20 Kasım 2009 Cuma

Plastik pet şişe suyu içmeyin…


Bugün elime e-mail zincirinden bir bilgi ulaştı. Tahmin yürütüyordum ama ilmi gerekçelerim yoktu. İşte bu gelen bilgi düşüncemi sağlam zemine çekti.

Konu pet şişelerde su…

Düşünüyorum, taşınıyorum ve anlam veremiyorum.

Neye?

Plastik pet şişe içinde su bozulmadan 6 ay süreyle nasıl duruyor?

Mantık diyor ki mutlaka kimyasal korungan maddeler kullanılıyor…

Öyle de oluyormuş…

Kaynak: Johns Hopkins Üniversitesi kanser araştırma raporu…

Bakın o raporda pet şişe sularının nelere yol açtığını nasıl anlatıyor?

-Arabanızda bulunduracağınız plastik su şişesindeki su çok tehlikelidir.

-Plastik su şişeleri, göğüs kanseri olmada en büyük nedenidir.

-Kadınlar arabalarda bırakılmış plastik su şişelerinden su içmemelidir.

Neden?

Çünkü yüksek sıcaklık ve plastik şişelerdeki belli kimyasallar açığa çıkıyor ve göğüs kanserine sebep olabiliyor.

Sonuç olarak uzun seyahatlerde sıcağa maruz kalmış pet şişeden su içmeyin.

Yüksek sıcaklık plastiğin içindeki toksinleri suya ve yiyeceklerimize geçiriyor ve doktorlar bu toksinleri kanserli hücrelerimizin etrafında kolaylıkla gözleyebiliyorlar.

Su içmek için paslanmaz çelikten termos ya da camdan yapılmış şişeler tercih edilmelidir.

Özellikle yazları çoklarımız ne yapıyor?

Plastik şişeleri içinde su varken buzluğa koyuyoruz ve donduruyoruz.

Sonra ne oluyor?

Plastik içindeki Dioxin maddesi açığa çıkıyor.

Dioxin maddesi ise vücudumuzdaki hücreler için bir zehir oluyor

Dioxin isimli kimyasal madde kansere sebep oluyor, özellikle göğüs kanserine...

Suyu hallettiysek geçelim başka bir hatamıza…

Herkesin sonbaharda turşu kurma hazırlığı vardır ki benim de evimde bulunur.

Turşuları neye kurarız?

Plastik bidonlara…

Oysa kansere davetiye kurduğumuzun farkında bile değiliz.

Çünkü bu turşu keskinleştikçe, plastik bidon reaksiyona giriyor. Ve bir zaman sonra plastik, neredeyse kağıt helva gibi kırılgan hale geliyor. İşte o zaman plastiğin zararlı bütün bileşenleri turşuya geçiyor.

Sonra ne oluyor?

İşte bu plastik bidonların içinden turşuyu yedikçe; nedeni anlaşılamıyor dedikleri kanser vakaları oluşuyor.

Valla bu konuyu sizlerle paylaşmak zorundayım. Konunun uzmanı değilim ama akıl yürüterek zaten belli bir düşüncem vardı. Şimdi bu bilgilerle düşüncemi rahatlıkla aktarabilirim. Öyle de yaptım. Herkese aman dikkat diyorum ama nereye kadar ve nasıl, inanın onu ben de bilmiyorum.

Saygı ve sevgilerimle…

Ömer Özdamar/19 Kasım 2009/Burdur-Türkiye

14 Kasım 2009 Cumartesi

Dikkat! Uzaylılar kaçırıyor:::)))


‘’Uzaylılar beni kaçırdı’’ diyen şarkıcı Reyhan Karaca bakın neler anlatmış neler...

Gördüklerinden tam olarak emin olmadığını, hatırladığım şeyler, tenleri, gözleri ve bulunduğum ortamdı...

Kendim tam sonuca vardığımda gerekli açıklamayı yapacağım.

Çünkü basının olayı ele alışından rahatsız oldum.

Kafamızdaki tiplemelere hiç benzemiyorlardı.

1.50-1.55 boylarında, dört parmaklı ve parmakları çok uzundu.

Gri beyaz tenli, iki tane büyük gözleri vardı.

Bu gözler sevgi dolu, rahatlatıcıydı.

Bir mekandaydım. Omzumda bir el hatırlıyorum.

Yahu ne diyeyim, nerden selam edeyim:::)))

Bir kere neden Reyhan Karaca Hanım tercih ediliyor?

Uzaylılar dünyadan kaçıracakları insanlarda ne gibi kriterler arıyor acaba?

Şimdi Reyhan Karaca Hanım kaçırıldığına göre onun üstünden bazı sonuçlar elde edebiliriz herhalde…

Reyhan Hanım şarkıcı, kadın, 30 yaşında, güzel ve cazibeli…

Tamam. Uzaylıların hedef kitlesi belli oldu…

Kimler mi?

Ben değilim bir kere… Ne şarkıcıyım, ne kadınım, ne de 30 yaşındayım… Yani yırttım…

Bu kaçırılan cazibeli kadınları kerata uzaylılar ne yapıyor acaba?

Herhalde oturup izlemiyorlar… Mutlaka inceliyorlar ama neyini acaba?

Reyhan Hanımın neyi önemli ki kaçırıldı ve incelendi?

Neyse biz bir fıkra anlatalım ve bu uzaylı işini bitirelim…

Bir gün erkek ve dişi iki uzaylı dünyaya gelir.

Erkek uzaylı gemiden iner ve Temel'in yanına gider ve teklif eder:

Biz dünyalıların nasıl çiftleştiklerini merak ediyoruz. Değiş-tokuş yapalım mı?

Temel hemen katiyen olmaz der ama uzaylı bir şekilde ikna eder ve herkes odalara çekilir.

Temel’in eşi uzaylınınkini çok küçük bulunca; uzaylı kendi kulağını aşağı-yukarı-sağa-sola çekerek tüm ayarlar yapılır. Sabah olur.

Fadime ile Temel birbirlerine sorarlar ve Fadime der ki:

-Çok mutluyum, dün gece harika geçti, peki seninki nasıl geçti?...

-Ben hiç bir şey anlamadum. Uzaylı kadın kulaklarımı çekip durdu…:::)))

Saygı ve sevgilerimle…

Ömer Özdamar/15 Kasım 2009/Burdur-Türkiye

7 Kasım 2009 Cumartesi

Deprem tahmincisi depremin yerini biliyor…


Siz değerli okuyuculara ilginç bulduğum bir konuyu aktarmak istiyorum.

Önce Kim diyelim?

Kadir Sütçü Bey…

Ne yapıyor?

Deprem tahmini…

Bir televizyon kanalında 3 gün önce bizzat izledim.

Ne dedi?

72 saat içinde Akdeniz’de Kıbrıs-Girit-Türkiye üçgeni içinde 4-5 arası büyüklükte deprem olacağı tahmininde bulundu.

Bugün sabah yani 72 saat içinde gelen haber nedir?

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden alınan bilgiye göre, saat 05.13'te Akdeniz'de merkez üssü Antalya açıkları olan 4.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

Böylece kulaklarımla duyduğum ve izlediğim Kadir Beyin tezi kanıtlandı.

Söz konusu televizyon programında deprem uzmanı jeoloji mühendisleri de vardı. Kadir Beyin söylediklerini dinlediler ama bilimsel bir temele dayanmadığı için kabul etmediler.

Kısaca Kadir Beyin, deprem tahmin tezini anlatayım.

Çıkış noktası meteorolojik bulut hareketleridir. Bulut-deprem ilişkisini tezinin ana eksenine oturtuyor.

Valla büyük buluşların en başta kabul görmediği insanlık tarihinin en belirgin gerçeğidir.

Kadir Beyin 10 yıllara dayanan gözlem ve mukayesesiyle ortaya attığı tezi üzerinde durmaya değer buluyorum.

Sizler de incelemek isterseniz sitesinin adresini aşağıda veriyorum:

http://www.dkos.org/

Saygı ve sevgilerimle…

Ömer Özdamar/07 Kasım 2009/Burdur-Türkiye