Bir kere kamu adına şike davasını açan bir
savcımızın eski deyimle nedamet ya da pişmanlık kokan açıklamalarını üzülerek
okudum..
Hürriyet Gazetesi Yazarı Ertuğrul Özkök’e telefon
eden ve içini döken Sayın Savcımız Mehmet Berk Bey, bakın neler diyor?
- Dava
önüme geldiğinde iki şey dikkatimi çekti. Gelen iddialar, sıradan bir
dolandırıcılık çerçevesinde ele alınabilirdi. Bu durumda, bu kişileri çağırıp,
ifadelerini alıp bırakmaya karar vermiştim. Ancak 10 gün sonra hiç
beklemediğimiz bir gelişme oldu. TBMM şikeyle ilgili o kanunu geçirdi. Kanun,
elimizdeki davayı hiç beklemediğimiz bir biçimde etkiliyordu. Artık
yapabileceğimiz bir şey yoktu.
- Size
bütün samimiyetimle söylüyorum. Bu kanunun değişmesi için çok uğraştım. Bunu
Aziz Bey biliyor. Gidin Nihat Özdemir'e sorun. O çabalarıma tanıktır. Bu kanun
değişmeseydi, Aziz Bey çeteden 30 yıl, şikeden de her şike olayı için 5'er yıl
ceza alırdı ve dışarı çıkamazdı.
- Bu dava
hayatımızı allak bullak etti. Ben Balyoz davasında da çalıştım. Şike davasını
açtığımız zaman, bunun da Balyoz gibi 3-4 ay konuşulup biteceğini sandık. Ama
yanılmışız. Bunun böyle bir noktaya geleceğini hiç tahmin etmedik.
- Bize
"cemaatçi" diyorlar. Hangi kutsal üzerine yemin edeyim? Çocuklarım
üzerine yemin ediyorum ki, cemaatle bir ilişkimiz yok, bu işte cemaat falan
etkisi yok. Bu davada çalışan çok sayıda insan var. Aramızda Alevi
arkadaşlarımız, ateist arkadaşlarımız var. Bize hiç böyle bir müdahale olmadı.
- Ben
Anadolu çocuğuyum. Bizim hayatımızda futboldan başka renkli şeyler yoktur.
Çocukluğum, gençliğim Fenerbahçeli olarak geçti. Bunları isteyerek mi yaptım
zannediyorsunuz. Eski kanun olsa, ifadelerini alıp bırakırdım. Ama ne
yapabilirim önümde kanun var. Savcıların kaderi budur, bazen en
sevdiklerinizin, en yakınlarınızın davaları önünüze gelir. Biz savcılar, resim
yapmıyoruz. Fotoğraf çekiyoruz. Yani kendi eklediğimiz bir şey yok.
Yine tekrar ediyorum, eğer bu
ifadeler doğruysa çok üzülürüm.
Ne adına?
Adalet adına, eşitlik adını,
hukuk adına, vicdan adına..
Neden?
Sayın Savcımız Mehmet Berk, o
kadar rahatsız olmuş, o kadar pişman olmuş ki, neredeyse bu davayı niye aldım
diye kaderine küsmüş..
Sayın savcım, yapmayın,
etmeyin, siz Türkiye’de ilki başardınız. Suç ve suçlu denkleminde her zaman
dikkat edilen suçlu kimliğini bir kenara bıraktınız, suçlu iddiasında bulunulan
her kim olursa olsun; çağırdınız, sorguladınız, tutuklattınız, iddianame
hazırladınız ve mahkeme sürecini başlattınız..
Ne adına?
Kamu vicdanı adına, Türk
Milleti adına, evrensel hukuk adına..
Burada rahatsız olacak,
pişmanlık duyulacak hiçbir şey yoktur. Bırakın, esas suçla itham edilenler
pişman olsun ve rahatsızlık duysun..
Fenerbahçe Başkanı ve
diğerleri zaten davayı sulandırmak için 2 stratejik yola başvurdular.. İlki bu
dava Fenerbahçe’yi ele geçirme amaçlıdır, ikincisi cemaat davanın içindedir..
O kadar etkili bir kampanya
yürütüldü ki, Sayın Savcımızın, cemaatle ilgisi olmadığını kanıtlamak için
etmediği yemin yoktur, anlatmadığı argüman kalmamıştır..
Görülüyor ki kampanya
başarıyla uygulanmıştır ve sonuç alınmıştır.
Korkum ve kaygım şudur:
Türk Milleti adına karar veren
bağımsız mahkemenin kararlarını ıskartaya yani boşa çıkarmak için Sonbahar’da TBMM’den
yeni yasalar çıkabilir.. Fenerbahçe Başkanı’nın ve diğer yöneticilerin futbolda
şike ve teşvik yaptığı kararının Yargıtay’dan döndürüleceği, en önemlisi aynı
mahkemeye gelmeyeceği, davanın asliye ceza mahkemesine gönderileceği bile söz konusudur..
Olmaz olmaz demeyin, burası
Türkiye’dir.. Neler gördük, neler yaşadık biz..
Bu yazı daha önce kisi tarafından okundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder