Türkiye gündemine düşen ateş gibi konudur ve yakacak herkesi..
Neydi o sıcak ve hararetli konu?
Kürtaj ve sezeryanla doğum..
Sayın Başbakan, Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu ve Avrupa
Parlamenterler Forumu tarafından düzenlenen Uluslararası Nüfus ve Kalkınma
Konferası’nda yaptığı konuşmasında "Sezeryanla
doğumlara karşı olan bir başbakanım. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Buna
kimsenin müsade etme hakkı olmamalı. Ha anne karnında bir çocuğu öldürürsünüz.
Ha dogduktan sonra öldürürsünüz. Hiçbir farkı yok" dedi.
Böylece ateş yakıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel
Merkez Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi'nde yaktığı ateşe biraz daha benzin
döktü.
Ne demişti o konuşmasında?
Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum, kürtajı bir cinayet olarak
görüyorum ve bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere, medya mensuplarına da sesleniyorum; yatıyorsunuz,
kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere'dir diyorum..
Derken ateşin etrafına toplanmalar başladı. Kimisi
odun atıyor, kimisi ateşin ferini artırmak için hava üflüyor..
Sağlık Bakanımız hemen konuya müdahil oluyor ve
bakın ne diyor?
“Kürtaj için 10
haftalık süre bilimsel değil, neden 8 hafta, 12 hafta değil. Çalışma yapılıyor,
eğitim ve yüksek gelirli kadınlar arasında kürtajın çok yaygın olduğunu, Down
sendromlu olsa da o bebek sonuçta bir canlıdır’’
Hemen
ateşin başına elinde hava üfleyiciyle TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve AK Parti Sakarya Milletvekili
Ayhan Sefer Üstün Bey geliyor ve ateşin ferini iyice yükseltiyor. Ve bakın ne
diyor?
‘’Tecavüze uğrayan kadınların da doğurması
gerektiğini ifade ediyor’’..
Gerçek
AK Parti, Türkiye siyasi hayatına işte asıl bugünlerde damgasını vuruyor. Muhafazakar,
milliyetçi, dindar ve tutucu ideolojisini açık ve net olarak şimdi uygulamaya
başlıyor.
Bence
doğrusu da budur. Çünkü 10 yıldır sürdürdüğü takiye bitti artık.. Böylece Türkiye
siyaset alanında kanaat belirten insanların ayrışması daha belirgin olacaktır.
Otla saman karışmayacaktır. Liberaller, demokratlar, sosyalistler, AK Parti
hakkında kafalarında yer eden düşüncelerin gerçeklikten hayale doğru usulca yer
değiştirecektir..
Sayın
Başbakan Erdoğan’ın milliyetçi duruşu ve söylemiyle MHP bile işlevsiz hale
gelmiştir.
Artık
örnek alınan ABD modeli, Türkiye siyasi hayatının geleceğini resmen
şekillendirecektir. Hani ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de muhafazakarlığı ve
tutuculuğu savunan ‘Cumhuriyetçiler’
diye AK Parti, özgürlükçüğü ve demokrasiye savunan ‘Demokratlar’ diye CHP gibi
2 siyasi kanada ayrılacaktır.
Gelelim
kürtaj ve sezeryanla doğum meselesine.. Peşinen söylüyorum; AK Parti’nin
savunduğu fikre külli katılmıyorum.
Çok
fazla ayrıntıyla sizleri boğmayacağım. Temel yaklaşımım şudur: Herkesin özgür
iradesine kimse ipotek koyamaz. İster doğumu normal yapar, ister sezeryanla, hem
sana ne kardeşim! Çünkü 9 ay karnında taşıyan kadın nasıl doğuracağına yine
kadın karar verebilir.. Başka türlüsü siparişle doğum olur..
Hele
kürtaj konusu, hakikaten abesle iştigaldir. Yahu hamile kalma iradesini
gösteren kadının kendisiyse; bırakın doğum yapıp yapmayacağına da kendisi karar
versin.. Size ne arkadaş! Kadını yönetiyorsunuz, bari rahmini yönetmeye
kalkmayın yahu:)
Çağımızın
teknolojik imkanları sayesinde hamileliğin daha çok başında bebeğin sakat,
eksik uzuvlu, kısaca down sendromlu olduğu belirlenebiliyor. Ancak ve ancak
taşıyıcı annenin rızasıyla söz konusu bebek kürtajla alınabiliyor.
Ne
var bunda? Down sendromlu bir çocuğu büyütmek daha doğrusu yaşatmak ne kadar
meşakatli olduğunu herkes biliyordur. Bırakın ona anne-babası karar versin
arkadaş.. Bir de Sayın AK Parti Milletvekilimiz demezmi ‘’tecavüze uğramış
kadının çocuğuna devlet bakar’’
Ben
bu cümleyi hiç yorumlamıyorum. Çünkü maksadımı aşabilirim. Artık siz gerisini
düşünün..