26 Aralık 2015 Cumartesi

İbretlik olay.. Ne Türkiye ne de AKP bunu hak etmiyor!


İnternete verilen videoyu 3 kez falan izledim..

Hangi video mu?


Konu nedir?

Giresun ilinin, Bulancak ilçesi, AKP’li Belediye Başkanı ile Jandarma Trafik Görevlisi Astsubay arasında geçen diyalogdur..

İçeriği nedir kısaca?

Bulancak Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’ne ait kamyonun tonaj fazlası kum yükü nedeniyle trafiğe çıkması lazım mı, değil mi?

Sayın Belediye Başkanımız, trafiğe çıkması yasal olarak mümkün değil diyen görevli jandarma astsubayını, ‘’rüşvetçi, paralelci, hizmet engelleyici’’ gibi sayısız sıfatları sayarken bir türlü kamyonun tonajını yani yükünü azaltalım, yasal sınıra çekelim, kurala uyalım deme zahmetine asla girmiyor..

Hatta işi o kadar azığa almış ki ‘’yahu ne olacak tonaj fazlası olsa, ne olacak yasal sınırları aşsa?’’ diyebiliyor..

O kadar cahilce, hoyratça konuşuyor ki sormayın gitsin..

Offf ki of…

Ve AKP’li olmanın verdiği özgüvenle, o kadar cesaretle ‘’ kural tanımaz, yasa bilmez’’ tavrını dakikalarca sürdürebiliyor hem de küstahça..

Ben ne diyeyim şimdi?

Savcılık talimatıyla kameraya kayıt yapılıyor diye Sayın Belediye Başkanı uyarılıyor; buna rağmen efelere, kabadayılara 5 çekecek edayla konuşmasını ve tavrını devam ettiriyor..

Neden?

AKP’li olması kanundan, kuraldan önce gelir inancı öyle yerleşmiş dimağına ki umurunda bile değildir..

Yazık, Türkiye bu manzarayı, böyle yönetilmeyi ne Bulancak ilçesi ne de AKP hiç hak etmiyor..

En kritik soru şudur:

AKP Yönetimi, bu belediye başkanıyla çalışmayı sürdürecek mi?

Benim bildiğim AKP, gereğini hemen yapar ve partiden uzaklaştırır..

Ömer ÖZDAMAR (Yalnız Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR




25 Aralık 2015 Cuma

2016 yılı kutlaması..


Benim, senin, onun, kısaca hepimizin 2015 yılında saniyelerimiz, dakikalarımız, saatlerimiz, günlerimiz, haftalarımız ve aylarımız geçti, gitti..

Kimimize zordu, kimimize kolaydı,
Kimimize tatlıydı, kimimize acıydı,
Kimimize neşeliydi, kimimize hüzünlüydü..
Ama bitti 2015..

Ne desek, ne etsek, artık boş ve nafile..

Bazen şans güler, bazen ters gider fakat hep gidiyoruz, gitmek zorundayız..

Dur hele, biraz düşüneyim yok, biraz mola yok, biraz bekleme yok, hep durmaksızın gidiyoruz..

Verilen ya da lütfedilen yaşam süremizi dolduruyoruz..

Tüm dostlarımın, arkadaşlarımın, tabii ki ailemin ve akrabalarımın 2016 yılının sağlık içinde, huzur içinde, sevgi içinde geçmesini dilemekten başka elimden ne gelir ki..

Yaşamda yılların sayısından daha önemlisi sürenin ne kadar kaliteli, ne kadar faydalı, ne kadar inançları ve değerleri doğrultusunda yaşayabildiği bence önemli olsa gerek..

Belki 30 yıl, belki 40 yıl, belki 100 yıl yeryüzünde ikamet edeceksin ama nasıl ettiğin, ne yaptığın, ne ettiğin kendi vicdanına mutlaka sormalısın..

Yeryüzüne hakim olan sistem; maalesef  ‘’soru sorma ve nedenini araştırma emriyle; sadece söyleneni yap, sana biçilen role biat et, sabırlı ol, gerisine karışma, sistem çarkının içinde dönele dur, asla çomak sokma’’ diyor..   

İnsanlarda daha ne olduğunu, ne bittiğini bile anlamadan bir bakıyorlar ki yıllar, yılları kovalamış ve yaşam süresi sonlara yaklaşmış..

Yaşamın son anlarında arkaya dönüp baktığında onca zahmet, onca acı, onca çile, onca çaba, hep ne için sorusuna bulduğu yanıt:
‘’Sistemin emrettiği mal, mülk edinme ve terk edip gitme’’ oluyor..

Neyse 2016 yılı herkesin gönlüne ve anlayışına göre yaşansın, hepimizi afetlerden, felaketlerden, savaşlardan Allah korusun ve göstermesin dileklerimle yazımı tamamlayayım..

Ömer ÖZDAMAR (Yalnız Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR



24 Aralık 2015 Perşembe

1 Kasım sonrası kucağa mı, şapa mı oturduk?


’Kucağa oturmak’’ deyimi ya da özdeyişi öteden beri çok kullanırız. En çok siyasetçiler kullanır ve sokak kavgası jargonunda vardır.

Elbette bu özdeyişin gerçek anlamında değil de, argo ya da mecazi kullanımı çok revaçtadır.

‘’Kucağına oturmak’’ demek; karşılıklı çıkar ilişkisi demeğe getiren çoktur.

Deyimin çıkış kaynağı eski zaman pavyonlarına dayanır. Konsomatris bayanların yaptığı bu işe kucağa oturma olarak adlandırılır.

Kısaca kucağa oturanın da bir çıkarı vardır, kucağa oturtanın da bir çıkarı vardır. Çıkarlar karşılıklıdır..

 ‘Kucağa oturmak’ özdeyişinin TDK’na göre gerçek manası, ‘dizlerinin üstüne oturmaktır.’

Argo ya da mecazi ise yaltaklanmak ve birinin amaçlarına alet olmaktır.

Ülkemizde siyasi terim olarak ilk kullanılan Rahmetli Özal’dan başkası değildir.

Siyasi arenada aynı manaya gelen ‘’şapa oturmak’’ deyimi vardır ve manası:
‘’Çaresiz kalmak’’,
‘’Çıkmaza girerek ne yapacağını şaşırmak’’,
‘’Ummadığı tehlikeli bir sorunla karşılaşmak’’,
‘’Umutları boşa çıkmak’’ gibi..

Sonra geçmişten bugüne kadar o kadar çok şeyi kucağa oturtmuşuz ki saymakla bitmez… İsterseniz bazı örneklemeleri yazayım:
-Dinci basının kucağına oturmak..
-Emperyalizmin kucağına oturmak..
-Piyasanın kucağına oturmak..
-Askerin kucağına oturmak..
-Egemen gücün kucağına oturmak…
-Rusya’nın kucağına oturmak..

Türk halkı, 1 Kasım’da yaptığı tercihle galiba hem ‘şapa oturdu’ hem de ‘kucağa oturdu’ ve çaresizce 4 yıl geçmesini bekleyecek..

Neden böyle bir çıkarımda bulundum?

AKP’ye yüzde 49 oranında oy verirken neydi beklenti?

-Ekonomi şıp diye düzelecek,
-Terör şıp diye bitecek,
-İşsizlik şıp diye kalmayacak,
-Demokrasi şıp diye oturacak,
-Özgürlük şıp diye artacak,
-Adalet ve hukuk şıp diye doğrulanacak..

Ne umdu, ne buldu?

2016 yılında ne ekonomi düzelecek, ne terör bitecek, ne işsizlik azalacak, ne demokrasi oturacak, ne özgürlük artacak, ne de adalet ve hukuk doğrulanacak gibi gözükmüyor.. İçeride ve dışarıda tüm beklentiler negatif algılanıyor..

Ehee şimdi şapa mı oturduk yoksa kucağa mı oturduk?

Bence hem şapa hem de kucağa..

2016 yılında Allah yar ve yardımımız olsun bakalım..

Ömer ÖZDAMAR (Yalnız Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR



23 Aralık 2015 Çarşamba

Dolar 2016 yılında kaç TL olur?


Amannn en spekülatif, en sakat soru budur..

Neden?

Valla, artık yıllık projeksiyon tutmayı bırakın aylık, haftalık, hatta günlük an ve an tüm beklentiler, gelişmeler yer değiştiriyor..

Dünyamız çalkantılı bir yıla giriyor..

Orta Doğu, Ukrayna, Kafkasya sanki krizin odak bölgeleridir..

Önde gelen ya da dominant ülkeler Doğu Akdeniz sularında bayrak sallıyor, havadan bombardıman yapıyor, karadan mermi patlatıyor..

Rusya, Hazar Denizinden 1.500 km. menzilli Türkiye üzerinden Suriye’ye füze sallıyor..

IŞID, neredeyse düzenli korsan devlet haline bürünüyor..

2016 yılında ABD, başkanlık seçimine hazırlanıyor, Obama artık topal ördek muamelesi görüyor..

Ehee bu kadar saydığım belirsiz parametreler ışığında dolar 2016 yılını kaç lirayla kapatır?

3 mü?
3.30 mu?
3.50 mi?
Yoksa 4 mü?

Ne olacağına dair tahmin yapmadan kafamda kurguladığım 7 (yedi) şartı sayıyorum:

1. Petrolün varili 35 dolar civarındadır, 20 doları görürse..
2. ABD Merkez Bankası FED, faiz artırımını 0.25 oranında ve bir kez yaparsa..
3. Suriye savaşı sükuna erer, barış sağlanırsa..
4. PKK silah bırakır, Kuzey Irak’a çekilirse..
5. Başkanlık sistemi referanduma giderse ve kabul edilirse..
6. Rusya ile ilişkiler düzelirse..
7. ABD Başkanlık seçimini demokratlar kazanırsa..

Bu 7 (yedi) parametrenin hepsi olumlu sonuçlanırsa dolar 2016 sonunda 2.5 TL olur.. Evet, yanlış okumadınız, dolar 2.5 TL’ye geriler..

Yok, hepsi olumsuz sonuçlanırsa dolar 4 TL olur..

Yarısı olumlu, yarısı olumsuz sonuçlanırsa 3.5 TL olur..

 Hadi size bol kazançlar..

Ömer ÖZDAMAR (Yalnız Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR




22 Aralık 2015 Salı

AKP, PKK terörünü bitirebilir mi?..


Tamam, önceki makalelerimde PKK’nın aptallığını, dangalaklığını anlattık, katıldınız ya da katılmadınız..

Hayatta hiçbir reaksiyon tek yanlı gerçekleşmez.. Mutlaka karşı tarafı vardır, kısaca buna artı, eksi taraf diyoruz..

1984’den beri süre gelen PKK meselesi, 1999’da lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanması ve İmralı’da hapishanede tutulmasıyla yepyeni bir evreye ulaştı..

Bu meseleye dokunan yanıyordu, birçok iktidar sırf bu yüzden seçimlerde tasfiye oldu, gitti..

Basitçe özetledikten sonra 2009 yılına geldik.. AKP ilk kez bu meseleyi sonuçlandırmak üzere en ciddi girişimde bulunda ve yapılacak işler ajandasının en üstüne yerleştirdi.

AKP’nin bilgisi dahilinde Oslo’da başlayan PKK-MİT görüşmeleri, Habur olayı ile bitti.. 2011 yılında Oslo görüşmelerinin ses kaydı sızdı ya da sızdırıldı..

Sonra 2012 yılında KCK tutuklamaları başladı, Oslo süreci tamamen rafa kalktı.. Çatışmalar devam etti..

2013-Ocak ayında, İmralı’da, Abdullah Öcalan’la görüşmeye önce MİT başladı, sonra HDP milletvekilleri devam etti..

21 Mart 2013 günü, zirveye çıkış ya da geri dönüşü olmayan yola giriş gerçekleşir. Diyarbakır meydanında 1 milyon kişiye Abdullah Öcalan’ın mektubu hem Türkçe hem de Kürtçe okunur, ateşkesle beraber, PKK silahlı güçlerini Kuzey Irak’a çekmeye başlayacaktır..

Herkes derin bir oh çekti, bu iş bitti psikolojisi yakalandı. Anadolu’yu ikna etmek üzere akil adamlar oluşturuldu ve il-il, ilçe-ilçe dolaştırıldı..

2014 yılında yerel seçimler yapıldı, bu arada Kandil’den bazı homurtular duyulmaya başlandı.. İşte çözüm süreci işlemiyor, müzakerelere geçilemiyor gibi..

2014-Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı ve Başbakanlığı bırakan Tayyip Erdoğan, yüzde 51.79 oyla Cumhurbaşkanı seçildi.

Bundan sonrası çözüm sürecinin zehirlenme aşamalarıdır..

Hem Suriye’de, hem de Irak’ta IŞID patlak verdi.. Hem Irak Kürtleri, hem de Suriye Kürtleri IŞID tehdidiyle baş başa kaldılar.. Musul düştü, Kerkük düşmek üzereyken ABD, havadan Peşmergelere yardım etti..

Suriye-Türkiye sınırında ise sembol olarak KOBANİ ha düştü, ha düşecek derken işte Peşmergeler geldi, ABD havadan bomba yağdırdı, en önemlisi PKK’nın Suriye kolu PYD sokak savaşlarıyla KOBANİ’yi IŞID’ın elinden kurtardı..

Irak Kürtlerini dost, Suriye Kürtlerini hasım olarak gören Türkiye’nin iktidarı AKP, çok büyük stratejik hata yapmıştır ve maalesef gelişmeleri okuyamamıştır..

İşte Diyarbakır’da o tatsız 6-7 Ekim olayları yaşandı.. Çözüm süreci artık komadaydı, ölümü için gün sayılıyordu..

Ve geldik 2015-Şubat ayına, meşhur ‘’Dolmabahçe Sarayı Mutabakat Metni’’ açıklamasına.. Kısaca İmralı-Kandil-HDP-AKP Hükümeti arasında varılan anlaşmaya göre PKK’nın silah bırakması için atılacak adımlar ajandası ya da manzumesiydi..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna dönüşü mutabakat metnini kabul etmedi ve görüşme masası devrildi..

Çözüm süreci öldü ve 2015-Nisan ayında Ağrı’dan ilk çatışma haberi geldi..

Sonra HDP’nin 7 Haziran seçimleri bağımsız değil de parti olarak katılacağını ilan etmesi, AKP-HDP ilişkisini ya da bağını tamamen kopardı.
Hele ‘’seni başkan yaptırmayacağım Erdoğan’’ demesi HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ı en büyük düşman yaptı..

AKP için muhafazakar kesim dışında artık tek bir oy kanalı kaldı ve oraya oynaması hayat-mayat meselesiydi.. Evet, o kanal ‘Milliyetçi Türkler’ idi..

Kürtleri büyük oranda kaybetti. Diyarbakır’da, 7 Haziran seçimlerinde, sadece 1 milletvekili çıkarabildi. Durumun vahameti apaçık ortadadır..

Türkiye hafızasında biraz bulanıklaşan ‘’PKK’nın terör örgütü olduğu’’ algısını yeniden canlandırıldı. Terörle mücadele konsepti tam manasına uygulandı. ‘’IŞID’la da mücadele edeceğim’’ sözüne karşılık Kandil’in bombalanmasına uluslararası meşruluk kazandırıldı ve destek sağlandı.

PKK’nın karşı hamlesi de savaşı dağdan, şehre yığması oldu..

İşte 1-2 aydır Sur, Silvan, Cizre, Nusaybin, Silopi PKK için mahalle ve sokak savaşlarının yapıldığı saha oldu..

Okullar kapandı, 200 bin vatandaş evlerini terk etti, mahalleler tank ve top atışlarıyla harabeye döndü..

22 Aralık 2015 günü itibarıyla onca ölü, onca yaralı var.. En önemlisi vatandaşların gündelik yaşamı bitti.. Her yer kapalı, temel ihtiyaç ve gıda sıkıntısı baş gösterdi.

Bu savaşa ya da terörle mücadeleye karar veren AKP hükümeti, mutlaka nasıl bitireceğini de hesaplamış olmalı kanaatindeyim.. Tamam dağlarda aylarca, hatta yıllarca sürebilir ama şehirlerde olmaz.. şehirler insanların ikamet ettiği, yaşamını işiyle gücüyle idame ettiği yerlerdir, buralar ömrü billah çatışma sahası olamaz..

Bence AKP hükümetinin ajandasında nasıl sonlandıracağı belli değildir. Çare olarak ben kendi görüş ve düşüncemi söyleyeyim..

İmralı’da bulunan Öcalan’la devlet yetkilileri hemen temasa geçmeli.. ‘’AB müktesebatına uygun özerk yerel yönetimler’’ yasasını TBMM’den hemen geçirmelidir.. Okullarda 2.dil olarak Kürtçe eğitim-öğretim sağlanmalıdır.

Bunlar gerçekleşirse; AKP’nin bir zamanlar ağzından düşmeyen; ne analar ağlar, ne de babalar..

Olmazsa ne olur?

Diyelim ki yukarıda saydığım ilçelerden PKK temizlendi, evler onarıldı, insanlar geri göçtüler, yaşam yeniden başladı, Eheee sonra? 3 ay sonra tekrar başlamayacağını kim garanti eder? Hiç kimse.. Çünkü ‘’Kürt sorunu’’, ‘’PKK Terörü’’, ‘’Milli Birlik Projesi’’ adını her ne dersek diyelim ama bu sorun hep var olacak, çözülmediği müddetçe..

Hafıza nankördür, her şeyi çabuk unutur, bu film 32 yıldır oynuyor, ben şahsen bıktım, usandım..

AKP hem Türk vatandaşlarına, hem de Kürt vatandaşlarına bu sorunu çözmeye söz vermiştir ve iktidarsa çözmek zorundadır. İktidarlar sorunları ötelemek için değil çözmek için gelirler.. Çözemeyen iktidarlar hep gittiler, AKP de gider..


Ömer ÖZDAMAR (Yalnız Sol Muhalif)
Bucak-BURDUR

İnstagram : https://instagram.com/omerozdamar/

21 Aralık 2015 Pazartesi

Rus savaş uçağı (SU-24) nasıl düşürüldü ve sonuçları?


Herkes bir şeyler söyledi, anlattı, gösterdi ama bir de benim kalemimden okuyun derim..

Rusya bombardıman uçağını korumasız (avcı uçağı olmadan) göndermesi bir defa büyük bir hatadır..

Malumunuz bizim RF-4 keşif uçağımız yerden füzeyle düşürüldüğü zaman da aynısını söylemiştim. Çünkü keşif uçağı tek başına göreve çıkmaz.. Aynı şekilde bombardıman uçakları da tek başlarına göreve gönderilmez..

Neyse biz gelelim Rus SU-24 uçağının düşürülmesine..

24 Kasım 2015 günü sabahleyin SU-24 uçaklarından (2) ikisine harita üzerinden gösterilerek bombalama görevi verilir..

Pilotlar hazırlıklarını tamamlar ve uçaklar pist başı yaparlar..

Bulundukları üs ya da havaalanının kulesiyle telsiz bağlantısı kurulur ve kalkış izni alınır..

Muhtemelen kule ile konuşmaları Rusça olup uçak daha kalkmadan Rus uçağı olduğu kolayca anlaşılır..

Havadadır ve rotasında seyir halindedir artık.. İşte bu zamanda dost ve düşman tüm radarların gözetimi altına girmiştir.

Radar verileriyle uçağın kimliği ve milliyeti ortaya çıkar..

Hemen İncirlik, Diyarbakır ya da Malatya’dan önleme ve angajman kuralını uygulama için F-16 av uçakları kalkar..

Bu uçaklara verilen talimat açıktır. Hava sınırı ihlali yapmaması için uyar, sonra vur..

Hakikaten önce hava sınırı ihlali öncesi hem İngilizce, hem de Rusça uyarı yapılır, yanındaki SU-24 uçağı uyarıyı ciddiye alır ve uzaklaşır.. Ama diğeri hala rotasında sınıra doğur seyir etmeyi sürdürür..

Türk F-16 savaş uçağından atılan tek bir güdümlü füze, Rus S-24 uçağını vurur ve düşürür..

Bağrış, çağrış arasında 1 ay geçti neredeyse..

Hem Ruslar, hem de Türkler bazı konuları kamuoyundan saklıyor..

Bir kere ‘’Rus savaş uçağı olduğunu bilmiyoruz’’ lafı külli doğru değildir.. Daha pist başında kalkarken Suriye mi, Rus mu anlaşılır bu bir..

Rusya’nın ‘’uyarılmadı, direk vuruldu’’ iddiası külli yalandır, çünkü beraber uçan 2 uçaktan birisi uyarı karşısında rotasını değiştiriyor, diğeri değiştirmiyor ve vuruluyor.. Uyarı yapılmadan vurulsaydı, SU-24 uçaklarının ikisi birden vurulurdu..

Bundan sonrası tamamen benim şahsi düşünce ve yorumumdur..

Keşke vurulmasıydı derim.. Çünkü Suriye paylaşılıyor, bizim çıkarlarımıza aykırı alınabilecek kararlara müdahale etme şansını sanki yitirdik.. Çünkü masaya Türkiye’yi oturtmayacaklar.. En kötüsü hem ABD hem de Rusya bu konuda mutabık kaldılar.. Yani Türkiye eski tabirli bypass oldu, oyun dışına çıkarıldı..

Vurmanın hiç mi olumlu etkisi olmadı..

Oldu tabii.. Ülkenin moral-motivasyonu açısından bomba bir görüntüdür..

Başka?

‘’Türkiye sınırını ihlal edenin başına ne geleceğini herkes görsün, buna Rusya da dahil’’ mesajı tüm dünyaya verildi..

NATO, gerçekten bir teste tabi tutuldu.. Hani ‘’NATO üyesi bir ülkeye saldırı olursa hepsini yapılmış sayılır’’ kuralı işleyecek mi, işlemeyecek mi, herkes görecektir..

Rusya ile ilişkilerde artık onarılması güç bir yara aldı.. Bu uçak düşürme olayı 10 yılda geçse hep hatırlanacak ve ilişkilerin seyrine hep yön verecektir..

Tamam, benden bu kadardır, umarım hem bilgilerinizi tazeledim hem de birazcık yeni şeyler kattım..

Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR









18 Aralık 2015 Cuma

Derin PKK’nın handikapları


Dün gece (17 Aralık), IMC TV’de, HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’i dikkatlice izledim.. Mevcut durumun vahametini anlattı.. Buraya genel hatlarıyla hemfikiriz.. Hala şu noktayı açıklayamadığı ya da şu boşluğu bana kimse dolduramadığı.

Mart-2015’de Dolmabahçe mutabakatını bitiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır..
Haziran-2015’de Türkiye vatandaşları bunu gördü ve AKP’yi seçimde yüzde 39’a indirdi yani cezalandırdı..

HDP yüzde 13 oy almış, yükselen bir trend yakalamışken, panik halinde ne yapacağını şaşıran bir AKP iktidarı varken, bakın imdadına ne yetişti?

Temmuz-2015’de uykudayken 2 polisin katledilmesi ve savaş piminin çekilmesidir..

Bam noktası burasıdır..

Derin PKK’nın neden mermi sıktığını ne Sırrı Bey, ne de bir başka HDP’li hala açıklayabilmiş değil..

Yine o tarihte ‘’silahların hemen susması’’ çağrısı yapan HDP Eş-başkanı Demirtaş için ‘’o da kim oluyor, o kendini ne zannediyor’’ mealinde yanıtı veren derin Kandil’i daha kimse izah edemedi..

İmralı’daki önderimiz esir olduğu için ‘’artık onun da bir hükmü kalmamıştır’’ diyen derin PKK’yı bana daha kimse açıklayamadı..

Sırrı Sürey Önder’in tabiriyle ‘’1 Kasım’da hormonlu 9-10 puan artışla’’ yüzde 49’u bulan AKP’nin tek başına iktidarını derin PKK yardım ve yataklık etti mi? Ettiyse hani bunu faturası..

Bunların yanıtı verilmedikçe bugünkü ‘’yok hendek kazılıyor, yok devlet kapatıyor, yok halk göç ediyor, yok tanklar mahalleye giriyor’’ söylemleri hep havada kalıyor..

HDP’lilerin siyaseten tek çıkmaz sokağı burasıdır. Silahlı kanada açıktan ne soru sorabiliyor ne de eleştiri getirebiliyor..

Çizilen resim böyle olunca batıda emekten yana, halktan yana, adaletten yana olanların, mevcut duruma tepkisizliğini HDP’nin anlaması gerekir..

Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR






16 Aralık 2015 Çarşamba

PKK’nın düştüğü çukur..


PKK’nın üst aklı ya da hamisi (ABD, İsrail, Esad, Rusya) ne dedi?

Davran ve durma; Güneydoğu’da hemen KANTON yerler kazan ki Suriye’de olduğu gibi özerklik tanıyalım..

Oysa tüm silahlı gücünle 2 yıldır uğraştığın Hakkari’de bile bunu başaramamışsın, ne Silvan’da, ne Nusaybin’de, ne de Cizre’de bu kantonlaşma savaşı sonuç vermez..

Uluslararası taşeron örgüt haline gelen PKK, gemleri o kadar kaptırmış ki strateji belirlemekten ve akıldan yoksun halde çırpınıp duruyor.. En vahimi Kürt gençlerini bilerek ölüme gönderiyor..

Daha da vahimi ise Sosyalist Kürt ve Türk grupları IŞID’ın açık hedefi haline getirdi, Suruç ve Ankara’da sosyalist katliamına neden oldu..

Hala ısrarla bu çıkışı olmayan yoldan giden PKK; en son Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesine de çanak tutmuştur.

Tüm bu süreçte AKP’nin vebali yok mu?

Olmaz mı?

Var ancak 7 Haziran’da kaybedilen iktidarın tekrar kazanılması stratejisi için savaşsa savaş, kaossa kaos, krizse kriz, kısaca çoğunluk iktidarı sağlamak için ne kadar mekanizma varsa harekete geçirdi.. Ve de kazandı..

Kim kaybetti?

PKK’nın dangalaklığı ve başkasına olan uşaklığı yüzünden hem muhalif ne kadar güç varsa ezildi, hem de halkın nezdinde itibarına olabildiğince dibe çekti..

Bu arada HDP lideri Demirtaş, resmen sosis oldu, liderliği, önderliği ayaklar altına alındı..

Çare: Zararın neresinden dönersen kardır misali şehirlerde hendek işine hemen son verip; halkın gündelik yaşamını zehir etmeyecektir bu bir..

İmralı’da bulunan önderine kayıtsız şartsız teslim olacak, onun kaptanlığında Kürt hareketi nereye gidecekse gidecek bu da iki..


Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR





15 Aralık 2015 Salı

Anlayabilinecek en alt seviyeden..


Sayın Aziz Yıldız, 2013 yılında, 2014 yılında ve 2015 yılı ilk yarısında AKP üyesi iken bakın hangi görevlerde bulundu?

-2013-Nisan ayı: CHP Bucak İlçe Yönetim Kurulu Üyesi oluyor,

-2014 Mart ayı: Olmayan ilçe yönetim kurulu üyeliğinden istifa ediyor ve CHP Bucak İl Genel Meclisi Adayı oluyor ve seçilemiyor. Allah’tan seçilemedi ki CHP’den üyeliği yokken seçilmesi duble skandal olurdu..

-2014 Nisan ayı: Ancak yeni bir kongreyle ilçe yönetim kurulu üyeliğine gelecekken kafasına göre takılıyor ve tekrar üye oluyor..

-2014 Kasım ayı: İstifa eden ilçe başkanı Deniz Baykal’ın yerine birileri kafasına göre ilçe başkanı olarak atıyor..

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Parti üyelik soruşturmasında 2015 yılı son döneminde CHP üyesi olduğu anlaşılıyor..

İyi de bu tarihe kadar nasıl görev almış? Nasıl görev yapmış? Nasıl bu göreve atanmış?

İyi de hem CHP üyesi değilken; üstüne üstlük hem de AKP üyesi gözükürken bu işlemi yapan, bu illegal girişime müsaade eden, dönemin CHP Burdur İl Başkanı Süleyman Erman’a kimse soru sormayacak mı?

Mahalle delege seçimi yapılmadan masa başında yazılan kongre delegesiyle Bucak CHP ilçe başkanı seçilen Aziz Yıldız’a bu soruları CHP’li bir vatandaş sormayacak mı?


Yaklaşık 20 gündür belgeli iddialarımı sürdürüyorum, daha bir gün birisi çıkıp da:
Ya arkadaş sen ne diyorsun?
Olur mu böyle usulsüzlük?
Sen iftira atmaya utanmıyor musun?
Sorusunu soramıyor, yalanlama yapamıyor..

Bu arada yerel medyadan ‘’Kıvılcım Haber’’ ve ‘’Burdur Ajans’’ cesurca konuyu haberleştirip kamuoyunu bilgilendirdiler, diğerleri suspus kaldılar..

Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR





8 Aralık 2015 Salı

CHP’liler okusun diye yazdım..


Kimden: homeros80@hotmail.com (ÖMER ÖZDAMAR)
Kime: tekin.bingol@chp.org.tr
Tarih: 24/11/2015 21:51
Mesaj : Sayın Genel Başkan Yardımcım, konuya el atmadığınız sürece bu tür belgeli yazılar devam edecektir.. Bomba belge ve CHP Bucak İlçe Başkanı'nın skandalı.. 
Belge bugün elime geçti. Belgede özel bilgilerin gizliliğine riayet ederek ana adı, vatandaşlık numarası ve cep telefon no'su gibi bilgilere karartma yaptım. Belgenin içinde hepsi yazılıdır. Peki, belge kısaca ne diyor? CHP Bucak İlçe Başkanı Sayın Aziz Yıldız'ın 30 Mart 2012-13 Şubat 2014 tarihleri arasında AK Parti'ye üye olduğunu söylemektedir. Ne zaman üyelikten çıkarılmış? AKBİS (AK Parti Bilişim Sistemleri) kayıtlarına göre 13 Şubat 2014 tarihinde AK Parti üyeliği sona ermiştir. Peki, bu tarihleri arasında Sayın Aziz Yıldız neredeydi? 13 Nisan 2013 günü yapılan olağanüstü ilçe kongresinde ilçe başkanı seçilen Sayın Deniz Baykal'ın yönetim kurulu üyesiydi. Soru 1: CHP üyesi olmadığı halde nasıl yönetim kurulu üyesi oldu? Soru 2: Halen AK Parti üyeliği devam eden Sayın Aziz Yıldız'ın da içinde olduğu CHP Bucak İlçe Yönetim Kurulu üyeliği listesini onaylayan divan başkanı, il başkanı ve yönetim kurulu neden kontrol etmedi? Sayın Aziz Yıldız halen AK Parti üyeliği devam ederken 2014 yerel seçimlerinde CHP Bucak İl Genel Meclisi 1.sıra adayı oldu.. Soru 1: 2014 Şubat ayı içinde üye olmadığı halde CHP'den il genel meclisi adaylığını onaylayan Burdur İl Başkanlığı kontrol görevini neden yapmadı? CHP üyesi olmadığı halde Bucak CHP Yönetim Kurulu üyeliğinden istifa edip il genel meclisi adayı olan Sayın Aziz Yıldız'ın yerel seçimlerde seçilemedi. Soru 1: İlçe yönetim kurulu üyeliğinden istifa eden Sayın Aziz Yıldız, il genel meclis üyesi seçilemeyince ancak yeni bir kongreyle yönetim kurulu üyeliğine dönebilecekken nasıl döndü? Bu usulsüz işleme il başkanlığı neden müdahil olmadı? Soru 2: Usulsüz ve kuralsız yönetim kuruluna geri dönen ve Bucak CHP İlçe Başkanlığından istifa eden Sayın Deniz Baykal'ın yerine Sayın Aziz Yıldız ilçe başkanlığına nasıl seçildi? İl Başkanlığı bu seçimi nasıl onayladı? Soru 3: Burdur İl Başkanlığının gözetiminde ve kontrolünde usulsüz İlçe başkanlığına getirilen Sayın Aziz Yıldız'ın milletvekili önseçim üye listesinde isminin olmaması ve oy kullanamaması nedir, nasıl açıklanır? Soru 4: Hukuken sakat başlangıç sonrası devam eden çeşitli parti içi görev işlemlerini tümden geçersiz kılmaz mı? Şimdi ben buradan CHP Burdur İl Disiplin Kurulu'nun yukarıdaki sorulara cevap bulmak üzere hemen soruşturma açmasını bekliyorum ve çağrı yapıyorum.. CHP Yüksek Disiplin Kurulu'nun da Burdur İl Başkanlığını ilgilendiren sorulara cevap bulmak üzere hemen disiplin soruşturması açmasını bekliyorum ve çağrı yapıyorum.. 1 hafta sonra belgeli başka bir bomba haber daha patlayacaktır. Ömer ÖZDAMAR Bucak-BURDUR

4 GÜN SONRA CEVAP:
KİMDEN: Tekin Bingöl (tekin.bingol@chp.org.tr) 11/28/2015
Sayın Ömer ÖZDAMAR;
Bütün üyelerimizin, parti içinde gördüğü hata ve kusurları dile getirme hakkı bulunmaktadır. Nitekim, Parti Tüzüğümüzün 8/B-d maddesinde "Parti içi toplantılara, çalışmalara ve üyesi seçildiği kongrelere katılmak, düşüncelerini ve dileklerini bildirmek, Partinin yerel ve genel politikalarının oluşumuna katkıda bulunmak" Parti üyelerinin hakları arasında sayılmıştır. Ancak; "Konuya el atılmadığı sürece bu tür belgeli yazılara devam edilecek" şeklinde başlayan ve  "1 hafta sonra başka bir bomba haber daha patlayacaktır" ifadesiyle sonra eren iletiniz, Genel Başkan Yardımcılığımız nezdine Partimizi tehdit eder bir üslupla yazılmış olup eleştiri sunma hakkını aşar niteliktedir.
Bu nedenle gerek bu ileti içeriği ve gerekse benzer üslupla yazılmış iletilerle ile ilgili bir cevap verilemeyeceğini bildirmek zorundayım. 
Saygılarımla.
Tekin BİNGÖL
CHP Genel Başkan Yardımcısı

DÜŞÜNCE VE YORUM:
Malumunuz CHP ile bağlarım koptu.. Kalan arkadaşlarıma fikir vermek için bu mesajı paylaşmak zorunda hissettim..

Şimdi bu yanıt skandalının neresini düzelteyim, düzeltmeye neresinden başlayayım..

Bir kere bahsettiğiniz konu üzerine çalışılıyor, araştırılıyor, gelişmeler size bildirilecek yerine:
‘’ Partimizi tehdit eder bir üslupla yazılmış olup eleştiri sunma hakkını aşar niteliktedir. Bu nedenle gerek bu ileti içeriği ve gerekse benzer üslupla yazılmış iletilerle ile ilgili bir cevap verilemeyeceğini bildirmek zorundayım’’ diyor ya..

‘’Popopo.. Amanda maşallah!’’ dedim içimden..

‘’Ne de alıngan örgütten sorumlu genel başkan yardımcısı varmış’’ dedim içimden..

‘’Ey genel başkan yardımcısı, benim üslubuma tak sen gene, neyse gereğini yap sen gene, fakat üslubuma taktığın kadar CHP’nin anayasası sayılan tüzüğün ayaklar altına alınmasına da biraz kafayı taksan, ne olurdu acaba?..’’ dedim içimden..

‘’CHP’nin en tepeden başlamak üzere nasıl bozulduğunu, deforme olduğunu genel başkan yardımcısının verdiği yanıtın satır araları ve ruhu zaten çok net ortaya koyuyor..’’ dedim içimden..

‘’Doğrudur, CHP’yi tehdit ediyorum çünkü CHP’nin kurumsal ciddiyetinin kaybolmasına, CHP tüzüğü yok sayılmasına, CHP’nin kifayetsiz ellere kalmasına isyan ediyorum ve düzelsin diye tehdit ediyorum..’’ dedim içimden

‘’Olmadı, olmadı..’’ dedim içimden..

‘’Neyse sonuç olarak ne haliniz varsa görün diyorum, kaderinizle baş başa bırakıyorum,  CHP’yi artık bu durumdan ben bile kurtaramam..’’ diyorum içimden..

‘’Kurultay sonrası CHP’den mutlaka kopmalar olacaktır, yeni sosyal demokrat bir partiyle 2019’a hazırlanacaktır.. ‘’ diyorum içimden..

‘’Başka da çıkış/çare yoktur..’’ diyorum içimden..

Ömer Özdamar
Bucak-BURDUR