28 Haziran 2012 Perşembe

Suriye krizinin derin analizi..


Kabaca 1 yıldan beri Suriye-Türkiye ilişkileri bozulmuş, karşılıklı diplomatik personeller kovulmuş, Suriye muhalefetine her türlü yardım ve organize yapılmış, Hatay ve Gaziantep civarında mülteci kampları açılmış, kısaca savaş öncesi durumu geçilmiş..

RF-4 cinsi keşif ve fotoğraf amaçlı savaş uçağımız, çok ama çok alçaktan uçarak; Suriye hava sahasını ihlal etmiş, uluslararası hava sahasında Suriye hava-savunma unsurlarınca vurulmuş ve Suriye kıyısına 8 mil mesafede yani Suriye kara suları içine düşmüş.. Tam 1 hafta geçmiş, ne pilotlarımız, ne de savaş uçağımızın enkazı hala bulunamamış..

Bir kere çok büyük hata vardır.

Nerede?

Amma eğitim, amma radar testi, amma başka bir görevle uçuş yapacak RF-4 keşif uçağımız; Malatya’dan korumasız yani F-4 ya da F-16 uçakları eşlik etmeden neden kaldırıldı?

Suriye ile savaşında eşiğinde olduğumuzu Hava Kuvvetleri ve Malatya Hava Üssü, bu tür provakasyon vuku bulacağını neden öngöremedi?

Öğleyin uçağımız vuruluyor ve düşüyor, nedense Türkiye kamuoyu tam 8-9 saat sonra bilgilendiriliyor. Yanlış giden bir şeyler olduğunu; bu zaman gecikmesi bile tek başına kanıtlıyor. Yabancı ajanslar, medya kuruluşları uçağımızın düşmesini neden bizden önce öğrnediler ve nasıl öğrendiler?

Sonra Suriye kıyısına 13 mil uzaklıkta uçağımız vuruldu, 8 mil uzaklıkta düştü argümanı hiç sağlam durmuyor. Hele füzeyle vurulan bir savaş uçağı 5 mil neden içeride düşsün? Bence havacılık ve fizik kuralları bu söylemi dsteklemiyor..

Yazımın başında belirttiğim gibi savaş öncesi son perde yaşanırken bu savaş uçağımız tek başına Suriye Hava Sahası’na neden gönderildi? Gönderildi ise neden mütekabiliyet gereği yapılmadı? Rusya nedeniyle karşılık verilemediyse neden Rusya faktörü hiç dikkate alınmadı?

Rusya’nın Akdeniz’e çıkan son kalesi Suriye’dir. Suriye düştüğü an Rusya’nın Akdeniz’le dolayısıyla Orta Doğu’yla bağı fiilen kesilir..

Rusya olduğu müddetçe Beşar Esad’ın iktidarı bırakmayacağını Türkiye diplomatları neden öngöremiyor?

Son vahim ve trajik olay gösterdi ki meğer Türkiye’nin sağlam temellere dayanan dış politikası hiç yokmuş, tam aksine politikasızlık varmış, tam aksine savrulma varmış..

Bu durumda daha bizim başımıza çok çorap örecekler gelecek günlerde, gelecek aylarda, gelecek yıllarda..

26 Haziran 2012 Salı

Türkiye ya genleşecek ya da büzüşecek..


Cetvelle, müzakerelerle, tavizlerle, gelecek kaygısı adına ama öyle, ama böyle sınırlarımız çizildi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana aşağı-yukarı 90 yıl geçti..

Artık 2012 yılına gelindiği zaman Türkiye ya genleşecek, yani sınırları değişecek ve büyüyüyecek aksi halde büzüşecek, yani küçülecek.. Bunun ortası olan mevcut durumu muhafaza etme şansı geldiğimiz bu noktada bence kalmadı..

Ya Erbil Türkiye’nin vilayeti olacak ya da Güneydoğu kopacak,

Ya Şam Türkiye’nin eyaleti olacak ya da Güneydoğu kopacak.

Duyar gibi oluyorum, ‘’Türkiye sınırlarını korusun, yeter’’

Maalesef 30 yıldır yaşanan, bir türlü sulha ulaşmayan (ulaştırılmayan) PKK meselesi bu imkanı ortadan kaldırdı. Kuzey Irak Kürtleri ya Türkiye ile entegre olacak ya da Güneydoğu Kuzey Irak ile entegre olacak..

Yazı tura gibi, ya o ya bu..

Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmeler Cumhuriyet öncesi mola verilen Şam, Halep toprakları ve yaşayanları ya Hatay (Türkiye) ile entegre olacak ya da 3’e ayrılmış küçük oluşumlar olarak dağılacaklar..

Son 20 yılda Türkiye’nin batısında mikro devletçikler oluştu, gelecek 10 yılda Türkiye’nin doğusu ve Güneydoğusu’na ilavelerle Türkiye mega büyük devlet olacak..

Batı kültürüyle, doğu kültürü farkı bu ayrışmada net olarak görülecektir..

Daha bugün gözüme bir gazete ilişti. İspanya’da Katalon ve Bask bölgeleri, İngiltere’de İskoçlar, Belçika’da Flaman topluluklar kendi kaderlerini kendileri çizmek istediklerini göstermek amacıyla 1 milyon imza toplamaya başlamışlar. Yani mikro bağımsız devletçik olmak istiyorlar..

Türkiye’nin doğusunda asla böyle talepler yoktur, hiç göremezsiniz..

Sonuç: Türkiye ya genleşecek ya da büzüşecek.. Bakalım, tarih hangisini yazacak..


19 Haziran 2012 Salı

Bucak ilçemiz hızla irtifa kaybediyor..


Bucak ilçemiz her alanda olduğu gibi maalesef adalet alanında da irtifa kaybediyor.

Bakın nasıl oluyor?

Tefenni Adliyesi’nde 2 savcımız, 3 hakimiz görev yapmaktadır.

Burdur Adliyesi’nde 1 başsavcımız, 6 savcımız ve 10 hakimimiz görev yapmaktadır.

Bucak Adliyesi’nde ise 1 başsavcımız, 3 savcımız ve 5 hakimimiz görev yapmakta idi..


Son yaz kararnamesiyle başsavcımız ve 2 hakimimiz tayin oldu, böylece Bucak Adliyesi’nde halen 3 savcımız, 3 hakimimiz görev yapmaktadır.

Burada bir yanlışlık vardır.

Nasıl mı?

Burdur ilimizin merkez toplam nüfusu kırsalla birlikte 120 bin küsur diyelim, Bucak ilçemizin de kırsalla birlikte toplam nüfusu 60 bin küsur diyelim ve düz mantık güdelim: Burdur merkezde 10 hakim görev yapıyorsa, Bucak ilçesinde de en az 5 hakim görev yapmalıdır. Ancak son HSYK yaz kararnamesiyle 3 hakime düşmüştür. Naneci Medya’nın söylediğine göre 1 hakimiz de kursa gitmiştir. Kaldı 2 hakim..

Ehee ne olacak şimdi?

İşin kötü yanı sonbahar kararnamesi de kalkmıştır. Gelecek yaz kararnamesine kadar başka bir atama kararnamesi yayınlanmayacaktır.

Peki, kim takip edecek ve ayarlıyacak bu işleri?

Herhalde ben değilim.. Ben sadece eksik gördüğüm hususları muhalif gözüyle yazabilirim.

Peki, kim ya da kimler?

Elbette Bucak İlçemizi temsil eden AK Parti Milletvekili Hasan Hami Yıldırım Bey ilk sıradadır.. Sonra AK Parti İlçe Başkanı, sonra AK Parti siyasetçileri bu genel işleri takip edecektir. Hoş, özel işlerden sıra gelmiyor herhalde:J)

Bucak ilçemiz adalet alanında böyle bir boşluğu asla hak etmiyor. Sürekli büyüyen, sürekli üreten Bucaklılara bari devletin temel hizmetlerinden olan adaleti layıkıyla ve tam almasını sağlayın arkadaşlar..

Gelelim diğer konulara..

Yeni Bucak Devlet Hastanemizin yapımı için herkes esti, gürledi, yok kazma vuruluyor, yok şu kadar sürede bitiyor derken aylar geçti, çıt yoktur.. Bu konuda o kadar çok beyanat verildi ki saymaya iki elin parmakları yetmez.. Nedense hepsi derin sessizliğe gömüldüler..

Bucak İlçemizde devletle bağı kuracak iletişimde problem olduğu kanaatindeyim. Özel sektör inşaat alanında büyüyor, özel sektör madencilik alanında büyüyor, özel sektör ticaret alanında büyüyor, buna karşın devlet sektöründe (TOKİ istisna) tek bir yatırım gözükmüyor..

Hani nerde Polis Meslek Yüksek Okulu inşaatı, hani nerde kapalı Pazar yeri inşaatı, hani nerde bir devlet yatırımı..

Kulağıma gelenlere ve iddialara göre Burdur AK Parti ile Bucak AK Parti arasında sorun olduğunu geçtiğimiz aylarda icra edilen il kongresinde su yüzüne çıkmıştır. İl Yönetimine önerilen Bucaklı kimse alınmamıştır, böylece tepki mahiyetinde Bucaklı delegeler de liste oylamasında toplu halde çizik atmışlardır..

Sanki Burdur Milletvekili Bayram ÖZÇELİK (TBMM Başkanlık Divanı Üyesi,
AK Parti MKYK Üyesi) ile Burdur Milletvekili Hasan Hami Yıldırım arasında gizliden siyasi çatışma vardır. Bana göre Bucak İlçemizin büyük ölçekli devlet yatırımlarından yoksun kalmasında bu gizli çekişme yatmaktadır.

Sonuç olarak Bucak İlçemiz her alanda hızla irtifa kaybediyor düşüncesine iyicene ve derinden kapıldım. Umarım ve dilerim yanılırım.. Çünkü Bucak hepimizindir..

17 Haziran 2012 Pazar

Yunanistan Genel Seçim Sonuçları..


17 Haziran 2012 günü Yunan halkı tercihini sandıkta gösterdi. Öncelikle oy oranı ve milletvekili sayısını vereyim, sonra yorum ve düşüncemi paylaşayım..

Yeni Demokrasi Partisi (YDP) Yüzde 30 oy oranıyla 130 milletvekili,

Birleşik Sol Partisi (RYSOS) Yüzde 27 oy oranıyla 70 milletvekili,

Pan-Helenik Sosyalist Partisi (PASOK) Yüzde 13 oy oranıyla 33 milletvekili,

Bağımsız Yunanlılar Partisi (AEP) Yüzde 8 oy oranıyla 20 milletvekili,

Halkın Birliği-Altın Şafak Partisi (LSP) Yüzde 7 oy oranıyla 19 milletvekili,

Demokratik Sol Parti (DAP) Yüzde 6 oy oranıyla 16 milletvekili,

Yunan Komünist Partisi (KKE) Yüzde 5 oy oranıyla 12 Milletvekili,

Diğerleri Yüzde 4 oy..

Yunan Parlemantosu toplam 300 milletvekilinden oluşuyor. Hükümet kurup güvenoyu alabilmek için asgari 151 milletvekili olması gereklidir.

Muhtemelen merkez sağ partisi olan YDP ile merkez sol parti PASOK koalisyon kuracaklardır. Çünkü hükümet kurmak için gerekli olan 151 milletvekilini geçiyorlar, toplam 163 milletvekiline ulaşıyorlar.

Son 30 yılda ülkeyi zaten bu 2 parti yönetmiştir. Çıkan krizin nedeni de bu 2 partidir. Yunanlılar yaklaşık 1 ay önceki seçimde bu 2 partiye çoğunluk vermemiştir ancak bu kez krizin daha da derinleşmesi nedeniyle gönülsüz de olsa bu 2 partiye koalisyon hükümeti kurma görevini vermiştir.

Yunanistan yaşadığı 3 yıllık ekonomik krizinin etkisiyle Halkın Birliği-Altın Şafak Partisi (LSP) isimli nur topu gibi faşist partisi doğmuş, yüzde 7 oy oranıyla 19 milletvekili çıkarmış ve parlementoya girmiştir. Bu faşist parti, ‘göçmenleri istemiyor, İstanbul bizim diyor, Trakya Türkleri yok diyor’ ve yüzde 7 oy alıyor..

10 Haziran 2012 Pazar

Bucaklı kadın kursiyerlerimiz sabit halk eğitim yeri istiyorlar..


Nakış kursu, giyim kursu, kırk yama kursu gibi muhtelif konularda kadınlarımız için el becerilerine artırmaya yönelik eğitim gördüklerinini hepimiz biliyoruz..

Nerede?

Halk Eğitim Merkezinin açtığı kurslarda..

Ne zaman?

İşte Ekim ayında başlayıp Haziran ayında sona eren periyotta..

Her yıl sürekli eğitim-kurs yerleri değişen kadın kursiyerlerimiz memnun değillerdir..

Peki, ne istiyorlar?

Aynı yerde hem kurs göreceği, hem de yıl sonu sergisini açabileceği sabit bir mekan talep etmektedirler..

Şahsen çözüm önerim şudur:

Yeni yerine taşınan Emin Gülmez Meslek Yüksek Okulu binası tahsis edilebilir.. Eğer Emin Gülmez eski yerine Sağlık Meslek Lisesi taşınacaksa; Sağlık Meslek Lisesi’nin eski yeri de halk eğitim merkezi binası için uygun olabilir..

Sayın Kaymakamımız, Sayın İlçe Milli Eğitim Müdürümüz ve diğer ilgililerin bu konuyu en uygun çözüme kavuşturacaklarına güvenimiz tamdır..




4 Haziran 2012 Pazartesi

Başbakan Erdoğan, şaşırtıyor herkesi..


Önce kürtaj, sezeryan çıkışların yaptı, sonra işten atılan THY çalışanları için ‘gereği yapılmış’ dedi, sonra bence en talihsizi de bu ifadeydi ‘öğretmenler haftada 20 saat çalışıyor, çok maaş alıyor’ mealinde laf etti..

Sayın Başbakan Erdoğan’a etrafında bulunan danışman ordusundan birisi anımsatma yapmalıdır.. Bazı meslek gruplarının yaptığı iş saatle ölçülemez, kaldı ki öğretmenler için her dersin ayrı branşı olması münasebetiyle istese de 40 saat çalışamaz.. Doğrudur, bir matematik öğretmeni haftada 20 saat çalışıyor, aynı şekilde 20 saat çalışan fizik öğretmeni var, kimya öğretmeni var, coğrafya öğretmeni var, velhasıl var oğlu var..

Her öğretmen ister ki, haftada 40 saat çalışayım, ek ders ücreti alayım, dolgun maaşa ulaşayım.. Ama nerede o zaman, nerede o imkan.. Zaten mantıken de mümkün değildir..

Öğretmenler bilgiyi geleceğin nesline aktarıyorlar ve kutsal bir iş yapıyorlar.. Öğretmenler, haftada 40 saat çalışan mutat, standart masa başı memurluğu yapmıyorlar..

Şimdi birisi kalkıp; ‘Sayın Başbakanımız, imamlar da günde 5 vakit namaz kıldırıyorlar, toplam 25 dakika çalışıyorlar, şu kadar maaş alıyorlar’ derse o vakit ne yanıt vereceksiniz?

Hem imamların, hem de öğretmenlerin yaptığı iş kutsaldır ve zamanla ölçülemez..

Sayın Başbakan, bu çıkışıyla bence hata yapmıştır, elleri öpülesi öğretmenler çok incinmiştir ve bir şekilde gönlü alınmalıdır derim..