11 Nisan 2014 Cuma

Türban Takan Kadın Rektöre SAYGI DUYMUYORUM!...


‘Türbana hayır!’
Türban gericiliktir!’
‘Türban siyasi semboldür!

Bu tarz deyimleri 5 hatta 10 yıl öncesinde geçerliliği vardı ama 2014 yılında büyük çoğunluk için anlamı; içi boş sözcüklerin oluşturduğu demode ifadelerdir..

İster inancından, ister düşüncesinden dolayı türban takan kadınları yargılamaya kimsenin hakkı olmadığı gibi en temel özgürlük alanıdır..

Dicle Üniversitesi Rektöre Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, türban takmış ve sosyal medyada paylaşmış..

10 binlerce öğrencinin bir numaralı modeli olan kadının türban takmasına, kimse kusura bakmasın, ama ‘SAYGI DUYMUYORUM’

Neden?

Küresel dünyada, yaratıcılık ve araştırmada vahşi bir rekabet vardır. Tutucu, muhafazakar, statükocu dünya görüşüyle ne Twitter icat edebiliriz, ne de Facebook yazılımını dünya insanlığının kullanımına sunabiliriz..

İşte bu tür tutsak hücrelerden oluşan düşünce dünyasına sahip bir rektörün önderliğinde yetişen, okuyan üniversite öğrencisi gençlerimiz; geleceklerini yaratıcılığa ve sorgulamaya kapatırlar..En önemlisi var olanla yetinirler, bir adım sonrasını merak etmezler..

Bir rektör kadının türban takmasına işte bu gerekçeyle SAYGI DUYMUYORUM..





10 Nisan 2014 Perşembe

Kedicikler ve trafolar..


Oy sayımı sırasında elektrik kesilmesinin tek suçlusunu; muhterem büyüğümüz ilan etti ya..

Hani kedicikler trafoya girmiş, kısa devre yapmış ve elektrikler kontak atmış..

Kedicikler haberleşmiş gibi oy sayımı yapılan birçok yerleşim yerinde aynı anda trafoya atlamış ve elektrikleri kesmiş..

Bir de televizyon kanallarının ve medyanın kedicikleri vardır..

Gece yarısından sonra ekrana çıkan kedicikler otomatik olarak elektrik kesintisine neden oluyorlar zaten..

Birçok evde kısa devreye neden olan kedicikler dur deyince durmuyorlar ve laf dinlemiyorlar ki..

Seçim zamanı ortaya çıkan kedicikler ile haftada bir ekrana çıkan kedicikler cümbür cemaat herkesi meşgul ediyorlar..

Birisi neredeyse seçimlerin iptaline neden oluyor, diğeri de uykuları kaçırıyor, saatleri offff ediyor..

Trafoları zırhla kapatsak kedicikler yine de yırtar girer mi acaba?

Ekranları karartsak diğer kedicikler yine de görünür mü acaba?

Olmazzzzz.. Miyav deyince seviyorsan katlanacaksın arkadaş; hem trafoya hem de ekrana..

Ekran güzeli kedicik, trafo güzeli kedicik diye yarışma mı düzenlesek acep?

Hangisi kazanır? Bence gücün yanında yer alan trafo kediciği kesin kazanır..

Peki, her iki kedicikler arasında fark nedir?

Birisi kendini yakıyor, diğeri başkasını yakıyor:J)


Neyse bu kadar kedicik muhabbeti yeter artar bile..

2 Nisan 2014 Çarşamba

Sandığa Gitmeyen Seçmen Partisi


‘30 Mart Yerel Seçimleri’ üzerinden neredeyse 72 saat geçti ama hala zihnimin bulanıklığı dağılmadı..

‘Oy kullanma’ her ne kadar temel vatandaşlık görevi olarak tarif edilse de doğruluğu üzerine bir türlü kuşkularımı sonlandırmadım..

Oy kullanmak ya da kullanmamak..

‘30 Mart Yerel Seçimleri’ için oy kullanma hakkına sahip 52 milyon vatandaşımız varken yüzde 13 oranında yani 7 milyon seçmen oy kullanmaya gitmiyor.. 45 milyon seçmen oy kullanıyor ve 1.6 milyon oy geçersiz sayılıyor.. Bu başka bir garabettir.. Seçimin ne kadar karışık ve karmaşık işlemden oluştuğunu anlayabiliriz. Aslında tek bir seçmen kağıdıyla hem belediye başkanı, hem belediye meclisi, hem de il genel meclisi seçilmelidir. Ayrı, ayrı sandığa gitme çok saçma ve gereksizdir..

30 Mart seçimlerinde; 20 Milyon AK Parti, 12 milyon CHP, 6 milyon MHP oy sayısına sahipken 7 milyon oy sayısına sahip ‘Sandığa Gitmeyen Seçmen Partisi’ vardır ve dikkate şayan bir orandır..

‘12 Haziran 2011 Genel Seçimleri’nde ise ‘Sandığa Gitmeyen Seçmen Partisi’ yüzde 17 oranında yani 8 milyon seçmen sayısına ulaşmış olması; bu partiye üye olma yolunda beni de ikna etmek üzeredir..

Şimdi sizinle bir paragraf paylaşmak isterim..
Demokratik seçim hilesi..
Liberalizm en kutsal öğesi demokratik seçimdir. Oysa burada da piyasanın can damarı para devreye girer.

Nasıl mı?

Yürütülen seçim kampanyalarına bakın bir hele… Şatafat, görkem, reklam, PR (Halkla ilişkiler) önce gözlere, sonra duygulara, sonra akla hitap eder.

Bilinçli olarak insanların kime oy vereceklerini bilememe durumu yaratılır.

Hangi partiden olursa olsun bir adayın seçim kampanyası için daha fazla parası varsa seçilir.

Bu ne anlama geliyor?

İstediğinizi değil, istenileni seçiyorsunuz.


Kimse kimseye masal anlatmasın! Para piyasası kimi işaret ediyorsa o parti kazanır ya da kazandırılır. Yok başka bunun yolu..

Para piyasasında olanaksız olan her şey demokrasi kuralları çerçevesinde düşünülür ve çözülür gibi 
illüzyon yaratılır.

İşin özü sandık ve seçimi, para piyasasının bir oyunudur. Bu oyun sayesinde elitlerin, zenginlerin hakimiyeti hep daim olur, hep sürer...



‘Sandığa Gitmeyen Seçmen Partisi’ne ilk seçimlerde ben de katılacağım. Böylece kirli bir oyuna hem ortak olmayacağım, hem de meşrutiyeti için katkı yapmayacağım..

Bakın, 52 milyon seçmenin yarısı ‘Sandığa Gitmeyen Seçmen Partisi’ne katılsın, sistem çöker ve oyun bozulur.. Ha bu orana rağmen seçim yapılır mı? Yapılır ama tabiri caizse kendileri çalar, kendileri oynar..