19 Nisan 2011 Salı

İzmir Kitap Fuarına fırtına gibi gidip geldim…

Hani derler ya, ‘Mehter marşıyla geldi, İzmir marşıyla gitti…’ galiba  biraz da ona benzedi… İzmir beni yağmurla ıslatarak uğurladı…


Pek böyle yapmazdım ama bu kez öyle oldu… Ani bir kararla İzmir Kitap Fuarı’na gitmeye karar verdim. 16 Nisan 2011 günü akşam Fenerbahçe-Gaziantepspor maçını izledim. Yerel siyasetten hem sıkılmıştım, hem de yorulmuştum. Farklı bir ortama kulaç atmam şarttı neredeyse… Hemen küçük bir hazırlık yaptım ve otogara doğru yola çıktım. Çünkü önceden bilet almamıştım. Varsa binip gidecektim… Şansıma saat 23.00’da METRO Turizm otobüsüyle Bucak’tan İzmir’e hareket ettim…

17 Nisan 2011 günü sabah 05.30 civarında hafif yağmur altında Bornova METRO tesislerine ulaştım… Saat 06.30 civarında İzmir-Basmane’ye servisle geldim. Oralarda bir lokantaya uğradım ve ezo-gelin çorbamı içtim. Müteakiben ver elini Konak civarına… Yürüyerek, yaklaşık yarım saat sonra Konak Meydanına ulaştım. Eski İzmir’i anlatan açık hava resimli sergisi çok hoşuma gitti. En az yarım saat dikkatlice okudum. Herkesin görmesini tavsiye ederim. Oynayan ilk sesli filmden tutunda, ilk kurulan hastaneye kadar ilginç bilgilerle donanabilirsiniz…
Dikkatimi çeken bir diğer husus kulakları küpeli ve aşılı köpeklerin özgürce meydanda dolaşmalarıdır… İflah olmaz bir hayvan-sever olmam nedeniyle bu görüntü beni çok mutlu etti. Bu kadar köpeğin olduğu yerde ne olmaz? Elbette kediler… Valla yok denecek kadar az gördüm… Meydanda yem yiyen güvercinler pek mesut duruyorlardı. Erkekler kabarmış kanatlarıyla sürekli dişi güvercin aramasını gözlemlerim arasına not ettim:J)

Bolca fotoğraf sonrası gerisin geri fuarın bulunduğu Basmane’ye gitmek üzere yürüyüşe geçtim. Basmane Garı’nı gezdim. Milliyet Gazetemi aldım ve Konak Belediye İşçilerinin gösteri yaptığı yere yakın bir pastaneye girdim. Çayımı söyledim ve gazeteyi tabiri caizse hatim ettim:J)

Mehmet Tezkan Beyin ilk kez gördüğü Fethiye-Kayaköy’ü anlatmış. Oysa o Rum köyünü Milliyet Blog Yazarları 2 yıl önce gezdiler ve yazdılar… Bu arada 2-3 bardak çay içitim herhalde…

Sonra fuar içinde tura başladım. En dikkat çekici olarak ‘Nejat Uygur’ Beyin heykelini buldum. Büyük üstadımıza yaşarken bu güzelliği göstermek önemlidir. Genelde bizler öldükten sonra methiyeler düzeriz, övgüler sıralarız… Oysa ki, yaşarken anlatmak bence toplumların erdemli olma sınavıdır…

Saat 11.00’da İzmir Kitap Fuar’ına giriş yaptım. Bu arada giriş ücretsizdir.  Kitap stantlarını gezdim. Kitaplar aldım. Bu arada Taha Akyol Beyin oğlu Sayın Mustafa Akyol ile karşılaştım. Merhabalaştık ve tanıştık. Burdur’dan geldiğimi duyunca biraz şaşırdı.  Saat 13.30’da Edebiyatçılar Derneği’nin standında Sayın Yazarımız Çoşkun Karabulut’u buldum. Hemen Normal Ötesi Aşk-1 ve 2’den 5’er tane kitabı masaya koyduk. Anons merkezine imza için isimlerimizi yazdırdık. Saat başı ilan edildik. Vefalı İzmirli Milliyet Blog Yazarlarından Sayın İlyas Bayram Abim, Sayın İzmir Mavili Hanımefendi, Sayın Pınar Zehra Zora Hanımefendi, geldiler, bizlere destek verdiler…  Yine Milliyet Blog Yazarlarından Ayten Dirier Hanımefendi, Sayın Rıfat Mertoğlu, Sayın Oğuz Tümbaş, Sayın Ali İhsan Uğuz ile tanıştık, konuştuk… Bu arada 3 kitap imzaladım. Birisi Pınar Hanıma, birisi İlyas Abiye ama diğerini anımsayamadım…

Bir ara İlyas Bayram Abiyle fuar içinde bir cafeteryada çay içtik ve sohbet ettik. Yolculuktan dolayı çok yorgun ve tekrar yolculuk yapacak olmasına rağmen geldi ve bize destek verdi. İlyas Abiye özel teşekkürlerimi sunuyorum.

Yine aynı kafeteryada Çoşkun Beyi, saat 17.00’a kadar beklemek üzere İzmir Mavili Hanım ve Pınar Hanımla çay içtik ve sohbet ettik. Pınar Hanım ayrıldı. İzmir Mavili, ben, Çoşkun Bey yağmur altında Kemeraltı’daki o meşhur ‘Şükrü’nün Yerine’ gittik. Çaylarımız içtik. Bolca sohbet ettik. İzmir Mavili Hanıma çok teşekkür ettik ve vedalaştık. Çoşkun Bey ve ben tekrar Basmane’ye geldik. Biletleri aldık. Çoşkun Bey, vedalaştık. Çünkü servisle hemen otogara gitmesi gerekti. Ben ise ancak saat 23.00’e bilet bulabildim. Saat 19.00’ı gösteriyordu. Kendimi lig tv olan bir birahaneye attım. Midye dolma, bira, çerez üçlüsüyle zevkle maç izledim. Trabzonspor yenince pek de sevindim… Maç bitti ve dışarı çıktım. Şakır şakır yağmur yağıyor. Mecburen otobüs bekleme yerine girdim. Fuarda aldığım bir kitabın yarısını bitirdim. Kitabın ismini vermiyorum çünkü ayrıntılı olarak kitabı tanıtacağım…

Saat 23.00’da Otogar’da Uludağ Turizm otobüsüne bindik ve saat 05.15’de Bucak’a geldik. Böylece bir seyahatimize de son verdik…

Son bir not ise Milliyet Blog Yazarları vefalı çıktı, Twitter takipçileri hayal kırıklığı yarattı… Oysa İzmir’den en az 5 tane her 2 kitabı da okuyan okuyucular vardı. Hiç birisi arayıp sormadı. Neyse canları sağ olsun yine de:J)
Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: