15 Ocak 2011 Cumartesi

MHP bitmeyen oy hazinesi mi acaba?



AKP, özellikle referandumdan bu zamana kadar sürekli MHP oyları üzerine oynuyor…

Hani boksörün yumuşak karnı keşfedilir ve hep oraya çalışılır ya, Sayın Başbakan Erdoğan’da devamlı MHP refleksleri ve hassasiyetleri üzerine söylemlerde bulunuyor…

Niye?

Referandumda gelen oyların geri MHP’ye akmasını istemiyor…

Neler mi diyor?

Son günlerde ucube heykelden tutunda, Sarıkamış savaşında yazılan destanı, hatta Merkel’e karşı Kıbrıs konusunda bağırması ilk aklıma gelenler…

Esasen ne demek isteniyor?

Ey Milliyetçiler! MHP baraj altında kalacak, boşuna oy vermeyin!

AKP’nin siyasi gelecek denklem böyle işlerken CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin Bey, ‘MHP ile koalisyon mümkündür’
diyerek pat diye bombayı ortaya bıraktı.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bugün de ‘Türklük üzerinden-milliyetçi çizgisinden’ hiç taviz vermeyen Namık Kemal Zeybek DP Genel Başkanlığına seçildi.

Aklıma tabi yazımın başlığı geldi. MHP bitmeyen oy hazinesi mi acaba?

Taraf Gazetesinde Ahmet Altan, heykel konusunda Sayın Başbakan Erdoğan’a demediğini bırakmamış ve AKP’ye olan desteğini tamamen çekmiş…

Bugün Milliyet’te Hasan Cemal, ‘Kıbrıs şahinliği’ konusunda Başbakan’ın yanlış yolda olduğunu vurgulumış…

Kısaca yandaş Liberallerin, eski sosyalistlerin en azından bir kısmı şüpheden çıkarak AKP’nin muhafazakar, milliyetçi dindarlığa kaydığına kesin kani geldiler…

Sayın Başbakan, demokrasiye ve özgürlüğe bakışının çıpası olan AB ilişkilerini hızla zayıflatıyor, Erbakan döneminden kalma fantastik İslam Ülkeleri Birliğinden bahsediyor artık…

Sayın Başbakan Erdoğan adına en kötüsü ne biliyor musunuz?

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği; RTÜK Kanunu içinde verilen padişahvari yetkiye bakın ne diyor?

Padişah gibi istediğim kanalı kapatabilirim anlamına gelen evet, o yetki var ama 1994 yılından kalmaymış yanıtıyla; aslında zihin gerisinde padişah gibi olmayı istiyor bence. Çünkü demokrasiyi ve özgürlüğü içselleştiren Sayın Başbakan, doğru padişah gibi bu yetki eskiden verilmiş ama asla kullanmam ve hemen kanunu değiştirelim diyemiyor…

Bir de bu içki konusunda ‘ıksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorsunuz, karıştık mı?’ cümlesinin altında yatan keşke karışabilsemdir bence…

Sayın Başbakan Erdoğan’ın kullandığı ‘Entelektüel despot’ lafını kafaya taktım. Despotluk nedir? Zalimce ve baskıya dayanan yönetim tarzıdır. Araçları ise tank, top gibi silahlarıdır ki bunlara siyasi despot denir… Entelektüellere despot denince bu adamların silahı ne oluyor? Kalemleri ve düşünceleri…

Neyse son sözümü Ahmet Altan’dan alıntıyla noktalıyorum: Ama hiç unutma, gittikçe "ezilenlerden" uzaklaşan bu politikanla, gün gelecek sen de kendini özleyeceksin.

Saygı ve sevgilerimle…

Ömer Özdamar/Bucak-Burdur/15 Ocak 2011
Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: