25 Ekim 2014 Cumartesi

17 Aralık paraları ne olacak?


Hadi bu ‘söyleme’ inandık diyelim..

Neye?

Cemaat mensubu polis, savcı, hakim bir araya gelmişler, hükümeti devirmek üzere kumpas kurmuşlar..

İyi de bakan oğlunun evinde yakalanan 1,5 trilyon para, para sayma makinesi ne olacak?

Tamam, selam örgütü icat edilmiş ya da uydurulmuş, başbakan ve etrafı sıkıştırılmış algısına ‘doğru’ diyelim..

Peki, Eski Halk Bankası Genel Müdürü evinde kutular içinde yakalanan 4,5 milyon doları ne yapacağız?

Takipsizlik kararı veren savcı gibi usulsüz hayır parası toplanmış diyerek gözümüzü kapatacak mıyız?

Valla onu, bunu bilmem ama her şey tamam da bu akçalı işler, paralar sakat konulardır..

Ama şunu da anladım ki paralar dahil konu tamamen kapanmıştır.

Peki, açılmaz mı hiç?

Açılır..

Ne zaman?

AK Parti iktidardan düşerse..

8 ay sonra yapılacak seçimlerde düşer mi?

Bu istikamette hiçbir umut, hiçbir belirti yoktur..

Kimin suçu?

Mevcut ana ve yavru muhalefet partilerinin siyaseten çökmüşlüğüdür..

İlaveten son 10 yılda hiç bu kadar heyecansız, beklentisiz genel seçim görmedim arkadaş..

Ne 2002, ne 2007, ne de 2011 genel seçimleri öncesi, 2015 genel seçimleri öncesi gibi karamsar atmosfer hiç oluşmadı.

Ne Kılıçdaroğlu, ne Bahçeli halkın beklentilerini karşılayacak lider profili çizemiyor.. Bu yüzden en az yüzde 15 seçmen kızsa bile mecburi AK Parti’ye oy verecektir..

Ha keza Davutoğlu lider mi?

Asla.. Ama hani ‘keçinin olmadığı yerde koyuna Abdurahman Çelebi’ derler misali ya.. Siyasi şartlar ve mevcut konjonktür Davutoğlu’nu da mecburi liderlik ihdas ediyor..

Peki, Haziran-2015, belki Nisan-2015 ayında yapılacak seçimlerde ne olacağına dair tahminin var mı?

Var tabii.. AK Parti için en kötü olasılıklar toplansa bile oyu yüzde 40 aşağısına gelmez..

Normal şartlarda ise oyu yüzde 50-55 bandındadır..

CHP ise maalesef yüzde 20-25 bandını aşamaz..

Ha keza MHP, yüzde 15-20 bandında kalır..

HDP yüzde 5-6 civarında oy alır, mecburi bağımsızlarla seçime girer..

Peki, bu paraların, akçalı işlerin hesabı mahkemelerde ne zaman sorulur?

Ancak ve ancak 2019 seçimlerine kadar AK Parti bölünür, başka bir merkez sağ parti ortaya çıkarsa ne ala.. Öbür türlü bir daha açılmamak üzere konu kapanmıştır.


21 Ekim 2014 Salı

Tarih bir kez daha yazılıyor..


Bilmiyorum, olup bitenleri sizler nasıl okuyorsunuz?

Ama benim bildiğim şu ki tarih bir kez daha yazılıyor..

1924 Lozan antlaşmasıyla öyle veya böyle çizilen Türkiye güney sınır komşuları yüzde 100 değişti artık..

Irak diye komşu bir devlet yoktur..

Ha keza Suriye diye komşu devlet de yoktur..

Irak ile sınır komşumuz artık ‘Otonom Kuzey Irak Kürt Devleti’ yer almaktadır.

Suriye ile olan sınır komşumuzun değişeceği kesin olup ancak kimlerin komşu olacağı henüz kesinleşmemekle birlikte IŞİD, PYD, Esad’lı Suriye sayılabilir.

2014 yılı Haziran ayında ABD’nin öncülüğünde uluslararası mekanizmalar çalışmaya başladı..

Neye?

Sınırların yeniden belirlenmesi ve coğrafyanın bölüşülmesi organizasyonuna..

İyi de Türkiye arada ne oluyor?

Hani bir tabir vardır ya, ‘’atlar tepişirken olan çimenlere olur’’.. Galiba düştüğümüz durum, manzara öyledir..

Oyun kurucusu olma iddiasıyla çıktığımız sahada neredeyse silindik, kaybolduk, hatta ‘’yersen’’ misali önümüze sürekli kabul etmek zorunda kaldığımız defactolar yaratılıyor..

Türkiye’nin hiç kabul edemeyeceği şartlar dayatılıyor, dün söylediği bugün için yenip yutuluyor..

Örnekleme yaparsam; ‘’PYD eşittir PKK’’ denklemi bizzati devletin başı tarafından söylendi ancak Obama’nın telefonuyla çark edildi..

Kobani’ye Türkiye’den silahlı müdahale edilemez derken geri adım atıldı ve Peşmergeler gelecek, Türkiye sınırından Kobani’ye geçecek ve IŞİD ile savaşacak..

Uluslararası diplomaside tüm bu olup bitenlerin anlamı şudur:

‘ABD ve koalisyon devletleri; ‘havadan silah ve mühimmat yardımıyla
Suriye Kürt Silahlı Güçleri olan PYD’yi resmen tanıyor ve meşru buluyor’ demektir.

Türkiye ise topraklarını silahlı Peşmergelerin geçişine izin vererek Suriye’deki savaşın resmen tarafı olmuştur. Aslında otonom bir devlettin askerlerini başka bir ülkenin topraklarına geçişine izin vererek Türkiye savaş suçu da işlemiştir.

Böylece PKK’nın Suriye kolu PYD, Türkiye tarafından muhatap kabul edilmiş, müzakere yürütülmüş ve yardım edilmiştir.

Somut kanıtı olarak gösterilen fotoğraf çok nettir. Kobani’de savaşan PKK Diyarbakır sorumlusu, yaralı olarak Suruç devlet hastanesine getirilmiş, tedavi edilmiş ve tutuklanmıştır. Daha ne olsun..

MHP’nin de destek verdiği tezkere çıkmış ve yabancı askerlerin Türkiye topraklarını kullanmasına izin verilmiştir. Ağır silahlarıyla Peşmergelerin Türkiye topraklarından Kobani’ye geçmesi durumunda MHP yönetimi, tabanına bunu nasıl izah eder, nasıl anlatır; inanın ben de bilmiyorum.

Velhasıl tarih yazılıyor, ama maalesef Türkiye figüran oluyor..

‘’Uçuşa yasak bölge, güvenli bölge’’ gibi Türkiye tezlerini, taleplerini kimse dikkate almıyor. En kötüsü de istemediği her şey dayatılıyor ve zorla kabul ettiriliyor.

Daha vahimi 10 yıllara uzanacak kaotik sınırlarla; bizi baş başa koyuyorlar..

Avrupa ve ABD elbette kendi güvenlikleri için sorun olan hayalperest cihatçı vatandaşlarının da Suriye ve Irak topraklarında savaşla ölüp gitmesini sağlıyor..

Birileri hem IŞİD’e hem de PYD’ye silah ve mühimmat veriyor ya da satıyor, böylece savaşın uzunca zamana yayılmasını istiyor..

Oyun içinde oyun varken biz Türkiye yandık ki ne yandık..



15 Ekim 2014 Çarşamba

Yeni Bucak Devlet Hastanesi Kaç yataklı?


Öncelikle Bucak ilçemize yeni bir hastane kazandırılmasına katkısı olan herkese teşekkür ederim.

Neredeyse 3-4 yıldır ‘’yok şu oldu, yok bu oldu, orası değil burası’’ tartışmaları arasında nihayetinde ihale edildi, yüklenici firma inşaata başladı, ben de 15 Ekim 2014 günü ‘Yeni Bucak Devlet Hastanesi’ inşaat alanına bizzat gittim, gördüm.. İnşaat hızla ilerliyor.. Buraya kadar güzel..

Vatandaş soruyor, elbette ben de soruyorum:

‘’Yeni Bucak Devlet Hastanemiz kaç yataklıdır?’’

Ya arkadaş, bu o kadar zor bir soru değil ki.. Şu diyeceksin olup bitecek..

İnternette Google üzerinden bir araştırma yaptım, kafam iyice karıştı.

Neden mi?

Varan-1





İl
Burdur
İlçe
Bucak
Proje No
-
Program
-
İhale
TOKİ
Kontrolörlük
TOKİ
Durumu
İnşaat
Arsa Alanı
36.006 m2
Kat Sayısı
6
Kapalı Alanı
32.425 m2
Blok Sayısı
7
Oturum Alanı
6.519 m2
Yatak Sayısı
208
Fiziki Gerçekleşme
9  %
Proje Müellifi
-
Yüklenici Firma

Varan-2
TBMM Başkanlık Divanı Üyesi ve Ak Parti İlimiz Milletvekili Bayram Özçelik Bucak Devlet Hastanesi inşattının hızla devam ettiğini bildirdi. Milletvekili Bayram Özçelik Facebook üzerinden inşaat resimlerini yayınladı. Bucak Halkı facebook üzerinden yayınlanan inşaat resimlerini ve Milletvekili Bayram Özçelik’in mesajını takip ettiler.
TBMM Başkanlık Divanı Üyesi ve Ak Parti İlimiz Milletvekili Bayram Özçelik Bucak Devlet Hastanesi ile ilgili olarak; “Bucak Devlet Hastanesi İnşaatı Başladı.Yapıldığında Tuvalet,Banyo ve TV’si Olan Tek Ve İki Kişilik Odaları İle 32.400 Metrekare Kapalı Alanda 300 Yataklı Olacak Nitelikli Odaları İle Bucağımıza Hizmete Sunulacaktır.”DEDİ.

Varan-3
Burdur İli Bucak İlçesi 150 Yataklı Devlet Hastanesi ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İnşaatı İşi yapım işi 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 19 uncu maddesine göre açık ihale usulü ile ihale edilecek.
İhalenin yapılacağı yer T.C.Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı Bilkent Plaza B1 Blok Bilkent 06800 ÇANKAYA/ ANKARA

Daha gerisine bakmadım bile.. Her 3 haber-bilgi birbirini çürütüyor.

Sonra inşaat alanına asılan tabela en doğrusu olacağına varsaydım ve fotoğrafladım.

Ne yazıyor?

150 yataklı..

Peki, bu farklı rakamlar neden havada uçuşuyor?

İnşaata asılan tabelada dikkatimi çeken husus şu oldu:

‘’Sanki 150 yataklı ibaresi sonradan ilave olmuş gibi duruyor..’’

Velhasıl Bayram Özçelik Bey, 300 yatak diyor,
ihaleyi yapan TOKİ 150 yatak diyor,  
yatırımlar sitesi de 208 yatak diyor..

Son kez soralım ve bu konuyu kapatalım:

İster Başbakan, ister sağlık bakanı, ister TOKİ, ister AK Parti Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik, ister AK Parti Bucak İlçe Başkanı Sayın Emrullah Ünal, fark etmez ama yeter ki bize gerçek bir rakam versinler..

Şimdi can alıcı başka bir soruya sıra geldi.

Tamam, 150 yataklı yeni ve modern hastanemize kavuştuk diyelim..

Peki, eski hastane ne olacak?

Herhalde yenisi yapılırken düşünülmüş, planlanmış ve karar alınmış olması gerekir kanaatindeyim..

İşte TOKİ’ye verilerek, ticari inşaat mı yapacak?..

İşte başka bir özel hastaneye devir mi olacak?..

İşte okul mu olacak?

Ne olacağına dair bir açıklama hiç duymadım. Yapıldıysa benim sağırlığıma verin..


Bir kez daha ‘’eski hastane ne olacak’’ sorusunun cevabını herkes duymak istiyor. Hem de tekrarda fayda vardır..

Bir hafta sonra 2011 seçimlerinden önce söz verilen  ‘’Çeltikçi Açık cezaevi’’ konusunu yazacağım.
‘’Kim ne yapmış, kim nasıl engellemiş’’ ayrıntılı ele alacağım. Çünkü üzerine bayağı araştırma yaptım..





11 Ekim 2014 Cumartesi

IŞİD ile AK Parti’nin derin imtihanı..


Hakikaten zor durumda AK Parti iktidarı..

Neden?

Müslüman ve İslam kimliğini şiar edinmiş bir savaşçı grupla karşı karşıya kalacak..

Hem de kiminle işbirliği yaparak?

Başaktörleri ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi batılı ülkelerle..

Katılırsın ya da katılmazsın ama kendini gerçek Müslüman, gerçek İslamcı diye tarif eden 20-30 binlik savaşçı gruba sahip IŞİD ile Mehmetçik çarpışacak..

AK Parti iktidarı yüzde 99’u Müslüman olan, neredeyse yüzde 50’si muhafazakar dindar olarak tarif eden Türkiye halkına bu çelişkiyi nasıl izah edecek? Doğrusu ben de çok merak ediyorum..

IŞİD’a karşı Türkiye’nin de içinde bulunduğu, ABD önderliğindeki koalisyon anlaşmış gözüküyor..

‘’Eğit-donat’’ şeklinde formüle edilen plana göre ilk etapta 2 bin ılıman Müslüman Suriyeli erkek eğitilecek, teçhizatla donatılacak ve Suriye topraklarına gönderilecek..

Ne yapacaklar?

Önce IŞİD ile sonra ESAD ile savaşacaklar..

Amma öyle, amma böyle üzerinde anlaşılan bu formülle Türkiye’nin 5-10 yıla yayılan kaotik ortamın içinde yer alacağının işaretidir..

IŞİD askerleri ‘’ALLAHU EKBER’’ sesleriyle saldıracak, Mehmetçik de ‘’ALLAH ALLAH’’ sesleriyle savaşacak..

Bu ne yaman çelişki ALLAH’ım diye, ben de buradan bağıracağım..

Türkiye halkı bu durumu asla kabul etmez. IŞİD tarafından daha tek bir Türkiye vatandaşının burnu bile kanamamışken IŞİD’e karşı Mehmetçik savaşsın diyen zihniyet; ya çıldırmış olmalı ya da özgür karar verme iradesini kaybetmiş olmalı..

AK Parti iktidarı ‘’aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık’’ misali yandı ki ne yandı..

IŞİD ile AK Parti derin imtihanı bakalım nasıl sonuçlanacak?



9 Ekim 2014 Perşembe

CHP topa girdi..


Teskereye ‘HAYIR’ diyen ana muhalefet partisi CHP, nihayet topa girdi ve öneride bulundu.

‘KOBANİ’ teskeresi de diyebileceğimiz siyasi hamlesi şaşırtıcı mı?

Hem şaşırtıcı, hem de Ortadoğu oyununun içine girmeyi arzu etmesi..

Ne diyor tam olarak?

İşte TBMM’den teskere çıksın ama sadece KOBANİ ile sınırlı kalsın..

Ne yapacak teskereyi alan TSK?

KOBANİ’yi IŞİD işgalinden kurtaracak?

Sonra?..

Sonra geri sınır içine çekilecek.
Bu önerinin uygulanabilirliği mümkün mü?

Yahu bilgisayar üzerinden meşhur ‘’WAR’’ (savaş) oyunlarında bile ne olacağı kestirilemiyorken, gerçek savaşta neyin, ne olacağını, kim öngörebilir, kim hudut çizebilir?

Peki, CHP kime mesaj veriyor?

Bence BDP’ye çiçek uzatıyor..

Neyi amaçlıyor?

2015-Haziran ayında ortak seçim stratejisini..

Olanaklı mı?

Asla ..

Neden?

Liderleri tutsak olarak iktidarın elindeyken; iktidar aleyhine BDP’nin hamle yapması, en ufak ihtimal dahilinde dahi değildir..

CHP’nin bu teskere önerisi her şeye rağmen olumludur. Çünkü doğru-yanlış olmasından öte ana muhalefetin temel işlevini anımsamasıdır..


8 Ekim 2014 Çarşamba

Türkiye Kürtleri paradoks içinde…


Haziran-2014 ayında IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) örgütü Irak’ın en büyük şehirlerinden Musul’u ele geçirmesiyle gücü zirveye çıktı..

Sonra petrol yatakları olan Erbil ve Kerkük’e yöneldi. Aynı periyotta ABD’li ve İngiliz vatandaşların kafası kesilince; kızılca kıyamet koptu..

Oysa ki o tarihe kadar binlerce insan hem Irak’ta, hem de Suriye’de ölüyordu ama kimsenin kılı bile kıpırdamıyordu..

ABD’nin kuyruğuna takılan Kürtler hem Irak’ta, hem de Suriye’de IŞİD üzerinden resmen terbiye edildi. Özellikle PKK’nın fiyakası fena bozuldu. İşte şu kadar silahlı gücümü Rojava’ (Suriye Kürt Bölgesi)’ya kaydırdım, işte şu kadarını KOBANİ’ye yönlendirdim diyen PKK’nın aslında kağıttan kaplan olduğu bir kez daha anlaşıldı. En azından halkın desteğini alamadığı alanlarda, bölgelerde uluslararası operasyona hazır olmadığı çok net kanıtlandı.

Suriye Kürtleri (YPD) ESAD’la anlaşıp ÖSO’na destek vermeyerek aslında pokeri daha baştan kaybetti. ‘’Ülke özgürleşsin ki herkes özgür olsun’’ felsefesi yerine ‘’tek başıma özgürlüğüm yeter’’ felsefesi duvara çarptı. Ortadoğu gibi kaypak zeminde ilkeli duruş sergileyemedi.

Aynı benzer duruşu ‘’GEZİ DİRENİŞİ’’ sırasında da Türkiye Kürtleri yaptı. Beni ilgilendirmez diyerek kenara çekildi. Oysa ülkenin özgürlüğü herkesin özgür olmasını sağlayacağı mantığını bir türlü kuramadı.

2014-Ekim ayında KOBANİ’de IŞİD örgütünden fena dayak yiyen Kürtler, şaşırmış, hatta pusulası şaşmış vaziyette sağa sola saldırıyor.. Geçmiş olsun artık! Yanlış ata oynarsan sonucu böyle olur işte..

Çözüm sürecinde de acayip güç kaybetti. Türkiye devleti ile Türkiye Kürtleri masaya oturmuş, yapılacaklar takvime bağlanmış, hatta konu yasal güvenceye bile alınmışken İsrail ve ABD’nin oyunuyla uzaklara savruldu, gitti..

HDP nezdinde Kürtlerin paradoksu:

BM kararı olmadan meşru bir devlet olan Türkiye, Suriye sınırları içinde olan çatışma bölgesi KOBANİ’ye nasıl asker soksun, arkadaş bu bir..

150 bine yakın Suriye Kürtleri (kadın ve çocuklar hariç) topraklarını savunmazken Türk askeri niye savunsun arkadaş bu iki..

IŞİD Örgütünü bu hale getiren ABD olduğunu nasıl öngöremezsin ve aptalca Türkiye’yi suçlarsın arkadaş, bu da üç..

Şiiler mutlu, Kürtler mutlu ama Sünniler mutsuz ise hem Suriye’de hem de Irak’ta asla barış olamaz, buna da mı aklınız ermiyor, bu kadar mı basiretiniz ABD’ye bağlandı yahu..

Sünniler bir devlet kurmadıkça bu coğrafyaya (Irak ve Suriye) kalıcı barışın asla gelemeyeceğini zihninizin bir köşesine kazıyın derim..





7 Ekim 2014 Salı

Başbakan Davutoğlu, gerçek başbakan olma fırsatını ıskaladı..


AK Parti olağanüstü kongreye tek aday olarak giren Sayın Ahmet Davutoğlu önce genel başkan, sonra başbakan oldu.


Peki, gerçekten başbakan oldu mu?


Bence hayır..


Neden?


Valla çok basittir.


Hani 1 Eylül’de Yargıtay’ın düzenlediği ‘adli yıl’ açılışı vardı ya,


Hani Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘’eğer Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu katılırsa, katılmam’’ dedi ya,


Yargıtay resmi davet gönderiyor..

Kimlere?


İşte Cumhurbaşkanına, işte başbakana, işte adalet bakanına, işte TBMM Başkanına..


Tören başlıyor ve ne oluyor?


Yürütmenin başı, ‘adli yıl açılış’ davetine icap etmiyor..


Yargı ve adalet işlerini koordine eden bakan katılmıyor..


En önemlisi yasamanın başı katılmıyor..


Malumunuz demokrasi yargı, yürütme ve yasama olarak 3 ayak üzerinden gider, hani bu klasik tarif 200 yıldır söylenir ya..


Yahu arkadaş cumhurbaşkanı mazeret bildirip katılmıyorsa; yasamanın başı olan TBMM başkanı niye katılmıyor?


Adalet bakanı kendinin koordine ettiği kurumun açılışına niye gitmiyor?


Hele daha çiçeği burnunda, henüz başbakanlık kodluğuna yeni oturmuş, mürekkebi bile kurumamış Başbakan Davutoğlu neden katılmaz ki?


Başbakan olmuş ama BAŞ bakan olamamış bence..


En mühimi AK Parti LİDERİ ve BAŞ bakan olma fırsatını ıskaladı..


Peki, ıskaladı da ne oldu?


Bana göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir danışmanı, bir bürokratı gibi pozisyona girdi..


Sonuçları nedir?


Ne içerde, ne de dışarıda kimse dikkate almaz, sarf ettiği sözün hiç hükmü kalmaz..


Bundan sonra siyasi geleceği artık hep topal ördek misali gidecektir, yazık etti kendine..