29 Mart 2013 Cuma

Bucak’ta yangın..


Cumhuriyet Caddesi üzerinde, saat 15.00 sularında bir evin ilk katında çıkan yangın itfaiyenin müdahalesiyle büyümeden söndürüldü. Yangın muhtemelen elektrik kontağından çıktığı sanılmaktadır. Can kaybının ve yaralanmanın yaşanmadığı yangını büyük bir kalabalık izledi..

 

26 Mart 2013 Salı

Bucak MOBESA ve Trafik Cezaları.


Genelde trafik kurallarına dikkat ederim ve uymaya çalışırım. Ehliyetimi alalı 30 yıl falan olmuştur ancak 1993 yılından beri birfiil özel araç kullanırım ve trafikteyim.. 2002 yılında Bucak’tan Antalya’ya seyir halindeyken, özel nedenlerle hız yaptım ve radara yakalandım, ceza kağıdımı aldım ve maliyeye ödedim. Aradan 11 yıl geçti, bu kez ilçe merkezinde, hem de Bucak MOBESA görüntüsüyle, hem de üçgen kavşakta, hem de Perşembe günü, hem de öğleyin yanlış yere park etme cezası geldi.. 77 TL olmasına rağmen hemen ödediğim için indirimlerle 57 TL maliyeye yatırdım..

 

Yalnız burada bence bir hata vardır.

 

Nasıl mı?

 

Üçgen kavşakta uygunsuz park etsem ve aracı bıraksam ceza kaçınılmazdır. Oysa Perşembe günü pazar aliş-verişinden dönen eşimi Jandarma karakolu ilerisinde aldım, köşeden döndüm ve üçgen kavşağa geldim. Eşim evdeki sokak kediler için tavukçu markette kemik almak istedi. Kenarda park yeri yoktu. İkinci sıraya yani yol içine durdum, ‘hadi çabuk var gel’ dedim ve arabanın başında kaldım.. Derken ya 5 dakika geçti ya da geçmedi eşim geldi ve hemen hareket ettik..

 

Peki, bu ceza niye geldi?

 

Valla benim özel aracın plakası ‘06’ ile başlaması galiba dezavantaj oldu. Çünkü nasıl olsa yabancı plaka ya, MOBESA’da görüldüyse; yaz cezayı  mantığı hakim olmuş gibi geldi bana:J)..

 

Neyse bundan sonra artık 1 dakika da olsa yanlış ve uygunsuz yerde durmak yasaktır. Herkese uyarım şudur: Bucak MOBESA tüm araçları izliyor, sakın ışık ihlali yapmayın, sakın uygunsuz park etmeyin derim.. Yoksa cebiniz ya da cüzdanınız biraz eksilir:J)..

 

 

 

 

24 Mart 2013 Pazar

AKP, STK’lar ve Kürt açılımı..

 

AKP Hükümeti, BDP, İmralı, Kandil ve Avrupa Kürt Dıasporası arasında yapılan görüşmeler, mektuplar, teatiler derken 21 Mart 2013 günü Kürt Açılımı’nda yeni bir sayfa açıldı..

 

Ana Muhalefet CHP sessiz, muhalefet MHP külli karşı olduğu ortadadır.

 

AKP’nin herkese tavsiyesi şudur: ‘’Susun, konuşmayın, yorumlamayın, tahmin yapmayın, sadece süreci izleyin ve destek olun’’

 

Görsel medya, yazılı basın, köşe yazarları, kanaat önderleri sürece karşı değilse övgüleri bolca yapıyor, STK (Sivil Toplum Kuruluşları)’lardan ise dut yemiş bülbül misali çıt çıkmıyor, kısaca toplumun kümeleri olarak gördüğüm dernekler, vakıflar, tarikatlar, cemaatler, gruplar genelde fikir ve görüş beyan etmiyor..

 

Hıristiyan dini nikahlarında yaşanan bir ritüel aklıma geldi, hani Papaz nikahı kıymadan önce söylediği bir söz vardır: ‘’Bu evliliğe karşı çıkan varsa şimdi konuşsun, yoksa sonsuza kadar sussuzsun’’ der ya…

 

Bunun gibi ben de diyorum ki; ‘’Bu Kürt açılımında kaygıları olanlar, geleceğin nasıl olacağını bilemeyenler, şüpheye düşenler, ya şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar sussun!’’

 

Çünkü bundan 6 ay sonra konuşsanda faydasız, manasız olur, her şey olup bittikten sonra konuşmak beyhude çabadır ve ‘tuh, vah’ gibi sahte tatmin edaları olur..

 

İyi de ‘sen niye söylemiyorsun? diyenleri duyar gibi oluyorum.. Tamam, o zaman gelecek öngörümü yapıyorum..

 

Barışa karşı çıkan yeryüzünde aklı selim insan bulmak mümkün değildir.

 

Barış niye olur?

 

Ortada kavga vardır, ortada taraflar vardır, ortada kan vardır, ortada paylaşım savaşı vardır, takiben elçiler, aracılar vasıtasıyla barış masasına oturulur, müzakare yürütülür, al-verler yazılı kayıt altına alınır ve muhataplara imzalatılır..

 

Bazı çevreler tarafından hala Lozan Barış Antlaşması’nın şartları eleştirilir..

 

Nasıl mı?

 

işte 12 Adalar Yunanistan’a niye verildi, işte Musul-Kerkük neden sınır dışına itildi, işte Selanik neden müzakare edilmedi’’ gibi sorular birbirini takip eder..

 

Oysa şimdi bu süreci herkes bilse; ‘’alınacak kararlarla ülkemizin başına her ne gelecekse ben de buna ya katılırım ya da katılmam, ya ortak olurum ya da olmam’’ dese daha güzel olmaz mı?..

 

Her neyse bu sürecin sonunda benim taşıdığım en büyük kaygı ise zorla alıştığımız demokratik parlamenter sistem bırakılacak, daha otoriter, daha totaliter başkanlık sistemine geçilecek olmasıdır..

 

Ha keza yeni büyükşehir yasası da hangi amaca hizmet edeceğini bilemedim kısaca aklıma yatmadı.. Örneğin Antalya Büyükşehir Başkanı için tüm ilçelerde neden oy kullanılsın ki? Alanya’da oturan vatandaş Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı seçiminde oy kullancak, Kemer İlçesinde yaşayanda, Elmalı İlçesinde yaşayanda.. İyi de ne alaka? Valla kel alaka ama çağrışım yapıyor..

 

Neye?

 

ABD Eyaletlerindeki seçimlere…

 

Peki, bu süreçle alakası var mı?

 

Bana göre var gibi duruyor..

 

İşte 2 (iki) konuda kaygımı paylaştım, bakalım, sizler neyi paylaşacaksınız?

15 Mart 2013 Cuma

PKK, Türkiye ve Kürtler..


Kim ne derse desin 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması’ndan bu yana Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en önemli eşiklerden birisi yaşanıyor.

 

Nasıl mı?

 

Türkiye Cumhuriyeti içinde Türk Milleti (bünyesinde Türkler, Kürtler, Çerkezler, Araplar, Boşnaklar, Bulgarlar..)  ile Ermeni ve Rum azınlıktan oluştuğu yazılıyken Kürtler, PKK nezdinde yeni bir statü kazanma yolunda bambaşka bir aşamaya geçildi..

 

Peki, kısaca bu döneme nasıl gelindi?

 

(Yaşım gereği öncesini görmedim) 1970 yıllarda başlayan KAWA gibi Kürt siyasi hareketi, 1980 yıllarda PKK adıyla silahli mücadele evresine geçti. 2013 yılı başında ise İmralı süreci adıyla silahsız mücadele dönemi için yeniden start verildi.. Kürtler nezdinde PKK’nın kazandığı yeni statüyle siyasi çalışmalarına ya BDP içinde ya da başka bir partiyle devam edecektir.. Sağ cenahta çok dillendirilen ‘’PKK tüm Kürtleri temsil etmiyor’’ savı doğru gibi görünsede aslında doğru değildir. Çünkü statü talep eden PKK’yı destekleyen yine Kürtlerdir.. Statü talep etmeyen ama PKK’yı da dışlamayan büyük çoğunluk vardır. Bunlar ‘Beyaz Kürtler’ olarak tarif edilir. İşte tuzu kuru, düzeni kurulu Kürtlerdir.. Siyasi statü elde eden PKK, gelecekte Beyaz Kürtleri de kazanacaktır.

 

Yeni siyasi statünün ya da siyasi yapının içine KCK tutukluları ile silah bırakan PKK’nın önemli bölümü katılacak, böylece hem bölgede hem de tüm Türkiye’de bambaşka siyasi mücadele dönemi başlayacaktır.

 

Peki, neler olabilecek?

 

Dünya konjonktürü ne kadar el verirse, Kürt toplumunda karşılığı ne kadar bulunursa; özerklik, federasyon, konfederasyon, bağımsızlık gibi taleplerin de o kadar gerçekleşme şansı doğacaktır.. PKK’nın ve Öcalan’ın bu alanda talepleri şimdilik AB müktesebında yer alan ‘Yerel Yönetimler Özerkliği’ yasal düzenlemesiyle yetineceği ya da karşılanacağı aşikardır..

 

Devlete karşı işlenen suçlar çerçevesinde özellikle KCK tutuklalarına, silah bırakan PKK’lılar için kısmi af gelebilecektir..

 

Diğer yandan gerekli insan kaynağı bulundukça bölge okullarımızda Kürtçe eğitim-öğretim yapılabilecektir..

 

Başka neler olabilir derseniz gerisi ıvır zıvırdır..

 

Peki, bu yazıyı niye kaleme aldım?

 

Maalesef ne olup bittiğini tam olarak bilemeyen insanlara düşüncelerim doğrultusunda bir parça kaynak olabilmeyi amaçladım.