31 Mayıs 2012 Perşembe

Türkiye Siyaseti ya kürtaj olacak ya da down sendromlu doğacak..


Türkiye gündemine düşen ateş gibi konudur ve yakacak herkesi..

Neydi o sıcak ve hararetli konu?

Kürtaj ve sezeryanla doğum..

Sayın Başbakan, Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu ve Avrupa Parlamenterler Forumu tarafından düzenlenen Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferası’nda yaptığı konuşmasında "Sezeryanla doğumlara karşı olan bir başbakanım. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Buna kimsenin müsade etme hakkı olmamalı. Ha anne karnında bir çocuğu öldürürsünüz. Ha dogduktan sonra öldürürsünüz. Hiçbir farkı yok" dedi.

Böylece ateş yakıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi'nde yaktığı ateşe biraz daha benzin döktü.

Ne demişti o konuşmasında?

Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum, kürtajı bir cinayet olarak görüyorum ve bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere, medya mensuplarına da sesleniyorum; yatıyorsunuz, kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere'dir diyorum..

Derken ateşin etrafına toplanmalar başladı. Kimisi odun atıyor, kimisi ateşin ferini artırmak için hava üflüyor..

Sağlık Bakanımız hemen konuya müdahil oluyor ve bakın ne diyor?

“Kürtaj için 10 haftalık süre bilimsel değil, neden 8 hafta, 12 hafta değil. Çalışma yapılıyor, eğitim ve yüksek gelirli kadınlar arasında kürtajın çok yaygın olduğunu, Down sendromlu olsa da o bebek sonuçta bir canlıdır’’

Hemen ateşin başına elinde hava üfleyiciyle TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün Bey geliyor ve ateşin ferini iyice yükseltiyor. Ve bakın ne diyor?

‘’Tecavüze uğrayan kadınların da doğurması gerektiğini ifade ediyor’’..

Gerçek AK Parti, Türkiye siyasi hayatına işte asıl bugünlerde damgasını vuruyor. Muhafazakar, milliyetçi, dindar ve tutucu ideolojisini açık ve net olarak şimdi uygulamaya başlıyor.

Bence doğrusu da budur. Çünkü 10 yıldır sürdürdüğü takiye bitti artık.. Böylece Türkiye siyaset alanında kanaat belirten insanların ayrışması daha belirgin olacaktır. Otla saman karışmayacaktır. Liberaller, demokratlar, sosyalistler, AK Parti hakkında kafalarında yer eden düşüncelerin gerçeklikten hayale doğru usulca yer değiştirecektir..

Sayın Başbakan Erdoğan’ın milliyetçi duruşu ve söylemiyle MHP bile işlevsiz hale gelmiştir.

Artık örnek alınan ABD modeli, Türkiye siyasi hayatının geleceğini resmen şekillendirecektir. Hani ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de muhafazakarlığı ve tutuculuğu savunan  ‘Cumhuriyetçiler’ diye AK Parti, özgürlükçüğü ve demokrasiye savunan ‘Demokratlar’ diye CHP gibi 2 siyasi kanada ayrılacaktır.

Gelelim kürtaj ve sezeryanla doğum meselesine.. Peşinen söylüyorum; AK Parti’nin savunduğu fikre külli katılmıyorum.

Çok fazla ayrıntıyla sizleri boğmayacağım. Temel yaklaşımım şudur: Herkesin özgür iradesine kimse ipotek koyamaz. İster doğumu normal yapar, ister sezeryanla, hem sana ne kardeşim! Çünkü 9 ay karnında taşıyan kadın nasıl doğuracağına yine kadın karar verebilir.. Başka türlüsü siparişle doğum olur..

Hele kürtaj konusu, hakikaten abesle iştigaldir. Yahu hamile kalma iradesini gösteren kadının kendisiyse; bırakın doğum yapıp yapmayacağına da kendisi karar versin.. Size ne arkadaş! Kadını yönetiyorsunuz, bari rahmini yönetmeye kalkmayın yahu:)

Çağımızın teknolojik imkanları sayesinde hamileliğin daha çok başında bebeğin sakat, eksik uzuvlu, kısaca down sendromlu olduğu belirlenebiliyor. Ancak ve ancak taşıyıcı annenin rızasıyla söz konusu bebek kürtajla alınabiliyor.

Ne var bunda? Down sendromlu bir çocuğu büyütmek daha doğrusu yaşatmak ne kadar meşakatli olduğunu herkes biliyordur. Bırakın ona anne-babası karar versin arkadaş.. Bir de Sayın AK Parti Milletvekilimiz demezmi ‘’tecavüze uğramış kadının çocuğuna devlet bakar’’

Ben bu cümleyi hiç yorumlamıyorum. Çünkü maksadımı aşabilirim. Artık siz gerisini düşünün..
Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: