görüntüler internete düşmüş, MHP’nin MYK Üyeleri ve milletvekili adayları teker teker istifa etmiş..

Şimdide Sayın Başbakan böceklerle dinlenmiş ve görüntülenmiş.. Ne zaman? Geçen yıl yani hem MHP, hem de CHP böcekleri varken..

 

Ehee gülme komşuna gelir başına misali siyaset kurumu bütün olarak tepki koymazsa aynısını sana da yaparlar.. Ohhh CHP Genel Başkanı gitti, ne güzel dersen, ohhh MHP yara aldı, oy oranı düştü dersen; aynı böcekler böyle diyenleri de hem dinledi hem de çekti.. Ben şahsen iddia ediyorum; Sayın Başbakan’ın hem gizli konuşmaları ve görüntüleri kayıtlıdır, arşive kalktı ama ne zaman ortaya çıkar bilemem..

 

‘’Kim bu böcekleri yerleştirdi?’’ diye sorarsanız: tahminim odur ki, CHP’ye, MHP’ye her kim koyduysa aynısıdır..

 

Peki, dünyada kimler yapabilir bu böcek koyma işini?

 

Dünyada CIA, MOSSAD, Alman İstihbarat, Türkiye’de ise MİT ve Emniyet İstihbarat yapabilir..

 

Sayın Başbakan Erdoğan’a önerim şudur: komple böcek temizliği yapılmalıdır ve failleri mutlaka ortaya çıkarılmalıdır..

 

Sayın Başbakan Erdoğan, durup dururken ‘’derin devlet daha bitmedi, bakın benim büroma bile böcek koymuşlar, dinlemişler’’ cümlesini niye kullandı?

 

Bence kilit soru budur. ‘’Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü?’’ misali; bu çıkışı niye yaptı Sayın Başbakan? Ya böcek koyanlara göz dağı veriyor ya da MİT krizinin rövanşını alıyor...

 

Valla bu sorunun yanıtını sadece Sayın Başbakan biliyor ve bence bu çıkış hesaplı kitaplıdır.. Bakalım, bir sonraki hamle ne olacak?

 

 

28 Aralık 2012 Cuma

Uludere (Roboski) Olayı Komplo Teorisi


 

Uludere’ye bağlı hudut köyü Karasu’dan çıkan 34 vatandaşımız, Irak sınırını geçer; kaçakçılık yapılan yerde mallar yüklenir, akşam saatlerin yüklü katırlarla sınırı geçmeye 2-3 kilometre kala Türk Savaş Uçakları tarafından bombalanır ve malum acı bilanço ortaya çıkar..

 

1 yıldır çözülemeyen ya da sonlandırılamayan olayla ilgili komplo teorisi yazmam kaçınılmazdır..

 

Önce kamuoyuna yansıyan bazı bilgileri anımsatayım:

1. Söz konusu Karasu Köyü korucu köyü imiş..

 

2. Hudut karakolu bilgisi dahilinde kaçakçılık yapılırmış.. Uzun bir süredir illegel duruma legal durum havası verilmiş, korucu köyüne bu yapılan kaçakçılık faaliyet için göz yumulmuş ve mutad hale dönüşmüş..

 

3. Bombalama öncesi köyün sorumluluğundaki hudut karakoluna bilgi verilmemiş ve sorulmamış..

 

Malumunuz bu kaçakçılık faaliyeti, Kuzey Irak’ta PKK tarafından denetleniyor ve haraç alınıyor..

 

Yine malumunuz devletle barış içinde olan Karasu Köyü halkı seçimlerde AK Parti’ye oy verdiği biliniyor.

 

Peki, ne oldu da, bu kaçakçılar kurban edildi?

 

PKK tarafından müthiş bir komplo organize edildi.. Böylece hem köy halkı korucu olduğu için cezalandırıldı, hem de devletle Kürtler arasına derin bir acı konuldu..

 

Şimdi bu kadar anlatıdan sonra tamamen hayali komplo teorimi yazmaya sıra geldi..

 

Gece yarısı köylerine varmak üzere 34 kaçakçı ve katırları ikindi saatlerinde Kuzey Irak’tan yola çıktı. Onları uzaktan göz ucuyla takip eden PKK teröristler, sürekli senaryomsu telsizle konuştular.. İşte şu kadar katırla, şu kadar silahla sınıra yaklaşmak üzereyiz gibi hayali konuşmalar telsizden yapıldı. İşte telsiz üzerinden grup içinde Bahoz Erdal vardır, çok dikkatli olun gibi balık laflar kullanmaya devam ettiler.. Bunu yakalayan dinleme ve istihbarat timleri, hemen komutanlıkları kırmızı bültenle ikaz ettiler..

İlgili Komutanlık, hemen Genelkurmay ve Hava Kuvvetlerine ulaştı, durum haberdar edildi. Hemen İHA (İnsansız Hava Aracı) söz konusu bölgeye yönlendirildi ve gelen görüntülerle, telsiz üzerinden söylenenler örtüştü..

Hemen bombalansın kararı verildi. Uçaklar Diyarbakır’dan kalktılar, bombaladılar ve geri döndüler.

 

Saatler sonra gerçeğe ulaşıldı. Meğer bombalanan kişiler kaçakçılarmış..

 

Peki, bu komplo teorisinin adı nedir?

 

Uluslararası literatürde bunu adı ‘düşmanın elektronik aldatılması’ olarak geçer. PKK’da burada TSK’yı aldatmıştır. Hedefi kendisi olduğunu göstererek; sıradan vatandaşların bombalanmasını sağlamıştır. Böylece devletin, PKK karşısında kazandığı psikolojik üstünlüğe büyük darbe vurmuştur.. Son bir not daha; TSK’nın Kazan Vadisi saldırısı PKK’ya çok büyük darbe vurmuştur.

 

Eğer bu benim yazdığım hayali komplo teorisi doğruysa; Uludere olayının sonuçları, değil 2 yıl sonra hiçbir zaman açıklanmaz..

 

18 Aralık 2012 Salı

Özelleştirmeler yapıldıkça iktidar süresi uzar..


En son 5.7 Milyar Dolar’a 2 köprü ve 3 otoban özelleştirme yoluyla Koç-Ülker ve Malezyalı konsarsuyuma satıldı.

 

Neydi bunlar?

 

İstanbul’da 2 boğaz köprüsü, İzmir-Aydın otobanı, İstanbul-Ankara otobanı, Adana-Gaziantep otobanı satıldı, gitti bile..

 

AK Parti iktidarının süresini uzatmıştır. 2007 seçimlerini Telekom Özelleştirmesi kurtarmıştır, 2011 seçimlerini TEK özelleştirmesi kurtarmıştır, 2015 seçimlerini de Köprüler ve oto yolların satılması kurtaracaktır..

 

Peki, özelleştirme ile ikitidarın seçim kazanmasında nasıl bir ilinti vardır?

 

Para, elbette para..

 

Bu özelleştirmede kıyamet ne zaman kopar?

 

Sözleşmeye eklenen fiyat artırma maddesidir.. Söz konusu maddeye göre enflasyon ve döviz artışına endeksli hale gelmesidir. Hem de hangisi avantajlıysa onu yürürlüğe sokmasıdr..

Diyelim ki enflasyon yüzde 10, dövizde patlama oldu ve yüzde 50 arttı, işte o zaman artış otomatik olarak yüzde 10 yerine yüzde 50 olacaktır.

 

Neyse biz yine de bu özelleştirmenin, iktidarın süresini nasıl uzattığını irdelemeye devam edelim..

 

Bir kere 2014 yılında köylülere mazot, gübre ve tarla analizi parası dağıtılacak, hem de bol keseden.. 2B yasasından kaynaklanan paralaraın toplanması Ocak-2013’te başlanacak ve bu paralar da emeklilere dağıtılacak, tamam, oldu bitti, maşallah! TOKİ’ler milyonlarca vatandaşı borçlandırıp daire sahibi yapmaya devam ediyor, bu kitle zaten AK Parti’ye oy verecekler, elleri mecbur.. Potansiyel muhalefet olarak kim kaldı geriye? İşte beyaz yakalılar, işte çok yoksullar, işte 20-25 yaş arası işsizler, işte Kürt Milliyetçileri, işte Türk Milliyetçilerinin bir kısmı.. Bunlar da yüzde 40-50 arasında gider, gelir.. Bir iktidar için geriye kalan yüzde 50 muazzam bir destek oranıdır. Yüzde 50 ve yukarısı Galatasaray Başkanı tabiriyle çilek olur::)))

 

Son söz: 2000’li yılların başında özelleştirmeye yapamayanlar iktidar gitti, yerine yapanlar geldi. Özelleştirme yapmaya devam ettikçe; iktidar kalmaya da devam ederler.. İktidarın 2019 yılı seçimleri için tehlike çanı ise büyük momantlı satılacak malın kalmamasıdır…

 

14 Aralık 2012 Cuma

Bucak Devlet Hastanesi yapımı niye durdu?


Naneci Medya Sahibi Sayın İbrahim Naneci, Burdur Milletvekili Dr.Hasan Hami Yıldırım " Bucak Devlet Hastanesi inşaatı yapılmayacak "dediğini haber yaptı ve kıyamet koptu ya..

 

AK Parti cenahından bir panik, bir kargaşa derken yalanlama gibi bazı ifadeler duyuldu ama Sayın Milletvekili çıkıp; asla yalanlamadı ya..

 

Ama ben çözdüm olayı..

 

Evet, yapılmayacak, peki neden?

 

AK Parti’nin TBMM’ne sunduğu yeni yasa tasarısından dolayıdır. Tasarıya göre kamu özel işbirliği modeli çerçevesinde Sağlık Bakanlığı’nca ihtiyaç duyulan tesisler Hazine’ye ait araziler üzerinde inşa edilerek 49 yılı geçmeyecek sürelerle kamuya kiralanacak. Aynı tasarı uyarınca Sağlık Bakanlığı Hazine’ye ait araziler üzerinde hastane yapana vergi muafiyeti ve hazine garantisi getirerek sermaye sahiplerine kolaylık sağlayacak..

En önemlisi ise şudur: Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları için yapılacak binaların yapım işlerinin ihalesi, Yüksek Planlama Kurulu’ndan yapım kararı alındıktan sonra gerçekleştirilecek. Mevcut binaların yenilenmesi de bu kapsamda yapılabilecek. İmar planları Sağlık Bakanlığı’nın talebi üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yapılacak.

TOKİ’nin yüklenici olduğu 150 yataklı Bucak Devlet Hastanesi inşası da bu yasa tasarısı yüzden durmuştur.

Peki, bundan sonra ne olacak?

2 şık vardır.. ilki yasa çıktıktan sonra özel sermaye sahibi kişi ya da kişiler temeli atılan bu hastaneyi yapacak ve devlete 49 yıllığına kiralayacak.

Diğer şık ise mevcut binanın yenilenmesi şeklinde olacaktır.

Bakalım, ne olacak? Benim tezim mi doğru çıkacak yoksa şu an itibarıyla in-cinin top oynadığı 150 yataklı hastane inşasına kaldığı yerden TOKİ tarafından devam mı edilecek?

9 Aralık 2012 Pazar

21 Aralık’ta kıyamet kopacakmış:)


Kıyamet çoktan koptu zaten..

 

Nasıl mı?

 

Ozon tabakası delindi ve güneşin zararlı ışınlarını süzen tabaka inceldi ve büyük bölümü yok oldu.. En önemlisi ısınma arttı ve mevsim dengesi bozuldu.. Hala Ozon tabakasını yok edecek; sera gazı salımına hem ABD, hem de Çin devam etmektedir. Adı geçen ülkeler, atmosfere sera gazı salınımı yasaklayan KYOTO antlaşmasına imza atmamıştır.

 

Kuzey Kutbu buzulları eridi, dünyamızın su seviyesi yükseldi ve anormal atmosferik olaylar (fırtına, tayfun, hortum gibi..) arttı.. ABD, Rusya, Kanada bayraklarını dikerek; zengin petrol ve doğalgaz yataklarını paylaştı bile..

 

Yerüstü ve yeraltı doğal kaynaklar kirlendi ve tükendi artık..

 

Göller, denizler, okyanuslar kirlendi, deniz kağlumbağalarının neredeyse yüzde 50’si kanser oluyor ve ölüyor..

 

Yeraltı su kaynaklarımız kimyasal atıklar nedeniyle her yıl biraz daha içilmez hale geliyor.. Soluduğumuz hava bile fosil yakıtların saldığı karbon nedeniyle her yıl biraz daha kirleniyor..

 

Geriye ne kaldı? Yiyeceklerimiz, o da felakettir, çünkü GDO (Genetiği Oynanmış Organizma)’lu ürünlerle insanlarımız beslenmektedir. Bu da yetmiyor, kontrolsuz tarım kimyasalları, hormonları meyve ve sebzeye veriliyor ve o ürünleri insanlar tüketiyor..

 

Kıyamet daha nasıl kopacak arkadaş, aptallığınıza doymayın emi.. Bu şartlarda yaşamın normal devam etmesi mümkün değildir.. Çoçuklarımızın geleceği kapkaranlıktır.. İnsanlığın DNA’sı bile bozulmaya yüz tutmuştur.. Genç yaşlarda kanser, kalp krizi ve beyin enfarktüsleri artarak hızla çoğalacaktır.. Anlayana, bu gidişat kıyamettir, anlamayana sözüm yoktur..

 

8 Aralık 2012 Cumartesi

Mustafa Sarıgül hamlesi..


Futbolu yıllardır izlerim, hadi naz yapmayalım futboldan anlarım.. Maçın ortalarına doğru gelindiği zaman mağlupsan ya da berabereysen; rakibin kilidini açmak için mutlaka hamle yapmak zorundasındır..

 

Bunun gibi Türkiye siyasetinde kilitlenme sözkonusudur.. AK Parti yüzde 45-50 aralığında, CHP yüzde 20-25 aralığında, MHP yüzde 10-15 aralığında sıkıştı kaldılar.. Bu kilidi açacak hamle Şişli Belediye Başkanı Sayın Mustafa Sarıgül’den geldi.. Alınan muhtelif bilgilere göre TDP (Türkiye Değişim Partisi) faaliyete geçirelecektir ve ilk hedef yerel seçimlerdir..

 

Bazı medya organlarına yansıyan haberlere göre Yaşar Nuri Öztürk’ün kurduğu Halkın Yükselişi Partisi’nin (HYP) yöneticileriyle bir araya gelindi. HYP’nin yakın zamanda olağanüstü kurultayını toplayacağı ve yoluna Türkiye Değişim Partisi (TDP) olarak devam edeceği öğrenildi.

 

Bu siyasi hamle ne getirir, ne götürür?

 

Bence dengeyi, ezberi bozar.. Seçmenin tercihini yeniden gözden geçirmesini sağlar..

 

Bu siyasi hamleden hangi parti ya da partiler etkilenir?

 

Doğaldır ki, sosyal demokrasiyi bir türlü benimseyememiş, sindirememiş ve hala arayış içinde olan CHP ağırlıklı olarak etkilenir. Ve AK Parti’den hatırı sayılır oranda kopuş yaşanır.. AK Parti’yi kerhen destekleyen liberaller, modern muhafazakarlar bu yeni partiye geçiş yaparlar..

 

Neyse bu siyasi hareket daha çok konuşulur ve neler olur neler.. Bekleyip hep beraber bakacağız, göreceğiz…

 

6 Aralık 2012 Perşembe

‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi yakılsın abi


Önce Sayın Başbakan Erdoğan, ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi hakkında verdi veriştirdiydi.. İsterseniz Sayın Başbakan’ın ne dediğini bir anımsayalım mı?

 

"Ama bunlar televizyon ekranındaki ecdadımızı zannediyorum o Muhteşem Yüzyıl belgeselindeki gibi tanıyorlar. Bizim öyle ecdadımız yok. Biz öyle bir Kanuni, öyle bir sultan Süleyman tanımadık. Onun ömrünün 30 yılı at sırtında geçti. Sarayda, o gördüğünüz dizilerdeki gibi geçmedi. Bunu çok iyi bilmemiz ve anlamamız lazım. Ben o dizilerin yönetmenini de, o televizyonun sahiplerini de milletimin huzurunda kınıyorum. Bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen yargının da gerekli kararı vermesini bekliyoruz. Böyle bir anlayış olamaz. Bu milletin değerleriyle oynayanlara, milletçe gereken dersin, gereken cevabın hukuk içinde verilmesi gerekir."

 

Neyse 1 hafta bağrış çağrış oldu ve tam unutuldu derken AK Parti Milletvekili Oktay Saral bir hamle daha yapar. Hazırladığı bir yasa tasarısıyla dizinin resmen yasaklanmasını istememektedir. Söz konusu yasa tasarısında tam olarak ne deniyor:

 

RTÜK Yasası’nın “yayın hizmeti ilkeleri” başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasının “Suç işlemeyi, suçluyu ve suç örgütlerini övücü, suç tekniklerini öğretici netilikte olamaz” şeklindeki (g) bendine şu eklemenin yapılması öngörülüyor:

“Toplumun milli değerleri içinde kabul edilen tarihi olayları ve şahsiyetleri küçük düşüren, aşağılayan, çarpıtan veya olduğundan farklı şekilde gösteren nitelikte olamaz.”

 

Tamammmm, bu hazırlanan yasa tasarısıyla tarih olaylar da milli değerler kategorsine sokulda ya, Türkiye sanat ve sanat tarihinin temel öğelerinden edebiyat, sinema gibi alanlarda özgürlüğün ve özgünlüğün evrensel kriteri-değeri mertebesini 3 basamak yükseltmiştir, böylece dünyada hem sınıf atlamıştır, hem geleceğe miras bırakmıştır..

 

1980 sonrası sol yayınlar, özellikle kitaplar ve filmler yakıldı ya, 2012 yılında da ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi yakılsın abiJ

 

1980 sonrası sanat eserlerinin yakılma, yasaklanma gerekçesi; Komünizm, Sosyalizm gibi ideololjileri övme, taraftar kazandırma derlerdi ya, 2012 yılında artık sınıf atladık ve ‘Milli değerler içinde yer alan tarihi olaylar ve şahsiyetler aşağılandığı, küçük düşürüldüğü’ için yasaklansın deniyor artık..

Ne oldu abi?

Bu yaşadıklarımız acaba Dejavu mu?

Zaman geriye mi işledi acaba?