Olabildiğince
objektif temelde konunun enine boyuna röntgenini çekeceğim..
Bir
kere özgürlük yanlısı ve sol tandanslı düşündüğümü biliyorsunuz..
Şimdi
konuya usulca giriş yapalım..
Dindar
ve mütedeyyin kadın kardeşimiz hukuk fakültesini bitirmiş, sınavlara girmiş ve
hakim olmuş..
Ne
yapacak şimdi?
Birikimleriyle
ve öğrendikleriyle adalet terazisini kullanacak ve herkese eşit hak dağıtacak..
Bu
hanım hakim kardeşimiz diyor ki ‘’tamam, her şey güzel de, bir sıkıntı var.’’
Söyle
diyoruz, nedir?..
Ben
dışarıda, yolda, sokakta, hatta adliye içinde inancım gereği türban takıyorum
ama yargılama esnasında kürsüye çıkıp oturunca da türbanımı takmak istiyorum..
Buna
cevabını Sayın Adalet Bakanı veriyor:
‘’Kamuda
türban serbest olduğuna göre takabilirsin..’’
Buraya
kadar sizlere aktardığım; yazılı ve görsel basından edindiğimiz bilgilerin
ışığında tamamen kurgulamadır..
Şimdi
kafamı kurcalayan sorulara çift taraflı bakarak yanıt bulmaya uğraşalım..
Kadın
hakimimizin talebi evrensel istek midir? Ve Türkiye vatandaşı temel hakları
içinde midir?
Hani
adalet terazisini kullanacak kadın hakimimiz inancı gereği cübbesi dışında türbanla
kürsüye çıkar ve yargılama yaparsa; kuşku yaratır mı?
Valla
yargılanan sanık Alevi olursa, yargılanan sanık Ateist olursa, yargılanan sanık
seküler olursa, yargılanan başı açık, laik, Kemalist kadınsa, yargılanan sanık Yahudi
Türk vatandaşıysa; vereceği karar kafalarda soru işareti yaratır mı?
Bence
yaratır..
Neden?
Türbanlı hakimimiz tamamen hukuka uygun ve adil kararlar veriyor
olabilir. Hakimlerin subjektif olarak tarafsız oldukları varsayılır. Ancak
hakimin objektif olarak da tarafsız olduğunu söyleyebilmemiz için; yargılamanın
tarafları açısından, o hakimin her türlü etki, baskı, yönlendirme ve kuşkudan
uzak kalarak adalet dağıtacağı yönünde güven vermesi gerekir mi?
Bence gerekir..
Şeytan dürtüyor ve soruyor?
Peki, başı açık, cübbesini giymiş kadın hakimimiz türbanlı bir
kadını yargılıyorsa; o zaman ne diyeceğiz?
O zaman evrensel kriterler devreye giriyor, yani tüm dünyanın
kabul ettiği hukuk öğretisine başvuracağız..
Ne diyor o kriter?
Hakim giydiği cübbeyle ‘’hayat tarzı ve zihniyeti ne olursa olsun’’
tüm sanıklara eşit mesafededir.. NOKTA..
Cübbesiyle başı
açık ve yönetmeliğe göre giyinmiş bir
kadın hakim ise modern dünyanın her yerinde aynı kanıyı bırakır:
Hiç bir taraf!
Tarafsız!
NOKTA..
Hani filmlerde izleriz ya, beyaz saçlı hakimler cübbeleriyle
kürsüye çıkarlar ya, saçlar peruktur, biliyor musunuz?
Neden?
O peruklar hakimlerin birbirine benzeyip herkese eşit olduğunu
simgelemek için takılır..
Sanığın hakimi reddetmesi mümkün mü?
Mümkündür..
Bir sanık der ki, ‘’dindar olduğum için ben türbanlı hakimde
yargılanmak istiyorum’’
Diğer bir sanık der ki, ‘’Alevi olduğum için başı açık hakimde
yargılanmak istiyorum’’
Gördünüz mü, çıkabilecek muhtemel yargı ve adalet üzerine soru
işaretlerini..
Hadi size uçuk başka bir örnek..
Musevi kökenli ama Türkiye vatandaşı erkek hakim, cübbesini
giydikten sonra inancı gereği ‘KİPA’’ ile kürsüye çıksa, türbanlı hakimi
savunanlar ne der acaba?
Veya Hıristiyan inancına sahip Türk vatandaşı Kadın Hakim, boynunda
haçla kürsüye çıksa; kimler tahammül edebilir?
Bilmiyorum, sizler ne sonuç çıkardınız ama benim vardığım nokta; ‘’bazı
hususlar salt özgürlük savıyla izah edilemez’’
Tamam, özgürlük insanlık için önemlidir ama müstesna ve özel
durumlarda başka etmenlerin devreye girmesine muhtaçtır..
Örneğin kadın polisin şapkası altına türban takması olur mu?
Salt özgürlük adına bakılırsa ‘’niye olmasın!’’ ama toplumda asayiş
ve güvenliği sağlayan kişilerin dini simgelerle ortaya çıkması güvenlik yerine güvensizlik
yaratır mı?
Bence yaratır..
NOKTA..