31 Ocak 2014 Cuma

Bucak siyasetinde son durum..


Seçimlere 59 gün kala adaylar hemen hemen ortaya çıktı..

AK Parti Belediye Başkan Adayı Süleyman Mutlu,
MHP Belediye Başkan Adayı Ramazan Kesici,
DP Belediye Başkan Adayı Arsal Sarı,
Saadet Partisi Belediye Başkan Adayı Hasan Mersin,
BBP Belediye Başkan Adayı Abdurahman Sarı..

Öncelikle tüm adaylara başarılar dilerim. Burada yazacaklarım sadece benim özel düşünce ve yorumlarımdır..

Adaylar belli oldu artık..

Uzun süren bekleyiş sonrası Ramazan Ayaz mı yoksa Süleyman Mutlu mu soruları karşılığını buldu ve AK Parti adayı kesinleşti.

Örgüte emek verenlerin ödülü olarak; AK Parti’de 4 yıl ilçe başkanlığı yapan Süleyman Mutlu aday oldu. Elbette AK Parti adına 5 yıl Belediye Başkanlığı yapan Ramazan Ayaz için çok trajik bir son oldu. Keşke aday olarak ortaya çıkmasaydı derim ancak siyaset böyledir işte.. Milletvekili Hasan Hami Yıldırım’ın istifası, Milletvekili Bayram Özçelik’in diğer aday yanında durması şansızlıktır ve beklenmedik gelişmelerdir..

Ramazan Ayaz’ın nasıl bir tepki vereceği; hem başkan adayı Mutlu, hem AK Parti, hem de Bucak’ta seçimlerin kaderini etkileyecek kadar hayati bir önem arz etmektedir. Bakalım ne olacak, ne bitecek..

MHP Adayı Ramazan Kesici, yaklaşık 1.5 aydır sahada çalışıyor, aktif propaganda yapıyor, bir hayli mesafe alıyor, var olan MHP oylarının üstüne şahsi sempati oylarını eklemek istiyor.. Özellikle son 4 yıldır gezmediği düğün, gitmediği taziye evi kalmamıştır. Acısıyla, tatlısıyla tüm Bucaklılarla beraber olmaya çalışmıştır. Doğaldır ki, şimdide bunun karşılığını oy olarak almayı hedefliyor.

Saadet Partisi Belediye Başkan Adayı Hasan Mersin, çalışmalarına erken başlayandır. ‘’İşler gitmesin tersine-Oylar Hasan Mersin’e’’ sloganı bile şu an en çok konuşulandır.. Aslında bu bile başarıdır ve her zamankinden daha yüksek oy alacağı aşikardır.

Evet, bence en büyük sürprizi Arsal Sarı yapmıştır. 30 Ocak 2014 günü sosyal medya mecrası olan Facebook üzerinden resmen belediye başkan adaylığını açıklamıştır ve siyasi dengeleri bir kez daha kökünden değiştirmiştir. ‘MHP’nin 2011 yılından kalma oy borcu vardır’ ifadesi gösteriyor ki oy isteyeceği ilk taban belli olmuştur.
Arsal Sarı destekçilerine ilaveten AK Parti küskünlerinden, MHP oylarından, CHP tabanından, hatta cemaatten (Hizmet Hareketi) oy ithal etmeye çalışacaktır. Bıçak sırtı siyaset, Arsal Sarı için sırada beklemektedir.
Arsal Sarı için ‘To be or not to be’’ denen meşhur İngilizce deyimi karşılık bulmaktadır. Türkçesi ise olmak ya da olmamak dense de bence ya kazanacak ya da silinecektir..

Bucak merkez için ortada yaklaşık 20-25 bin oy vardır. Hadi oy kullanan seçmen ve geçerli oy 22 bin olsun diyelim..

Eğer ana oylar 3’e bölünürse; 7-8 bin oy alan kazanabilir. Çok muhtemeldir ki, Arsal Sarı, Ramazan Kesici, Süleyman Mutlu yarışacaklardır. Herkes 30 Mart 2014 akşamı ipi göğüslemek için büyük bir mücadele vereceklerdir.

Son bir not: 12 Haziran 2011 seçimlerinde Bucak Merkez AK Parti oylarının 16 bin olduğunu, ancak o köprünün altından çok sular aktığını anımsatmak isterim..

Şimdiden Bucak için, adaylar için seçimler hayırlı, uğurlu olsun..



29 Ocak 2014 Çarşamba

Dolara endeksli AKP oy oranı..


Türkiye halkını tanıdığım kadarıyla cebinden para alındığı (fakirleştiği) zaman sokak jargonuyla ‘babasını tanımaz’..

12 yıl boyunca AKP iktidarı, dolar endeksini hep TL lehine çevirmeyi başardı. Karşılığında ise seçimlerde hep yükselen oy trendi yakaladı.

Her ne kadar ekonomi yönetiminin yüzde 100 başarısı olarak gösterilse de işin aslı öyle değildir..

Şöyle tarif edebilirim. Hani boğazdan balıklar koloniler hainde geçiş yaparlar ya, eline oltasını alan kabını ağzına kadar balıkla doldurur ya, son 10 yılda piyasada dolaşan dolar aynen böyledir. ABD’den çıkan 1 ya da 1.5 trilyon dolar dünya para piyasasında deli gibi dolaştı, durdu.. Türkiye dahil 20 küsur ülkenin iktisaden büyümesine ve rezervine katkı yaptı, elbette karşılığında para da kazandı ve şimdi geldiği yere, ABD yollarına koyuldu.
Bu çıkış aralıklarla, 2015 ortalarına kadar sürer kanaatindeyim.

Gelelim dolara endeksli AKP oy oranlarına..

İddia ediyorum; eğer 30 Mart 2014 gününe kadar dolar, 2.00 TL’ye gelsin, AKP oy oranı yüzde 55 olur.. Hele dolar, 1.80’ne gerilesin oy oranı yüzde 65’e çıkar..

Dolar bugün itibarıyla 2.25 TL civarındadır. Eğer 2.30 TL karşılığını 1 dolara 30 Mart 2014’e kadar sabitlemeyi başarabilirse; AKP’nin alacağı oy yüzde 40-45 bandıdır..

30 Mart 2014 tarihine kadar 1 dolar, 2.40 TL karşılığını alırsa; AKP oy oranı 35-40 bandına gelir.

Dolar-TL karşılığı 2.50 ve üzeri kalırsa AKP, yüzde 30 ve aşağısına sarkar..

Hele dolar 3 TL falan olursa; AKP resmen çöker..


Özetlersek 30 Mart 2014 tarihinde dolar-TL endeksine bakarsanız; AKP’nin alacağı oyu rahatlıkla tahmin edebilirsiniz..

28 Ocak 2014 Salı

CHP iktidar olamaz..


Yahu bunu pat diye söyleyince hemen kızmayın..

Var bir bildiğimiz, var bir tecrübemiz ki, bu yargıyı başlık yapıyoruz.

İşte bu yargımı doğrulayan veriler:

-Türkiye halkının demografik/nüfus yapısı ve siyasi tercihi..

-90 yıldır var olan CHP adının yarattığı, çelik gibi olumsuz algı..

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) sitesini açın, bakın, inceleyin..

Bu zamana kadar yapılan çok partili tüm genel seçimlerinde Türk halkının yüzde 65-70 bandında yer alan seçmenler tercihini hep sağ partiler üzerine yapmıştır. Buna karşın sol partilerin toplam alabileceği azami oy yüzde 35 civarındadır. Sadece 1977 Genel Seçimlerinde istisnai durum yaşanmıştır.

Nasıl?

Dağlara taşlara ‘Karaoğlan’ yazılmış, Kıbrıs Fatihi olmuş ve en önemlisi sol Kürtlerin oyları akmış olan CHP ve Genel Başkanı Bülent Ecevit, yüzde 44 oy almıştır. Bu oy rekoruna rağmen iktidar çoğunluğu kazanamamıştır. Karşısındaki sağ siyasi partiler (AP, MSP, MHP) yüzde 55 oy almış ve meşhur MC (Milliyetçi Cephe) hükümetleri kurulmuştur.

Gelelim CHP adının yarattığı kırılması ve onarılması zor olan çelik gibi negatif algıya..

CHP tek parti döneminde yaşanan dünya savaşları, siyasi çalkantılar, iktisadi zorluklar, ısıtılıp-ısıtılıp halkın önüne konur ve etkin siyasi propaganda malzemesi dün yapıldı, bugün yapılıyor, yarın da yapılacaktır.

Sağ cenah partiler ise bu yıpranmanın farkına varıp; hemen isim değişikliğine giderler ve bence akıllıca iş yaparlar..

İşte somut örnekler: DP Menderes, AP Demirel, DYP Demirel, ANAP Özal, AKP Erdoğan..

1980 sonrası diğer partiler gibi CHP de kapandığı için önce Halkçı Parti kuruldu, sonra SODEP kuruldu ve 2 parti birleşti ve SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) oldu. 1989 yılında SHP, ANAP karşısında İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirleri alarak müthiş bir yerel seçim zaferi kazandı.
Her şey normal ve siyaset doğal seyrinde akarken Deniz Baykal ortaya çıktı, ‘illa da CHP olacak, illa da genel başkan ben olacağım’ feryadıyla siyaseti duman etti. Böylece sol seçmen cenahının gelecek hayallerini yerle bir etti.

İşte kabaca anlattığım siyasi tarihimizle ve CHP ile tekrar çıkmaz yola girildi, 20 yıldır iktidar arayışı sürdü ama nafile..

Çare nedir?

Çare Sarıgül diyecek değilim:J)

CHP, anlı-şanlı tarihiyle Türk halkına veda edecek ve hemen siyasi müze haline gelecektir. Evrensel sosyal demokrat programı tam olarak bünyesine katan yeni bir siyasi parti kurulacak ve Türkiye halkına 10-15 belki 20 yıl kendini anlatacak, işte ancak o zaman iktidara gelebilecektir.

İnanın! Başka da çare yoktur.

Son söz: bu minvalde 3-4 yıl önce yine yazdım ve çok tepki aldım. Yok Soroscu, yok liboş, yok şu, yok bu gibi demedik sıfat bırakmadılar., Ama doğru bildiğime inandığım şeyleri yazmaktan asla bıkmayacağım ve ısrar edeceğim.



24 Ocak 2014 Cuma

AK Parti 4 yıl istirahat edecektir..


17 Aralık’tan bu yana Başbakan Erdoğan’ın maalesef kimyası bozuldu ve kontrolü elden kaçırdı..

Maalesef diyorum çünkü vatandaş olarak bu durumdan ben de zarar görüyorum.

Nasıl?

Dolar 3 TL’ye koşuyor, benzin 6 TL’ye koşuyor, diğerleri koşmak için sırada bekliyor..

Yine maalesef bu koşunun, 30 Mart gününe kadar süreceği öngörüsüdür..

Devlet yönetiminde dizginleri bir kaybedersen, ancak ilk seçimle geri alabilirsin..

2010 yılı Mayıs ayında ortaya çıkan Baykal kaset skandalı,
2011 yılı Mayıs ayında ortaya çıkan MHP MYK Üyelerinin kaset skandalı,
2012 yılı başlarında ortaya çıkan Başbakanlıkta böcek skandalı, yine maalesef yaşandı, kullanıldı ve atıldı.

Ne zamana kadar?

‘17 Aralık’ yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna kadar..

Bu öyle bir püsküllü bela ki ne ‘Gezi’ işine benziyor, ne de postmodern darbelere..

Her iki durumda da son sözü halk söyler (öyle de oldu geçmişte) ve konu kapanır. Herkes düstüğü pozisyonuna razı olur.

Ulan bu durum öyle bir şey değil ki, ne yapılsa, ne edilse içinden çıkılamıyor.

Hani ey halkım, paralel devlet, AK Parti iktidarını yıkmaya çalışıyor dese; ayakkabı kutularında saklanan 4.5 milyon dolar nasıl açıklanır?

Ha keza bakan oğlunun evinde yakalanan 1.5 milyon dolar ve kasalar paralel devletin neresiyle izah edilir?

Mümkün değildir.

Neden?

Yahu can siperane savunmaya çalışan medya mensupları bile ‘AK Parti, 2010 yılından beri paralel yapının üzerine gitmeyerek hata yapmıştır’, demek zorunda kalıyorlar..

Bir de ‘paralel devlet’ üzerine 35-40 gündür konuşan Başbakan Erdoğan, henüz somut bir belge ortaya koyamamıştır.

Örneğin evine ve başbakanlığa konduğu iddia edilen böcekle ilgili hala açıklama yapılmamıştır.

Bugün Cuma Namazı sonrası açıklanmasında ise ‘sayılı günler kaldı’ diyor..

Kim?

Bu ülkenin 12 yıldır Başbakan’lığını yürüten Sayın Erdoğan..

Daha sayılacak çok mevzu var ama tekrara girmek istemem..

Netice itibarıyla gidişat; AK Parti’ye ana muhalefeti gösteriyor..

Bu ne demek oluyor?

4 yıl boyunca yeni bir iktidar için güç toplama ya da istirahat anlamı taşıyor. Bir şartla tabi, birliğini ve bütünlüğünü koruyabilirse..

İktidarın nimetlerine kaynak olmuş insanlar partisine sadık kalır mı?

Zor dostum zor!

Şunu da söylemeden geçemem.. Halk hala AK Parti’yi tek seçenek olarak görüyor, çünkü kafasında Kılıçdaroğlu Başkanlığı’nda hükümet şablonu henüz net oturmuyor..

Ha keza 30 Mart akşamı, AK Parti için öyle çok büyük hezimet kimse beklemesin.. Bence ilk kazandığı 2002 seçiminin oy oranını hala koruyor. Kısaca yüzde 35-40 bandında halk desteği çok kuvvetli orta yerde duruyor.

Bu yüzden 30 Mart öyle bir darbe seçimi olacak ki, hem tasfiyelere, hem de değişen genel başkanlara yol açacaktır...



14 Ocak 2014 Salı

CHP-AKP demokrasi koalisyonu..


AK Parti grup konuşmasında Başbakan Erdoğan, ‘muhalefet RTÜK tarzı HSYK değişikliğine varsa; komisyondaki tasarı meclise gelmez, anayasa değişikliğiyle bu mesele çözülür’ dedi..

Başbakan Yardımcısı ve hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, ‘çok safmışız’ mealinde cümle kurdu.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, ‘geçmiş önemli davalarda sesimizin yeterince çıkmaması, hatalıydı’ tarzında ifadesi vardır.

BDP Başkanı Selahattin Demirtaş, ’11 yıldır her şeyi paylaştılar, milletvekillerini, bakanları bile bölüştüler ama şimdi paralel devlet, çete adlandırması yapılıyor’ dedi.

Tüm bu olup bitenlerin ışığında ilk kez AK Parti’nin dolaylı olarak Başbakan Erdoğan’ın geri adım attığına tanıklık ediyorum:

‘Meclis anayasa komisyonunda görüşülen HSYK Yasa Tasarısını geri çekebiliriz’ demesi tarihi bir kırılma anıdır.

Ha bu kötü mü?

Bence çok iyi oldu. Demokrasinin uzlaşma kültürü olduğunu geçte olsa idrak etti.

Soruşturmaların biriktirilmesi ve makineli tüfek yaylım ateşi misaliyle operasyon yapılması, şüphe doğuruyordu zaten.. Bugün internete düşen Fetullah Gülen’e ait olduğu iddia edilen telefon tapeleriyle artık şüphe zirve yaptı.

‘Paralel devlet’, ‘devlet içinde devlet’, ‘derin devlet’ her nasıl isimlendirilse fark etmez, hepsi aynı kapıya çıkar, bu yapıların tasfiyesi için hem demokrasi adına hem de ideolojik karşı duruş adına, CHP’nin anayasa değişikliğiyle AKP iktidarına yardımcı olması gerekir kanaatindeyim.

11 yıllık iktidarın bugün için geldiği nokta; hatasını kabul ediyor ve demokrasi içinde çıkış arıyor..

Ergenekon, Balyoz davalarında başta olmak üzere birçok davada şüpheli tanık ve delil oluşturulduğunu söyleye gelen CHP’nin yanına, AK Parti de kaynak olmuştur, aynı fikirde olmuştur.

Nasıl?

İşte 3-4 yıl önce CHP Genel Başkanı’nın savcılar ve mahkemeler için kullandığı ifadelerin neredeyse kopyasını, Başbakan Erdoğan da bugün grup toplantısında bizatihi kendisi söylemiştir.

AK Parti ile anayasa değişikliği yapan CHP ne kaybeder, ne kazanır?

Bence tarihi fırsatlar, 40 yılda bir gelir, işte böyle altın tepside önünü konur.

Bence kazancı, kaybında kat ve kat fazla olur.

Nasıl mı?

Varan-1: Türkiye’nin sürüklendiği devlet krizine katkın ve desteğinle son verilir, böylece demokrasi kahramanı olursun.

Varan-2: HSYK’ya CHP kontenjanından yargı mensubu gönderirsin, böylece yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının akıbetini takip edebilirsin.

Varan-3: Halk nezdinde hep iddia edilen bozguncu imajın düzelir, itibarın artar, elbette oyların da yükselir..

Varan-4: Siyasi parti paradigman istikrarını korur, böylece hem AK Parti demokrasi içinde kalır, hem de demokrasi dışı yapılar tasfiye olur.

Aksi olursa ne olur?

AK Parti iyicene zıvanadan çıkar, demokrasi dışı ne varsa devreye sokar, böylece ülke kaotik ortama sürüklenir.

Benim için temel kriter demokrasinin korunmasıdır ve geliştirilmesidir.


Son söz: Umarım, Çarşamba veya Perşembe günü toplanacak CHP MYK’sında bu yönde bir karar çıkar.  

11 Ocak 2014 Cumartesi

Yolsuzluk depremi ve hasar tespiti..


17 Aralık ‘büyük yolsuzluk ve rüşvet depremi’ üzerinden yaklaşık 25 gün geçti..
Sıra geldi hasar tespitine..

Valla mealen yıkım, kayıp, yaralı var ama herkes ‘ayaktayız, bir şey yok’ nidalarını gökyüzüne fırlatıyor..

Neyse biz işin aslına gelelim..

İstifalar, bağrışlar, çağrışlar arasında geçen 25 gün sonra bugün akılda kalan neler var?

O da görecelidir, ona, buna, sana göre değişkenlik gösteriyor. Kimisi illa ayakkabı kutusu diyor, kimisi illa ‘paralel devleti’ işaret ediyor, kimisi de ‘savcıya gitmeyenleri’ haykırıyor..

Başbakan Erdoğan, Malezya gezisinde bir soru üzerine en doğru tespiti yaptı ve ifadesi aynen şöyledir:

‘Dostmodern Darbe!’ ya da bir rivayete göre ‘Ghostmodern Darbe’ yani hayalet darbe..

Bu cümleciğin anlamı ise ne kadar hazırlıksız yakalandığının belirleyici bir dışavurumudur..

Hemen siyasi hasar tespiti yaparsak; bence iktidar bile gidebilirdi ama son darbeyi vurmak istemiyor..

Kim?

O tarif edilemeyen ya da tarifinde zorluk duyulan gizemli güç..

Gizemli gücü beki yazı sonlarına doğru açabiliriz..

Peki, iktidar nasıl düşerdi?

İstifa etmeyi bekleyen en az 40 AK Parti Milletvekili olduğu kanısındayım. Patır patır istifalarını sunarsa, bir anda 275’e düşer ve iktidar çoğunluğunu kaybeder.

Peki, o gizemli güç neyi bekliyor?

Bence hala ikame edecek yani yerine koyacak siyasi bir iktidar alternatifi yaratamadı. Yerel seçimlere kadar bekleyecek, Cumhurbaşkanlığı seçiminde çifte sandık konması için her türlü aksiyonu ortaya koyacaktır.

Gelelim somut siyasi hasara.. Bir kere yüzde 10’luk oy gitti..

Geçmiş olsun artık..

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu nedeniyle güven kaybına uğrayan yüzer-gezer seçmen kitlesinin önemli bölümü AK Parti’den kaçtı..

Tahminim odur ki, yerel seçimlerde AK Parti oyları yüzde 40 bandına demir atacaktır.

Esas ve bomba soru şudur:

Bu siyasi hasarla Başbakan Erdoğan, Ağustos-2014 ayında nasıl davranacak, ne karar verecek ve AK Parti’yi geleceğe kimin liderliği taşıyacak?

Çok zor sorular, ancak gördüğüm kadarıyla, herkes hesap kitap yapıyor ve risksiz kendi pozisyonu belirliyor..

Türkiye ajandasında Kürtler bayağı alt sıraya düştü. Kandil, İmralı 30 Mart sonrası nasıl bir tutum takınacaklar? Valla kimse bilemiyor..

Ehee AK Parti’yi ne gezi eylemleri, ne PKK eylemleri, ne de derin devlet adı altında yapılan eylemler ve söylemler dize getiremedi..

İşte bu gizemli güç, 17 Aralık günü düğmeye bastı. Başbakan Erdoğan, ‘sen de mi Brütüs’ dedi ve şaşkınlığı iliklerine kadar hissetti..

Tek adam figürünü yansıtan ve neredeyse dünyaya biçim vermeye yeltenen liderin en korktuğu hamle nedir?

Tartışmasız lideri olduğu AK Parti ve özenle yerleştirdiği bürokrasi içinden gelmesine inancıdır..

Yandı ki ne yandı!

Neden?

Yargısı, emniyeti, diğer sivil devlet bürokrasisi, AK Parti karşısında örgütlenmiş korkusudur.. Çünkü elin kolun budanmış oluyor, hareket etme alanın çok daralıyor. Herkese boyun eğdirirken, bir anda kendisi boyun eğmek zorunda kalıyor. Uzlaşma sözcüğünü siyasi lügat kitabında hiç yazmayan ve hiç kullanmayan bir lider için çare nedir?

İlla da savaşacaktır ve kaybetme pahasına sonuna kadar ipleri elinde tutmaya çalışacaktır.

Tarafları saymaya çalışalım.. Yani kim kiminle yan yana duruyor?

İçeride AK Parti, Kürtler, MİT, TSK, MUSİAD bir tarafta dururken cemaat, CHP, MHP, ulusalcılar, TUSİAD karşı cephede yer alıyor..

Dışarıda AK Parti yanında duranlar; Irak Kürt Yönetimi, Suudiler yani Sünni cephe..

Karsında ise İsrail, Neo-concu ABD’liler, İran, Irak Merkezi Yönetimi, AB lokomotifi Almanya..

Ortada duranlar; İngiltere, Fransa, Rusya, Çin..

Aslında Başbakan Erdoğan için tek çaresi vardı ancak opsiyonu hiç kullanmadı ve kullanmayacağı aşikardır.

Hani iddia ettiği gibi demokrasi dışı güçle nasıl mücadele edilir?
Demokrasi içi siyasi araçlarla ve temsilcileriyle..

Kim bunlar?

İşte siyasi partiler ve temsilcileriyle..

Ama ana muhalefet partisi genel başkanına ‘genel müdür’ dersen, TBMM’de temsil eden diğer siyasi partiye demediğini bırakmazsan, yapacak bir şey yoktur ve iktidar partisi lideri için o kapı kapalıdır.

Oysa milleti temsil eden siyasi partilerdir ve demokrasi dışı güçlerle ancak siyasi partiler uzlaşarak yenebilirler..

Ama milletin tek temsilci benim diye ortaya çıkarsan milleti temsil eden diğerleri yanında hiç durmaz..

12 Eylül 1980 öncesi AP Lideri Demirel ile CHP Lideri Rahmetli Bülent Ecevit uzlaşabilselerdi, asla askeri müdahale olmazdı, olamazdı..

Neyse çok uzun ve etraflıca bir yazı oldu, artık kestim..


8 Ocak 2014 Çarşamba

Bucak’ta siyasi atmosfer..


AK Parti, CHP, MHP, Saadet Parti, BBP 30 Mart yerel seçimlerinde aktif olarak yer alacaktır.

9 Ocak 2014 itibarıyla (seçimlere 80 gün kala) partilerin durumlarına bir göz atalım mı?

Hadi önce iktidar partisinden başlayalım..

4 belediye başkan aday adayı olan AK Parti, hala adayını belirleyemedi. Üstüne üstlük Bucak AK Parti İlçe Başkanı bile asaleten atanamadı ve yaklaşık 2 aydır vekaleten yürütülüyor.. Tüm bunların üstüne bir de AK Parti’den Burdur Milletvekili Sayın Hasan Hami Yıldırım istifa etti. 

Oysa AK Parti için aday belirlenmiş, projelerinin ve kendisinin tanıtımına çoktan başlamış olması gerekirdi.

MHP ise en çabuk, aday açıklayan parti oldu. MHP’nin Bucak Belediye Başkan Adayı Sayın Ramazan Kesici, çalışmalarını hızla sürdürüyor. İşte yerel basında PR (reklam-tanıtım) yapıyor, MHP Bucak İlçe Başkanı Alpaslan Dursun yanında refakat ederek STK’ları geziyor, vatandaşla birebir temas kuruyor ve oy istiyor.
Saadet Partisi Bucak Belediye Başkan Adayı Sayın Hasan Mersin olup; çalışmalarına devam ediyor.

BBP Bucak Belediye Başkan Adayı Sayın Abdurrahman Sarı olacağı söylenebilir.
Bugüne kadar CHP’nin Bucak Belediye Başkanı için ne aday adayı vardır, ne de adayı..

‘DP’nin Bucak Belediye Başkan adayı çıkacak mı? Çıkacaksa kim olacak?’ soruları yanıt bulmak için hala askıda beklemektedir.

Velhasıl bu kadar belirsizliğin ve soruların bol olduğu siyasi atmosfer çok ama çok sakin geçiyor.

Galiba adayların açıklanması için ben de dahil hepimiz, Ocak ayı sonuna kadar sabır edeceğiz, ancak ondan sonra ‘yolsuzluk operasyonun etkisiyle kim kazanır, nasıl kazanır?’ yorumlarını yazıp, paylaşabileceğim..






5 Ocak 2014 Pazar

Güle Güle Erdoğan! Güle Güle AK Parti!


Bu iş bitti artık!

Cumhuriyet tarihinde siyaset çöplüğüne giden yüzlerce parti vardır ve maalesef, hatta çok üzgünüm ama AK Parti de siyasi tarih çöplüğüne uğurlanacaktır.

Kim yapacak bunu?

Elbette, tartışmasız, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan yaklaşık 50 milyon seçmendir.

Son 30 yılı anımsatayım mı?

Yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla tarihin siyasi çöplüğüne giden partiler Özal liderliğindeki ANAP, önce Demirel sonra Çiller’in liderliğindeki Doğru Yol Partisi en meşhur, en ünlüleridir..

4 bakanın istifa ettiği yolsuzluk ve rüşvet soruşturması asla kapanmayacaktır. 

Tam aksine gazete ve televizyonlar üzerinden böyle manipüle edilmeye çalışıldıkça kamuoyunun şüpheleri daha da artacaktır. Demek ki buzdağının görünen yüzü buysa; kim bilir görünmeyen yüzünde neler vardır neler..

Sıradan bir vatandaş olarak bir noktayı hala anlamış değilim. Medyaya sızan videolar, fotoğraflar, krokiler, telefon konuşmaları okuyunca, görünce insan sormadan edemiyor?

Halk Bankası Genel Müdürü’nün evinde, ayakkabı kutularına istiflenmiş, 4.5 milyon dolar tutarındaki paralar nedir?

Bu paraları ayakkabı kutularına çete, örgüt, paralel devlet koymadığına göre (itiraz yoktur) müdür niye böyle bir iş yapmıştır?

Hangi akla hizmetle, bu para saklama metodunu uygulamıştır?  

Yine basına sızan telefon konuşmasında müdürün eşi mealen bakın ne diyor?

‘’Sevgili kocacığım, yeşilleri teslim aldım’’

Hayır, imam hitap lisesi yapımı için iddia edildi ya, peki bu konuşmayı kim ve nasıl açıklar?

Hele yine basına sızan içişleri bakanının, oğluyla telefon konuşması nasıl izah edilebilir?

Ne diyor mealen o telefon konuşmasında?

‘’Oğlum dikkatli ol, telefonların dinlenebilir, artık o tarz davranmayın’’

Ehee bu nedir abi?

Rüşvet ve yolsuzlukla suçlanan 1 numaralı şüpheli; ‘istifa eden bir bakanı ailesiyle birlikte özel jetine alıyor ve umre ziyareti yapıyor..’

Bu nasıl iştir abi?

Yine aynı bakana bilmem kaç bin dolarlık saat hediyesini kim, nasıl yorumlar abi?

Yolsuzluk ve rüşvet olayının dibine kadar batmışlar bana göre..

Bu gidiş AK Parti ve Başbakan Erdoğan adına kötü ve iniş aşağıyadır..

Ne olacak peki?

30 Mart 2014 yerel seçimlerinde yüzde 35 bandına düşer, 2015 Haziran ayında yapılacak genel seçimlerde ise yüzde 20 bandına oturur.. AK Parti’nin 3 dönem kuralını işletmeyecekler ama bu bile gerilemeye engel olamayacaktır.

Bülent Arınç’ın söylediği gibi 30 Mart Yerel Seçimlerinde AK Parti yüzde 52 oy alsın, bir daha siyaseti ağzıma almayacağım ilaveten kendimi siyasi cahil ilan edeceğim..

Oysa yüzde 52 oy alması mümkün değildir.

Çünkü 11 yıldır iktidarda olan AK Parti’nin; hatalarından kaynaklanan ağır hukuk ve ekonomik krizin faturası oy azalmasıyla sonuçlanması kaçınılmazdır.
Önümüzdeki aylar, yıllar içinde mutlaka merkez sağa hitap eden yeni bir siyasi oluşum kurulacaktır.

CHP’nin Genel Başkanlığına Mustafa Sarıgül gelecektir. Tasfiye olacağını bilen ve bu tehlikeyi gören Deniz Baykal yeniden sahneye çıkmıştır. Mağdura yatarak geri gelmeye ya da gücünü korumaya çalışacaktır ancak bence nafile çabadır..


2015 yılı, siyaset sahnesinde bambaşka aktörleri görmeye hazır olun..

3 Ocak 2014 Cuma

Cemaat mi, AK Parti mi? Yoksa Demokrasi mi?



Galiba saflar netleşmeye başladı.

İşte bir tarafta cemaat ve uzantıları, diğer tarafta AK Parti, Kürtler, en son ulusalcılar da bu tarafa eklemlendi..

Benim için ölçü hak, hukuk, eşitlik, elbette daha çok demokrasi..

Demokrasiden uzaklaşan AK Parti mi yoksa daha çok demokrasi, daha çok özgürlük diyen cemaat mi?

Haliyle son 20 gündür olup bitenleri tarafsız (ne AK Partili ne de cemaatçi) gözle izlerken oyunu bugün fark ettim..

17 Aralık 2013 günü düğmeye basılan ‘yolsuzluk ve rüşvet operasyonu’ karşısında 11 yıldır sürdürdüğü iktidarın ayaklarının altından kayıp gittiğini gören AK Parti, her kim ittifaka katılırsa, her kim ne isterse verme safhasına geçti.

Cemaat ‘hukuk işlesin’ diyor, AK Parti ‘milli orduya bile kumpas kuruldu’ diyor..

Cemaat ‘adalet tecelli etsin’ diyor, AK Parti ‘yargı cuntası’ diyor..

Cemaat ‘yargının bağımsızlığına’ dem vuruyor, AK Parti, ‘paralel devlet’ diyor..

Cemaat yolsuzluğu bakan bile olsa her kim yaptıysa hesap versin diyor, AK Parti ‘çeteler, örgütler, militanlar, dış güçlerin uzantıları’ diyor..

Yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla 4 bakanını kaybeden AK Parti, ‘denize düşen yılana sarılır’ misali; her kim yanında durursa, her kim ne isterse verecek pozisyonu kabul ve tercih ediyor artık..

HSYK suçlu, savcı suçlu, Danıştay suçlu, ancak kolunda 30 bin mi, 300 bin mi, her ne fiyatsa, hediye saatle dolaşan bakan suçsuz öyle mi? Yemezler arkadaş yemezler..

Hani aklıma çocukluğum geldi. Suçüstü yakalanan yaramaz çocuk ne yapardı?
Gacara gucarayla, bağrışla, çağırışla ortalığı velveleye verir ki, yaptığı göz önüne alınmasın ya da yok sayılsın..

Ulan arkadaş yargının nasıl işlediği bugün mü öğrendin?

Soruşturmanın gizliliğine dün de uyulmadı, bugün de uyulmadı.. Ancak dün hiç itirazın yoktu, bugün nasırına basılınca ciyak ciyak ötüyorsun..
Yok böyle taraflı savcı mı olur, yok bildiri dağıtan savcı mı olur, yok basına delilleri sızdıran savcı mı olur?

Doğru, hiç olmaz ama hep vardı, hep olageldi.

O zaman, sen önce bugüne kadar olagelen ve alkışladığın savcıyı, hakimi dolayısıyla soruşturmayı kabul et, hesabını ver, ondan sonra anayasa mı değişecek, HSYK mı değişecek, savcı mı değişecek, Danıştay mı değişecek, bilahare karar verilir..

Ne yaparsan yap, ne edersen et, nafile çabalardan ibarettir. Çünkü ayakkabı kutularını, para sayma makinesini, para kasalarını unutturamazsın! Bu halk bu görüntüleri unutmaz!

AK Parti, bu çizgisinde yürümeye devam ettikçe; Türkiye’miz hem iktisaden hem de siyaseten çok zarar görecek çok.. Vebali de AK Parti üzerinedir..

Savcı ve hakim kararları uygulanmayacaksa (hem 2.yolsuzluk soruşturmasında, hem de TIR olayında görüldü); Türkiye’de tüm adalet saraylarını kapatın gitsin abi.. Ne diye görev yapıyorlar ki o zaman..

‘’Adalet ve hukuk işlesin’’ diye cemaat ağzı çıktığı kadar bağırıyor, feryat ediyor, karşı taraf ise işlememesi için elinden geleni ardına koymuyor..

Abi ben işlemesinden yanayım.

Varsa ki vardır, aksaklıklar yanlışlıklar, yine hukuk içinde çözülmesinden yanayım.. Böylece ben demokrasiden yanayım..

Abi kör topal işleyen adaleti rafa kaldırırsak; adaletsiz yaşam cehennem olur.. Aman ha, aklınızı başınıza alın, bir daha düşünün, bu adalet, bu hukuk herkesi gün gelir lazım olur..

Hiç aklıma gelmezdi..

Ne mi?

Solcu, hem sosyalist olarak bir gün cemaati savunacağım ha:J)