30 Temmuz 2011 Cumartesi

Yenildik ey halkım!

Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları istifa ediyor, Hakkari’de, Maraş’ta, Silvan’da Türk askeri lapır lapır avlanıyor, Güneydoğu kırsalında ve metropolünde güvenli-emniyetli yaşam kalmıyor, kısaca bu iş buraya kadar oluyor…

En son BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının emekliliklerini istemeleriyle ilgili olarak bakın ne diyor?

 "Eğer Ordu PKK’ya karşı başarılı olmuş olsaydı, bunlar yaşanmayacaktı.’’

Bunun Türkçesi PKK, TSK’yı yenmiştir, hesabınızı kitabınızı buna göre yapın oluyor…

PKK adıyla bilinen silahlı Kürt gerilla örgütü, uzun yıllara dayanan savaş ve mücadele azmi Türk ordusunu sahada, Türk Halkını da kafada (psikolojik) yenmiştir.

Şunu kabul edelim ya da itiraf edelim artık! Güneydoğu’da PKK silahlı Kürt gerilla örgütüne karşı kimse savaşmak istemiyor.

Çünkü milli geliri kişi başına 10-15 bin dolar olduğu iddia edilen bir ülkede ‘yok üniter yapı, yok bir çakıl taşı, yok sınırların namusu’ edebiyatıyla dağlarda savaşacak adam bulamazsın bu bir…

Üstüne üstlük yandaş medyada sabahtan akşama kadar erkek konuşmacı (Rasim Ozan Kütahyalı) ‘askere gitmem’, kadın konuşmacı (Sevilay Yükselir) ‘erkek çocuğumu askere, dağlara göndermem’ diyor bu da iki…

Silvan olayları sonrası 13 şehidimiz için Bucak ilçesinde PKK’yı protesto gösterisi facebook üzerinden organize edildi ve sadece 2 kişi elin de Türk bayrağıyla geldi bu da üç…

Bu iş bitmiştir arkadaşlar! İç savaş falan çıkmasından kimse korkmasın!

Bu ülkede sınırdan geçiş yapan PKK’ları niye öldürdün diyen siyasi iktidarın uzantıları var ise artık yapılacak bir şey kalmamıştır. Anımsayın tarih 16 Mayıs 2011 olup; seçimlere 25 gün falan var… Sınırı geçmeye çalışan 12 PKK’lı öldürüldü, operasyon emrini veren Şırnak Tümen Komutanı neredeyse mahkemeye verilip tutuklanacaktı… O günlerde bizim yandaş medya aynen şunları ifade etti: Yahu kardeşim! Durup dururken niye bu operasyonu yaptın! İlla gerginlik çıkarmaya çalışıyorsun! PKK’lılar sana saldırmamış ama sen pusu atıyorsun, kesin provokasyon yapıyorsun…
Sonra BDP’liler, belediyeler ortalığı ayağa kaldırdı, 3 gün yas ilan edildi, taziyeler kabul edildi…

Olaya tersten bakalım: Diyelim o operasyon olmadı ama aynı PKK grubu Şırnak’ın bilmem ne karakolunu bastı… Bu sefer bizim yandaş medya çevir gazı yanmasın diyecek ve: ‘Arkadaş, sen niye tedbir almadın?, bi karakolu koruyamayan ordu olur mu hiç? Basiretsiz ve beceriksiz komutanlar yüzünden...’ diye yine eleştirecektir ki aynen öyle yaptılar…

Demek ki kafayı bozmuşlar… Ne edip, ne yapıp bu kurumu etkisiz, güçsüz hale getirmek için her şey mubah sayılan bir yolda ilerlenecektir.

Neyse artık gözünüz aydın olsun! Güçsüz, kararsız, plansız, ne yaptığını bilmeyen ‘sersem tavuğa dönmüş’ bir ordu oluşturuldu. Kimin ne hesabı varsa artık rahatlıkla gerçekleştirebilir.

Şimdi birazcık Balyoz davasına değineyim. Diyelim ki bu darbe planları iddiası doğrudur. Yine diyelim ki 2003 yılında yapılan seminerde bu hükümeti devirme senaryosu işlendi. İyi de arkadaş; senin önünde 28 Şubat post-modern darbesi var, 12 Eylül darbesi var, bunlara yönelik hiç işlem yok ya da kayda değer bir gelişme yok, ama planlanmış darbeye sonuna kadar hukuk var… Hani düşünce özgürlüğü… Tutukluluk halinin cezaya dönüştüğünü, 4-5 yıla çıktığını ve keyfiyet kazandırıldığı artık insanlar değil; uçan kuş bile söylüyor… Kanıtların toplanması için tutukluğunun devamı gerekçesine sadece gülüyorum. Çünkü kanıt toplanmamışsa bir insan niye tutuklanır, niye dava açılır o zaman?...

Dün (29 Temmuz 2011) Samanyolu Haber kanalında Taraf Yazarı Emre Uslu aynen şunları söyledi: Ey TSK, savaş uçaklarınızı çiftlikler üzerinde uçurup fotoğraf çekeceğinize, o uçakları Kandil’e gönderin, PKK yöneticilerini çeksin… Çiftlik konusu da hani ‘irtica ile mücadele eylem planı’ vardı ya… Eskişehir yakınlarında bir çiftlikte tarikat buluşması oluyormuş ya, işte oranının fotoğrafı çekilmiş ya…

Diyelim ki uçaklar Kuzey Irak semalarına kalksın ve bombalasın bakın aynı Emre Uslu, ne der? Kardeşim orası bağımsız bir ülkedir, ne işin var orada, sen ülke içindeki PKK’ları hallet…

Bizim yandaş medyanın televizyon konuşmacılarına bazen ya da çoğu kez gülüyorum. Niye mi? BDP’li birisi ile özerklik konusunu tartışılıyor. Yandaş diyor ki: ‘Ama sizde bunu dayatıyorsunuz, demokrasi içinde müzakereyle olacaktır, dayatmayla olmaz’
Oysa ki, gücü olan dayatır mantığına bile aklı ermiyor o arkadaşımızın…

Neyse uzatmaya gerek yoktur! Yenildik artık! Bu gerçeği kabul edelim! Müzakere mi isteniyor hemen yapalım, özerklik mi isteniyor hemen verelim… Zaten istesek de istemesek de saydıklarımın hepsi 5-10 yıl içinde gerçekleşecektir. Benim derdim daha fazla insanlar utanmasın, mahcup olmasın, yerin dibine batmasın…

Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR

27 Temmuz 2011 Çarşamba

AK Parti iktidarının 3.dönemi ve ustalık…


12 Haziran seçimlerinde, yaklaşık yüzde 50 oy oranıyla AK Parti, tekrar iktidara geldi. Ustalık dönemi olarak adlandırılan 3.döneminin nasıl geçeceğine dair ipuçları ve temel başlıklarının ‘PKK meselesi, iktisat meselesi’ olarak ortaya çıkmaya başladı bile…

Cari açık, ısınan ekonomi, büyüyen kredi hacmi, Türkiye ekonomisi için baş ağrısı olurken; ABD ve AB borç sarmalında kıvranıyorlar… Kısaca dünya ekonomisi için yolun sonu gözüktü… İktisadi kuraklıktan her ülke nasibini alacaktır. Hele Cumhuriyetçiler ile Obama restleşmesi ters şekilde sonuçlanırsa; küresel piyasalar toz duman olur… Daha önce 2 kez yaşanan TL-Döviz asansör piyasası bu kez askıda kalacaktır. Dolar ve Euro, TL karşısında ne kadar değer kazanırsa kazansın; artık geri gelmeyecektir. Asansör yukarıda kilitlenecektir. Çünkü küresel iktisadi iklim aynı varyasyona müsaade etmeyecektir. Kesinlikle fakirleşeceğiz.

Çıraklık döneminde kontrol altında tutulan PKK meselesi ise seçimden sonra yani ustalık döneminde bir anda şirazesinden çıktı… Artık her gün yaşanan PKK saldırıları; televizyonların, gazetelerin haber açlığını yeterince doyuruyor… AK Parti iktidarının, çaresizlik içinde PKK ile mücadelede eski yöntemlere sarılması; aslında ustalık dönemi bile olsa ne kadar hazırlıksız yakalandığının parlak ışıklı göstergesidir. Deprem konusunda olduğu gibi kaderci toplum kültürü iliklerimize kadar işlemiştir. İnsani reflekslerimiz neredeyse sıfırlanmıştır. Hem Kürt kardeşlerimiz diyoruz, hem de bazı Kürt kardeşlerimizle birbirimizi boğazlıyoruz. Ya kardeşiz ya da değiliz… Başta iktidar olmak üzere tüm toplum bir karar vermesi gereklidir. Kürtler ile Türkler kardeş miyiz yoksa hasım mıyız? Galiba kafalarımız berrak ve net değildir. İktidar gibi toplum da bu travmaya hazırlıksız yakalandı ve şaşkınlık içinde savruluyorlar…

Velhasıl 2011, 2012, 2013 yıllarında ustalık dönemini yaşayacak olan AK Parti iktidarının, ‘keşke iktidar olmasaydım’ diyecek kadar pişmanlık noktasına gelebilecektir. İşler çok zor ve bir o kadar çok karmaşıktır.

Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR

24 Temmuz 2011 Pazar

Sosyal medya programı canlı yayın hikayesi…


TRT-Haber kanalının ‘Sosyal medya tv’ programının 45.bölümüne canlı olarak katıldım. Katıldım ama çok heyecanlandım yahu… En önemlisi kameraya alışık olmadığım için gözlerim kapalı çıkmış elbette:J) Ama konuşma başlayınca heyecanı unutmuşum Allah’tan…

Yaklaşık 6 dakikaya çok şey sığdırmam gerekiyordu. Kafamda söyleyeceklerim taslak halinde duruyordu. Format ne üzerine olacak, ne sorulacak, neyin üzerine konuşulacak bilinmiyordu…

Ancak bana bu fırsat tanınmıştı ya da böyle bir kapı açılmıştı; en iyi, en yararlı sonucu elde etmem gerekiyordu.

Konuşmamda da ifade ettiğim üzere kitaplarım ve blogculuk hakkında kısa, net, anlaşılır cümleler kurmam lazım geliyordu.

İsterseniz linke bir tıklayın ve sonra hikayemi okumaya devam edin…


Kitaplarımın tanıtımından öte varlıklarını kanıtladım bence… Hem fiziken hem de ismiyle mevcut olduklarını geniş kitlelere ulaştırdım.

İnternetin hem yalnız, hem de fikir-düşünce savaşçısı olanlara sağladığı en büyük avantajın; ‘blog yazma fırsatıdır’ iddiasını yüksek sesle ve altını kalınca çizerek anlattım. Ahde vefa ilkesine inandığım için Milliyet Blog Sitesi’ni özellik vurguladım ve benim ‘yazı okulum’ olarak adlandırdım.

Kitaplarımın ismi ilgi çeksin diye belki 1 ay süreyle boşuna düşünmediğim ortaya çıktı. Kitaptan önce ismi tartışıldı… Tam da istediğim nokta buydu işte…

Velhasıl bir canlı yayın tecrübesi yaşadık, hem de TRT gibi geniş kitlelere ulaşan bir kanalda… Sevinçliyim dersem yalan olmaz…

Bu yüzde başta TRT kurumuna olmak üzere program yapımcısı Yalçın Beye, program sunucusu Serdar Beye, çok ama çok teşekkür ederim…

Desteklerini esirgemeyen Twitter arkadaşlarıma kesinlikle minnettarım… Zaten bunu da program sunucusu Serdar Bey, ‘sosyal kampanya’ diye twitter dostlarımın desteğini açıkladı.

Benden bu kadar hikaye yeter artar bile…

Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR


20 Temmuz 2011 Çarşamba

Sosyal medya programına katılıyorum…


Evet, twitter dostlarım, arkadaşlarım, artık müjdeyi verebilirim. Program yapımcısıyla gerekli temas kuruldu ve uygunluk görüldü.

Nasıl olacak, peki? 

SKYPE üzerinde programa bağlanacağım. Kısaca kendimi tanıtacağım. Milliyet Blog sitesi üzerinden yazma macerama gireceğim, kitaplarıma değineceğim ve bugünlere çıkacağım… Ayrıca soru yöneltilirse yanıtlayacağım…

Ne zaman programa çıkacağım?

Sosyal Medya Programı, 23 Temmuz 2011 Cumartesi günü, TRT-2 Haber kanalında gece yarısından hemen sonra yayına giriyor. Yaklaşık 2 saatlik program içinde belli bir zaman dilimi bana ayrılacaktır.

Bu arada Twitter arkadaşlarım arasında kitaplarımı okuyup geri yorumlayanlar ekranda görünecektir. Arkadaşlarımızın isimlerini ve yorumlarını ‘program yapımcısı’ arkadaşımıza gönderildi bile…

Kim bu şanslı arkadaşlarımız?
@ozgurKarasahin

Velhasıl başardık, hem de hep beraber kollektif anlayışımızla başardık…

Katılma fikrimi anlatan blog yazıma okuyarak destek veren ve bunu RT ederek gösteren; aşağıdaki arkadaşlarımıza bir kez daha çok teşekkürler…

@TheWinner23
@ahmetaltuntop
@tutiyan
@ressso
@Krm_SubAsi
@uzaygokerman
@Sibel_Altin
@fundaerkoc
@MuratGonul
@mstfaltuntas
@NurcanGuzel
@mervethemermaid
@mahmutdundar
@GuldenErsari
@fulyac
@hazelea
@SevgiKaraca
@nkonya28
@Sakarpiyon
@edakaramanoglu
@esrabenmustapha 
@sibelozman
@gamzecelik
@windlyA
@birmic
@thelondonergirl
@jansetselss
@seyran_eyle
@cananyilmazz
@kaanambar
@CBStalkerCB
@safazengin
@melis_kantar
@E_ALBENIZ 
@Zeynepp7 
@albunea_bernitz
@yasarisgorenler
@mavimayis
@TarikRenchber
@beratkucukosman
@Zheynepp
@Quseans
@Clbsml
@filizarslanist 
@haricibeyin
@ManolyaOnur
@burcu_ay
@netracor
@baristopuz
@bycagirici
@aysenkura
@uvaArM 



Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR


17 Temmuz 2011 Pazar

Kürt sorunu var mı, yok mu?

Aslında kan, gözyaşı, çığlık içinde düşünceleri yansıtma adına yazmak en zor olanıdır.

Benim söyleyeceklerim, sadece AK Parti iktidarınadır. Çünkü Türkiye seçimini yaptı ve yüzde 50 oyla AKP’ye 3.kez çoğunluk sağladı. Mesaj çok açıktır: Ey AKP! Çöz artık bu meseleyi çöz!...

Yüreğimizi dağlayan Silvan şehitlerinin ardından Sayın Başbakan bakın ne dedi?

''Bu ülkede artık Kürt sorunu yoktur. Bu ülkede PKK sorunu vardır.’’

İyi de Sayın Başbakanımız: bu cümleyi 20 yıl önce iktidarda olanlar da söylüyordu. Hepsi de tarih oldular ve hepside siyasi mezarlığa kayıt oldular. Siz ise ‘analar ağlamasın’, ‘güzel şeyler olacak’, ‘çözüyoruz’, ‘çözdük’ derken 20 yıl önceki noktaya geri geldiniz.

O zaman Türkiye’de yaşayan seçmenlerin yüzde 50’si sizin nezdinizde AK Parti’ye niye oy verdi ki?

Bence gerçek durum göz ardı edilerek; insanlar kandırıldı, insanlar oyalandı, insanlar avlandı… İktidara tekrar gelebilmek adına özellikle 2007 yılından beri bu konu siyasi istismara tabi tutuldu.

Sayın Başbakan, artık eski siyasilere göre çok daha geriye düşerek; ‘Kürt sorunu yoktur’ diyebiliyor. Neredeyse Kürt de yoktur noktasına gelecektir.

Herkes çok iyi biliyor ki Cumhuriyetimizin kurulduğundan bu yana Kürt sorunu vardır ve hala da var olmaya devam etmektedir. Yok demekle keşke yok olsa… Sayın Başbakanımızın önünde tarihi bir fırsat vardı. Bu konuda hiç olmadığı kadar iyi niyetli bir ana muhalefet partisi vardı. Seçim öncesi siyaseten kendini bağlayan ‘Kürt raporu’ yayınlamıştı. Bu soruna barışçıl ve kalıcı çözüm bulan bir siyasi figür mutlaka tarihe altın harflerle yazılacaktı. Sayın Başbakanımız tam aksine basit, gündelik siyasi polemiklerle bu fırsatı heba etti. Maalesef yine döndük en başa…

Bakın, daha açık, daha anlaşılır bir dille söylüyorum; bu sorunun çözümü önünde 2 yol vardır: ya savaşacaksın, ya barışacaksın…

Sayın Başbakanımız, son 9 yılında söylem ve davranışlarıyla barış yolunu tercih etti. İzlediği bu yolu herkes destekledi. Hatta PKK bile tüm silahlı güçlerini Kuzey Irak’a çekti. Ha bugün, ha yarın derken yıllar akıp geçti. Maalesef yine savaş kanalına girdik. Daha kötüsü ise devletin savaş mekanizmaları artık bu savaşa olan motivasyonunu kaybetti.

Toparlarsam; Türkiye’de hem Kürt hem de dolayısıyla PKK sorunu vardır. Bu sorunun çözümünde;  AK Parti’nin 3. kez iktidar olma hırsı yüzünden hem savaş hem de barış kaybedilmiştir.

Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR

12 Temmuz 2011 Salı

Narsisizm, insanlık ve siyaset…


Narsisizm denince aklımıza gelen ‘dışa kapalı benlik’tir... Narsisler için tek gerçek kendileridir… İşin psikolojik, klinik tarafına girmeyeceğim zaten haddime de değildir…

İddiam şudur: 21. Yüzyıl toplumunun bireyleri artık birer narsistir. 10 üzerinde narsis puanlaması yaparsak kimisi 9-10, kimisi 8, kimisi 6, kimisi de 5 olarak oranlayabilirim. Asla 5’tan aşağı yoktur. Çünkü bireyin yaşamını sürdürebilmesi açısından en az 5 gibi bir oran gereklidir.

‘Yeni Dünya Düzeni’nde her bir bireyin sadece kendisini düşünmesi koşullandırılıyor hatta emrediliyor. En çok, azami, rekor gibi sözcükler narsislere neredeyse kulak küpesi oluyor. Narsislerin yani ‘Ben-Sever’lerin tipik sosyal davranışları şunlardır:

-Yardımlaşmayı sevmez.

-Toplu hareket etmeye gelmez.

-İnsanları ve diğer (hayvanlar, bitkiler) tüm canlıları korumaz…

-Çıkarına hizmet etmeyen ne varsa yok eder…

-Başkalarının hakkına saygı göstermez. Çünkü asıl olan kendi hakkıdır. Bunu başarmak üzere toplumsal mutabakat sayılan gelenekleri, yasaları çiğner ve işin ilginç yanı daima haklı çıkar.

-Asla empati kurmaz. Çünkü kendisini başkasının yerine koyamaz ve başkasını anlayamaz.

Maalesef 2011 yılı dünyamızda da siyasetçiler narsisizm’in pençesindedir.

Bundan 10-15 yıl önce açlık, sera gazı etkisiyle buzulların erimesi, güneşin zararlı ışınlarını engelleyen ozon tabasının yok olması, soluduğumuz havanın her gün biraz daha kirlenmesi, kimyasal atıklar yüzünden içtiğimiz suyun sağlığımızı tehdit etmesi, fosillere dayanan enerji atıklarının akarsuları, denizleri ve okyanusları kirletmesi… tarzda konular gündeme gelirken; 2011 yılında artık yok sayılıyor, ağızlar açılmıyor, kulaklar tıkanıyor, akıl ve muhakeme rehin tutuluyor…

Narsisler için Euro, dolar, TL, altın en geçerli, en makbul araçlardır. Bunlarında dışında kalanların hiçbir hükmü ve maliyeti yoktur. Bireysellikle, narsisler kol kola, iç içe girmişlerdir ve birbirlerini tamamlayan öğelerdir.

Bu tablodan insanlığın hayrına bir gelişme çıkmaz arkadaşlar… Öncelikle Afrika kıtasında olmak üzere tüm dünyamızda önümüzdeki 50-60 yıl içinde toplu ölümler kaçınılmaz olacaktır.

Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR

10 Temmuz 2011 Pazar

Sosyal Medya programına katılmak…


Her hafta Cumartesi gece yarısından hemen sonra TRT-Haber Kanalı’nda SOSYAL-MEDYA programı vardır. Programın formatı sosyal medya dünyasıyla çerçevelidir. Ağırlıklı olarak TWITTER sosyal paylaşım sitesi baz alınarak 3 konuk seçiliyor ve söyleşi yapılıyor. Dün (09 Temmuz 2011) gece yarısından sonra ben de programı izledim. Kafamda ‘şak’ diye bu fikir hasıl oldu. Neden programa ben de konuk olmayayım…

Bir anda twit yazdım. Bakın ne dedim?

Valla neden olmasın! Ben de ÜNsüzler kategorisinden SOSYALMEDYA programına konuk olarak katılmak istiyorum. Destek ve dikkati çekmek için RT yapar mısınız?

Neyse sağ olsun! O anda ekran başında olan ve imzalı kitaplarımı okuyan  @dramatk_soprano destek verdi.

Programa katılırsam ne anlatırım?

İşte 5 yıldır sürdürdüğüm blog yazarlığını, yayınlanan ve halen piyasa olan ‘Normal Ötesi Aşk’ ve ‘Normal Ötesi Aşk-2’ isimli kitaplarımın yazılış ve basılış öyküsünü, yorumlarını anlatırım, aktif olarak yer aldığım için birazcık siyaset anlatırım… Zaten bütün bunlar yeter artar bile…


Bu yazıyı program yapımcısı ve sunucusu @mserdark Beye göndereceğim. Serdar Beyin, karar vermesine yardımcı olmak için şimdi ben, sizlerden neyi rica ediyorum?

Lütfen! Bu linki çok ama çok kez paylaşalım ve 100’leri aşacak şekilde RT edelim…

Ha olur mu? Valla Nasrettin Hoca misali 'göle maya çalalım' bakalım 'ya tutarsa' deyip bekleyelim:)
  
Şimdiden herkese çok teşekkür ediyorum. Ve hem saygı, hem de sevgi yolluyorum…


Not: 3 günde 1.500 kişi linki tıkladı, 154 kişi RT etti.


@TheWinner23
@ahmetaltuntop
@tutiyan
@ressso
@Krm_SubAsi
@dramatk_soprano
@uzaygokerman
@Sibel_Altin
@fundaerkoc
@MuratGonul
@mstfaltuntas
@NurcanGuzel
@mervethemermaid
@mahmutdundar
@GuldenErsari
@fulyac
@hazelea
@SevgiKaraca
@nkonya28
@Sakarpiyon
@edakaramanoglu
@esrabenmustapha 
@sibelozman
@gamzecelik
@windlyA
@birmic
@thelondonergirl
@jansetselss
@seyran_eyle
@cananyilmazz
@kaanambar
@CBStalkerCB
@safazengin
@melis_kantar
@E_ALBENIZ 
@Zeynepp7 
@albunea_bernitz
@yasarisgorenler
@mavimayis
@TarikRenchber
@beratkucukosman
@Zheynepp
@Quseans
@Clbsml
@filizarslanist 
@haricibeyin
@ManolyaOnur
@burcu_ay
@netracor
@baristopuz
@bycagirici
@aysenkura

Sevgili Twitter Dostlarım, sizlerin okuması, RT etmesiyle dikkati çekmeyi başardık ve şimdilik ilk kapıyı açtık.

@sosyalmedyatv  kanalından aldığım ilk mesaj:
Şimdi gördük Ömer Bey'in blog sitesini irtibata gececeğiz:)

Sonra program yapımcısı @yalcinari Bey, ne diyor?
Selamlar Ömer Bey, size bir dm atmam gerekiyor…

Sonra program yapımcısı Yalçın Beye, e-mail attım ve kısaca programa katılmak istediğimi anlattım.

Göle çaldığımız maya sanki tutacak gibi duruyor::::)))) Kısmetse olur, olmazsa da canımız sağ olsun:) En azından uğraştık, çabaladık ama olmadı diyebiliriz artık…




Ömer ÖZDAMAR
Bucak-BURDUR