7 Eylül 2011 Çarşamba

Deniz Feneri Davası…


Bu meşhur Deniz Feneri davasında gelinen son evreyi ve davanın özetini herkesin anlayabileceği basitlikte anlatmaya çalışacağım…

Yılan hikayesine dönen ancak seçimden sonra zoraki de olsa soruşturma için düğmeye basılan ve Eski RTÜK Başkanı başta olmak üzere Kanal-7 Yöneticilerinin tutuklanmasıyla sonuçlanan davada ilk etap sona ermişti…

Bence davada en kritik aşamaya gelindiği zaman siyasilerden müdahale gelmiştir.

Neydi o aşama? Dava süreci işlerken kim kime, telefonla bilgi veriyor?

‘Deniz Feneri Derneği, Aytaç Firması, Kırıkkkale Belediye Başkanı’ tüzel ve özel kişilere uzanınca benim kanaatime göre 3 savcı görevden alındı.

Neden mi?

Sıkı durun şimdi! Kırıkkale Belediye Başkanı hangi partiden?

AK Parti,…

Peki, Kırıkkale Belediye Başkanı ile ne alakası var?

Yine sıkı durun şimdi! 2001-2003 yılları arası Aytaç Firması Genel Müdürlüğü’nü şu an Kırıkkale Belediye Başkanı olan Veli Korkmaz yapıyordu. 

Farkındaysanız asla kimseyi itham etmiyorum. Sadece davanın daha anlaşılır olması için örneklemeler yapıyorum.

Neyse esas Sayın Adalet Bakanı’nın, 3 savcının görevden alınmasıyla ilgili gerekçeleri geldiğimiz zaman şok olacaksınız.

Neden mi?

Hadi olayı daha somuta indirgeyelim. Deniz Feneri davasında gözaltına alınan ve tutuklanan kişilerin mal varlıkları üzerine savcılar; ihtiyati tedbir konması için mahkemeye talepte bulunuyor. Asliye Ceza Mahkemesi de bu taleplerin bir kısmına izin veriyor.

Size kafanızda şablon oluşsun diye örnekleme yaparsam: hem evine, hem özel otosuna, hem de şirket hisselerine tedbir isteniyor. Ancak mahkeme sadece hisselere koyuyor. Savcılarımız da dava süreci işlerken gelişmeler ışığında bilahare mahkemeden talepte bulunmayı saklı tutmak kaydıyla kendi inisiyatifleriyle evlere ve özel otolara da ihtiyati tedbir kararı koyuyor.

Kıyamet de bundan kopuyor. Eski RTÜK Başkanı HSYK’ya avukatları vasıtasıyla şikayet ediyor. Jet hızıyla müfettişler görevlendiriliyor, tabi Adalet Bakanımızın onayıyla… jet hızıyla soruşturma yürütülüyor ve jet hızıyla 3 savcımız görevden alınıyor…

Yani savcılarımıza yöneltilen kusur budur:
Mahkeme kararı olmadan söz konusu tutuklu kişilerin başka mal varlıklarına neden tedbir kararı aldın?...

Şimdi bu gerekçe görevden alınacak kadar vahim bir kusur mudur? Bence değildir. Avukatlar aracılığıyla asliye ceza mahkemesi başvurulur ve mahkeme kararı olmayan tedbir kararı kolayca kaldırılır.

Benim düşünceme göre bu basit gerekçeden dolayı sacılar görevden alınmış değildir. Aytaç Firması ve Kırıkkale Belediye Başkanı davanın içine çekildiği için gümbürtü kopmuştur. Ha ben bilemem, suçludur, suçsuzdur… Ona karar verecek olan mahkemelerdir. Benim dikkatimi çeken siyasetin neden yargıya müdahil olduğudur? 12 Eylül referandumuyla yargıyı bağımsız yapalım derken sanki yağmurdan kaçarken doluya yakalandık gibime geliyor…

Bu Deniz Feneri davası daha çok konuşulur, daha çok bana yazı yazdırır…

Bakalım, bundan sonra neler olacak? Hele şu TBMM’de açılsın esas patırtı o zaman kopacak…
Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: