23 Haziran 2010 Çarşamba

MİT Müsteşarı Hakan Fidan konusu…


Geçen ay MİT Müsteşarlığına atanan Hakan Fidan konusunu birçok yazar-çizer ele aldı. Kimisi yanlış bir karar, kimisi doğru bir karar diye bu atamayı değerlendirdi.

Aslında yazmak istemediğim bir mevzuuydu. Çünkü zaman tanıyıp, icraatını görmek isterdim. Ancak Habertürk Kanalında ‘’Sansürsüz’’ programında, Emekli Tümgeneral Haldun Solmaztürk’ün ifadelerini duyunca; ben de görüş belirtme gereksinimi duydum.

Ne dedi Sayın Haldun Bey?

Özet olarak MİT Müsteşarlığına atanacak kişilerin; devleti tanıyabilen, kurumlar arası diyalog kurabilen, inisiyatif kullanabilen olması gerekliliğini söyledi. Bu ve buna benzer ifadelerden anladım ki Hakan Beyin bu vasıfları ya yetersiz ya da tam olmadığı meali çıkıyorum.

Güzel!

Önce Hakan Fidan Bey kimmiş, kısaca ona bakalım önce:

Dr. Hakan Fidan, 1968 yılında Ankara'da doğdu. University of Maryland University College'den Yönetim ve Siyaset Bilimi üzerine lisans dereceleri alan Fidan, Bilkent Üniversitesinde uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans ve doktora yaptı.

Fidan, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (Viyana), Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Enstitüsü (Cenevre) ve Verification Technologies Research Center (Londra) da akademik araştırmalarda bulundu. Hacettepe ve Bilkent üniversitelerinde dersler veren Fidan, 1986-2001 yılları arasında 15 yıl süreyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde Astsubay olarak görev yaptı. Almanya'daki NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu Karargahı'nda yurt dışı görevinde bulunan Fidan, 2001-2003 yılları arasında Avustralya Büyükelçiliği'nde Kıdemli Siyasi ve Ekonomik Danışman olarak çalıştı.

Hakan Fidan, 2003-2007 yılları arasında Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi (TİKA) Başkanlığı görevini yürüttü, 14 Kasım 2007 tarihinde Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı'na atandı.

Kasım 2008'de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu üyeliğine atanan Dr. Fidan, 8 Mart 2008 tarihinde Uluslararası Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliğine getirildi.

Geçmiş durumu budur! Maşallah biyografisi tam anlamıyla fırtına gibidir.

Gelelim itiraz edenlerin odak noktasına…

Hakan Bey, 2001 yılından itibaren müthiş bir kariyer yükselişi yaşamış. Neredeyse yapmadığı görev kalmamış.

Ancak itiraz edenlerin nazarında bir kusuru vardır. 15 yıl süreyle Astsubay olarak TSK’da görev yapmış olmasıdır.

İtiraz edenlerin esas karın ağrısı budur bence…

Yahu bu kuruma emekli korgeneraller gelirken, emekli büyükelçiler gelirken, Astsubaylıktan sonra kariyerine zirve yaptıran birisi nasıl gelir?

Sindirim güçlüğü bence bundan kaynaklanıyor…

Eleştirmek ya da övmek için mukayeseye gereksinim vardır. Eski görev yapanları ve başarılarını bir cenaha koyarsın, Hakan Beyin icraatlarıyla başarı ya da başarısızlığını bir kenara koyarsın. Sonra eleştiri ya da övgü yaparsın. Ama atanalı daha dün bir bugün iki… Hele bekleyin bakalım, ne olacak, ne bitecek, değil mi?...
Hoş bu verileri de bulmak zordur ya… Çünkü doğası gereği gizli olan kurumun neler yaptığını, hangi başarılara imza attığını da bilemeyiz herhalde…

Benim tahmini düşüncem ise MİT’in soğuk savaş dönemi yapılanmasından bir türlü kurtulamadığı, operasyonel ve proaktif yapıya kavuşamadığı kanaatindeyim.

ABD ve İsrail yetkilerinin yeni MİT Müsteşarından agnostik kaygısı taşıdıklarını ifade ettiler. Bu bile atamanın ne kadar doğru ve yerinde olduğunu kanıtlıyor bence… Çünkü bu ülkeler için eğer MİT’in başına bir emekli general ya da büyükelçi atansaydı; öngörü ya da tahmin yapmaları daha kolaydı.

Neyse sonuç olarak bekleyeceğiz ve göreceğiz…

Saygı ve sevgilerimle…

Ömer Özdamar/Burdur-Bucak/23 Haziran 2010
Bu yazı daha önce counter kisi tarafından okundu.

Hiç yorum yok: