19 Ocak 2012 Perşembe

Genel Sağlık Sigortası (GSS) ve kadınlarımız..


Malumunuz 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren meşhur ‘Genel Sağlık Sigortası’ yürürlüğe girmiştir. Televizyonlar, gazeteler 20 gündür bu konuyu işlemektedir. Halkı bilgilendirme adına özel araştırmamla çok önceden yazdım çizdim.. İşte kanıtı:











İktidara buradan bir çağrıda bulunmak isterim. Çünkü yasanın iyi yanı, kötü yanı olmakla beraber bir husus benim nazarımda çok önemlidir.



Nedir o?



Önceden evlenmemiş kızlarımızın, boşanmış ve işini kaybetmiş kadınlarımızın ‘sağlık güvencesi’ sosyal güvenliği olan ebeveynleri (anne-baba) üzerinden sağlanabilmekteydi. Sonra 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunuyla, bu hak tamamen yok edilmiştir.



Derken kamuoyu tepkisi ve CHP’nin ısrarlı muhalefetiyle, 2011 yılında Torba Kanun olarak bilinen 6111 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesinde yapılan değişiklikle 01/10/2008 tarihinden önce bakmakla yükümlü olunan kişi sıfatını kazanmış kız çocuklarının çalışma veya evlenme sonrasında, işten ayrılmaları veya boşanmaları durumunda tekrar anne veya babaları üzerinden sağlık yardımı almalarına imkan sağlanmıştır. Dolayısıyla, yapılan bu düzenlemeyle, 01/10/2008 tarihinden önce bakmakla yükümlü olunan kişi sıfatını kazanmış kız çocuklarının bu konuda müktesep hakları korunmuştur.



Benim AK Parti iktidarına çağrım ise kızlarımız, kadınlarımız için pozitif ayrımcılık yaparak; 01/10/2008 tarihinden sonrası için de sağlık güvencesi hakkı verilmelidir. Daha açıkçası kızlarımızın yaşı kaç olursa olsun evlenmediği müddetçe sosyal güvenliği olan ebeveynlerinin sağlık güvencesinden faydalanmalıdır. Eskisi gibi evlendikten sonra bitmelidir. Ancak boşanırsa ve işini kaybederse tekrar anne-babasının üzerinde sağlık yardımı verilmelidir.



Yapmayın beyler! Kıymayın kızlarımıza, kadınlarımıza! Zaten sosyal durumları bir türlü istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Bir de böyle bir mağduriyete meydan vermeyelim..



Peki mevcut bu durumda, bu yasaya göre neler olacak?



01/10/2008 tarihinden sonra 18 yaşına girdiyse, (istisnası ise lise öğrenimi için 20 yaş, üniversite öğrenimi için 25 yaş) boşandıysa, işini kaybettiyse her şey bitti, yani anne veya babalarından dolayı sağlık yardımı alamayacaklar.



Ne olacaklar?



Zorunlu olarak genel sağlık sigortasından yararlanmak durumunda kalacaklar.



İyi de ne yapacaklar bu durumda?



Herhangi bir işte çalışmayan, isteğe bağlı prim ödemeyen veya SGK’dan gelir ya da aylık alamayan kızlarımız, kadınlarımız 01/01/2012 tarihinden itibaren zorunlu olarak gelir durumlarına göre ya primleri devlet ya da kendileri tarafından ödenerek genel sağlık sigortası kapsamına gireceklerdir. Bunun için gelir testine tabi tutulacaktır. Eğer kız çocuğu ailesi ile birlikte yaşıyorsa ailenin tüm gelir ve harcamaları dikkate alınarak, ailede kişi başına düşen gelir miktarı tespit edilecektir.

Tespit edilen kişi başına düşen gelir miktarı;

1) İçinde bulunulan yıla ait asgari ücretin 1/3’ünden ((295.50 TL) az ise, bunların primleri devlet tarafından ödenerek,
2) İçinde bulunulan yıla ait asgari ücretin 1/3’ünden (295.50 TL) fazla olması durumunda;
a) Geliri, asgari ücretin 1/3’ü ila asgari ücret arasında ise asgari ücretin 1/3’ü matrahı üzerinden % 12 genel sağlık sigortası primi (2012 yılının ilk 6 ayı için aylık 35,46 TL),
b) Geliri, asgari ücret ila asgari ücret 2 katı arasında ise asgari ücret matrahı üzerinden % 12 genel sağlık sigortası primi (2012 yılının ilk 6 ayı için aylık 106,38 TL),
c) Geliri, asgari ücretin 2 katından fazla ise 2 asgari ücret matrahı üzerinden % 12 genel sağlık sigortası primi (2012 yılının ilk 6 ayı için aylık 212,76 TL),

kendilerince ödenerek, genel sağlık sigortası kapsamı içinde yer alınacaktır. Dikkat edilecek olursa ödenecek prim miktarları her yıl belirlenecek olan asgari ücrete göre artış gösterecektir.


Gelir testi için nereye başvuracaklar?


Gelir testi için kişilerin ikametgâhlarının bulundukları yerdeki sosyal yardımlaşma vakıflarına başvurmaları gerekmektedir.

En kötüsü ise gelir testine başvurmaz ise yaşanacaklardır. Nasıl mı?



Gelir testine başvurmayan kızlarımız, kadınlarımız, SGK tarafından bunların asgari ücretin 2 katından (1.773 TL) fazla aylık gelirlerinin olduğu varsayılarak, her ay için aylık 212,76 TL genel sağlık sigortası primi tahakkuk ettirilerek, gecikme cezası ve gecikme zamlı olarak tahsili yoluna başvurulacaktır.



Yani yandı keten helva olacaktır!



Bakın başka neler olacak?



18 yaşını aşmış, boşanmış, işini kaybetmiş kadınlarımız, kızlarımız daha az gelir göstermek için anne-babasının yanında kalmayacaktır bu bir..



Kızlarımız, kadınlarımız erkek tahakkümüne biraz daha itaat edeceklerdir. Bir yerde evlenmeye mecbur kalacaklardır bu da iki..



İlk aklıma gelenler böyledir, daha kim bilir neler olacak neler.. Gelin bu hatadan dönün derim ben..




17 Ocak 2012 Salı

Bucak, salep, Başbakan


Geçen hafta Başbakanlık Basın Bürosuna gelerek Başbakanlık muhabirlerinin, "Çalışan Gazeteciler Günü"nü kutlamış ve basın
mensuplarına salep ikram etmişti.



Kim?



Sayın Başbakan Erdoğan..



Ve ne demişti?



"Bu Bucak salebi. Çarşı, Pazar değil. Biliyorsunuz Türkiye’nin en iyi salebi Burdur Bucak’ta çıkar."



Böylece Sayın Başbakan Erdoğan, Bucak salebinin ününe ün katmıştı..



Bucak Belediye Başkanı Sayın Ramazan Ayaz ne diyor?



"Türkiye’de tüketilen yaklaşık 10 ton salebin 9 tonu Bucak’ta işlenip, pazara sunuluyor. Yani Türkiye’nin salep ihtiyacının yüzde 90’ını Bucak karşılıyor"



Peki bu salep nasıl elde ediliyor?



Orkide familyasından köklü, otsu ve köklerinde yumru yapan yabani bitkiye salep adı veriliyor ve dağlarda, ormanlık ve çayırlık alanlarda yetişiyor.


Bu salep bitkisine nasıl işlem yapılıyor?



Yumrunun önce yıkanıp, kaynatıldığını ve sonra kurutularak çekirdek
haline getirildiğini, işte bu çekirdeklerin de değirmenlerde
öğütülerek toz halini aldığını ve satıldığını..



Salep nerelerde kullanılıyor?


Dondurmanın yapımında temel ham madde saleptir. İyi bir dondurma, süt, salep ve şekerden oluşur. Salebin yüzde 90’ı dondurmada kullanılır, yüzde 10’luk kısmı da içecek olarak tüketilir.



Salebin kilosu kaç paradır?



Galiba 200 TL civarındadır…



Son olarak Isparta Orman Bölge Müdürü Sayın Mehmet Sait Yorulmaz ne diyor?



"Salebin elde edildiği bitkinin, bilinçli toplanması gerekiyor. Aksi
takdirde nesilleri tükenebilir.’’



Buraya kadar aktardıklarımın tek amacı ise Isparta Orman Bölge Müdürü’nün bir parça değindiği ufuktaki tehlikeye dikkat çekmektir.



Bu kadar reklam ve tanıtımdan sonra dağ köylerinde herkes, Türkiye’nin başka yerlerinden gelen mevsimlik işçiler, Batı Akdeniz ve Bucak dağlarında, ovalarında, kısaca her yerde salep toplamaya çıkacaktır. Bu durumda salep bitkisinin kökünü kurutabiliriz ki, böyle bir tehlike 1974 yılında ortaya çıktığı için salebin ihracı yasaklanmıştır.



Bu kadar reklam ve tanıtım gerekli miydi?



Bence hayır, çünkü Sayın Bucak Belediye Başkanımızın ifadesine göre Türkiye’nin salep ihtiyacının yüzde 90’nı Bucak karşılamaktadır. O zaman tanıtıma gerek var mıdır? Yine söylüyorum, hiç gerek yoktur..



Salep bitkisi neslinin yok olması pahasına; Türkiye’de bu haberi duyan, okuyan birçok insan ‘salep toplamayı’ mevsimlik iş kapısı olarak görecektir ve muhtemelen Mayıs ayında binlerce insan kontrolsüz salep toplamaya başlayacaktır.



Bu yazımı okuyan bazı dostlarımız, arkadaşlarımız yanlış anlayacaklardır. Bunun bir nebze önünü kesebilmek adına şu notumu düşmek zorundayım. Bucak adına böyle bir tanıtım ve reklam elbette gurur vericidir ve sevindiricidir. Benim derdim ise ‘Salep’ bitkisinin yok olma tehlikesini önlemektir, böylece gelecek nesillerin de salep içebilmesini sağlamaktır arkadaşlar..

Milliyet Blog ve geçen 5 yıl..






Bugün Ocak ayının 17’si olduğunu görünce; anladım ki tam 5 yıl geçmiş, vay be!



Şunu fark ettim, 5 yılın ardından yazma yorgunluğu iyicene kendini belli etmeye başladı artık.



Ne olmuş, ne bitmiş, bu 5 yıl içinde?



İşte size sayfamdan aldığım bazı rakamlar..



Kayıt tarihi: 17.01.07

Toplam blog: 2145

Toplam yorum: 3870

Toplam mesaj: 343

Ort. okunma sayısı: 1152



Gerçek olan bu rakamlardır, gerisi yalandır..



Peki neler oldu 5 yıl içinde?



İnsani duygular nereye sürüklediyse onlar yaşandı..

Bazen kızdım, bazen kızıldım..

Bazen sevdim ve sevildim, bazen sevmedim ve sevilmedim..

Bazen üzdüm ve üzüldüm, bazen üzülmedim ve üzmedim..

Bazen hayal kırıklığı yaşadım, bazen hayal kırıklığı yaşattım..

Bazen güldüm, bazen güldürdüm..

Bazen ağladım, bazen ağlattım..

Bazen sinir ettim, bazen sinir oldum..



Bakalım, 2017 yılının Ocak-17’sinde ‘’Milliyet Blog Yazarı’’ olarak 10. yıl marşımı yazabilecek miyim?:)  ‘Mehter marşıyla gelip, İzmir marşıyla gitmek’ elbette olasılıklar arasındadır:)



Fikir ayrılığından hiç korkmam, ama fikirsizden korkarım..



Herkese saygı ve sevgilerimle.. Daha nice bloglara..

10 Ocak 2012 Salı

Yazar Sema Maraşlı, kadınlarımıza neler söylüyor?








Bugün Milliyet Gazetesi’nde rastladım bu habere..



İşte Küçükçekmece Belediyesince kadınlara yönelik ‘evlilik ve kadın erkek ilişkileri’ konulu söyleşi düzenliyor.



İlçede yaşayan kadınlara hitap eden ise Yazar Sema Maraşlı Hanımdır…



Peki kimmiş Sema Hanım?



İmam Hatip Lisesi mezunu olup; Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Kuran kursu öğretmenliği yapmıştır. İki evlilik yapan Maraşlı’nın çocuklara ve yetişkinlere yönelik yayınlanmış 11 kitabı da mevcuttur.



Bana göre ilginç sözleri şöyledir:



“Kadınlar, okuyan kız çocuklarını bile elinde mesleğin olsun, kendine güven, eşine muhtaç olma diye yönlendiriyor. Bu bilinçle yetişen kızların ileride evlilikleri yürümüyor. Evliliklerin psikolojiden ziyade inançla yürütülmesi gerekir. Bu noktada, kadınlar erkeklerin üstünlüğünü kabul etsin. Kuran-ı Kerim’de de evin reisi erkek olduğu bildirilir. Kadından otorite olmaz.’’



“Erkek ve kadın doğuştan farklı yaratılmıştır. Allah kadınları şefkatli ve teslimiyetçi yaratmıştır. Erkekler ise güç, iddia ve başarı üzerine yaratılmıştır. Erkeğin hayata bakışı serttir. Kadınlarsa duygusaldır. Zaten normal olan erkeğin kadın gibi olmamasıdır.”


Önce Sema Hanım’ın özeline değinmek isterim. Kadınlarımıza başarılı evlilik üzerine öğütler verirken bizzati kendisinin ilk evliliğinden başarısız olması nasıl açıklanır, bilemiyorum…



Gelelim mevzuya… Valla erkek cinsiyetinin çıkarlarına ya da lehine hizmet eden pek güzel görüşler sunmuştur.. Hele bir kadının davranışana dair düşüncesini dini ifadelerle zemini perçinlerse; olduğu gibi kabul etmekten başka bir kapı da bırakmıyor…



Benim kısa düşüncem şudur: Dünyada ve ülkemizde çok tartışılan evlilik kurumunun kurtarılmasına yönelik farklı bir bakıştır. İnsanoğlunun yüzyılardır kafa yorduğu evlilik konusunda; hem bilimin (sosyologların-psikologların) hem de dinin bazen içiçe, bazen birbirini kapsamayan çözüm reçeteleri dün vardı, bugün de var, mutlaka yarın da olacaktır.



Bu bağlamda Sema Hanım da ‘evlilik’ üzerine örnekleme yapıyor ve topluma bu fikrini sunuyor… Hatta kendi özel sitesini bir parça inceledim. Linki de aşağıdadır: http://www.semamarasli.com/index.php?option=com_content&view=article&id=70&Itemid=81



Hani derler ya ‘’her malın kör alıcısı vardır’’, Sema Hanımın düşüncelerini yansıttığı kitaplarının da bayağı müşterisi vardır. Çocuklara yönelik 17 bin satan masal kitabı vardır.



Neyse Sema Hanıma, başarılar dileyelim ve yazımızı bitirelim…

5 Ocak 2012 Perşembe

Şebnem Kısaparmak ve aldatma teorisi


TV Kanal adı: Kanal 7

Program adı: Güzel Günler

Sunucu: Şebnem Kısaparmak

Konu: Aldatma..

Nişanlı iken kendisini aldattığını cep telefonu fotoğraflarından öğrenen 5 aylık evli kadın, hem Şebnem Hanımdan hem de uzman konuktan yardım istiyor. Bakın Şebnem Kısaparmak Hanım, yardım isteyen evli kadına neler söylüyor:

-"Aldatmanın tipi de önemli. Mesela bekarlığa veda partileri var... O tip bir aldatma mı?" 
-"Evliyken de yaptığı oluyor muydu? Şüpheleniyor musun? Didikliyor musun? Yiyor musun kendini?’’
-"Bak tatlım, ben sana bir şey diyeyim mi? 5 aylık evlisin. Bunu bir kafandan atmaya çalış. Çok yeni bir evliliğin var ve nişanlıyken yapmış eşin. Hocamızın da söylediği gibi fiziksel bir beraberlik… Senle bunu yaşayamayacağı için, bir takım ihtiyaçlarını karşılamak için. Böyle düşün. 
Eşim beni seviyor de. Her erkek bunu yapıyor. Yapmayan yok. Eşin seninle evliyken başka birisiyle olmamış. Nişanlıyken olmuş. Erkeklerin yaptığı doğal bir şey.. Onlar için bir ihtiyaç bu anlatabiliyor muyum?
 
Sen bunu duymuşsun ama eşine güven, inşallah bir evladınız olacak, çocuğunuz olacak, hayat çok güzel olacak."
 

Diyalog bu kadardır. Bir kadın, başka bir kadını teskin ederken kullandığı argüman budur. Yani nişanlıyken bir erkeğin, başka bir kadınla aldatması zaruri ihtiyaçtır. Zaten bunu bütün erkeklerin yaptığını, üzülmesine ve kaygılanmasına gerek olmadığını da vurguluyor. Bence tam bir kabullenişin dışavurumudur. Nasıl? Aldatmayı algıda ve geleneksel olarak doğru bir çizgiye oturtmaya çalışarak..

Peki şimdi kafama takılan soruları sıralamaya başlayayım…

Soru-1: Evliyken aldatması, nişanlıyken aldatmasından neden daha masumdur?

Soru-2: Madem aldatma gerekli bir zaruriyet olduğunu kabul ediyorsan; neden nişanlısıyla değil de başka bir kadınla aldatmasını daha doğru buluyorsun?

Soru-3: Kadınların yatılacak, evlenilecek diye kategorize edilmesi doğru mudur? Ki siz doğru kabul ediyorsunuz. O zaman yatılacak kadınlara ne öneriyorsunuz?

Soru-4: Acaba bu yaklaşıma kadınlar ne diyor?

1 Ocak 2012 Pazar

PKK’nın güvendiği dağlara kar yağdı..


Başbakan’ın konvoyuna yapılan Amasya saldırısı, takiben Silvan saldırısı, son olarak Çukurca saldırısı PKK’nın üstünlük hanesine artı yazdı…

Son 3 aydır ise bu kez PKK hanesine eksiler yazılıyor, Çukurca saldırısı sonrası özellikle Kazan Vadisi’nin ağır kayıplarının hesabı Suriyeli Fehman Hüseyin ya da nam-ı diğer Doktor Bahoz’dan eninden sonunda iç hesaplaşmada sorulacaktır. Yok kimyasal silah kullanıldı, yok atom bombası kullanıldı gibi absürt mazeretlere kendileri bile inanmadılar… Bu yüzden Almanya’dan heyetler falan geldi ama iddialar boş çıktı…

Velhasıl, Hakkari bölgesi, Ağrı Bölgesi, Diyarbakır Bölgesi, Bingöl Bölgesi ve en son Tunceli Bölgesi etkili, nokta operasyonlara hedef oldu. PKK’nın ölü, yaralı ve teslim olan eleman sayısı neredeyse 200’ü geçti. Ölen PKK’ların arasında alan-bölge sorumluları olması dikkate değer ayrı bir durumdur. Kısaca psikolojik üstünlük devlete geçti. Bu tür nokta operasyonlar Ocak, Şubat, Mart-2012 aylarında da sürecektir.  

Niye PKK bu kadar aciz duruma düştü?

Kış yapılanması için Türkiye içinde çok fazla örgüt mensubu bırakması bence stratejik hatadır. Çok güvendiği dağlara kar yağdı ve oynadığı pokerde yandı. Muhtemelen bu gruplar bahara doğru yani Nevruz sırasında toplumsal isyana önderlik edecekti. Ancak kıpırdadıkları anda İHA (İnsansız Hava Araçları)’lara yakalanıyorlar. Konuşsalar yakalanıyorlar. Örgüt içinden ajanlar nokta operasyonlar için yer bildirmekte neredeyse yarışıyorlar. Hal böyle olunca PKK talep ve müzakere kozlarını önemli oranda zayıflattı. En güvenli olarak konumlandığı Kuzey Irak bölgesi ise gün aşırı bombalanıyor ve bir yere kıpırdayamıyorlar. En önemlisi ise PKK’nın İmralı bağı kopartılmıştır. Buna bağlı KCK tutuklamalarıyla sivil kanat çökertilmiştir.

TSK yaptığın nokta operasyonları videoya kayıt edip; medyaya servis ediyor. Hani en son Çukurca saldırısında PKK’nın kameraya kayıt etmesi ve internet medyasına servis etmesi hiç unutulmamıştır. Benzer durumu şimdi TSK yapmaktadır. Böylece yakaladığı psikolojik üstünlüğü her platformda perçinlemektedir.

AK Parti Hükümeti’nin son hamlesi ise yapılacak anayasa değişikliği ve diğer yasal düzenlemeler üzerine olacaktır. Kürt hakları konusunda ileri adımlar atılacaktır. Böylece Kürt toplumu nezdinde PKK’nın gereksizliği bir şekilde ortaya konacaktır ve toplum desteği asgari orana indirilecektir.

Buraya kadar plan ya da strateji tıkır tıkır işlerken; son Hakkari-Uludere kayıpları gidişatın önünde mayın döşemiştir. Ama geçici olumsuz durumun tersini çevrileceği hükümetin beyanlarından anlaşılmıştır. Bakanların Uludere’ye kamp kurması, bizzat Başbakan’ın taziye telefonu etmesi, ölen vatandaşlar için tazminat ödenmesi gibi çabalar…

Bence PKK’nın etkisizleştirme planının oluşturmasında ana aktörleri arasında Irak’tan çekilen ABD, Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı Barzani sayabilirim.

Peki bu plan nasıl bozulur?

Suriye ve İran aktörleri ne yapacakları, nasıl tavır alacakları, en azından nötr kalıp kalmayacakları çok önemlidir. PKK’dan yana duruş gösterilerse işler tersine dönebilir. İran, Malatya’ya kurulacak ABD’nin füze radar sistemini bahane edebilir, Suriye yönetimi son 1 yıldır zaten Türkiye’yi artık hasım görüyor… Bunun neticelerini Nisan-2012 ayından itibaren göreceğiz. PKK kuvvetlerinin yarısını İran’a, yarısını Suriye’ye kaydırır ve Türkiye sınırına giriş yapar, saldırı yaparsa; ‘yandı keten helva’ olur artık… İlginç olan bu planda İsrail yoktur… 1 yıl önceki tezimde hala ısrarlıyım: Ya PKK, AK Parti’yi bitirecek, ya AK Parti, PKK’yı bitirecek…

Sonuç olarak mevcut gidişat; AK Parti Hükümeti’nin istediği yol ve istikamette ilerlemektedir. Bakalım, 2012 yılında ne olacak, ne bitecek?


Not: Bahsi geçen videoların linkleri aşağıdadır..



İnternette duyguların işaretleri…


Twitter üzerinden 140 karakterle duygu ve düşüncelerimizi yansıtıyoruz ancak bazen o anki halimizi yansıtan işaretlere gereksinim duyuyoruz. Size yazılan cümleyi okurken gülümsersiniz ya, işte onun işareti :) böyle olduğunu biliyordum ve kullanıyordum. Bazen hızımı alamıyorum ve bu :)))) işareti kullanıyordum. Bunun da anlamı çok gülmekmiş... Neyse diğerlerine de yazalım ve merak edersek bakalım…

MESAJLARDA  KULLANILAN İŞARETLER 

:)                     Gülümsemek

{}                     Kucaklamak

:D                    Kahkahayla Gülmek

@-'-,--               Senin için bir gül

:)))                   Çok gülmek

l_l}                    Bir fincan kahve

 ;)                    Göz Kırpmak

8:-)                  Sihirbaz

;P                     Dil Çıkarmak

:'-)                   Mutluluktan        ağlamak

;-X                   Sır Vermez ( ağzı mühürlü)

(:                     Solak

:(                     Üzülmek

%)                    Saatlerdir ekrana bakıyor

:-l                    İlgisiz kayıtsız kalmak

:)=                   Keçi sakallı

:(((                   Çok üzülmek

[:)                    Robot

:'(                     Ağlamak

8-)                           Güneş gözlüğü takıyor

8-)                    Şaşkın

3:-o                  İnek

>;->                  Şeytani şekilde göz kırpmak

::-)                   Normal gözlük kullanıyor

>:-<                 Çılgınlık

()                             Bağrına Basmak

:-o                    Sürpriz

:-[                    Vampir

8                              Sonsuzluk

:-*                             Öpmek

O:-)                  Melek

:-)~                  Ağzı sulanmak

l-l                     Hala uykulu

:-~)                  Üşütmüş

[:-)                   Walkman dinliyor

~~~~8}           Yılan

:-0                    Yüksek sesle konuşmak

8)                             Kurbağa

:@                    Bağırmak

:V                     Ağaçkakan

:$                     Paragöz

B)                     Güneş gözlüğü takmış kurbağa