18 Ağustos 2017 Cuma

DÜŞ’e Yazdım KİTAP ELEŞTİRİSİ VE KISA YANITI


Yaklaşık bir buçuk yıldır birkaç haftada bir Burdur’un Bucak ilçesine giderim. Bir türlü Ömer Beyle (Ömer Özdamar) bir araya gelememiştik. En nihayetinde birkaç hafta önce yine Bucak’a yolum düştü ve Ömer Beyle bir araya gelip birkaç bardak çay içip sohbet ettik. Ömer Bey kitaplarını hediye etti. Düşe Yazdım ve Plüton Bize Neden Küstü isimli kitapları. Daha önce de Ömer Bey’in Normal Ötesi Aşk 1 ve Normal Ötesi Aşk 2 isimli kitaplarını okumuştum ama herhangi bir eleştiride bulunmamıştım. Geçtiğimiz hafta sonu Düş’e Yazdım isimli kitabını okudum. Ömer Bey’in okuduğum üçüncü kitabı oluyor. Bu hafta sonu da bir aksilik olmadığı takdirde diğer kitabı Plüton Bize Neden Küstü isimli kitabını okuyacağım. Biraz olsun Düş’e Yazdım isimli kitap üzerinde durmak istiyorum. Kitabın kapak sayfasında “Deneme” yazıyor. “Deneme” edebiyatın önemli bir koludur. Belli bir konudaki düşünceleri edebi bir üslupla okuyucuya aktarma yöntemini Deneme yazısı olarak tanımlıyoruz. Düş’e Yazdım’ı “Deneme” kategorisinde ele alabilir miyiz? Bence “Deneme” olarak nitelendirmek fazlasıyla zorlama olur. Doğru bir kategori altında toplamak gerekirse “Röpörtaj” demek daha uygun olur. Ama burada da sorun var; Zira röpörtajın kiminle yapıldığı belirsiz. Soruları soran kim? Neden soruyor? Hangi süreçten sonra bu türden soruların sorulması ve yanıtlanması gerekli hale gelmiş, ete kemiğe bürünmüş, belirsiz. Dolayısıyla kitabı edebiyat açısından incelediğimizde estetik yönden kaynaklı birçok sorunla karşılaşıyoruz. Estetik açıdan inceleme yapamayacağımıza göre başta da belirttiğim gibi kitabın röportaj başlığı altında ele alınması gerekiyor ki buradaki sorunun da ne olduğunu paragraf içerisinde ifade etmeye çalıştım. Düşe Yazdım tümüyle röportajı içeriyor ve dolayısıyla kitabı estetik açıdan değil içeriksel açıdan ele almak daha doğru bir yaklaşım olur ki bende bu yönüyle eleştirilerimi yapmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.

Ömer Bey’le yaklaşık 8 yıllık bir tanışıklığımız var. Milliyet Blog vasıtasıyla zaman zaman bir araya geldik, uzun uzun konuşup tartıştık. Ömer Bey’in siyasal ve politik kimliği açık ve net… Çevremde sayısı bir hayli azalmış olan Sosyal Demokrat düşüncedeki ender insanlardan birisi. Yaşadığı yerde siyasetin tam da merkezinde yer alıyor ama pek şanslı olduğunu söyleyemeyeceğim, çünkü yaşadığı yer sosyal demokrat düşüncenin pek de ilgi gördüğü bir ilçe değil. Alabildiğine muhafazakâr, alabildiğine tutucu ve sıkı milliyetçi bir yer. Böyle bir yerden sosyal demokrat bir insanın çıkmasını dahi sürpriz olarak nitelesem yeridir. Ömer Bey kitabında tümüyle siyasal ve politik gündemin merkezinde olan hususları soru-cevap şeklinde ele almış ve sorulara vermiş olduğu cevaplarla kendi bakış açısını ortaya koymuş. Aslında Ömer Bey’in ortaya koymuş olduğu birçok düşünceye katılıyorum. Tabi birkaç husus hariç…

Aslında Düşe Yazdım isimli kitabın şöyle dikkat çeken bir yanı var. Türkiye gündemini kavramak açısında siyasete yeni başlayan birilerinin ilk emekleme evresinde okuyacağı bir kitap olarak niteleyebiliriz..

Nitekim Ömer Bey kimi hususları Bilal oğlana anlatır gibi anlatmış. Misal Ekonomi… Bence uluslararası alanda finans kapitalin nasıl bir karaktere sahip olduğunu, insanları nasıl tebaa haline dönüştürdüğünü gayet yalın bir şekilde Ömer Bey’in vermiş olduğu örnekle anlıyoruz. Ha keza çevre meselesi… Bu konuda katılmadığım noktalar var ki bunlardan birisi enerji meselesidir. Nüfusun yoğunlaşması, canhıraş bir rekabetin doğayı nasıl tarumar ettiği ortada… Zaten bizim asıl meselemiz de bu. Hâl böyleyken, anarşik rekabetin sonucu olarak derelerin, ırmakların, akarsuların enerji üretimi için kullanıma açılması feci düzeyde bir çevre katliamı yaratmakta. Salt enerjiye olan bağımlılıktan dolayı böyle bir durumu kabullenmek, alternatif enerji üretimi arayışlarına yönelmemek bana doğru gelmiyor. Bu gün Avrupa ülkelerinin birçoğu çevre katliamı yapmadan alternatif enerji üretimleriyle ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Tabi bizim asıl önerimiz nüfus yoğunluğunun önüne geçmek. Bu hususta mevcut siyasal iktidarın zihin dünyası ile tam tersi bir noktadayız. Nüfusun bu denli yoğunlaşması çevre katliamında birincil derecede önemli yer tutuyor. Bu durum daha fazla üretmeye, daha fazla doğa katliamına neden oluyor. Dolayısıyla sloganımız daha fazla nüfus değil, daha fazla nitelikli nüfus olmalıdır..

Ömer Bey’in Recep Tayyip Erdoğan’a bakış açısında da çok farklı yerlerdeyiz. Ömer Bey sosyal demokrat bir kimlik… Bir sosyal demokrat olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı 21. Yüzyılın lideri olabilecek bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyor. Kitapta bu hususa yer vermiş ama çok da nesnel düzeyde konuyu ele almamış. Hangi becerileri doğrultusunda Recep Tayyip Erdoğan’da böyle ışık gördüğünü bilemiyorum. İleri sürdüğü şeyler pek doyurucu ve ikna edici değil. Recep Tayyip Erdoğan için sadece iyi bir hatip olduğunu ama konuşmalarındaki içeriklere baktığımızda söylediklerinin o denli çok sorunlarla dolu olduğunu görüyoruz ki. Hani işin kültürel birikim boyutunu bir kenara koyuyorum, elini atıp da batırmadığı ne kaldı? Allah aşkına birisi söylesin, Recep Tayyip Erdoğan 14 yıllık mutlak iktidarı döneminde neyi doğru yaptı? İşte dış politikanın içler acısı hali, işte eğitim politikası, işte sağlık, işte adalet sistemi… Tek bir tane doğru iş yaptığını iddia etmek için insanın fazlasıyla dikkatsiz olması gerekiyor. Bir yandan kültürel birikim eksikliği, diğer yandan kültürel birikim eksikliğinden kaynaklı olarak hemen her alanda yapılan onca yanlış bir insanı nasıl 21.Yüzyılın lideri yapar? Bu durumun tek bir açıklaması var, kendilerinin çalıp oynadığı bir tuhaf rejim söz konusu… Elinin altındaki medya en olmadık yanlışı bile doğru bir şeymiş gibi sunmakla, akıl almaz düzeydeki algı yönetimiyle son derece başarısız bir insanı ciddi bir lider, ciddi bir devlet adamı olarak sunmaya çalışıyor. Bu durum aslında fazlasıyla gülünç… Kaldı ki günümüzde yüzyıla lider aramanın da bana çok tuhaf geldiğini söylemeliyim. Dikkat ederseniz güçlü ülkelerin, daha mutlu olan ülkelerin demokratik ülkeler olduğu bir gerçek. İnsanlarının mutlu olduğu, keyifli yaşam sürdüğü hangi ülkenin başındaki isim hakkında bilgi sahibiyiz? Danimarka, İsveç, İsviçre, Norveç, Kanada, Finlandiya… İnsanları mutlu, keyifli… Üretiyorlar, geziyorlar, okuyorlar. Biz halen yüzyıla lider olacak insanı tartışıyoruz. Bence bu tartışmayı rafa kaldırmak gerekiyor. Hele ki Recep Tayyip Erdoğan ise bahse konu olan isim, hepten bir kenara koymak yerinde olur. Ha Ömer Bey Ortadoğu meselesinde El Bab noktasında ABD ve Rusya’ya kafa tutan Recep Tayyip Erdoğan’ı böyle bir iddiaya örnekliyorsa, kendisine önerim Ahmet Altan’ın “Kof Kabadayı” başlıklı yazısını okuması..

Hemen buradan başka bir konuya geçmeyi uygun görüyorum. Ömer Bey neden siyasal ve politik içerik taşıyan bir kitap yazdın?
Bu soruyu sormamdaki neden, ben siyasal ve politik içeriği olan kitapları yazmanın çok da gerekli olduğunu düşünmüyorum. Aslında eleştirilerime başlarken, Ömer Bey’in siyasete yeni başlayacak olanlara kaynaklık edecek, ilk emekleme dönemi açısından katkı sağlayacak bir kitap yazdığını söylemiştim. Ama işi bir başka boyuta taşıyacak olursak, bu türden kitapların ben pek gerekli olduğunu düşünmüyorum. Ömer Bey’in zamanını edebiyata harcaması bence daha doğru olur kanısındayım. Siyasal ve politik gündem her geçen dakika değişiyor. Bu günden yarına konuştuklarımız değişiyor. Duruşumuz çok kısa zaman aralıklarıyla yer değiştiriyor. Ve buna mukabil memleket siyasal ve politik gelişmeleri yorumlayanlar mezbeleliğine dönüşmüş durumda. İnternet ortamı da bu duruma fazlasıyla katkı sağlamakta… Ortalama bir gazete okuduğunuzda ülkenin politik gündemine dair az da olsa bir fikir edinebiliyorsunuz. Bu türden konular enflasyona uğramışken, bu konularda düşünce açıklayan kitap yazma gerekliliği bana boşa zaman kaybı gibi geliyor.

Ömer Bey edebiyata yönelmiş olsa ki öyle sanıyorum ki emeklilikten kaynaklı olarak zaman mefhumunda pek sorun yaşamıyor, daha nitelikli edebi yaptılar ortaya çıkarabilir. Ve yazın dünyasında ilerlemek gibi bir dert taşıyorsa, Ömer Bey’in siyasal ve politik yazılardan mümkün olduğunca uzak durmasında fayda var.


Tamam, buraya kadar Sevgili dostum-arkadaşım Nihat Beyi, kitapla ilgi duygularını, düşüncelerine ve değerli önerilerine okuduk, çok uzatmadan her paragrafa birkaç cümleyle karşılığını vermek isterim.. Bunu da mevzu havada kalmasın diye yapıyorum, başka bir amacı yoktur..

-Kitap kategorisi röportaj mı, deneme mi?
Valla deneme niyetine yazıldı ama röportaj adlandırması ya da başka bir edebi kategori olması benim açımdan sorunsal değildir. Maksat duygu ve düşüncelerimi bir şekilde ifade etmektir..

-Sosyal demokrat olduğum tanımlaması doğru mu?
Yüzde 100 doğrudur.. Ne bir santim aşağı, ne de bir santim yukarı..

Düş’e Yazdım kitabı siyasete yeni başlayanlara önerilmesi doğru mu?
Yine yüzde 100 doğru, amacım siyasete halisane duygularla, idealize tavırlarla başlarsın ama ne biçim çamurluklar, oyunlar, entrikalar karşına çıkar bilinmesi maksadını da güttüm..

Enerji politikasına itiraza ne diyorsun?
Katılmıyorum ama kaygısını paylaşıyorum..

Recep Tayyip Erdoğan’ın 21.yüzyıl liderliğine karşı çıkışa ne diyorsun?
Valla bu konuyu detaylı yüz yüze de konuştuk. Ben hala aynı noktadayım ve aynı iddiamı sürdürüyorum..
Neden?
Nihat Beyin söylediği gibi iç ve dış politikada hata yok mu? 
Elbette var ama sadece hitabet gücüyle 15 yıldır sandıktan galip çıkması mümkün değildir.. İçeride ve dışarıda uyguladığı akıllı politikalar sayesinde
2002-2007-2011-2015 genel seçimleri,
2004-2009-2014 yerel seçimleri,
2007-2010-2016 referandumları..
Demokratik ülkelerde bu kadar yıl, bu kadar sandıktan başarıyla çıkılamaz..
Recep Tayyip Erdoğan, ne yaparsa yapsın, zaten bu sandık başarısıyla bile 21.yüzyıl liderliğini çoktan hak ediyor..

Nihat Beyin, artık siyaset üzerine kitap yazmama önerisine ne diyorsun?
Doğru söylüyor, artık siyaset üzerine bildiklerimi ve anlatacaklarımı tamamladım..
Hikaye, öykü gibi çalışmalar yapabilirsem ne ala, öbür türlü kitap yazma işi noktalanmıştır..

Son söz nedir?
Kitabı okuduğu ve değerlendirdiği için Nihat Beye, bir kez daha teşekkür ederim..

Araştırmacı Yazar Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR



Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: