30 Mart 2016 Çarşamba

Bucak Belediye Başkanı Süleyman Mutlu’nun 2 yıllık muhasebesi..


Sayın Başkanım, beni biliyorsunuz, muhalifim ve Bucak ilçemizin daha güzel, daha yaşanabilir olması için siz de, ben de çalışıyoruz..

Gerçekçi muhalefet olacak ki önünüzü daha berrak, daha net görebilesiniz..

Neyi?

2 yıl önce Bucaklılara vaat ettiğinizden, neler gerçekleşmiş, neler gerçekleşmemiş..

Zaman su gibi başkanım!

Bugün Facebook sayfamı açtığım zaman karşıma 2 yıl önceki şu notum çıktı:

Saat 10 itibarıyla gittim, en temel vatandaşlık görevimi icra ettim, oyumu verdim ve huzurla eve geldim.. Seçimlerim güzel ilçeme ve yurduma hayırlı uğurlu olsun!!! 30 Mart 2014


Ben de hemen 2 yıl önce sizin dağıttığınız ve elime geçen vaatler broşürünüzü elime aldım. Hemen sayfalarını karıştırdım ve bir döküm çıkardım..

Yapılanlar:
1. Asfaltlama.. Hakikaten kangrene dönün bir meseleyi şıp diye çözdünüz, Bucak ana arterlerinde ve yan yolların asfalt işi tamamlandı..


2. Arıtma tesisi: Gözle görülmeyen ama Bucak için hayati önemde bir tesis tamamlandı..


3. Bucak konakları projesi başlandı ama bitmedi..



Yapılmayanlar:
1. Modern hayvan pazarı projesi..


2. Modern 1.sınıf belediye mezbahası projesi..


3. Organik ürünler pazarı projesi..


4. Spor kompleksi projesi..


5. Bucak Belediyesi kamyon ve tır parkı projesi..


6. Skate park projesi..



7. Bucak Kahveler mevkii alt geçit projesi..


8. Oğuzhan çarşısı projesi..



Başkanım, elbette normal belediyecilik faaliyetleri arasında sayılan birçok hizmet ve etkinlik vardır.. İşte parke taşı döşeme, işte sosyal belediyecilik adına çamaşırhane açma, işte aşevleri, işte yaşam evleri, işte yol açma gibi..

Başkanım, zaman göz açıp kapayıncaya kadar sürer derler ya, 5 yıl bir bakarsınız bitiverir.. 2 yıl geçti, kaldı 3 yıl..

Büyük yani mega projelerden hiçbiri daha gerçekleşmedi.. Mutlaka kalıcı ve büyük esere imza atmanız gerekiyor. İnsanlar ‘’ha bu eseri de Süleyman Başkan kazandırdı diyebilmelidir.’’ Ve hafızalara yerleşmelidir..

Benden bu kadar başkanım.. Umarım önümüzdeki 3 yıl için atacağınız adımlara bu yazım projeksiyon olur, böylece Bucak’ımız daha güzel, daha yaşanabilir kent haline gelir..


Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR



28 Mart 2016 Pazartesi

Liselilere siyaset yasak değil mi?


Ak Parti Bucak Gençlik Kolları Lise Teşkilatı (LiseAk), İsmail Şerife Sarı Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi'ni ziyaret ederek eğitim gören down sendromlu öğrencileri ziyaret etmiş.

Haberi yerel medyadan okudum, fotoğrafları gördüm. İşte linki:


Muhalif ve sıradan bir vatandaş kamuoyu adına şu soruları sıraladı:

1. Türkiye’de liselerde siyaset yasağı devam ediyor mu, etmiyor mu?

2. 18 yaşını doldurmuş bile olsa lise öğrenciliği devam ediyorsa siyasi faaliyette bulunabiliyor mu, bulanamıyor mu?

3. 18 yaşını doldurmamış (mesela 17 yaşında) bir lise öğrencisi siyasi faaliyette bulunabiliyor mu?

Tüm soruların yanıtı ‘HAYIR’ ise kanun, yönetmenlikler gereği siyasetle ilgilenen lise öğrencilerine soruşturma açılıyor mu ve ceza veriliyor mu?

Bucak İlçe Milli Eğitim Müdürü, bakalım, ne karşılık verecektir?

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR



26 Mart 2016 Cumartesi

Erdoğan’ın taktiği, Davutoğlu’nun fendi..


Anlatacaklarımı anlayabilmeniz için bildiklerinizi en azından bu yazının sonuna kadar unutun..

‘Ne oldu, ne olacak?’ soruları en sevdiğim giriştir..

Önce ne oldu?

2014-Ağustos ayında yüzde 52 oy oranıyla Cumhurbaşkanı seçilen dönemin Başbakanı Erdoğan, AKP’nin siyaseten yarasız-beresiz geçiş dönemi yaşamasını arzuladı..

Genel geçer çoğunluğun ‘EVET’ diyeceği isimle yani Davutoğlu’yla AKP’nin konvoyu harekete geçti..

AKP’lilerin içinde dahil, özellikle sert-yumuşak tüm muhalif kesiminde ‘tamam, şimdi AKP yıkılır’ kanısı vardı.

‘7 Haziran’ seçimlerinde bu beklenti zayıfta olsa karşılandı.

Dağınık ve ne yapacağını hesaplayamayan bir muhalif kesim karşısında Duayen ve Usta Lider Erdoğan, AKP’yi bu kargaşadan çekip, düzlüğe çıkardı..

Bu işlem esnasında belli başlı yardımcı araçlar ise MHP lideri Devlet Bahçeli, Deniz Baykal, CHP ve PKK olarak sayabiliriz..

‘1 Kasım’ seçimlerinde yüzde 49 oy oranı ve 317 milletvekili çıkaran Davutoğlu’nun AKP’si en önemli, en hayati virajı sağ salim döndü..

İlk kez ‘1 Kasım’ öncesi liderlikten öte AKP seçim vaatleri ve AKP vizyonu ön plana konuldu..

Kısaca aileleriyle 3 milyona yaklaşan 700 bin taşeron işçisine kadro verilmesi, 5 yılını doldurup seçme ve seçilme hakkı da dahil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 2 milyon Suriyeli mülteciyi de eklersek; zaten yapılacak ilk seçimin uzak ara galibi belli oluyor..

Gelelim, esas oyuna..

Davutoğlu-Erdoğan ikilimi, görüş ayrılığı gibi tutum ve davranışlar bilinçlidir, böyle yansıması taktiktir, AKP’nin gelecek stratejisi yatmaktadır..

Artık muhalefete ve AKP içinden belli kesime ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etme’ gelecek senaryosu kanaviçe gibi işlenmektedir..

Nedir o?

‘işte Erdoğan olmasın da Davutoğlu’na fit olalım’ düşüncesi; mevcut yüzde 50 muhalefet kesiminden yeterince destek bulur ve kabul görür..

Tüm yaşananları bu eksende hareket ettiğini görürsek ve anlarsak sonucun ne olacağına dair tahminlerimiz daha isabetli olur..

Önümüzdeki 3 yıl boyunca bu siyasi strateji nasıl işleyecek?

Davutoğlu-Erdoğan suni ve yapmacık görüş ayrılığı daha da zirveye çıkacak..

MHP, ya lider değiştirecek ya da sandığa gömülecek..

CHP, değişim ve dönüşüm sancısını yaşamaya devam edecek..

HDP, PKK ile ya yollarını ayıracak ya da küçük, etkisiz etnik parti olarak sahnede kalacak..

AKP karşıtı büyük çoğunluk, bu siyasi manzara karşısında ‘Erdoğan mı, Davutoğlu mu?’ tercihi yapmaya mecbur bırakılacaktır..

Yeni anayasa yapılacak ve başkanlık hiç inmemek üzere rafa kalkacak olursa; neredeyse yüzde 65-70 kesim ‘’iyi o zaman, Davutoğlu devam etsin’’ diyecektir..

AKP’de, Erdoğan sonrası geçiş süreci böylece başarıyla sonuçlanmış olacaktır..

‘2019 Genel, Yerel Seçimleri’nde Davutoğlu liderliğindeki AKP yüzde 60 civarı oy oranıyla 2023 hedefine koşacaktır..

Yapılacak anayasa değişikliğiyle 2019 yılında cumhurbaşkanı halk oyuyla değil, TBMM’de seçilecektir.
Mevcut cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019 sonrası 5 ya da 7 yıl daha sarayda kalmayı sürdürecektir.

İşte bu yeni siyasi tabloya herkes razı olacaktır.

Yazı bitti, artık ne düşünürseniz düşünün ama aklınızın bir kenarında bu analizi tutun derim..

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR


23 Mart 2016 Çarşamba

İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab tutuklandı..


New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara’nın 5 bin olan Twitter takipçileri sayısı neredeyse tamamı Türk olan 195 bin kişi daha takibe alıyor ve toplam 200 bine çıkıyor..

Neden?

Hani 17-25 Aralık soruşturmasında Türkiye’de yargılama tamamlanmış, savcılık dava açma gereği bile duymadan dosyayı kapatmış olan İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab var ya,

Evet,

İşte bu ABD’li savcı ‘’kara para aklama, dolandırıcılık ve İran’a uygulanan yaptırımları delme’’ suçlamalarıyla 21 sayfalık iddianame hazırlamış..

Ehee..

Reza Zarrab, Miami Havalimanı’nda gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor..

Yapma ya..

Sevinçten delirmiştir herkes..

Hem de nasıl.. Sadece 3 gün içinde Türkiye’de mahkemelerden tamamen ümidini kesmiş, adalete susamış 195 bin Türk Twitter kullanıcısı, ABD’li savcıyı takibe alıyor..

Deme yahu..

Valla öyle..

İçler acısı bir durum değil mi?..

Evet, kaybolan adalet hissini Atlantik’in öteki yakasında bulması hakikaten hazindir..

New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara, Twitter’dan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı takibe almış, doğru mu?

Doğrudur ama sadece 1 gün duruyor sonra ne olduysa oluyor ve takibi bırakıyor..

Ne olur sence?

4 Nisan günü akıbet belli olur.. Ya her şeyi itiraf eder, yani uzlaşır ve servetinin bir kısmını kurtarır ya da 75 yıl hapisle baş başa kalır..

Neyi itiraf edecek?

İran Ambargosunu delerken Türkiye’de kimlerin yardım ettiğini, kimlerin bu yardım karşılığı rüşvet aldığını söyler..

Söyler mi?

Valla mantıken söyler, sanki ondan dolayı ABD’ye gitti gibi geliyor..

Ehee söylerse bizim iç siyaset ne olur?

Duman olur, hepsi hakkında tutuklama kararı çıkar..

Ne olacak şimdi?

Nisan-2016 ayı çok şeylere gebe gibi bekliyor.. Ne doğuracak bakalım?

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR



21 Mart 2016 Pazartesi

Soruna çare bulma düşüncesi..


5-6 aydır Güneydoğu’dan şehitler geliyordu ama sıkıntı olmuyordu. Ne olduysa oldu, Ankara hele İstanbul metropolünde bombalar patlıyor, tabii ki kıyamet kopuyor..

İstanbul’da birkaç bomba daha patlarsa ne iktidar kalır ne de siyaset..

Neden?

Batıda yaşayanlar terör ve güvenlik sorununu askere-polise-AKP’ye kısaca birilerine havale etti ve rahatça yaşayıp gidiyordu..

Ne var ki İstiklal’de ve Kızılay’da patlayan bombalar tüm paradigmayı değiştirdi.

Allah korusun, İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya gibi şehirlerde art ardına bombalar patlarsa; toplum ayağa kalkar ve kimse zapt edemez..

Kaos zirve yapar, sıkıyönetim falan gelir, demokrasi rafa kalkar ve hükümet gider..

Çare nedir?

Önerin var mı?

TBMM’de geniş katılımlı toplantıda karar alınmalıdır. PKK’nın silah bırakması halinde ve şartıyla Kürt meselesine tüm partilerin ortak olduğu komisyon aracılığıyla çözüm yolunda adım atılmalıdır.

Çünkü bu mesele sadece iktidarın değil, tüm milletin meselesidir..

Hükümet, Suriye politikasını sil baştan gözden geçirir ve yeni başlangıç yaparsa; IŞİD meselesinden en az zararla atlatılabilir..

Nasıl?

Suriye’ye giden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının listesi çıkartılır, kontrol altına alınır ve potansiyel canlı bomba olabilecek kişiler zapturapt altında tutulur..

Son söz: Kıt bilgimiz ve aklımızla, sıradan bir vatandaşın, soruna çare bulma düşüncesi böyledir..     

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR




20 Mart 2016 Pazar

PKK ve DAEŞ (IŞİD) Terörüne karşı..



Ne yapacağız şimdi?

Yaşam durdu ve her şey kilitlendi..

Tamam, teröre karşı inadına gündelik yaşam devam etmeli ama AKP hükümeti güven vermiyor ki..

Emniyet istihbarat sıfır (0), MİT istihbarat sıfır (0) olunca elde var sıfır (0) misali sayısı bile belli olmayan canlı bomba ortalıkta ya da aramızda cirit atıyor..

Güvenlik ve asayiş konusunda AKP hükümeti resmen çuvalladı..

Neden?

DAEŞ (IŞİD) üyesi ve sempatizanı kaç kişi Suriye’de, kaç kişi Türkiye’de bilen varsa beri gelsin..

Açılan Suriye sınırı ve kontrolsüz geçişlerin sonucu Türkiye içinde talimat almayı bekleyen sayısı belli olmayan IŞİD üyesi bombacı nerededir; ne Emniyet ne de MİT biliyor.. Yaşanan canlı bomba olayları gösterdi ki çaresizce eylem yapılması bekleniyor..

PKK canlı bomba teröristlerini hiç saymıyorum bile.. Çünkü elini kolunu sallayarak istediği yerde bombayı patlatıyor ve vatandaşlarımız ölüyor..

Nasıl?

Aracı Urfa’da satın alıyor, Ankara’ya getiriyor, sonra otobüsle Urfa’dan patlayıcılar geliyor, otomobile yerleştiriliyor, keşif yapılıyor ve Kızılay’da patlatılıyor..

Tüm bu olup bitenler karşısında sanki istihbarat ‘gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım’ mealinde davranıyor..

İyi de bundan sonra ne yapılabilir?

Önerim şudur: ‘Aynı şeyleri tekrar ederek farklı sonuç elde edilemez’ felsefesine göre İçişleri bakanı, MİT Müsteşarı görevi bırakacak. Yerlerine yeni atamalar yapılacak. Her şey sil baştan ele alınacak, en erken 6 ay, 1 yıl sonra sonuç alınacak ve böylece güvenliğimiz sağlanacak..

Başka türlü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının can güvenliği asla sağlanamayacaktır.

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR



14 Mart 2016 Pazartesi

Terör ve karşı duruş..


Bakın, terör olayı terördür.. Terörü terörist yapar.. Terörist, kaynağı olan halkın da düşmanıdır..

1990’lı yıllarında yaşanan terör olaylarında asker-sivil büyük kayıplar ve şehitler verildi. Halka yönelik toplu katliam eylemleri sonrası tüm ülke tek yürek, tek ses ve hep birlikte dayanışma gösterisiyle teröre yanıt verirdi. Bu ülkenin bölünemeyeceğini içeriye dışarıya çok net mesaj aktarırdı.

Filmi 1 yıl önceye sarın.. Ne olduysa oldu ve maalesef 2015-Temmuz ayı Suruç katliamından sonra bu milli duruş bozuldu.
Nasıl mı?
Sosyalist parti, örgüt ve derneklerden bir kısım gençlik; Kobani’de yaşayan çocuklara oyuncak götürme etkinliği düzenledi. Suruç parkında canlı bomba terörü bu insanların 35’ni katletti..
Siyasetin ezberleri doğrultusunda mealen ‘’Aman ne işleri varmış Kobani’de, iyi de olmuş, su testisi su yolunda kırılırmış’’ dendi..

Derken 1-2 ay geçmedi ki Ankara Tren Garı olayı yaşandı..
Ne oldu?
Sol, ilerici ve sosyalist görüşlü STK, sendika ve derneklerin barış eylemi için Ankara’ya gittiler, 2 canlı bomba patladı ve 105 vatandaşı katlettiler..
Yine benzer tepkiler geldi, maalesef topyekun ve  tek-vücut teröre karşı koyma refleksini gösteremedik..

Hatta siyasi ezber doğrultusunda ölen vatandaşların PKK’lı olduğu iddia edilerek mealen fazla üzüntü duyma gereği bile hissedilmedi..

Daha da vahimi, bu terör olayında siyasi rant devşirildi. Kasım-2015 seçiminde AKP iktidara gelmesi ve başkanlık için yeterli milletvekili verilmesi durumunda her türlü terör ve kaosun biteceği propagandası yapıldı ve sıkça söylendi, durdu..

Ankara Genelkurmay canlı bomba terör saldırısı ve Kızılay canlı bomba terör saldırısı karşısında Türkiye’mizin terör karşıtı ortak duruşu deforme olmuş ya da yozlaşmış durumdadır..

2016-Mart ayında artık halk düşmanı terör karşısında sağcısı-solcusu, muhafazakarı-liberali, Alevisi-Sünnisi, dindarı-ateisti, milliyetçisi-ümmetçisi ortak karşı tavır koyamıyor..
Terörü tel’in eden ya da kınayan milyonlarca yurttaş sokaklara dökülüp tepkisini koyamıyor..  

AKP iktidarının, artık bu milletin içinden teröre karşı ortak irade çıkarması hiç mümkün değildir..
Neden?
Siyasi ikbal nedeniyle eline geçen birçok fırsatı heba etmiş, güvenilmez noktasındadır.

Gördüğüm, halihazır Türkiye resmi budur..

İnşallah bundan sonra terör nedeniyle daha büyük acılar yaşamayız..

Tahminim ise tam tersini söylüyor.. Keşke yanılsam, keşke olmasa..

Zor günler bizi bekliyor.. Nasıl çıkarız içinden ben de bilmiyorum..

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR




10 Mart 2016 Perşembe

PKK, HDP ne oldular, ne olacaklar?


PKK, Temmuz-2015 ayında sıktığı kurşunla kendi kendini tasfiye ve imha etti..

Bundan sonra PKK, Kürtlere ne vaat edebilir ki?

Yüzde 13.1 oy alan HDP, halkın içine nasıl girebilir ki?

Binlerce Kürt yurttaşı, iki elinin arasına aldığı başını sağa sola sallayıp çok ağır küfür yollayacak..

Kime?

PKK’ya..

Neden?

Özyönetim iddiasıyla başlayan sokak çatışmalarında binlerce PKK militanı öldü, ilaveten siviller hem kayıplar verdi, hem de yerinden yurdundan oldu.. Daha da vahimi Sur’da, Cizre’de yaşayan binlerce aile Suriyeli mülteciler konumuna düştü..

PKK, artık o kadar aciz ve sersemleşmiş ki ‘’2002 yılı AKP felsefesine dönülmesi için Abdullah Gül ve diğer sözde muhalif AKP’lilere destek sağlayacağını’’ söylüyor..

Aslında bu söylem fikren bitişin dolaylı ilanıdır..

Artık PKK için Suriye Kuzeyi dahil güvenli alan kalmamıştır.

PKK, gelecek stratejisi adına nasıl bir hamle yapabilir? 
2016-Mart ayı sonrası için neler ifade edebilirim?..

1. Siyaseten ve askeri varlığıyla bölgede dominant olan ABD ve Rusya’nın güvenlik şemsiyesi altında; Kuzey Suriye’de kalıcı yerleşmesi en büyük kazancı olur..

2. Kantonların varlığı tehlikeye düşerse ama ABD ve Rusya uygun görürse ya da izin verirse; Suriye-Türkiye sınırını geçersiz kılma adına sızma ve saldırı yapabilir..

3. IŞİD’a karşı savaşan PKK-PYD silahlı güçleri; lojistik ve silah desteği veren ABD, Rusya ve Esad arasında dengeli ilişkiyi nihai barış anlaşmasına kadar sürdürürler ve Salih Müslim adıyla anlaşmanın tarafı olmak için büyük çaba harcarlar.

4. Yüzde 10 baraj altına düşen HDP iyici marjinalleşir, parti olarak seçimlere katılmaz, yapılacak ilk seçimde 20 civarında bağımsız milletvekili kazanmak için uğraşır..

5. PKK, gücünün odaklanması adına nasıl İran’dan çekildiyse, belki 5 yıl, belki 10 yıl süreyle Türkiye’den de çekilir, tüm enerjisini Suriye Kuzeyi için harcar..

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR




9 Mart 2016 Çarşamba

Şiddet mi, sivil itaatsizlik mi?


‘’Muhteşem Münazaracılar/The Great Debater’’ isimli filmi, tesadüfen TV kanalının birinde izledim.. İnternetten tekrar, bir kez daha izledim..

Hakikaten müthiş etkileyici, iz bırakıcı bir filmdir..

Konusu ise ABD’de kölelik kaldırıldıktan sonra beyazların bulunduğu lokantalara, okullara, toplu taşıma araçlarına siyahların alınmaması, yani azgın şekilde ırkçılık yapılması.. Gandi felsefesiyle şiddete başvurmadan ırkçılığa karşı verilen ve kazanılan mücadeledir.. Ya da münazara yöntemiyle rakibini ikna etmektir..

Gelecek yıllarda da geçerli olacak film içinde geçen çarpıcı repliklerin bazıları şunlardır:

Varan-1: -Dostluğunu kaybetmek istemiyorum.. -Hiç sahip olmadığın bir şeyi nasıl kaybedebilirsin ki?..
Varan-2: İnsanı kendi ile yüzleştiren cefa; özgürlük için hırslandırır, kurtuluş için insanı umutlandırır..
Varan-3: -Rakibin kimdir? -Rakibim yoktur! -Neden rakibin yoktur?
-Çünkü o benim konuştuğum gerçeklerin karşılığındaki muhalif sestir..
Varan-4: Adaletin zamanı, hürriyetin zamanı ve eşitliğin zamanı hep ama hep içinde bulunduğumuz o andır..
Varan-5: Adalet dağıtmayan kanun, kanun değildir..
Varan-6: Adını ne koymuş olursak olalım kanunların egemenliğini yıpratan hiç bir şey etik olamaz.. 
Varan-7: Senden nefret etmek soğukkanlılıkla oynanan bir oyun olacak..
Varan-8: -Hakem kimdir? -Tanrıdır! -Neden tanrıdır? -Çünkü tanrı kimin kazanacağını ve kimin yenileceğini belirler.

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR

İnstagram : https://instagram.com/omerozdamar/

8 Mart 2016 Salı

Türkiye’nin şark kurnazlığı, AB’nin aymazlığı..


Türkiye ile AB arasındaki "göçmen zirvesi"nin ardından:
‘’kimisi Haziran’da vize kalktı’’ diyor,
‘’kimisi 3 milyar Euro daha geldi’’ diyor..

Gerçekler ise şunlar:

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, ‘’Türk vatandaşlarının Schengen Bölgesi'ne vizesiz girebilmesi için 72 kriterin yerine getirilmesi gerektiğini’’ söylüyor.

Macaristan Başbakanı Orban, "Türkiye'den yüz binlerce mülteciyi alıp AB ülkelerine dağıtma planı, hayalden ibaret. Eğer ben bu plana onay verirsem, beni cadde aydınlatma direğine assınlar" diyor.

İtalya Başbakanı Matteo Renzi, ‘Türkiye'de basın özgürlüğünde iyileşme olmazsa, bu iş olmaz’’ diyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “3 milyar Euro destek vereceğiz dediler, 4 ay geçti, hala verecekler.. Başbakan şu an Brüksel’de. Temenni ederim ki bu parayı alarak döner.” diyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘’3 milyar Euro’luk bir yardım vardı, Türkiye’ye değil, bunun altını çiziyorum, Suriyeli mültecilere, bu 3 milyar avro Suriyeli mültecilere gidiyor, tek bir Euro’su bile Türkiye’deki Türk vatandaşları için harcanmayacak. Çünkü belli çevreler, özellikle de Avrupa’da kamuoyu içerisinde Türkiye’nin sanki para dileniyormuş gibi bir hava yaratmaya çalışıyorlar. Türkiye kendisi için bir para istemiyor, Türkiye zaten 10 milyar doların tamamını kendi bütçesinden harcadı kamplarda yaşayan insanlar için ve diğer şehirlerdekileri de toplarsanız 20 milyara gidiyor bu. Ama her bir kuruş Suriyeli mülteciler için harcanacak.’’ diyor..

Gelinen kesin nokta:
‘’18 Mart’a kadar düşünelim ve tekrar görüşelim.’’

Yorum ve düşüncem:
1. Suriyeli mülteci insanlar üzerinden yürütülen AB-Türkiye Brüksel zirvesini ‘’utanç müzakereleri’’ olarak adlandırıyorum.

2. ‘’Al birini, ver birini’’ takasıyla insan tacirliğinin Avrupa’da legalize edilmesine Türkiye’nin aracılık etmesini kınıyorum.

3. Türkiye’nin mülteci toplanma merkezi olarak kullanılmasını asla kabul etmiyorum.

4. Hele mülteciler üzerinden AB’den tavizler koparmaya çalışma ‘’işte vize serbestliği, işte mali yardım’’ gibi konuların masaya konulmasının ne kadar küçültücüdür ki bunun diplomatik lisanda tarifi yoktur..

5. AB’nin evrensel değerlerden ve ilkelerden ne kadar uzaklaştığının mülteci kriziyle ayan beyan ortaya çıktı.

6. Suriyeli mülteciler kamyonlara ve gemilere doldurulup geri Türkiye’ye yollanması Avrupalıların zihninde neyi çağrıştırıyor? Nazi dönemini yaşamış bir Avrupa’nın tekrar aynı filmi oynatması akıl ve mantıktan ne kadar uzaklaştığını gösterir. Aymaz Avrupalılar yazıklar olsun!

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR



4 Mart 2016 Cuma

Başkanlık mı, kuvvetli başbakanlık mı?


Hemen bodoslama gireyim konuya..

BAŞKANLIK mümkün değil olmaz..

Ama kuvvetli BAŞBAKANLIK makul ve mantıklıdır..

Peki, neden ya da hangi siyasi mülahazalarla tezimi destekliyorum?

Bir kere AKP 317 milletvekili var, meclis başkanını çıkarırsak 316 kaldı.. Referandum için 330 milletvekili lazım..

Eksik 14 milletvekili nereden bulursun, artı gizli oylamada AKP içinde fireleri nasıl engellersin?

Hadi Baykal’dan, MHP’den buldun diyelim ve referanduma gittin..

Milletin yüzde 51’i EVET der mi?

O da zor.. Çünkü hala millet başkanlık deyince ne olacak, bilmiyor.. Bilmediği bir konuya da EVET demez.. Hatta halk der ki ‘’Erdoğan tekrar başbakan olsun, Davutoğlu da sembolik Cumhurbaşkanı..’’

Erdoğan ve çevresi, enerjilerini boşuna ve hiç olmayacak kanala harcıyorlar, bence tabii..

Hepimizin aklına gelen soru şudur:

İyi de bu olmadı, şu olmadı, o zaman Sonbahar’da erken seçim olur, 330 milletvekili bulur ve anayasa değişir, başkanlık gelir mi?..

Gelmez.. Gelmediği gibi çok tehlikeli siyasi hamle olur..

Neden?
Çünkü Sıkıntılar arttıkça artıyor.. Sonbahar’da erken seçim denirse millet ‘’daha yeni tercihimi kullandım, başlarım senin seçimine’’ deyip beklenen sonuçları ters yüz edebilir..

Kime verir oyları?

Valla bulur millet, kızdı mı kızar arkadaş..

Yani sen de Şamil Tayyar gibi düşünüyorsun; ‘kuvvetli BAŞBAKANLIK ‘ formülünde ısrar ediyorsun?

Ben neden ısrar edeyim ki, okuduğum siyasi manzara öyle diyor..

Bakın, size başka bir pencere daha açayım..

Sonbahar’a kadar MHP’de sular durulur, amma öyle, amma böyle genel başkanı bulunur.. Olası seçime derli toplu girebilir..

CHP için de benzer şeyleri söyleyebilirim.. Kurultay, bağrış-çağrış artık bitti, herkes olası erken ya da vaktinde ilk seçime kilitlendi..

Kaotik ortamın hiç bitmeyeceği tek siyasi parti HDP’dir..

Hadi size iyi günler, benden bu kadar..

Ömer ÖZDAMAR (Yeni Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR

İnstagram : https://instagram.com/omerozdamar/