22 Eylül 2010 Çarşamba

Cemaat, demokrasi, devlet…


Önce haberden bir alıntı yapayım, sonra düşüncemi sıralayayım…




Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın, "Haliç'te Yaşayan Simonlar" kitabının ikinci bölümünde ayrıntılı olarak anlatıp, isimlerini vermediği Gülen cemaatinin emniyet, adalet ve siyaset üçgeni içinde faaliyet gösterdiği "İmam"larının listesini gerçek isimleri ile Ankara Özel Yetkili Başsavcı Vekili Hamza Keleş'e verdiği öğrenildi.



Hanefi Avcı, cemaatin Emniyet’ten sorumlu “imamı”nın "Kozanlı Ömer" diye bilinen Osman Hilmi Özdil olduğunu açıklamıştı. Avcı, Gülen cemaatin MİT'ten sorumlu imamını ise "Yenimahalle"den sorumlu Sinan bey kod adıyla "Murat bey" olarak kaleme almıştı. TSK içindeki imamların Subay, astsubay ve erlerden sorumlu olarak üçe ayrıldığını belirten Avcı, bu imamların bir araya geldiklerinde bir zincir oluşturup devlet hiyerarşisi dışında bir yapı oluşturarak suç işlediklerini belirtti.



Haliç'te Yaşayan Simonlar kitabını yayınladıktan sonra Eskişehir Emniyet Müdürlüğü görevinden merkeze alınma dilekçesi ile merkeze alınan Hanefi Avcı, başlatılan soruşturmadan pek umudu yok. Büyük sansasyon yaratan kitabının "Ada yayınevi"ndeki imza gününde Gazeteport'tan İhsan Demir ile görüşen Avcı, "Soruşturma yukarıdan üst düzeyden desteklenmezse bir sonuca ulaşmaz. Soruşturma sadece savcılığın yürüteceği bir soruşturma ile sonuca ulaşmaz. Hem idari hem de savcılığın aynı anda çalışarak yapıyı ayıklamaları gerekir. Çünkü emniyet ve adalet teşkilatı içindeki cemaat elamanları bir araya gelince suç işleme şebekesi meydana geliyor. Burada yapılan yanlışın telafisi yok. Emniyet yanlış yaparsa, adalet teşkilatı bunu yargılama esnasında düzeltir. Yanlış burada ortaya çıkar. Ancak emniyet ve adalet teşkilatı içinde bir grup birleşip yanlış yaparsa bu defa tuz kokar. Tuz kokunca bunun telafisi yok. Bu yanlışı düzeltecek bir yapı yok. Bana sorarsanız siyasi olarak bu soruşturma desteklenmezse soruşturanın başına da dert olur" dedi.



Haber bir kısmı ve Sayın Hanefi Avcı’nın söyledikleri budur…



Gelelim benim düşünce tohumuma…



Arkadaş! Bana göre geçmiş olsun! Bu iş bitmiştir.



Bu kanaate ulaşmamda; iki önemli siyasetçinin ifadeleri kafi geldi…



Ne dedi, kaset skandalından sonra Sayın Deniz Baykal?



Bu komplonun arkasında cemaat yoktur. Pensilvanya’dan gelen telefon beni ikna etti.



Sayın Başbakan Referandum oylamasından sonra ne dedi?



Bu sonucun alınmasında katkı ve yardım sağlayan ‘’Okyanus ötesine’’ teşekkür ediyorum…



Eski Ana Muhalefet Lideri ya da Eski CHP Genel Başkanı bu ifadesiyle dolaylı olarak bu cemaati meşrulaştırmıştır. Bir diğer anlamı ise bu tür operasyonları yapmaya yetkin bir güç ama benim kaset skandalında parmağı yoktur…

Bu arada eski genel başkanının bir büyük hatası daha oldu. Referandum sonrası hangi gazeteye beyanat verdi, bilin bakalım:



Taraf Gazetesine…



Hem de kime?



Rasim Ozan Kütahyalı isimli köşe yazarına…



Tek kelimeyle eski genel başkana yuh diyorum…



Neyse konumuza devam edelim mi?



Sayın Başbakan cemaate dolaylı teşekkür etmekle tüm faaliyetlerini meşru gördüğünün en büyük kanıtıdır….



Hani Sayın Hanefi Avcı demiş ya… Bana sorarsanız siyasi olarak bu soruşturma desteklenmezse soruşturanın başına da dert olur"



Bence idarenin asla böyle bir destek vermeye niyeti yoktur. Daha dün teşekkür eden Başbakan, bugün kalkıp idari soruşturma talimatı mı verecek?



Geçiniz efendim bunları! Artık geçmiş olsun! Bu iş bitmiştir!



Yine eski bir emniyetçiden dinlediğim bazı tespitler, bana projeyi daha net anlamamı sağladı.



Halk TV’de bir söyleşiye katılan eski emniyetçi neler dedi?



Bu cemaatin ana felsefesi şudur: durmadan bu yolda yürümek…



Peki, varılacak hedef nedir?



Şu dönemde hedef yoktur. Sadece bu yolda yürüme vardır. Yeri ve zamanı gelince hedef ortaya konur…



Türkçesi şu oluyor:



Devletin ve toplumun en ücra yerlerine sızmaya ve etkinlik kurmaya devam edin… Devletin ve toplumun tüm katmanları ele geçince zaten hedef kendiliğinden ortaya çıkacaktır. O zaman şimdiden hedef koymaya gerek yoktur. Bana göre çok akıllıca düşünülmüş bir projedir.



Mevcut durumda kat ettiği yol nedir?



Bana göre yarısı geçilmiştir…



Tam olarak istediği sistem nedir?



Bana göre Osmanlı Devleti’nin 2000’li yıllara revize ve modernize edilmiş halidir… Ağza sakız olan ABD destekli olduğu iddia edilen ‘’Ilımlı İslam’’ modeli cemaatin nihai hedefidir.



Bu modeli beğenen de olabilir… Ki var… Cemaatin binlerce gönüllü ordusu mevcuttur. En son referandum çalışmalarında kendi gözlerimle EVET için çalışmalarını gördüm.



Bu arada yürünülen ya da gidilen bu yolda herkesle işbirliği yapabilirler… Liberalleri, sosyalistleri bile çoğu kez kendi nihai hedefleri için geçici olarak yanlarına çekilebilirler… Vahim olan ise iş bitince ilk kenara atacakları bunlar olacaktır.



Son bir not daha… Cemaat için demokrasi nedir?



Kuşun uçması için gökyüzü, balığın yüzmesi için deniz ne kadar gerekliyse demokrasi de cemaat için o kadar gereklidir…



Valla aklım ve dilim erdiğince kendi yargılarım ışığında bir şeyler karalamaya çalıştım… İster inanırsınız, ister inanmazsınız…



Saygı ve sevgilerimle…



Ömer Özdamar/Burdur-Bucak/22 Eylül 2010

21 Eylül 2010 Salı

Burdur İli Bucak İlçesi referandum sonuçlarının derin analizi…


Önce Bucak merkez oylarının dağılımına bir bakalım…




Alaattin Mahallesi: EVET: 896 HAYIR: 379 (-258) EVET 4 ncüsü…



Atilla Mahallesi: EVET: 37 HAYRI: 23 (-7) HAYIR 1 ncisi



Barbaros Mahallesi: EVET: 538 HAYIR: 235 (-151)



Cami Mahallesi: EVET: 665 HAYIR: 243 (-211)



Çamlıca Mahallesi: EVET: 553 HAYIR: 250 (-151)



Çavuşlar Mahallesi: EVET: 650 HAYIR: 285 (-182)



Çukur Mahallesi: EVET: 319 HAYIR: 262 (-28) HAYIR 2 ncisi…



Fatih Mahallesi: EVET: 1621 HAYIR: 853 (-384) EVET 2 ncisi…



Karayvatlar Mahallesi: EVET: 343 HAYIR: 243 (-50) HAYIR 4 ncüsü…



Konak Mahallesi: EVET: 1285 HAYIR: 851 (-217)



Mehmet Akif Mahallesi: EVET: 1435 HAYIR: 862 (-286) EVET 3 ncüsü...



Mimar Sinan Mahallesi: EVET: 174 HAYIR: 100 (-37) HAYIR 3 ncüsü...



Oğuzhan Mahallesi: EVET: 484 HAYIR: 226 (-129)



Onaç Mahallesi: EVET: 406 HAYIR: 179 (-113)



Pazar Mahallesi: EVET: 375 HAYIR: 222 (-76) HAYIR 5 ncisi…



Sanayi Mahallesi: EVET: 988 HAYIR: 517 (-235) EVET 5 ncisi…



Yeni Mahallesi: EVET: 2202 HAYIR: 1224 (-489) EVET 1 ncisi…



Yetmiş Evler Mahallesi: EVET: 344 HAYIR: 176 (-84)



Yörükler Mahallesi: EVET: 339 HAYIR: 137 (-101)



Yunus Emre Mahallesi: EVET: 566 HAYIR: 276 (-145)



Bucak Merkez EVET oyları Toplamı: 14.663



Bucak Merkez HAYIR oyları Toplamı: 7.640



Sonuç:

Bucak Merkez içinde en kalabalık ve seçmen sayısı en yüksek ilk 4 mahallede EVET oyları HAYIR oyları karşısında neredeyse yüzde 80 fark atınca, diğer mahallerin verdikleri oyların bir kıymeti harbiyesi kalmıyor. Hoş kalan hepsinde EVET oyları öndedir ya… EVET-HAYIR oylarında aranın bu kadar açılmasına esas nedeni Yeni Mahalle, Fatih Mahallesi, Mehmet Akif Mahallesi, Sanayi Mahallesi ve Konak Mahallesi olarak gözükmektedir. Çünkü toplam EVET oylarının neredeyse yarısı bu 5 mahalleden çıkmıştır.



Neden böyle bir sonuç hasıl oldu?



Arkadaş, Bucak merkezde neredeyse 2 elin parmak sayısı kadar tarikat, cemaat vardır. EVET cephesinin siyasi partileri dışında çalışan gönüllü bir ordusu vardır…

Gördüğüm kadarıyla Bucak’ta AKP’lilerden daha çok bu cemaat mensupları çalıştı.



Kim bunlar?



Hani mezardakiler bile EVET oyu vermeli diyen vardı ya… Siz anladınız…



Gelelim çalışmamın özüne…



Mesela Atilla Mahallesi: EVET: 37 HAYIR: 23 (-7) HAYIR 1 ncisi dedim ya…



Nasıl çıkardım bu sonucu?



37+23=60 toplam oy…

60:2=30

30-23=7

Demek oluyor ki karşı taraftan 7 oy alınırsa ancak eşitlik sağlanacak… Ondan dolayı -7 olarak tarif ettim.



Bir örnek daha verelim…



Yeni Mahallesi: EVET: 2202 HAYIR: 1224 (-489) EVET 1 ncisi…



Burada da aynı hesaplama yöntemi izledim. Yeni Mahalle EVET oylarının toplamından 489 oy alınacak ki eşitlik sağlanabilsin…



Pekiştirmek için bir örnek daha…



Mimar Sinan Mahallesi: EVET: 174 HAYIR: 100 (-37) HAYIR 3 ncüsü...



Burası benim mahallem olduğuna göre 37 kişi bulup; dengeyi kurmam gerekiyor…::))))



Hadi bir de kırsala bakalım mı?



Çamlık Beldesi: EVET: 569 HAYIR: 398 (-85)



Gündoğdu Beldesi: EVET: 602 HAYIR: 319 (-141) EVET 3 ncüsü…



Kızılkaya Beldesi: EVET: 353 HAYIR: 665 (+156) HAYIR 1 ncisi…



Kocaaliler Beldesi: EVET: 768 HAYIR: 690



Ürkütlü Beldesi: EVET: 254 HAYIR: 440 (+93) HAYIR 3 ncüsü…



Alkaya Köyü: EVET: 35 HAYIR: 63



Avdancık Köyü: EVET: 125 HAYIR: 137



Belören Köyü: EVET: 28 HAYIR: 19



Beşkonak Köyü: EVET: 156 HAYIR: 75



Boğazköy: EVET: 368 HAYIR: 134



Çobanpınarı Köyü: EVET: 279 HAYIR: 87 (-96) EVET 4 ncüsü…



Dağarcık Köyü: EVET: 66 HAYIR: 60



Demirli Köyü: EVET: 267 HAYIR: 91



Dutalanı Köyü: EVET: 53 HAYIR: 21



Elsazı Köyü: EVET: 390 HAYIR: 76



Heybeli Köyü: EVET: 147 HAYIR: 195



İncirdere Köyü: EVET: 230 HAYIR: 198



Karaaliler Köyü: EVET: 177 HAYIR: 133



Karacaören Köyü: EVET: 77 HAYIR: 18



Karaot Köyü: EVET: 107 HAYIR: 19



Karapınar Köyü: EVET: 432 HAYIR: 290



Karaseki Köyü: EVET: 63 HAYIR: 43



Kargı Köyü: EVET: 251 HAYIR: 67



Kavacık Köyü: EVET: 142 HAYIR: 66



Keçili Köyü: EVET: 80 HAYIR: 119



Kestel Köyü: EVET: 189 HAYIR: 407 (+109) HAYIR 2 ncisi…



Kızılağaç köyü: EVET: 86 HAYIR: 71



Kızıllı köyü: EVET: 265 HAYIR: 47



Kızılseki köyü: EVET: 213 HAYIR: 191



Kuşbaba köyü: EVET: 544 HAYIR: 171 (-186) EVET 1 ncisi…



Kuyubaşı köyü: EVET: 63 HAYIR: 19



Seydiköy: EVET: 174 HAYIR: 323 (+74) HAYIR 4 ncüsü…



Susuz köyü: EVET: 326 HAYIR: 292



Taşyayla köyü: EVET: 403 HAYIR: 58 (-172) EVET 2 ncisi…



Uğurlu köyü: EVET: 126 HAYIR: 147



Üzümlübel köyü: EVET: 114 HAYIR: 59



Yuva köyü: EVET: 30 HAYIR: 46



Yüreğil köyü: EVET: 112 HAYIR: 77



Bucak Kırsal EVET oyları Toplamı: 8.880



Bucak Kırsal HAYIR oyları Toplamı: 6.704



Sonuç:

Bucak kırsalında (belde ve köyleri) EVET, HAYIR oyları nispeten daha dengeli dağılmış görünüyor. AKP’den tarımsal kesimin hoşnutsuzluğu bu oylamayla daha net ortaya çıkmıştır.

Merkezde hiçbir mahalleden HAYIR oyu önde olmazken kırsalda 2 belde 5 köyde HAYIR oyları önde çıkmıştır.

En bariz delili; merkezde EVET-HAYIR oyları arasında fark 7 bin iken kırsalda 2 bine düşmüştür.



Çare:

Ülkenin kötü gidişatından sorumlu olduğunu düşünen her vatandaşın laf-ı mazeret üretmeden eline taşın altına koyması lazım. Cemaat ve tarikat mensupları nasıl çalışıyorsa aynısını diğerlerinin de çalışması gerek. Başka türlü AKP iktidarından kurtuluş gözükmüyor… Eğer sorumlu vatandaş inisiyatifi ele almazsa, 8 yıldır devam eden AKP iktidarı 38 yıl daha devam eder… Basit ve sıradan sen-ben kavgasını bir kenara itip; herkesin AKP iktidarının demokratik yollardan, seçimle düşürülmesi hedefine odaklanmalıdır. Zaten başka da çaresi yoktur.



Saygı ve sevgilerimle…



Ömer Özdamar/Burdur-Bucak/21 Eylül 2010

15 Eylül 2010 Çarşamba

Bekir Çoşkun Habertürk Gazetesinden kovulmuş…


Olacağı buydu!




EVET çıkınca önce başkanlık sistemi tartışılmaya başlandı…



Daha EVET mühürleri bile kurumadan yeni anayasa yerine başkanlığı tartışmaya açmakla aslında liberalleri ve demokrasi aşıklarını ağzı açık ayran delisine çevirdi… (Ağzı açık ayran delisi: yeni gördüğü her şeye şaşkınlıkla bakan, şaşıran…)



Neyse esas konumuz Bekir Çoşkun’un kovulmasıdır…



Bekir Çoşkun’un kovulma olayında işte buradan iddia ediyorum: Başbakanın 1 numaralı medya yoldaşı olan Yiğit Bulut'un parmağı vardır...



Peki, bu iddiamın altını nasıl dolduruyorum?



Bundan tam 1 ay önce Sayın Başbakanla, Sayın Yiğit Bulut arasında ‘’Sansürsüz’’ programıyla müthiş yakınlaşma doğdu.



Nasıl mı?



Bakın o programda neler olmuş ve neler yazmışım?



Tabirimi hoş görün ama Sayın Başbakan’a verdi gazı, verdi gazı… Öyle bir pohpohladı ki izleyen bir yurttaş olarak utandım…

Neler mi dedi?

Siz ne büyük bir liderseniz! Siz ne büyük Başbakansınız! İşte IMF’yi kovdunuz, işte ABD’ye kafa tuttunuz, işte TUSİAD’ı diz çöktürdünüz, işte TOBB’u yalvarttınız mealinde falan filan…

İltifatlar kırıla gidiyor. Tüm bunların karşılığında Sayın Başbakan’ın ağzından neler duydum?

Yiğitçiğim, Yiğit Bulut Kardeşim…



Sonra aynı Yiğit Bulut Beyi, Sayın Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Hanımın organize ettiği Pakistan’a yardım etkinliğinde gördüm…



Peki, Yiğit Bulut kimdir?



Habertürk Genel Yayın Yönetmeni…



Ehhheee ondan sonra AKP muhalifi gazeteci Bekir Çoşkun’a güle güle denmez mi?



Denir, denir bal gibi denir…



Daha neler denecek neler… Biz de ağzımız açık izleyeceğiz::)))



Saygı ve sevgilerimle…



Ömer Özdamar/Burdur-Bucak/14 Eylül 2010

14 Eylül 2010 Salı

Bucak İlçesi referandum sonuçlarının siyasi izdüşümü…


Artık taraflı tarafsız herkes kabul ediyor: Bucak’ta HAYIR için CHP çalıştı, EVET için AKP çalıştı…




Peki, HAYIR cephesinde yer alan MHP ve DP çalıştı mı?



Biraz gönülsüz de olsa MHP çalıştı ama DP asla hiç çalışmadı.



Kanıt mı?



Gidin, bakın! Kanal-15 Haberlerinin arşivine…



Bucak DP İlçe Başkanlığı çalışmasına ait tek bir haber bulamazsınız…

DP İlçe Başkanı, DP’nin eski Belediye Başkanı, DP’nin 6 belediye meclis üyesi daha bir gün bile mahalli gazetelere, televizyona gidip; bir basın açıklamasıyla ‘’biz de HAYIR için çalışıyoruz’’ demediler.



Bucak MHP İlçe Başkanlığının ise referanduma HAYIR kampanyasında çok cılız kaldı… Allah var ya, Bucak MHP İlçe Başkanı çok uğraştı ama aynı heyecanı tabanında bulamadı…



HAYIR için kampanya yürüten CHP ise Kanal-15 Haber arşivinde 15’e yakın haberle yer almıştır.



Tüm kampanyanın başından sonuna kadar bizzat kendim yer aldığım için iyi bildiğim noktalar da vardır.



Gittiğimiz her köy ve beldeye selam verdikten sonra hemen şunu sorarım:



Bizden önce kimler geldi?



Aldığım yanıt hep AKP olmuştur. Bir tek Gündoğdu Beldesinde hem MHP’liler hem de AKP’liler gelmiştir.



Hoş, Bucak İlçesi Gündoğdu Beldesi belediye başkanı MHP’lidir ama EVET kampanyası yürüten AKP’li cenahla boy boy fotoları yayınlanmıştır.



Bu siyasi partileri suçlamak asla aklımın ucundan bile geçmemektedir.



Siyaset böyle bir şeydir. Bazen Ankara’dan çıkan söylem, yerelde itibar görmez.



HAYIR kampanyasında yer alan hem DP’nin hem de MHP’nin tabanla, merkezi bu konuda tam senkronize olamamıştır.



Neyse buraya kadar anlatmak istediğim şudur:



Bucak merkez ve kırsalından alınan toplam 14 bin oyun yüzde 75-80’ninde CHP tek başına etkili olmuştur. Bu arada CHP’lilerin yanı sıra MHP’liyi de, DP’liyi de HAYIR oyuna için ikna etmek BUCAK CHP İlçe Teşkilatına büyük iş düşmüştür.



Gelin başka bir hesap yapalım…



2009 yılı Mart ayında yapılan il genel meclisi oylarına bakalım…



HAYIR cephesinde yer alan partilerin oyları:



DP: 7.721

MHP: 6.649

CHP: 3.848



Ne yaptı? Kabaca 18.000 civarı…



EVET cephesinde yer alan partilerin oyları:



AKP: 16.263

SP: 1.388

BBP: 823



Ne yaptı? Kabaca 18.000



Peki, referandumda oylar ne oldu?



HAYIR oyları toplamı: 14.000 kabaca,



EVET oyları toplamı 23.000 kabaca…



23.000-14.000: 9.000 oy ediyor…



Hadi binini yeni seçmen diyelim, eheeee bu 8 bin oy nereden geldi?



Bence yüzde 70’i DP’den, yüzde 30’u MHP’den…



Peki, kaç tane DP oyu var HAYIR cephesinde?



Yüzde 70’ni çıkarırsak HAYIR cephesine 2 bin civarında oy kalıyor.



MHP’nin kaç oyu var HAYIR cephesinde?



Yüzde 30’nu çıkartırsak 4.500 oyu var…



Geriye ne kalıyor?



14.000-4.500= 9.500



9500-2.000= 7.500



CHP’nin Bucak merkez ve kırsalında oyu 3.800’den 7.500’e çıkmıştır.



Uzun lafın kısası çok çalışan Bucak CHP İlçe Örgütü oylarını yüzde 100’e yakın artırarak ödülünü böyle almıştır.



Peki, bu yeter mi? Asla yetmez. Çok çalışmamız lazım çok…



Tüm köy ve beldeleri tekrar ele alıp; sorunları ve çözümlerini bildiğimizi, iktidar olmamız halinde hepsinin hallolacağını söylemek, ikna etmek, en önemlisi umut vermek kaçınılmazdır.



Ben şahsen şuna inanıyorum:



CHP iktidara her zamankinden çok daha yakındır…



Saygı ve sevgilerimle…



Ömer Özdamar/Burdur-Bucak/14 Eylül 2010

2 Eylül 2010 Perşembe

Ünlü Doktor Mehmet Öz’e Kanser Tanısı ve perde arkası…

Mehmet Öz rutin testleri sırasında bağırsağında bir kitleye rastlandığını People dergisi vasıtasıyla duyurdu.




Öncelikle Geçmiş olsun!



Bakın Mehmet Bey, hastalık tanısı sonrası neler diyor?



Benim için sarsıcı oldu. Her şeyi doğru yaptım. Ailemde kanser geçmişi yok. Ama yine de risk altındayım. Çok gerginim ve neden böyle bir şeyin başına geldiğini sorguluyorum.



Bence konu bambaşkadır. Yeryüzünde yaşayan tüm canlıların kanser riski altında olduğunu idrak etmemiz lazım…



Neden mi?



Çünkü soluduğumuz hava bozuksa yapacak bir şeyimiz yoktur, soluyoruz. İçtiğimiz suyun kirlendiğini biliyoruz ancak mecburen içiyoruz. Yediğimiz neredeyse tüm yiyeceklerin yapısı oynanmış, hormonlaşmış, kimyasal atıkların derinlemesine işlediğini biliyoruz ama yiyoruz...



Ehee toprak kirli, hava kirli, su kirli ise buradan temiz ne çıkar?



Tertemiz kanser çıkar…



Ağlasak da sızlasak da dünya gerçeğimiz budur.



Çaresi nedir?



Çare yok. Tombala kime çıkarsa bu gerçeği yaşayacak.



Ne yapmak lazım?



Bence zaman zaman zınk diye durmalı, her ne iş yapıyorsa belirli sürelerle kepenk kapatmalı ve stresini atmalı…



Zevk alarak yapmak istediklerini sıraya koymalı, yeni maceralara kulaç atmalı…



Herkes yaratıcılığını kullanmalı ve kendi reçetesini yazmalı…



Saygı ve sevgilerimle…



Ömer Özdamar/Burdur-Bucak/2 Eylül 2010

1 Eylül 2010 Çarşamba

KANALTÜRK Televizyonu ve spor yorumcuları…

Milliyet Gazetesi spor bölümünde ‘Ters Köşe’ adıyla yazısını kaleme alan Sayın Ercan Güven eleştiri yapmış.




İsterseniz kısa bir alıntı yapayım:



Son örnek Galatasaray’daki dedikodular.



Sayın Fatih Altaylı’nın gündeme taşıdığı dedikodular.



Ona sözüm yok... Köşe yazarlığının gereklerinden birini yapıp, yöneticilik deneyimlerinde tarttıktan sonra kulağına çalınan Galatasaray dedikodularını isim vermeden, infaz yapmadan kamuoyu ile paylaştı:



“Galatasaray’daki transfer trafiğine, yakınları üzerine menajerlik şirketi kurduran yöneticiler mi neden oluyor?” diye sordu.



Baktılar ki, konu verimli. Akçeli. Aile boyu. Reyting garanti... Sarıldılar. Hatta geliştirdiler!



Sayın Reha Muhtar, sağ yanına sayın Erman Toroğlu’nu, sol yanına sayın Ahmet Çakar’ı alarak yaptığı “özel sohbetler” programında bir adım ileri gitti mesela.



“Fenerbahçe yöneticisi Şekip Mosturoğlu ile Galatasaray profesyoneli Adnan Sezgin İsviçre’de eşlerinin üzerine menajerlik şirketi kurmuşlar” dedi...



Yani “şeklinde söylentiler var”!..



Ve ne kadar “adil” bir haberci olduğunu ispat etti:



“Doğru değilse, bağlansınlar yayına yalanlasınlar”.



Helalll...



Adama bıçağı sokup, “hangi hastaneye gitmeyi istersin” diye sormak kadar demokratik bir yaklaşım...



Neyse, konumuz Reha Muhtar değil... Onun tarzı malum.



Asıl, Şekip Mosturoğlu ve Adnan Sezgin’e ne demeli?



Bağlanıyorlar, üstüne bir de fırça yiyorlar canlı yayında.



Alıntı bu kadardır. Artık konuyu tekrar etmeme gerek yoktur.



Ercan Bey, ters köşeden bakmış ya, ben de öbür ters köşeden bakmak isterim…



KANALTÜRK Televizyonu, Pazar akşamları Serhat Ulueren sunuculuğunda, Ahmet Çakar, Ziya Şengül, Gökmen Özdenak yorumlarıyla spor gündemini belirliyordu.



Ne zaman?



Geçen yıl…



Bu yıl da sezona çok iddialı girdiler…



İddialarını Sayın Erman Toroğlu’nu da transfer ederek taçlandırdılar…



Spor Toto Süper Lig ilk haftası başladı. Ben de büyük bir heyecanla ekran karşısına geçtim. Bakalım ne olacak, bakalım ne diyecekler diye...



Anaaa sorun var. Hem de büyük sorun.



Spor gündemini bir hafta meşgul edecek lafları, söylemleri üretmeleri için en büyük koz ellerinden alınmıştı.



DİGİTÜRK Kanalı artık futbol maçlarının görüntülerini en erken Salı akşamı verecekti.



Eheee ne olacak şimdi?



KANALTÜRK Televizyonu ilk hafta tartışmalı pozisyonları animasyonlarla göstermek istedi. Bir parça başarılı da oldu. TFF ve yayıncı kuruluş animasyon gösterisine de izin vermedi mi?



Offf ortada kaldılar…



Ligin 2 ve 3 ncü haftalarında elde görüntü olmayınca ne konuşacaklar, neyi tartışacaklar?



Bir sürü para verildi, anlaşma yapıldı ve Erman Toroğlu transfer edildi. Bunun karşılı pazar akşamları en çok reyting alan kanal olmak için ne yapmak lazım?



Asparagas haberlere sarılacaklar, yorumlayacaklar ve gündem yaratmaya çalışacaklar…



Yok başka çareleri çünkü…



Görüntüler olsaydı neler olacaktı neler…



Erman Hoca gol diyecekti, Ahmet Hoca yok diyecekti, öbürküsü yok ofsayt diyecekti, hakemler yerden yere vurulacaktı, daha aklımıza gelmeyen bir sürü atraksiyonlar olacaktı…



Öyle bir çaresizliğe kapıldılar ki geçen haftaydı galiba… Görüntüyü izleyicilere göstermeden 2 hakem hocası bakıyorlar ve yorumluyorlar. Neyse Ahmet Hoca faul diyor, Erman Hoca hayır yok diyor… En sonunda ikisi ortaya çıktılar. Bacaklarını birbirlerine koydular. Pozisyon benzerini yarattılar ve faul mü değil mi diye tartıştılar. Elbette anlaşmadılar.



Uzun lafın kısası bu görüntüleri yayıncı kuruluş Pazar akşamları vermezse biz daha çok izleriz…



Kimi?



Pazartesi akşamı da Reha Muhtar, Erman Toroğlu, Ahmet Çakar triosunu…



Ne yapacaklar?



Kulüp ve kişileri eleştiri adı altında canlarını yakacaklardır…



Çünkü yapacak başka bir şey yoktur. Kanal onca emek vermiş, para vermiş mutlaka gündeme dair bir aksiyon gösterilmesi lazım…



Saygı ve sevgilerimle…



Ömer Özdamar/Burdur-Bucak/1 Eylül 2010