24 Şubat 2016 Çarşamba

Emperyalizm için değişen taktik yok..


Dominant ABD, yeni yetme Rusya geçmişte olduğu gibi 2016 yılında da aynı emperyal taktiği izliyor..

İşte Arap baharında din odaklı bölme taktiğini tutunda, ta 60 yıl öncesinde düşünce odaklı halkı bölme taktiği maalesef klasik hale gelmiştir..

Tesadüfen ‘’71-Ateş Altında’’ isimli bir filmi izledim.. Yıl 1950, DÜŞÜNSEL temelde sol ve sağ olarak ayrılmış, ancak aynı ırka, aynı inanca sahip birbirilerini öldüren Kuzey ve Güney Kore vardır.. Yıl 2016 olup hala Güney Kore-Kuzey Kore halkları birbirine düşmanlardır..

Filmde de görüleceği üzere Güney Kore’ye silah ve askeri desteği ABD sağlıyor, o yıllarda Menderes hükümetinin kararıyla Türkiye’den 1 tümen askeri birlik Güney Kore’ye destek için savaşmaya gitmişti ya..

Kuzey Kore’ye ise Çin ve Rusya her türlü desteği veriyor..

Vay anasına arkadaşlar! Aradan neredeyse 66 yıl geçmiş ama aynı emperyal taktik Suriye’de uygulanıyor..

Altı çizilmesi gereken Emperyal amacın gerçekleşmesi için her şey mubahtır. İşte Suriye’de faaliyet yürüten PYD’ye hem ABD’nin hem de Rusya’nın desteği bu bağlamda değerlendirebilinir..

Türkiye’nin DÜŞÜNSEL olarak yani sağcı-solcu ayrımıyla bölünmesi için deli gibi uğraştılar ama başarısız oldular..

1984 yılından beri 2 ayakta bölme strateji yürütüyorlar..

Kim ya da kimler?

ABD, Rusya ve diğerleri..

İlk ayak etnik olup 30 yıldır uğraşılıyor.. Kürtlerin ve Türklerin düşman olması ve ayrılması temel hedeftir..

İkinci ayak, inanç odaklı olup Alevi ve Sünni olarak ayrılmasıdır..

Yani ‘’A’’ planı olmazsa ‘’B’’ planı devreye girer..

Bu stratejinin süresi var mıdır?

Yoktur, maskeler değişir ama strateji gerçekleşinceye kadar sürer..

Belki 50 yıl daha ülkemizde bu kargaşa sürecektir.

Ne zaman biter?

Türkiye etnik olarak ne zaman bölünürse emperyal hedefe ulaşılır. Hele bir de dinsel ayrım gerçekleşirse ‘’offf ballı kaymak’’ olur..

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR




22 Şubat 2016 Pazartesi

İnsanlığın kanser gerçeği ve komplo teorim..


Pazar günü, NTV Haberleri dinlerken, hem kanser konusu hem de çarpıcı cümleler kulağıma geldi..

Konuşan kimdir?

İstanbul’a kanser sempozyumu için gelen dünyaca Ünlü Onkoloji Profesörü Azra Raza (Dr. Azra Raza is the Director of the MDS Center at Columbia University in New York) olup ‘’Kanseri Yenememek Utanç Verici’’ dedi ve hem bana, hem Türkiye’ye, hem de dünyaya manşeti çaktı..

Tabii, haber kaçtı ama benden kaçmaz.. Haber metnini ya da videosunu bulmak için 2 gün uğraştım. Haber metni ne internet, ne de gazete sayfalarında yoktur. En sonunda 2 sitede haberin videosuna ulaştım.
Videoyu tekrar izledim ve notlarımı aldım.

Bakın dünyaca Ünlü Onkoloji Profesörü Azra Raza, çarpıcı, dehşet verici, şok edici başka neler söylüyor:

Varan 1: ‘’2 erkekten biri, 3 kadından biri kanser olacak.’’

Varan-2: ‘’ ’ABD’de 1970’lerde başlayan kanserle mücadele 2016 yılına gelindiği zaman çok araştırma ve ilaç denendi ama hala kansere çözüm bulunamadı. Kendisi de dahil tıp dünyası için kanserin hala tedavi edilememesi utanç kaynağıdır.’’

Varan-3: Kanser araştırmalarının yıllarca fareler üzerinde yapıldığını, bunun çok kolay olduğunu ama hiçbir işe yaramadığını ve gelişmeyi engellediğini, mutlaka insan hücreleri üzerinde çalışma yapılmalı ve buna uygun teknolojiler geliştirilmeli çünkü kanser tedavisinin geleceği buna bağlıdır.

Varan-4: Araştırmalar için ayrılan bütçe de yetersizdir. Şu anda ABD’de yıllık bütçenin yüzde 0.1’i kadar kanser araştırması için para ayrılmaktadır. Bu da en fazla 5 milyar dolar civarındadır, oysa ABD’de yılda 300 milyar dolar ayakkabı için harcama yapılıyor. İşte fark budur..

Tamam, buraya kadar insanlığın kanser gerçeğidir..

Bundan sonrası komplo teorisidir.. İster dikkate alın, ister almayın..

Soru 1: Kansere çözüm bulunamıyor mu yoksa bulunmak istenmiyor mu?

Bence istenmiyor. Nedeni ise 2 faktörden dolayıdır.

İlki dünya nüfusunun aşırı artışı ve ölümle-doğum arasındaki korelasyonun ters yönde bozulmasıdır.

İkincisi de kanser tedavisi için yılda 1.5-2 trilyon dolar para kazanan ilaç tröstlerinin varlığıdır.. İlaç tröstleri insanlığa hem acı çektiriyor hem de para kazanıyor..

Soru 2: Kansere çareyi engelleyen kim bu sistem, akıl?

Valla onu ben de bilemiyorum. 1970 yılından bugüne kadar ABD Başkan Yardımcısı’nın oğlu, senatörler, sinema yıldızları kanserden ölüyor, ha keza Türkiye’nin önde gelen zengin iş adamları ya da eşleri ya da çocukları kanserden ölüyor.. Demem odur ki ABD Başkanlarını bile aşan bir akıl, bir sistem var..

Şeye benziyor, hani petrol tröstlerinin elektrikli otomobil üretiminin yaygınlaşmasına engel olması gibi..

Soru 3: Gelecekte kansere çare bulunacak mı?

Benim komplo teorime göre asla.. Hatta insanlığın, doğumdan daha fazla ölüm olması için yeni virüs-bakteri-mikrop üretmekte hiçbir sakınca görmeyeceklerdir..  Son çıkan ‘Zika Virüsü’ doğumları azaltmak üzere planlanmış ve yeryüzüne salınmıştır..


Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR




18 Şubat 2016 Perşembe

Suriyeli mülteciler geriye gitsin..


Olayın bütününü gözden kaçırmayın, yoksa hep yanlış kapıya çıkarsınız..

Tamam, insanlık yaptık,

Tamam, kardeşlik yaptık,

Tamam, dünyaya net insani mesaj verdik..

Yetiversin artık Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı..

Bu iş buraya kadardır..

İnsanlık bitti, kardeşlik olmadı, verilecek insanı mesaj kalmadı..

Ben başbakan olsam; alacağım ilk karar şu olurdu:

‘’3 aylık süreç içinde tüm Suriyeli mültecileri sınırın öbür yakasına naklederim..’’

Güvenliği tehdit eden 2.5 milyon Suriyeli mülteciler olunca yapacağım başka hamle kalmıyor.

Çünkü benim önceliğim 77 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının güvenliğidir..

Avrupa, 3 milyar Euro veriyor, mültecileri bize niye gönderiyor?

Adamlar geri zekalı mı? Biliyorlar ki kabul ettiği mülteciler belli zaman sonra canlı bomba olma olasılığı yüksektir.. Kontrol ettiği ve yönettiği ülkenin güvenliği her şeyden önce gelir.. Niye böyle bir riski üstlensin?

Neden canlı bomba olurlar?

Abi, o konuyu sosyologlar, antropologlar incelesin ancak bildiğim kadarıyla Orta Doğu kültüründe bu davranış modeli vardır. 

Bizler ise 1923 yılından bu yana Orta Doğu kültüründen koptuk ve AB aday ülkesi olduk..

Zaten 18-60 yaş arası hiçbir erkek Suriyeli mülteci alınmamalıydı, büyük hata işlendi.. İnsani olarak Suriyeli çocuklar, kadınlar, yaşlılar amenna, çadır kentlerde bakalım, yardım edelim ama 20 yaşındaki Suriyeli erkek gitsin ülkesinde savaşsın abi, bize ne.. Ben kurtaramam onun yaşadığı vatanını, herkes kendi vatanını, kendisi kurtarır..

Neyse sözü uzatmaya gerek yoktur. Acil çözüm önerim budur..

‘’3 aylık süreç içinde tüm Suriyeli mültecileri sınırın öbür yakasına nakledilsin..’’

Peki, sence Türkiye, bu Suriye oyunda nerede ve ne zaman ölümcül hata yaptı?

2 yıl önceydi takriben herhalde.. RF-4 savaş uçağımız Lazkiye civarından atılan füzeyle düşürüldü ya, o gece 100 uçakla Lazkiye civarındaki tüm füze rampalarını yok etseydin; şimdi bambaşka konumda olurdun.. Hem pısırıksın, hem de rol çalıyorsun.. O günlerde Türkiye, NATO’yu yardıma çağırdı, işte PATRİOT’lar geldi ve sonra Türkiye’yi kaderine terk ettiler, çekip-gittiler..

Hani Ankara’nın göbeğinde canlı bomba patlaması ve 28 şehit sonrası Başbakan ‘misliyle cevap vereceğiz’ dedi ya, geçmiş olsun artık, kimse dikkate almıyor..

Hani bana kalsa Orta Doğu işlerine (Suriye, Irak)  hiç karışmazdım ya, çünkü şeytanın bile kafası karışır bu bölgede.. Karışırsam da gücümün ölçüsünde yapacaklarımı hiç tereddüt etmeden gerçekleştirir ve sonuç almaya bakarım..

Bugün itibarıyla ben başbakan olsam; Suriye konusunda tüm ittifaklardan vazgeçerim, Suriyeli mültecileri sınıra yığarım ve BM’yi göreve çağırırım..

Kimin ne hali varsa görsün derim; tüm dünya devletlerinin yaptığı gibi ülkemin ve insanlarımın çıkarlarını ve güvenliğini düşünürüm..

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR



11 Şubat 2016 Perşembe

Ahmet Hakan, tornistan yapmış..


Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Ahmet Hakan, bugün yazdığı makalesinde; ‘’geçmiş demokratik duruşuna hiç yakışmayan ve de çelişen, tam anlamıyla tornistan yapan, fikir saptırma hafifliğini’’ okudum..

Peki, kısaca ne anlatmış makalesinde?

Hani muhalefet, TBMM’de Enerji Bakanlığı bütçesi görüşülürken ‘’sarayın damadı’’ demiş ya,

Kime?

Enerji Bakanı Berat Albayrak’a..

Ahmet Hakan, bu söylemi çürütmek üzere yırtınmış da yırtınmış..

Neymiş Berat Albayrak, ABD’de doktorasını ‘yenilebilir enerji’ üzerine yapmış,
Neymiş Berat Albayrak, şu okulları bitirmiş,
Neymiş, şöyle de böyle de başarılıymış..
Ve bakanlık için çok uygun bir isimmiş..

Bu da yetmezmiş gibi muhalefete akıl da vermiş..

Sakın ha, bir daha ‘’sarayın damadı’’ gibi söylem kullanmayın, başka kapıya bakın..

Yazık ki ne yazık..

Kafa demokrasiden o kadar uzaklaşmış ki artık neler zırvalayabiliyor..

Kardeşim! Gerçek ve uygulanan demokrasilerde ‘Allame-i cihan’ bile olsa Cumhurbaşkanı’nın damadı bakan O-LA-MAZ.. Demokrasinin başlangıç etik değerleri buna müsaade E-DE-MEZ..

Almanya Başbakanı Merkel’in kardeşi, yeğeni bırak bakanlığı etkin devlet görevine geldiğini duydun mu?
Ama sana bildiğimi aktarayım: Eski Almanya Başbakanı Schröder’in kardeşi temizlik işlerinde çalışan işçiydi.. Başbakan’ın kardeşi önce de işçiydi, sonra da işçidir.. Başka türlüsü ne kimsenin aklına gelir, ne de cesaret edebilir..

ABD Başkanlığı yapan Bush, Reagen ve Obama’nın liyakatlı kardeşi, yeğeni, damadı yok mu ki, bakan olmasın.. Sistem ve değerler asla böyle bir atamaya icazet vermez..

Bizim gibi ne ile yönetildiğimiz tam belli olmayan 3.dünya ülkelerinde damat, kardeş, yeğen, amca bakan da olur, milletvekili de olur, müsteşar da olur, kısaca her şey olur..

Ya kardeşim Ahmet, sen benim aklımla dalga mı geçiyorsun?

Senin bahsettiğin atamalar, seçimler ancak krallıkla, sultanlıkla yönetilen ülkelerde olur.. Gerçek demokrasilerde asla olmaz..

İletişim kanalları:
Facebook : 
https://www.facebook.com/omerozdamar62?ref=tn_tnmn
Twitter : 
https://twitter.com/omerozdamar
E-mail : homeros80@hotmail.com
İnstagram : 
https://instagram.com/omerozdamar/



4 Şubat 2016 Perşembe

Aylin Nazlıaka hemen istifa etmeli..


Aylin Hanım, kadınsı ya da sarayımsı entrikaların başrolüne soyunmuştur.

Nasıl mı?

Bakın, entrikanın senaryosu mealen şöyledir:

Bir CHP Milletvekili, TBMM çalışma odasında (demirbaş) ATATÜRK portresini indirmiş..
Bunu da CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka Hanım görmüş, hatta indiren milletvekiliyle konuşmuş..
Aylin Hanım, gördüğü manzarayı başka 2 milletvekilini anlatmış, içlerinden bir milletvekili basına sızdırmış, günlerce, haftalarca CHP bu olay odağında negatif algıyla konuşulmuş..
İş o kadar zıvanadan çıkmış ki, ucu Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na kadar uzanmış..

Sonunda komisyon kurulmuş, olayın tek tanığı Aylin Hanıma sorulmuş:

Hangi milletvekili odasındaki ATATÜRK portresini indirmiştir?

Aylin Hanım yanıt vermiş:

Söyleyemem, bilmiyorum, cevabım yoktur..

Dalga mı geçiyor acaba Aylin Hanım?

Yahu neden söylemiyorsun Aylin hanım?

Cevabı o kadar avam, o kadar banal, o kadar ucuz.. Bakın ne diyor?

İspiyon yapamam..

Be kadın madem öyle, niye gidip sağda solda dedikodu yapıyorsun o zaman?

Siyaset mi yapıyorsun, kadınlar günü mü düzenliyorsun?

Ha bir açıdan Aylin Hanım’a hiç kızmıyorum.. Çünkü 2 dönem milletvekili olmasını sağlayan Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun ta kendisidir.. Şimdi de başına tebelleş oldu işte..

Sonunda CHP MYK’da alınan kararla tedbirli kesin ihraç istemiyle Disiplin Kurulu'na sevk edilmesinin Parti Meclisi'ne sunulacağı öğrenildi.

Neyse olan olmuş, Aylin Hanım’ın yapması gereken siyasi hamle bellidir.

Daha fazla örselenmeden İSTİFA etmelidir..

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR




3 Şubat 2016 Çarşamba

Bülent Arınç’ın, Reise poker teklifi..


Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç malumunuz AKP’nin asıl kurucuları ve akıl üçlüsü olarak bilinir..

Ağustos-2014 ayında Abdullah Gül, Kasım-2015 ayında Bülent Arınç AKP’den tasfiye oldular..

Aradan 3 ay geçiyor..

Şubat-2016 ayında Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan’a hitaben ve mealen: ‘’Yok Dolmabahçe’den dönemin Başbakanı Erdoğan’ın haberi vardı..
Yok, akçalı işlere Bülent Arınç olarak hiç karışmadı’’ ifadelerini CNN Türk kanalında Taha Akyol’a söyledi..

Ne oldu peki?

Bilirsiniz, fizikte temel kural vardır. Aktif alan, pasif alan..

Bülent Arınç, bu şok edici ifadeleri ne zaman kullanıyor?

Pasif alana geçtikten sonra..

O zaman geçmiş olsun! Bu sözlerin hiçbir hükmü ve sonucu yoktur..

Neden?

Çünkü oyun bitmiş, kağıtlar toplanmış, masa kalkmış,  Bülent Arınç hala kendini aktif sahada zannedip poker tabiriyle rest çekiyor..

Mealen başka bir anlatımla: ‘’Hadi tekrar masa kuralım ve hadi tekrar poker oynayalım’’ teklifinde bulunuyor..

Reis, öyle bir karşılık veriyor ki ‘’ZAT’’ diye hitap ediyor ve mealen ‘’bırak oyun ve masa kurmayı; artık oyuna giriş kartının bile iptal olduğunu, kısaca Bülent Arınç kimliğinin yok sayıldığını’’ belirtti..

Reis’in muhatap alması ve yanıt vermesi bile ahde vefa gereğidir.

Peki, anlamlı ve karşılığı olması için siyaseten ne yapması lazımdı Bülent Arınç’ın?

Akçalı işlerin yoğun olarak konuşulduğu ve 4 bakanın yüce divana gönderilmesi TBMM’de oylaması arifesinde ortaya çıkar ve deseydi ki:

‘’Ben ve 30 arkadaşımız kararımızı verdik, 4 bakanın yüce divana gitmesi yönünde oy kullanacağız.’’

Tamam, bu hamleden sonra artık AKP’de Bülent Arınç ve arkadaşlarını barındırmazlardı.. Hemen yeni bir siyasi parti kurulurdu, TBMM’de grup oluşurdu ve seçimlere katılırdı..

İşte o zaman dava arkadaşı Reis’e kılıç çekmiş, gerçekten siyaseten rest çekmiş olurdu.. Geçmişte Erbakan Hocaya çektiler ya, hani o açıdan tecrübelilerdi..

Oysa şu veya bu beklentiyle (kimisi başbakanlık, kimisi cumhurbaşkanlığı diyor, rivayet tabii) susarsan; şimdi konuşmanın ne Arınç’a fayda sağlar, ne de Reis’e zarar verir.. Boş ve beyhude çabadır..

Hele Twitter üzerinden yazılı açıklaması ise içler acısıdır.. Yılların tecrübesiyle donanmış, bir siyasetçinin son paragrafında ‘’Annemin 5.evladısınız’’ lafı var ya, bitişin ve çöküşün nirvanasıdır..

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR




2 Şubat 2016 Salı

PKK’nın ve terörle mücadelenin gelecek senaryosu..



Bu konuda görüş belirtmek; biliyorum ki karanlıkta ıslık çalmaya benziyor..

Doğru ya da yanlış ne düşünürsen düşün, mutlaka muhalif olanlar çıkacaktır hatta ucuz polemik yaftası bile hazırdır..

Ama ben, ben olduğum için ve de doğru olduğuna inandığım için düşüncelerimi yazmadan duramam..

PKK ile kırsalda verilen 32 yıllık mücadeleden sonra Kuzey Suriye sınırımızda yaşananların aynısı Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de taklit edildi..

Özerk ilçe ya da kanton şehir oluşturma çatışmanın ideolojik temelini oluşturdu. Şehir ya da sokak çatışmaları ana eksene kaydı..

Sevsek ya da sevmesek karşımızda duran realite şudur: ABD’nin, Rusya’nın tam desteğini almış PKK ve Suriye kolu PYD vardır..

Temmuz-2015’den bu yana geçen 5-6 aylık sürede çok şiddetli çatışmalar yaşandı ve onca şehitler, onca yaralılar, onca harap olmuş evler, onca dağılmış aileler..

Yine sevsek sevmesek; ülkemizin yönetimi AKP elindedir..

Tüm bu yaşananların bir yerde onayını, ‘7 Kasım’ seçimlerinde, yüzde 49.5 oy ile Türk halkı vermiştir..

Buraya kadar bilinenin tekrarı gibidir..

Bundan sonrası benim şahsi tahminim ya da senaryomdur..

İsterseniz önce iyimser senaryo yazayım:
A. 2-3 ay içinde şehir çatışmaları biter..
B. Bölgedeki STK’larla görüşmeler yapılır, çözümü oluşturacak temel konularda uzlaşmaya varılır..
C. Hemen imara başlanır, modern şehirler oluşturulur..
D. PKK artık gereksiz bir örgüt haline dönüşür..
E. ABD, AB bu konuda tam destek sağlar..

Kötümser senaryo:
A. Çatışmalar, aylara, yıllara yayılır..
B. ABD’nin gözcülüğünde özerkliğin kabul göreceği görüşmeler PKK ile dolaylı dolaysız başlar..
C. Özerk yönetimin açtığı inşaat ihalelerine Türk şirketleri de katılabilir.. (Kuzey Irak’ta olduğu gibi)
D. PKK, hem Suriye’de hem de Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde dominant örgütü haline gelir..
E. ABD, emperyal amaçlarına uygun pozisyon alır, bazen PKK’ya silah yardımı yapar, bazen Türkiye’ye uçak füzesi verir..
İşte ABD’de üretilen (ZAGROS) BFG-50A adıyla keşkin nişancı silahı SUR’da PKK’nın elinde yakalanır..

A, B, C gibi maddelerin altını dolduracak sayfalar dolusu örnekler, olaylar verilebilir. Ama ne yer, ne zaman, ne de blog formatına bu duruma uygun değildir.. Okuyucular, düşünsün, taşınsın artık..

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR