16 Şubat 2011 Çarşamba

Bucak Devlet Hastanesine Anjiyo Ünitesi Kazandıralım…



Önce konuya yüzeysel bilgilendirmeyle giriş yapalım. Günümüzde birçok insanın kalp sorunları ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra kalp krizi yaşı oldukça düştüğünden dolayı zaman içerisinde kalpteki rahatsızlıklar sıkça baş göstermektedir. Anjiyo ile bu sorunların önüne geçilme imkânı vardır. Kalp- damar sorunları yaşayan kişiye uygulanan ANJİYO ile damar tıkanıklığı teşhisinde kolaylık sağlanır.

Anjiyo nasıl yapılır?

Hastanın kasık atardamarından özel ve ince tellerle girilerek, bu damardan kalp damarlarına boyalı radyoaktif sıvı gönderilmesi esasına dayanır. Daha bu sıvının izlenmesi sırasında sık aralıklarla filminiz çekilir ve boyalı maddenin hangi damardan geçip, geçemediği veya zor geçtiği alanlar saptanır. Dolayısıyla alınan görüntüler, bize damar probleminin (daralma, genişleme, tıkanma gibi) ipuçlarını sunmaktadır.

Bucak Devlet Hastanemiz artık bölge hastanesi olduğunu Sayın Başbakan Erdoğan’ın ağzından duyulduysa ve seçimlere de 4 ay kaldıysa; fırsat bu fırsattır…

Lütfen bu konuya elinin altında bilgisayar olan herkes el atsın ve yorumlarla katkı yapsın…

İnanın! Oluşturacağımız bu kamuoyu baskısıyla Bucak Devlet Hastanesine ANJİYO Ünitesi kurulmasına ayak direyenler geri adım atacaklardır.

Şu ve bu siyasi görüşte olmamız önemli değildir. Bucak’lı olmamız yeterlidir… Yaşımız ne olursa olsun, bu üniteye Allah geçinden versin ama ihtiyacımız olacaktır. Çünkü acil durumlarda Antalya’ya yetişemeyebiliriz… Siyasilere vatandaşın gücünü gösterelim ve bu ANJİYO ünitesine Bucak Devlet Hastanemize kazandıralım…

Lütfen desteklerinizi esirgemeyin! Farkında değilsiniz ama unutmayın ki en büyük güç vatandaşın bizzat kendisidir.

Ömer Özdamar
Yazar ve iktisatçı
Bucak-Burdur

15 Şubat 2011 Salı

Odatv baskını olmadı…



Demokrasi, özgürlük, muhalif derken bu baskın ve tutuklama bence uyumlu olmadı…

Oda-TV malumunuz iktidar karşıtı internet haberciliği yapan bir basın kuruluşudur.

Terörü ve şiddeti barındırmadıkça; bırakın, kim ne tür yayın yaparsa yapsın…

Muhalif diye bu tür baskı ve tutuklamalar devam ederse; bunun sonu gelmez…

Yarın bir gün yandaş hariç tüm gazeteler kapanabilir, televizyonlar susturulabilir, herkes hapse tıkılabilir…

Liberaller, demokratlar, muhafazakarlar dahil muhalif bir internet haber sitesinin ‘Ergenekon’ davasıyla ilişkilendirip; basılmasının gerekçesini bana hiç kimse makul ve mantıklı bir açıklama getiremez.

Zaten iktidardan kimse bu baskına sahip çıkmadı. Muhafazakar yazarlardan Nazlı Ilıcak Hanım dahil yandaş medya yazarlarından pek savunun görülmedi…

Aslında muhalif olan her şeyi ‘Ergenekon’ ile bağlantılı gösterip davaya konu etmek gelecekte büyük bir kaosa gebedir.

Nasıl mı?

Böyle yapılmakla bu davalar asla bitmez. Böylece 10 yıl geçer tüm tutuklular zoraki tahliye edilir, üzerinden 20 yıl daha geçer ve zamanaşımından davalar düşer… Öldürülen Kemal Türkler davası gibi bu tip örnekler hukukumuzda çoktur. 

O zamanda bu davaların siyasi olduğu savı doğrulanır bence…

Ömer Özdamar
Yazar ve iktisatçı
Bucak-Burdur

13 Şubat 2011 Pazar

AK Parti Teşkilattan Sorumluları bu kez çuvalladılar…



Tarihin yaprakları 15 Ocak 2011’i gösterirken Burdur İli Bucak İlçesi AK Parti İlçe Başkanı Sayın Süleyman Mutlu ‘Milletvekili Aday Adaylığı’ için istifa etti.

Daha sonra bir takım çalışmalar yürüttü… İşte yerel basına çıktı ve aday adaylığının gerekçelerini anlattı, işte yerel yazılı ve görsel medyada reklamlı tanıtımlar yaptı… Burdur genelinde özellikle Bucak İlçesinde olumlu ya da olumsuz adaylığı konuşulur hale geldi…

Bu arada AK Parti Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve ekibi yeni ilçe başkanını belirlemek için delegeler nezdinde teamül yoklaması yaptırdı, telefonla ilçe başkanlığına atanacak kişi hakkında bilgiler toplandı…

Tam 1 ay sonra ne oldu? Sıkı durun şimdi!

İstifa eden eski ilçe başkanı Sayın Süleyman Mutlu’ya istifası geri aldırıldı ve tekrar ilçe başkanı olarak atandı…

Resmi açıklama aynen şöyledir: “Ak Parti yönetim tarafından ve Ak Parti Genel merkezi tarafından tekrar Ak Parti Bucak ilçe başkanlığına atandım”

Daha ben şahsi görüşümü ve düşüncemi açıklamadan bakın habere yorum yapan bir vatandaş ne diyor?

Süleyman Mutlu iyi bir çıkış yapmış, partili partisiz herkesten güven oyu alıyordu. ama istikrarsızlığı ileriki günlerde sıkıntı yaratır artık. Güven biter. Birdahaki seçimlere kesinlikle giremez. Girsede bu havayı bulamaz. Yine yolun yarısından döner diye. Zor güven tazeler. Yazık oldu. Yazık

Bir kere AK Parti Teşkilattan Sorumluları bu işte resmen çuvallamışlardır. Çünkü basit bir ilçe başkanlığı krizini iyi yönetememiştir.

2 tarafı keskin bıçağı, Bucak AK Parti İlçe Teşkilatının orta yerine bırakmıştır.

Neden mi?

Teamül yoklamasında önde giden ve artık resmi olarak AK Parti Bucak İlçe Başkanlığı atamasını bekleyen arkadaşın durumu nasıl açıklanır?

AK Parti İlçe Başkanlığından istifa etmiş, aday adaylığı çalışması yürütmüş ancak tekrar ilçe başkanlığına getirilmiş arkadaşın durumu nasıl açıklanır?

Başka yorum yapmıyorum. Şu kadarlık düşüncemi paylaşayım: Ben Sayın Süleyman Mutlu’nun yerinde olsam asla bu yaşananları ve yaşatılanları kabul etmem ve hemen ‘istifa ederim’…

Ömer Özdamar
Yazar ve iktisatçı
Bucak-Burdur

10 Şubat 2011 Perşembe

CHP vitesi artık 4 hatta 5’e takmalıdır…



Hani bir otomobil düşünün, modifikasyon edilmiş, eskiyen yedek parçaları değiştirilmiş, lastikleri sıfırlanmış ve otobana girmiş…

Sürekli 1 ve 2’inci viteste giden bu otomobile ne olur?

Motoru zorlanır, karbüratör tıkanır, vites kutusu dağılır, en önemlisi hararet yükselir ve su kaynatır… Çare ise hızla vitesi yukarı çekip; saatte 90-100 km. gitmektir…

Niye bu örneği verdim?

Çünkü seçimlere tam tamına 4 ay kaldı ama tabiri caizse CHP otomobilinin vitesi hala 1 ya da 2’yi gösteriyor… Amiral otomobili 2’inci viteste giderse, arkadan gelenler mecburi ya 1 ile yol alır ya da durur…

CHP Genel Merkezinden esen rüzgar, Anadolu’ya gelinceye kadar ya daha güçlenerek fırtına olur ya da zayıflayarak tam bir kaos olur…

Bugünlerde genel merkezden esmesi beklenen rüzgar hem kesildi hem de tekrar rüzgar eseceğine dair bir emare vermiyor…

122 gün ya da 17 hafta kaldı şurada genel seçimlere… AK Partinin acelesi yoktur ama CHP’nin vardır. Çünkü 81 il, 850 civarı ilçe dolaşılacak, CHP programı anlatılacak ve CHP propagandası yapılacak, oy toplanacak, tabi iktidar olunacak…

CHP gönüllüsü olarak bari kendi çapımızda biraz kıpırdamaya başlayayım diye düşündüm… Bizzat izlediğim,  19 Aralık 2010 tarihinde gerçekleşen kurultayda CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun sıraladığı 41 vaadi saymaya başlıyorum: 

1- Hak ve özgürlükleri genişleten ve güvence altına alan bir Anayasa hayata geçirilecektir. 

2- Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılacaktır 

3- DGM’lerin yerine getirilen özel yetkili mahkemeler kaldırılacaktır 

4- Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kumu, Atatürk’ün vasiyetine uygun olarak eski konumuna getirilecektir 

5- Medya özgür ve bağımsız olacaktır 

6- Özel yaşamın gizliliği sağlanacak, telefon dinleyenlerden, korku imparatorluğu yaratanlardan hesap sorulacaktır 

7- Faili meçhul cinayetler aydınlatılarak, devletin içindeki çeteler ortaya çıkarılacaktır 

8- YÖK kaldırılacaktır 

9- Üniversiteler bilimsel, yönetsel ve mali özerkliğe kavuşturulacaktır 

10- Üniversite yönetimlerinde gençlere söz hakkı verilecek ve karar sürecine katılmaları sağlanacaktır 

11- Üniversite öğrencilerinin yurt sorunu en geç iki yıl içinde tümüyle çözülecektir 

12- Harçlar kaldırılacaktır 

13-Aile sigortası getirilerek sosyal devlet güçlendirilecek, yoksulluk tarihe gömülecektir 

14- İşsizlik sigortası fonu, amacına yönelik olarak kullanılacaktır 

15- Kamuda taşeron işçilik kaldırılarak, taşeron işçiler ILO normlarına göre kadrolu çalıştırılacaktır 

16- Kamuda 4/B ve 4/C uygulamalarına son verilecektir 

17- Emeklilere milli gelir artışından pay verilecektir 

18- Emeklilerin beklediği intibak yasası çıkarılarak, emekliler arasındaki eşitsizlik giderilecektir. 

19- tarım ve çiftçi desteklenecek, mazotta ÖTV kaldırılarak, mazot fiyatı yarıya indirilecektir. 

20- Kadın ve gençlerimizin siyasette temsili artırılacaktır. 

21- Temsilde adalet ilkesini yok eden yüzde 10 seçim barajı kaldırılacaktır. 

22- Seçim yasaları değiştirilerek, liderlerin değil, milletin kendi milletvekilini seçebilmesi sağlanacaktır. 

23- Siyasi Partiler Yasası demokratikleştirilecek, lider sultasına son verilecektir. 

24- Milletvekili dokunulmazlıkları, kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılacaktır. 

25- Siyasi Ahlak Yasası çıkarılacaktır. 

26- Seçimle gelen milletvekilleri ve yöneticilerin mal bildirimleri internet ortamında kamuoyunun bilgisine sunulacaktır. 

27- Siyasetin finansmanı şeffaf hale getirilecektir. 

28- Parlamentoda, başkanlığını muhalefetin yapacağı, Kesin Hesap Komisyonu kurulacaktır. 

29- Kamu İhale Yasası AB standartlarında yeniden düzenlenecektir. 

30- GAP Projesi bir an önce tamamlanacak, GAP’a ayrılmış kaynaklar amaçları dışında kullanılmayacaktır. 

31- Güney Doğu’daki mayınlı araziler mayınlardan arındırılarak, topraksız köylülere verilecektir. 

32- Doğu ve Güneydoğu’da seçilmiş yatırımlara, sıfır faizli ve uzun vadeli kredi verilecektir. 

33- Doğu ve Güneydoğu’da işsizlik ve aş sorunu doğrudan yapılacak devlet yatırımları ile çözümlenecektir. 

34- Yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilerek, Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülke konumdan çıkarılacaktır. 

35- Çevre talanına ‘dur’ denilecektir. 

36- Rant yasaları değil, kent yasaları çıkarılacaktır. 

37- 2/B arazilerinin mülkiyet sorunu çözülecek, kullandıkları araziler orman köylüsüne bedelsiz verilecektir. 

38- Üreticinin baş tacı olduğu bir ekonomik düzen kurulacaktır. 

39- Ekonomi sıcak paraya değil, ‘çalışana, üretene alın terine’ teslim edilecektir. 

40- Bilim ve teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli bir ekonomik kalkınma hedeflenecektir. 

41- Türkiye 2023 yılında bölgesinde lider, dünyada oyun kurucu konuma taşınacaktır.

İşte bu kadar!

Bence tüm konuşmalarında bu 41 vaadi sayması bile yeterlidir. CHP muhtemel iktidarında ekonomik, sosyal, eğitim, çalışma ve iş dünyası için ne planlıyorsa burada vardır.

Hadi artık vitesi 4 bari takın ve hızlanın lütfen!

Saygı ve sevgilerimle…

Ömer Özdamar
Yazar-İktisatçı
Bucak-Burdur

7 Şubat 2011 Pazartesi

Türk Kadını ve Başbakanın en az 3 çocuk yapın söylemi…



Son 5-6 yıldır Sayın Başbakan Erdoğan’ın ağzında pelesenk olmuş bir laftır… Karşısında bulduğu ve diyalog yaşadığı evli kadınlarımıza ne diyor Sayın Başbakan?

"En az üç çocuk yapın!"

Ben de bir vatandaş olarak kafayı bu cümleye taktım.  Bu cümleye en az 3 temelde külli karşıyım.

1. Pratik temelde bakışım: Kadınlarımız, erkeklerimiz ortak karar almışlar ve evlenmişler. Mutlu şekilde evliliklerini sürdürmek için çabalamışlar. Her ikisinin uygun göreceği zamanda çocuk yapmaya karar vermişler ve sağlıklı bir ya da iki çocukları olmuş… Çocuklarının geleceği için tüm imkanlarını seferber etmişler, en iyi eğitimi aldırmışlar, topluma ve ülkeye yararlı evlat yetiştirmişler… Çocuk konusunda çalışan anne ve baba için artık yapılacak başka bir şey kalmamış… 3’üncü çocuk orta halli bir aile için pratik olarak yük olmaya başlamıştır artık…

2. İktisadi temelde 3 çocuk ve üstü düşünmenin hiç mantığı yoktur. Ailenin toplam gelirini pasta olarak düşünürsek çocuk sayısı arttıkça pasta dilimi küçülecektir. Küçülen pastanın ise çocuklarımızın en temel ihtiyaçlarının karşılanması artık mümkün olamayacaktır ya da eksik olacaktır.

3. Anlayışım ve felsefem temelinde ise bir kadına en az 3 çocuk yapın demek kadını çocuk üretim fabrikası gibi görmekten başka ne farkı vardır? En az 3 çocuk yapın demek kadının sosyal hayatımızda sanki çocuk yapmaktan başka işlevi yokmuş gibi görmek olmuyor mu?

Velhasıl Sayın Başbakanın diyaloga girdiği evli kadınlarımıza ‘’en az 3 çocuk yapın’’ demesini şahsen kabul etmiyorum ve kadına doğru bir yaklaşım olarak da bulmuyorum.

Saygı ve sevgilerimle…

Ömer Özdamar
Bucak CHP Yönetim Kurulu Üyesi
07 Şubat 2011